Covid-19 Sürecinde Avrupa Birliği Masaya Yatırıldı…

Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü tarafından 4 hafta planlanan Dış Politika Okulu etkinliğinin 3’üncü haftasında “Covid-19 ve Avrupa Birliği” konusu değerlendirildi. Programa konuşmacı olarak katılan Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, Covid-19 sürecinde Avrupa Birliğinin süreci nasıl yönettiği ile ilgili paylaşımlarda bulundu. Köroğlu, “Covid-19 sürecinde Avrupa Birliği kendi içinde üye devletlere salgın konusunda yeterli yardımı ilk etapta sağlayamamıştır. Bunun en önemli nedenlerinden biri, Avrupa Birliği’nin ani krizlerde cevap verme refleksinin zayıf olmasıdır.” ifadesini kullandı.

Programa Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü, Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu ile Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü, Araştırma Görevlisi Cemal Cem Anarat katıldı.

Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu: “Avrupa Birliği canlı bir organizma gibi dönüşüyor” 

Avrupa Birliği’nin canlı bir organizma gibi sürekli değişip, dönüşen bir yapıya sahip olduğunu kaydeden Köroğlu şunları söyledi: “Her krizden sonra kendini yenileyen bir sisteme sahip. Avrupa Birliği bir yandan kuruluşundan itibaren kurumsal ve yapısal olarak derinleşirken, siyasallaşma yolunda ilerlerken, diğer yandan da genişleme sürecini sürdürmüştür. Her bir genişlemeden sonra derinleşme süreci yaşamak zorunda kalmıştır. Uluslararası konjonktürde 2000’ler ve sonrası oldukça önemlidir. 11 Eylül 2001 terör saldırısı sonrası uluslararası yapıda bir kırılma yaşandı. Özellikle İslamofobi kavramının bu dönemde ortaya ön plana çıktığını görüyoruz. Bugün Avrupa Birliğinin en önemli sorunlarından birisi olan yabancı düşmanlığı ve göçmen krizinin tohumlarının bu dönemde atıldığını görüyoruz.

“Türkiye’nin müzakerelere katılması kırılma noktası oldu”

Genişleme, derinleşme paradoksunun nihai neticesi olarak Avrupa Birliği anayasasının ortaya çıkışı ve Türkiye’nin müzakerelere başlamasına dikkat çeken Köroğlu, “Fransa ve Hollanda’nın AB anayasasını reddetmesi, Avrupa Birliği iç siyasetinde büyük kırılma yaratmıştır. Bir diğer önemli kırılma ise 2005 yılında Türkiye - Avrupa Birliği müzakerelerinin başlaması ve bu müzakerelerin “açık uçlu” olmasıdır.” şeklinde konuştu.

“Farklı sağlık politikaları Birlik bünyesinde ağır çatlaklar oluşturdu”

Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, Covid-19 sürecinde Avrupa Birliği’nin süreci nasıl yönettiği ile ilgili paylaşımlarda bulundu. Köroğlu, “Covid-19 da Almanya iyi bir ekonomiye, iyi bir sağlık sistemine sahip olduğu için bu krizi en az hasarla atlatıyor. Ancak bu dönemde İtalya yardım çağrılarında bulundu ancak Çin ve Rusya yardım için harekete geçmelerine rağmen Avrupa Birliği’nin kendi içinde yardımlaşmakta epey zorlandığı görüldü.

Bunun en temel nedeni Avrupa Birliği’nin ani krizlerde cevap verme yeteneğinin; ağır işleyen bir bürokrasi ve her bir ulus devletin farklı bir sağlık politikasına sahip olması nedeniyle, zayıf olmasıdır.” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.Avrupa Birliği kimliğinin temel yapı taşlarını, sosyal devlet anlayışı gibi Avrupa değerleri oluşturur ve bu değerler insan hakları ve eşitlik üzerine kuruludur. Eşit ücret, emeklilerin haklarının korunması, işsizlere gerekli yardımın yapılması, çocukların bakımının üstlenilmesi ve daha birçoğu sosyal politika ve refah devleti anlayışı ile paraleldir. Bunlar gelişim gösterdiği sürece Avrupa Birliği’nin kimliği güçlenecektir.” ifadelerinde kullandı.

Arş. Gör. Cemal Cem Anarat

Arş. Gör. Cemal Cem Anarat: “Zenginlik paylaşımında adaletsizlik ciddi bir sorun”

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Araştırma Görevlisi Cemal Cem Anarat Arap Baharı adı verilen sürecin sebeplerine değinerek sözlerine başladı. Anarat, “İsyan, halkın demokrasi talebine karşın Arap ülkelerindeki eşitsizliklerin ve yolsuzlukların artmasıyla birlikte baskıcı rejimlerin iktidarı bırakmamak için direnmesinden kaynaklandı.Bununla beraber zenginlik paylaşımı da ciddi bir sorun teşkil ediyor. Tüm bunların sonucunda Arap Baharı adı verilen süreç başladı. Ayaklanmalar; Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Ürdün, Yemen gibi ülkelere sıçrayarak Arap dünyasının hareketlenmesine neden oldu. Bu süreç toplumsal memnuniyetsizliklerin dile getirildiği bir ifade şekli haline geldi ve bugüne pek çok ülkede çeşitli toplumsal hareketlerin başlamasına önayak oldu.” ifadelerini kullandı.

“Avrupa Birliği gelecekte federasyon olmak isteyebilir”

Avrupa’nın en önemli genel sorunlarından birinin Birlik bünyesindeki vergi toplama meselesi olduğunu belirten Anarat, “Avrupa Birliği, devletleşme aşamasına gittiği halde vergilendirmeyi ulus-devlet ölçeğinde yapıyor. Bu da birlik ruhunun önünde aşılması gereken ciddi bir engel teşkil ediyor. Bana öyle geliyor ki Avrupa Birliği gelecekte konfederasyondan ziyade bir federasyon olmak isteyecektir. Ortak bir bütçe oluşturulması için adil ve orantılı bir vergi toplama sisteminin getirilmesine yönelik çalışma yürütülmeli.” değerlendirmelerinde bulundu.

“Yeni Kaledonya meselesi yalnızca Fransa için değil, AB için de büyük öneme sahip”

Yeni Kaledonya meselesine de dikkat çeken Anarat, bu konunun AB’nin geleceği açısından önemi olduğunu söyledi. AB’nin Pasifik Denizi’ndeki topraklarından biri olan Yeni Kaledonya’nın bağımsızlığın eşiğinde olduğunu ve yakın zamanda bölgede bağımsızlık referandumu yapıldığını sözlerine ekleyen Anarat, bölgenin  yalnızca %56,67 oranında bir oy ile Fransa’da kalma kararı aldığını belirterek 2023’e kadar aynı referandumun iki kere daha tekrarlanacağını dile getirdi. Eylül ayında yapılması planlanan ikinci referandumun sonuçlarının Fransa ve AB açısından önemli olacağını dile getirdi. Yalnızca krom madenleri ve yüksek GSMH’sı açısından değil aynı zamanda Pasifik’te Fransa’nın askerî varlığı açısından da Yeni Kaledonya halkının kararının önemli olacağını belirtti.
 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)