Dijital çağda rahatsız edilmeme hakkı var!
‘Sırf telefon numarasını biliyoruz’ diye mesaj atılır mı?
Birçok ülke ‘irtibatı kesme hakkı’ nı tanıyor!
Dijital teknolojiler, yaşamımıza sınırsız bir erişim kolaylığı getirdi. Akıllı telefonlar ve anlık mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla her an, her yerde erişilebilir durumda olmak artık bir norm haline geldi. Ancak, bu durumun bireyler üzerinde olumsuz etkileri de giderek daha fazla hissediliyor.
Dijital çağın getirdiği “sürekli erişilebilir olma” halinin bireylerin özel yaşamlarına, psikolojik durumlarına ve iş-yaşam dengelerine olan etkilerini değerlendiren Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Çalışanın mesai sonrası zamanlarda da işle ilgili telefon, email ya da mesaj alması dinlenme hakkını kesintiye uğratabiliyor. Dinlenme zamanlarında da işe dair mesajlarla, emaillerle ilgilenmesi gerektiğinde, bu bir süre sonra tükenmişlik sendromuna yol açıyor.” dedi.
Son yıllarda sorunlar nedeniyle ‘irtibatı kesme hakkı’ nın çokça tartışılır olduğunu ve birçok ülkenin bu hakkı teslim etmek için düzenlemeler oluşturduğunu kaydeden Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Sırf telefon numarasını biliyoruz diye istediğimiz kişiye istediğimiz saatte ulaşmamız doğru değil.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay, dijital çağın getirdiği “sürekli erişilebilir olma” halinin bireylerin özel yaşamlarına, psikolojik durumlarına ve iş-yaşam dengelerine olan etkilerini değerlendirdi.
Tükenmişlik sendromuna yol açıyor!
Doç. Dr. Gül Esra Atalay, mobil teknolojiler ve akıllı telefonların sürekli iletişime imkân tanıdığını dile getirerek, “Gerek telefon ederek gerekse email ya da anlık mesajlaşma uygulamalarıyla zaman ve mekan fark etmeksizin ulaşılabilir durumdayız. Fakat bu durum her zaman olumlu sonuçlar doğurmayabiliyor. Özellikle profesyonel yaşamda sürekli ulaşılabilir olmak bir baskı unsuruna dönüşebiliyor. Çalışanın mesai sonrası zamanlarda da işle ilgili telefon, email ya da mesaj alması dinlenme hakkını kesintiye uğratabiliyor. Dinlenme zamanlarında da işe dair mesajlarla, emaillerle ilgilenmesi gerektiğinde, bu bir süre sonra tükenmişlik sendromuna yol açıyor. Son yıllarda bu sorunlar nedeniyle ‘irtibatı kesme hakkı’ çokça tartışılır oldu. Birçok ülke bu hakkı teslim etmek için düzenlemeler oluşturdu.” dedi.
Özel yaşamı olumsuz etkiliyor
Cep telefonları ve anlık mesajlaşma uygulamaları nedeniyle sürekli ulaşılabilir olma halinin özel yaşamı olumsuz etkileyebildiğini de kaydeden Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Profesyonel yaşam-özel yaşam ayrımı silikleşiyor. Özel hayatına ayırdığı vakitlerde sürekli olarak iş yaşamıyla ilgili iletişime maruz kalmak stres kaynağı olabiliyor.” ifadesinde bulundu.
Mesajlara bakmadan günü geçirmek imkânsız mı?
WhatsApp ve benzeri anlık mesajlaşma uygulamalarının hem profesyonel yaşamda hem de özel yaşamda çok yoğun bir şekilde kullanıldığını ifade eden Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Hepimiz birçok farklı gruba üyeyiz ve bu nedenle sürekli bir uyarım ve sürekli bir akış var. Bu ister istemez dikkat dağıtıcı, zaman alıcı ve bazen de rahatsız edici olabiliyor. Bildirimleri kapatarak bir nebze bu rahatsızlıktan kurtulmak mümkün olsa da bu sefer de kaçırma korkusu (FOMO: Fear of missing out) oluşuyor. Bir şeyleri kaçırmaktan duyulan endişe nedeniyle çok uzun süreler bu mesajlaşma uygulamalarına bakmadan günü geçirmek neredeyse imkânsız hale geldi. Bu nedenle kullanıcılar sürekli olarak mesaj kontrol etme baskısı altında hissediyorlar. Gelen mesajlara cevap vermek de yine bir başka baskı unsuru olabiliyor.” şeklinde konuştu.
Acil durum olmadıkça mesai saatleri aşılmamalı
Dijital dünyada da görgü kuralları olduğunu ve bunlara “netiket” denildiğini kaydeden Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Her an ulaşılır olmaya imkân tanıyan dijital teknolojiler ve WhatsApp gibi uygulamaları kullanmanın da bir adabı var. Sırf telefon numarasını biliyoruz diye istediğimiz kişiye istediğimiz saatte buradan ulaşmamız doğru değil. Samimi ilişkilerde elbette bu teknolojiler her an iletişim halinde kalmamızı sağlıyor ve bu bir avantaj. Öte yandan iş ya da başka bir nedenle samimiyetimiz olmayan kişilere bu uygulamaları kullanarak mesaj atacaksak çok acil bir durum olmadıkça mesai saatlerini aşmamak daha bilinçli bir tercih olabilir.” dedi.
Konudan bağımsız paylaşımlar yapılmamalı
İş arkadaşlarına çalışma saatleri dışında mesaj göndermemenin daha doğru olduğunu da vurgulayan Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Çalışma saatleri dışında iletişim kurmak gerekiyorsa, kibar bir şekilde karşı tarafın uygun olup olmadığını sormak gerekiyor. Eğer acil bir durum varsa elbette bu teknolojilerle hızlıca karşı tarafa ulaşmak mümkün ama buradaki aciliyet gerçekten her iki tarafın da onaylayacağı bir aciliyet olmalı. Mesajı gönderenin sabırsızlığı ya da bireysel işiyle ilgili bir aciliyetten bahsetmiyoruz. Ayrıca iş yeri WhatsApp gruplarında konudan bağımsız paylaşımlar yapmak, grupta birebir diyaloğa girmek, yersiz şakalar yapmak ve uygunsuz mesajlar atmak sınır ihlali olarak görülen durumlar. diye konuştu.
Gönderilen mesaja hemen cevap beklenmemeli
Aile üyeleri ile yakınlık derecesine bağlı olarak, uyku veya dinlenme saatlerini ihlal etmekten kaçınacak şekilde dijital iletişimi sürdürmek gerektiğine de işaret eden Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Herkesin farklı bir günlük ritmi olabilir. Hem iş arkadaşları hem de aile üyeleri ile dijital platformlardan iletişim kurarken gönderilen mesaja hemen cevap beklememek gerekiyor. Karşı tarafın işleri olabilir; dolayısıyla sabırlı olmakta fayda var. Eğer bir konuda hızlı bir dönüş almak gerekiyorsa, bunu nazikçe belirtmek uygun olur.” ifadesinde bulundu.
‘Mesai dışı iletişim politikası’ benimsenebilir
Dijital teknolojilerin kullanımı konusunda toplumların deneyimi arttıkça kuralların da daha yaygın olarak öğrenilecek ve benimseneceğini söyleyen Doç. Dr. Gül Esra Atalay, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bunun için dijital iletişime yön veren davranış kuralları yani netiketi sık sık gündeme getirmek gerekiyor. Kurumlar çalışanlarına yönelik dijital iletişim ile ilgili bilgilendirme çalışmaları yapabilir ve kuruma özgü dijital iletişim kuralları belirleyebilir. Hangi platformların hangi durumlar için kullanılacağını ve çalışma saatleri dışında gönderilen mesajlara yanıt verme zorunluluğu olmadığını belirten politikalar oluşturulabilir. Örneğin, bir ‘mesai dışı iletişim politikası’ benimsenebilir. Özellikle yönetici pozisyonundakiler çalışma saatleri dışında mesaj göndermekten kaçınarak ve sınırlara saygı göstererek çalışanlara örnek olabilir. Bireyler kendi sınırlarını net bir şekilde ifade ederek ve başkalarının sınırlarına saygı göstererek çevresine örnek olabilir. Çalışanlar ve bireyler, iş ve özel hayat dengesi için belirli saatlerde dijital araçlarını sessize alabilir veya ‘rahatsız etme’ modunu kullanabilir. Bu şekilde sağlıklı bir dijital kültür oluşturmak mümkün olabilir.”
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)