Türkiye'deki patlayıcı fabrikaları, güvenlik standartlarını karşılıyor mu?

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.58053

Patlayıcı fabrikalarında yaşanan kazaların nedenleri ve alınması gereken önlemler üzerine kapsamlı bir değerlendirme yapan İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, son zamanlarda yaşanan iki olayı değerlendirdi: “Türkiye'de Balıkesir’deki ve Sakarya'daki fabrikalarda yaşanan durumu göz önünde bulundurursak, bu tür yapılar genellikle sıradan bir iki katlı bina yapılıyormuş gibi tasarlanıyor.” dedi.

Bu tür fabrikaların düzenli olarak denetlenmesi ve standartlara uygunluklarının sıkı bir şekilde takip edilmesi gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “Fabrika çalışanlarının ve iş güvenliği uzmanlarının, patlayıcılar ve bu maddelerle çalışmanın riskleri hakkında özel eğitimlerden geçirilmesi gerekiyor.” dedi.
 

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, patlayıcı fabrikalarında yaşanan kazaların nedenleri ve alınması gereken önlemler üzerine kapsamlı bir değerlendirme yaptı.

Yapı tasarımı yetersiz! 

Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, patlayıcı fabrikalarında meydana gelen kazaları değerlendirerek, öne çıkan problemlerin başında bina tasarımındaki yetersizlikler olduğunu ve bu tür yapılar askeriyede düzgün olarak yapıldığını, Balıkesir’deki patlamada da Sakarya'daki patlamada da binaların düzgün yapılmadığının görüldüğünü dile getirdi.

Patlayıcı fabrikalarının, üretim süreçlerine uygun bir şekilde inşa edilmediği belirten Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “Patlama sırasında sadece ilgili bölgenin etkilenmesi gerekirken tüm binanın hasar görmesi, yapı tasarımının yetersiz olduğunu gösteriyor. Türkiye'de bu tür fabrikaların yapacakları patlayıcıya göre projelendirilmeli. Bu tür fabrikaların imalatlarının incelenmesi, ona göre yapı stoğunun, yapı sisteminin yapılması gerekir.” dedi.

Sıradan bina gibi tasarlanıyor

“Türkiye'de Balıkesir’deki ve Sakarya'daki fabrikada yaşanan durumu göz önünde bulundurursak, bu tür yapılar genellikle sıradan bir iki katlı bina yapılıyormuş gibi tasarlanıyor.” diyen Dr. Uçan, şöyle devam etti: 

“Halbuki bu tür tesislerde yangın veya patlama anında çevreye yayılan patlayıcı maddelerin etkisinin önlenmesi, yangının ya da diğer tehlikelerin fabrikanın diğer bölümlerine sıçramaması için özel önlemler alınması gerekiyor. Bu bağlamda, ‘hücre’ olarak adlandırılan özel bölmelerin inşa edilmesi son derece önemli. Bu konuda, patlayıcı uzmanı bir arkadaşımızla birlikte hazırladığımız bir e-kitapta, Amerika'daki standartları Türkçeye çevirerek detaylı bir şekilde açıkladık. Ayrıca, bu standartların uygulama örneklerini de paylaştık. Ancak, ne yazık ki Türkiye'deki fabrikalarda bu standartlar yeterince uygulanmıyor. Bu tür kazalarda, bir veya iki kişiyle sınırlı kalması gereken sonuçlar, çok daha büyük çaplı sorunlara dönüşebiliyor. Bu nedenle, ilgili düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor.”

Duvarların alçıpan gibi dayanıksız malzemelerle yapılmasının, patlama etkisinin yayılmasına neden olduğunu da dile getiren Uçan, “Tüm patlayıcı fabrikalarının risk analizlerinin yapılması, uygun olmayan yapıların yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Beton perde duvarlar ve özel koruyucu malzemeler kullanılarak yapıların dayanıklılığı artırılmalı.” dedi.

Yapısal önlemlerin alınması şart!

Kazaları önlemenin her zaman mümkün olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “Ancak en ufak bir ihmal ya da yapılmaması gereken bir durum olduğunda patlamalar meydana gelebilmektedir. Bu tür patlamaların ardından etkilerin çevreye yayılmaması ve minimum düzeyde tutulması için yapısal önlemlerin alınması şarttır.” diye konuştu. 

Bilimsel çalışmaların artırılması gerekiyor

Patlayıcı miktarının günlük veya yarım günlük ihtiyaçla sınırlandırılması, fazla malzemenin stoklanmaması gerektiğini de kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “Örneğin, bir kapsülde sadece bir gram gibi az miktarda patlayıcı yer almalı. Yarım günlük ya da bir günlük bir miktar bulundurulmalı. Bu miktar tükendiğinde yeni bir patlayıcı getirilerek kapsüllerin dolumu yapılmalı. Kısacası, kapsülde yer alan patlayıcı miktarını azaltmak hayati önem taşımaktadır. Ayrıca, bu tür konularda bilimsel çalışmaların artırılması gerekmektedir. Sakarya’daki patlamadan sonra bina yapı stokunun incelenmesi gerekiyordu, ancak yapılmadı.” şeklinde konuştu.

Uçan, Üsküdar Üniversitesi Yayınlarından “Patlayıcı Maddelerin Taşınmasında ve Depolanmasında İş Güvenliği Uygulamaları” kitabını çıkardıklarını, PDF’ini ücretsiz olarak sunduklarını, bu alanda çalışma yapanların faydalanabileceği bir çalışma olduğunu da sözlerine ekledi.

Kitap İçin:

Çalışanların özel eğitimlerden geçirilmesi gerekiyor

Fabrikalarda çalışan işçilerin yeterli eğitimi almadığı, ucuz iş gücü tercihinin tehlikeleri artırdığını da ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “Fabrika çalışanlarının ve iş güvenliği uzmanlarının, patlayıcılar ve bu maddelerle çalışmanın riskleri hakkında özel eğitimlerden geçirilmesi gerekiyor.” dedi.

Fabrikalar düzenli olarak denetlenmeli

Firmaların her üretim bölümü ve depolarında sağlıklı patlamadan koruma dokümanı hazırlanmadığı veya hiç olmadığının söylenebileceğine dikkat çeken Uçan, bu tür fabrikaların düzenli olarak denetlenmesi ve standartlara uygunluklarının sıkı bir şekilde takip edilmesi gerektiğini belirtti. Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, Avrupa ve ABD’deki patlayıcı fabrikaları için belirlenen standartların Türkiye’de uygulanmadığını, bu durumun kazaların ciddiyetini artırdığı ifade etti. 

Uçan, Sivil Kullanım Amaçlı Patlayıcı Madde yönetmeliğine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Uçan:

“Sivil Kullanım Amaçlı Patlayıcı Maddelerin Belgelendirilmesi Piyasaya Arzı ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmelik Madde 15 uyarınca, bu Yönetmelik, Avrupa Birliğinin 93/15/EEC sayılı Sivil Patlayıcı Maddeler ile ilgili direktifi dikkate alınarak hazırlanmıştır. Anılan yönetmeliğin Ek-1’i gereğince, patlayıcı maddelerin imalatı, depolanması ve temini sırasında adı geçen teknik emniyet koşullarına uyulması şart olmaktadır. Bu konudaki genel kurallar aşağıdaki gibidir:

1- Her patlayıcı madde, kullanıldığı ana kadar olmak üzere özellikle emniyet kuralları ve standart uygulamaları açısından normal, önceden tahmin edilebilir koşullarda, insan hayatı ve sağlığına yönelik tehlikeleri en az düzeye indirecek, mülke ve çevreye zarar verilmesini önleyecek şekilde tasarımlanmalı, imal edilmeli ve temin edilmelidir.

2- Her bir patlayıcı madde, en üst düzeyde emniyet ve güvenirlilik sağlaması için imalatçı tarafından belirlenen özelliklere sahip olmalıdır.

3- Her bir patlayıcı madde, çevreye verilecek zarar en az düzeyde olmak üzere, uygun teknikler kullanılarak, etkisiz hale getirilebilecek şekilde tasarımlanmalı ve üretilmelidir.

Kapsül imalat biriminin anılan patlamanın başladığı nokta olarak basında yer aldığı görülmüştür. Burada genel şart olarak, ortamın nemden etkilenmemesi, patlayıcı miktarının günlük ya da yarım günlük ihtiyaçla sınırlandırılması ve ayrıca anılan Yönetmelik özel eklerine de uyulması gerekmektedir.”

Dr. Uçan üniversitelerde bu konularda bilimsel çalışmaların yürütülmesi gerekliliğine de dikkat çekti ve ekledi:

Doktora ve tez çalışmalarına ihtiyaç var…

“Bu konularda doktora ve tez çalışmalarına ihtiyaç vardır. Ne yazık ki ülkemizde İş Sağlığı ve Güvenliği Bilim dalı olarak sadece Çalışma Ekonomisinin altında sosyal politika altında bulunmaktadır. Böyle olunca doktora ve tez çalışmaları genellikle İş Güvenliği kültürü konusunda yapılmaktadır. Acil olarak fen bilimlerinin altında iş güvenliği bilim alanı açılmalıdır. Yangın, patlama gibi konularda yapılan doktora ve lisansüstü tezlerine Yüksek Öğretim Kurumu tarafından maddi destek verilmelidir. Ayrıca insan sağlığı ile ilgili bu İş Sağlığı ve Güvenliği bölümü uzaktan eğitim ile ders verilmemelidir.”
 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)