Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yapay zekâ teknolojileri hekimin bilgeliği ihtiyacını ortadan kaldıracak”
Yapay zekâ teknolojilerinin hekimin bilgeliği ihtiyacını ortadan kaldıracağına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bilgisayar teknolojilerinin hastalıkların tespit ve tedavi süreci hakkında dikkat çekici öngörülerde bulundu. Tarhan; “Hastayı konuşturacak, özellikle emotional face tarzında yüz ifadesinden korku, üzüntü, neşe, sevinç ve utanç gibi düşünceleri okuyacak ve sonucunda da kişinin ruh halini raporlayacak yapay zekâ çalışmaları yakın gelecekte kullanılmaya başlanacak. Yine de bu uygulamaların bir terapistin, bir uzmanın yerini alması çok mümkün değil. Yani son kararı yine uzman verecek ama bu gelişmeler bize bilgeliğe ihtiyacı azaltacak. Yapay zekâ bu bilgeliği, tecrübe aktarımını kolayca sağlayabilecek.” dedi.
“Beynin çalışma metodu hakkında yapılan araştırmalar son yıllarda arttı”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Psikojide Teknoloji Uygulamaları Sempozyumuna konuşmacı olarak katıldı. Çevrimiçi gerçekleştirilen ve “Dijital Çağda Psikoloji” başlığında değerlendirmelerde bulunan Tarhan, beyin hakkında son yıllarda gerçekleştirilen farklı çalışmalara dikkat çekti ve beynin bilimin menziline son zamanlarda girdiğini aktardı. Tarhan; “Psikolojinin patoloji ile ilgilenen alanı olarak psikiyatri ciddi hesaplamalı bir alandır. İnsan beyninin çalışma metodu son yıllarda bilimin menzilinde. İnsan beyninin çalışması ile ilgili temel çalışma modeli, bağlantısallık ilkesi açıklanıyor. Mesela kalp nasıl çalışıyor, normali nedir? Kalp pompalama yapar, kan alır, belli bir kasılma yapar sürekli pompalar. Bunu dakikada 60-70 defa yapar. Kalbin temel fonksiyonlarını ölçerek hastalıkların tedavisiyle ilgili girişimlerde bulunabilir. Fakat insan beyninin nasıl çalıştığı yeni yeni anlaşılmaya başlandı, aşağı yukarı 15-20 senedir bu konuda daha somut, kanıta dayalı bilgiler ortaya çıktı. Bu kanıta dayalı bilgilere göre şu anda insan beyni hem içeriden hem de dışarıdan gelen bilgileri alıyor, elektriksel ve kimyasal olarak iletiyor, hesaplama yapıyor, depoluyor ve gerektiği zaman kullanıyor. Beynimizde öğrenme, depolama ve kullanma fonksiyonu var. Nasıl kalbin fonksiyonu pompalama ise beyin de bunu yapıyor ve duygu, düşünce ve davranışlarımız bu şekilde ortaya çıkıyor. Beynimizde bir dikkat radarı var, günlük hayatımızda bu dikkat radarının nerede gezdirirsek beyinin o bölgesindeki bilgileri kullanıyoruz. Böyle bir çalışma sistemi var, bu çalışma sistemi ile ilgili ilk ciddi bilimsel çalışma 2005’li yıllarda başladı. Özellikle İsviçre’de mavi beyin ekibi olarak yeni girişimlerde bulundular. Burada genetik algoritma ile neural network ve insan davranışlarını birleştiren bir çalışma oldu. Beyin aktivitelerini işleyişi kumdan yazılan bir kalenin yapılıp tekrar ayrılmasına benziyor diye bir tanım var, mavi beyin ekibinin tanımı. Bu bulgular beynin nasıl işlediğine dair umut verici yeni bir bakış ortaya çıktı.” dedi.
“Dijitalleşen bir dünyada, dijital diktatörlüğe doğru gidiliyor”
Davos’ta düzenlenen toplantıdan sonra dünyanın dijital bir diktatörlüğe doğru gittiğinin ortaya atıldığını aktaran Tarhan, bu araştırmanın üzerine dijitalleşmenin, dijital çağın başladığına dikkat çekti. Tarhan; “Beynimizde klikler ve kevinler oluşuyor ve bazı küçük devreler oluşuyor. Bunlarla bir cebirsel topoloji ortaya çıkıyor beyinde. Ateşlemenin kendine has imzasına işaret ediyor ve her bilgi beyinde ayrı bir imza şeklinde kumdan yapılan kale gibi dağılıp, tekrar toparlanıp dağılıyor bu şekilde çalışıyor. İsviçre’nin beyin inisiyatifi demiştik 2005’e Lozan Üniversitesinde IBM ile başlıyor, mavi gen projesi olarak söylüyor ve bu projenin sonuçları 2018’de Davos’ta işte yapay zeka ve metaversele ilgili, dünyanın dijital bir diktatörlüğe doğru gittiği ortaya atılıyor. Bu araştırmanın üzerine o meşhur dijitalleşmenin, dijital çağın başlamış olduğunu görmüş olduk. Bu dijital çağda, süper bilgisayarlar var, tasarlanana modeller var, simülasyonlar var ve beynin çok sivri yapısını ve fonksiyonunu anlamaya yönelik yeni yaklaşımlar ortaya çıkıyor. Bu proje halen daha sürüyor. Şimdi bu projedeki yenilikçi araştırma stratejileri beynin çok sivri organları üzerine moleküler, mikro devreler, beynin bölgeleri hepsi her biriyle ilgili ayrıntıları ölçüyor, deneysel verilerin bağlantısallığını kullanıyor, beynin yoğun haritalarını haritalama yöntemi olarak elde ediyor. Süper bilgisayarlarının tabanını bu simülasyon davranışları beyni anlamayı takip edilebilir bir probleme dönüştürerek farklı seviyedeki beyin organizasyonunu kompleks etkiletişimi sağlıyor. Böylece genlerden bilişe uzanan, yani genlerden düşünce öğretimine uzanan çapraz düzey bağlantıların incelendiği yeni bir araç ortaya çıktı.” şeklinde konuştu.
“Frontal lobdaki kasları geliştirmek bizim insan olmamızı sağlıyor”
İnsani özelliklerin ön frontal lobdaki gelişmelerden ortaya çıktığını ifade eden Tarhan, buradaki kasların gelişimi ile liderlik gibi özelliklerin geliştiğinin altını çizdi. Tarhan; “İnsan doğuştan psikolojik olarak prematüre döğüyor. Ördek doğar doğmaz suda yüzebilir ancak insan bir yaşında yürür ve 15 yaşında ancak kar-zarar analizini yapabiliyor. Frontal lobdaki kasları geliştirmek bizi insan, ruh sağlığı yerinde, hastalıklı veya sağlıklı bir lider yapabiliyor. 3/1’i genetik, 3/2’si çevre ve kişinin seçimleri ile ilgili 24 değer, 6 erdem olarak tanımlanan hipotezin, beyinsel karşılıkları var. Beynin sol yarım küresi mantık, muhakeme, analiz, hesaplama, sağ yarım küresi ise duygu, heyecan, müzik, sanat ile ilgilidir. Sol beyin bay, sağ beyin dişil beyindir. Ön beyin ikisini dengelemekte, böyle bir çalışma sistemi vardır. Bizim dediğimiz soyut değerler, insanı insan yapan, bütün karakter güçleri, bu beyin rasyonel ve duygusal beyin olarak arasında ciddi bir dağılımı var. Aslında ruh yapısı, beyinden bağımsız değil. Bunun patolojik boyutu, yani hastalığa yansıma boyutu, yani genetikte Alzheimer ve hacim azalması aktivite artması önemli. Teta - Beta oranında düşüklük olması -MR’da da bulgular gösteriliyor- bunların hepsi, nöro görüntüleme yöntemleri P300 ve N50 dalgası çok ilginçtir. Bir insana uyarılmış potansiyel yani kişiye yap-yapma komutu veriliyor. Yap pozitif, yapma negatif bir komut. Negatif komuta beyin 50 milisaniye sonra cevap veriyor, pozitif komutta ise 300 milisaniye sonra tepki veriyor. Yani beyin negatif komutları 6 misli daha hızlı algılıyor. Madem komut veren beyin ama ‘Asıl komut veren, beynin üzerindeki holografik bir beyin mi?’ sorusu geliyor akıllara. Zihin beyine uygulatıyor denilebilir.” ifadelerini kaydetti.
“Bilimin ok işaretleri, tek tanrı inancına işaret ediyor”
Bilimin ok işaretlerinin, tek tanrıya işaret ettiğini ifade eden Tarhan, bilimin önümüzdeki yıllarda bunu daha çok açıklayacak çalışmalar ortaya koyacağını ön gördüğünü ifade etti. Tarhan; “İnanışlar insanın davranışını kesin etkileyen şeyler, yani inandığı şeyi bir insan kalıp yargı olarak kabul ediyor, ona göre onu referans yaparak tepkiler veriyor. Onun için inanışların, sağlam inanış olması önemli. Batıl inanışlara inanırsa kişi, hatalı kararlar veriyor ve özellikle de bu kişisel inanış ölçekleri var, PPQ diyoruz. O ölçekleri aslında yapıp, hatalı inanışlarını, hatalı kalıp yargılarını, negatif mesela tekrarlarını, pozitif tekrarlarını ve takıntılarını belirleyip, terapide telafileri ona göre yapılmaya çalışılıyor. İnsanın hayat ve varoluşla ilgili sorularına cevap bulmak için bu çok önemli bir alan. Bilgisayar, matematikle mantığın nikahıdır. Peki, psikolojiyle matematik nikah yaparsa ne olur? Akıl yürütme yöntemleriyle yeni alanlar keşfeder. Bence, psikolojiyle matematiğin nikah yapması spiritüalite ile de matematiğin nikah yapması bizi dış, tek tanrılı yaratıcının olması gerektiğine götürüyor. Bu dünyada bir dış irade gerekiyor, dış güç, dış zekâ gerekiyor. Bunun için bu dünyayı yaratan bir güç, yaratan bir irade var. Sınav diyalektiği ile yaklaşmak gerekiyor burada. Sınav diyalektiği anlayışında, tabi bu bir varoluş, ontolojik bir tartışma konusu ama burada kesin akıl yoluyla görebilirsin bunu; yani kafa gözüyle göremezsin. Şu anda bilimin ok işaretleri, tek tanrının olması gerektiğini söylüyor. Bilim önümüzdeki yıllarda bunu daha çok açıklayacak diyebiliriz.” dedi.
“Yapay zekâ teknolojileri tedavi sürecinde hekimin bilgeliği ihtiyacını ortadan kaldıracak”
“Yapay zekâ teknolojileri tedavi sürecinde hekimin bilgeliği ihtiyacını ortadan kaldıracağına dikkat çeken Tarhan, bilgisayar teknolojilerinin tespit ve tedavi süreci hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Tarhan; “4-5 sene önce kurduğumuz ekiple yapay zekayla korku tedavisi yapmayı planlıyoruz. Yükseklik korkusunu, böcek korkusunu çalışmayı düşünüyoruz. Yapay zekayı bir sanal gözlükle, korku tedavisinde kullanıyoruz, korkularda oldukça işe yarıyor. Preparation Tıp olarak bilinen bir psikiyatri alanı var. Orada yapay zekâ kullanımıyla ilgili bir hocamız kalbin çalışması, insan beyninin düşünen ve öğrenen bir organ olması ile ilgili çalışmaları ve sonuçlarını sundu, modelleme yapmışlar. Dikkat testi dahil olmak üzere birçok testi dijital olarak yapıyoruz zaten ama hastayı karşısında konuşturacak özellikle emotional face, tarzındaki yüz ifadesinden korku, üzüntü, neşe, sevinç ve utanç gibi düşünceleri okuyacak ve sonucunda da kişinin ruh halini raporlayacak. Bunlar şu anda gelecek yakın zamanda gerçekleşecek uygulamalar ama bir terapistin, bir uzmanın yerini alması çok mümkün değil. Yani son kararı yine uzman verecek ama bu gelişmeler bize bilgeliğe ihtiyacı azaltacak. İnsanlar hastalandıklarında tedavileri için kapı kapı dolaşmayacak onun olmaması için o bilgisayar gelecek, o kadar çok hekim, uzmana danışmasına gerek kalmadan en son bilgeliği, birçok tecrübe aktarımını kolayca sağlayabilecek. Bilgisayar teknolojileri ve yapay zekânın bunu sağlayacağını düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)