Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Aile gemisi etkili iletişimle yol alır”

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.12547

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kocaeli Müftülüğü tarafından düzenlenen “Afet ve Kriz Durumlarında Ailenin Gücü” başlıklı etkinlikte konuşmacı olarak yer aldı. Konuşmasında ailede ‘ortak hedef’ vurgusu yapan Tarhan, aile üyelerinin her ne kadar farklı mizaçta olsalar da etkili iletişimle aynı hedefe giden bir gemi gibi yol almaları gerektiğini aktardı. Tarhan; “Aileyi bir gemiye benzetecek olursak, bu gemideki yolcular yani aile üyeleri; aile gemisinin iyiliğini önceler. Daha sonra anne baba ve çocukların iyiliği gelir. Ailede bu varsa ortak hedef doğrultusunda farklı mizaçtaki kişiler ailenin iyiliği için bir araya gelebilirler. Karı koca farklı mizaçta bile olsa konuşabilir, problemlere çözüm üretebilirler ve çocukları da buna dahil ederlerse bu gemi güzel bir şekilde yol alır.” dedi. 

“İnsanın kendini güvende hissettiği alan ailedir”

Instagram canlı yayında kriz durumlarında yakın çevrenin en önemlisi de ailenin desteğinin önemine değinen Tarhan, Batıda ailenin ortadan kalkmasıyla intihar oranlarında büyük bir artış yaşandığının altını çizdi. Tarhan; “Kriz, afet durumlarının psikiyatrideki karşılığı travmatik, şok yaşantılar olarak geçer. Kişinin alışılmışın dışında zorlayıcı olumsuz bir olayla karşılaşması olarak ifade edilir. Böyle bir durumda kişide uyanan ilk duygu korku ve dehşet duygusudur, kendini yalnız hisseder. Kişi ilk olarak güvenli bağlanacağı bir alan arar. Bir insanın kendini güvende hissettiği alan ailedir. Ailenin değeri böyle zamanlarda çok anlaşılır. İnsanın yakın ilişkileri ve yakın yaşantıları böyle durumlarda çok önemlidir, çok işe yaradığı dönemlerdir. Hiçbir şey yapmasa bile bir insan bir ihtiyaç duyduğu zaman elinden tutacak ona yol gösterecek, destek olacak birinin olması, bir anda denizde boğulurken bir tahtaya tutunmuş gibi bir duygu oluşturur. Bir nevi kontrolü kaybetmiş, tutunacak bir dal bulmuş gibi hisseder. O kişi için sağlam bir ip gibidir o yakın ilişki. Böylelikle güven verir, rahatlatır ve krizi kolay aşmayı sağlar. Kriz durumlarında ailenin çok daha faydası var. Krizde yakın destek yoksa çok intihar eden olur bunun örnekleri Batıda var. Ekonomik kriz oluyor, mesela bizim kültürümüzde görünmeyen bir sigorta sistemi var; ‘Aile sigortası.’ Yani amca, hala, dayı veya teyze bir kriz olduğu zaman herkes elini atar, yakınlarının o krizden bir şekilde çıkmasını sağlarlar. Çekirdek aile olmasa da geniş aileden bir şekilde sahip çıkılır, destek olunur, borç verilir ve kişi kurtulur. Ama Batıda aile olmadığı için kriz durumlarında intihar vakaları çok fazladır. İleri yaştaki krizlerde de çok intihar vakası olur bunu önleyecek en önemli şey, ailenin güçlü olmasıdır. Bu nedenle aile bağları zayıfladıkça küresel olarak intihar vakaları artıyor, daha da artacağını öngörüyorum.” dedi.

“Ailenin güvenli alan olması, güvenli bağlanmayla ilgilidir”

Modern çağda aile ortamının gereksiz görülüğünü aktaran Tarhan, bu görüşün muhtemel zararları hakkında konuştu. Tarhan; “Şu an dünyanın gidişatı, özellikle popüler kültür aileye ne gerek var diyor. Aileyi bir ayak bağı gibi görüyor, özellikle gençlerin evlenmemesi yönünden bir gidiş var. Bunun sonucunda da ne oluyor? İnsan yalnız hissediyor, gelecek ile ilgili kaygı hissediyor, bu nedenle intihar olgularındaki artış çok beklenen bir şey. Bir süre sonra aile bizim için çok önemliymiş diyecekler ama bunu anlayan kadar birçok kişiyi kaybetmiş olabilirler. Ailenin güvenli alan olması güvenli bağlanma dediğimiz olayla ilgilidir. Kişi bağlandığı nesneye karşı kendini güvende hissediyor. İletişimin üç türü var: Sağlıklı iletişim, çatışmalı iletişim ve iletişimsizlik. Bunlardan en kötüsü iletişimsizliktir. Çatışmalı iletişim bile aslında hani negatif olsa da evde ses tonu yükselse o bile orada bir şeyleri düzeltme çabası var demektir, kör topalda olsa bir şeyler yapılmaya çalışılıyor demektir. Ama iletişimsizlik varsa o ilişki artık uzatmayı oynuyordur. Bu sebeple iletişim çabasının olması iletişimsizlikten daha iyidir. İnsan zaten bu dünyada tek başına yaşamaya göre yaratılmamış, ilişkisel bir varlıktır. Yakın ilişkilerde, aile içi ilişkilerde rekabetçi ilişki değil tamamlayıcı ilişki olur. Birisi diğerinin eksiğini görür tamamlamaya çalışır ve birbirini domine etmeye, yenmeye böyle onu yüz üstü düşürmeye çalışmaz. Yakın ilişkilerde eğer böyle olursa huzur olmaz. Yakın ilişkilerde rekabetçi değil, tamamlayıcı ilişki kurulur.” şeklinde konuştu. 

“Aile üyeleri; ortak hedefe doğru hareket eden bir geminin yolcuları gibidir”

Ailede ‘ortak hedef’ vurgusu yapan Tarhan, aile üyelerinin her ne kadar farklı mizaçta olsalar da aynı hedefe giden bir geminin yolcuları gibi olmaları gerektiğini aktardı. Tarhan; “Aileyi bir gemide seyahat etmeye benzetecek olursak, yolcular aile gemisinin iyiliğini önceler. Daha sonra anne baba ve çocukların iyiliği gelir. Ailede bu varsa ortak hedef için farklı mizaçtaki kişiler ailenin iyiliği için bir araya gelebilirler. Karı koca farklı mizaçta bile olsa eğer konuşabilir, problemlere çözüm üretebilirler ve çocukları da buna dahil ederlerse bu gemi güzel bir şekilde yol alır. Onun için aile içerisi oturumlar tavsiye ediyoruz. Fakat bu oturumda eşitler ilişkisi olacak. Buyurgan ilişki olan ailelerde korku hâkimdir. Korkunun hâkim olduğu yerde insanlarda kendini geliştirme, özgüven, girişimcilik, merak ve keşfedicilik gibi duygular körelir. Mesela zayıf insanlar, güçlü liderler isterler ki rahat edeyim. Ama yaşadığımız bu zaman şahıs zamanı değil, şahıs ne kadar dahi de olsa hata yapabilir. İdeal başarı bu zamanda takım başarısıdır, şirketler bile bunu söylüyorlar. Çoğaldıkça dağılmak yerine; çoğaldıkça, ayrıldıkça bütünleşmek gerekiyor. Bunun çözümü iletişimdir, bunun için ortak hedefler gerekiyor. Aile içi iletişiminde ve şirket iletişiminde farklı mizaçtaki insanları aynı amaç için benzer şekilde hareket ettirmek gerekiyor. Bu sebeple aile içinde tektipçilik, totaliterlik olmaz, şirkette ya da toplumda ise hiç olmaz. Benim kafa yapımda olacaksın yoksa benim düşmanısın gibi yaklaşımlar, bunların hepsi bu çağın doğruları değil.” ifadelerini kullandı. 

“Deprem gibi travmalar aile bağlarının, sosyal bağların güçlenmesi için bir fırsattır”

Afet ve felaketlerden sonra insandaki bağlanma ihtiyacının aile tarafından sağlanmasıyla çözülebileceğini ifade eden Tarhan, felaketlerin iki sonucu olan tehdit ve fırsat yönlerine değindi. Tarhan; “Deprem gibi afetlerden ve yaşanan travmalardan sonra bağlanma ihtiyacı artıyor.  Aile içi iletişimde aslında böyle. Her travmanın, her afetin bir tehdit yüzü, bir fırsat boyutu vardır. Tehdit yüzü korkudur, dehşet duygusudur. Bu duyguları depremden sonra hepimiz yaşadık. Fırsat yönü ise; aile bağlarının, sosyal bağların güçlenmesi için bir fırsattır, merhamet duygusunun, yardımlaşma duygusunun arttırmak için bir fırsattır. Yani aslında kriz ve felaketler insani değerlerimizi geliştirmek için bir fırsattır. Buna psikolojide ‘Travma Sonrası Büyüme’ diyoruz. İnsan travmayı doğru karşılarsa travma sonrası daha da bilgeleşiyor. İnsanların bir felaket yaşadıktan sonra travma sonrası büyüme ölçeğinin sonuçlarına göre; sahip olduklarının kıymetini anladığı, yakınlarının kıymetinin farkına vardığı gibi bazı sonuçlar ortaya çıkıyor. Bundan sonra insanlara karşı daha yardımsever olacağım, manevi değerlerin önemini anladım diyor yani bütün bunlar hepsi %40-50 oranında insanlarda bununla ilgili artış ortaya çıktı. Bu da travmanın fırsat, kazanım boyutu diyebiliriz.” dedi.

“Ailede güzel şeylerin güzel yöntemlerle anlatılabilmesi en büyük zenginliktir”

Huzurlu aile ortamı için dikkat çeken tavsiyelerde bulunan Tarhan; açık, şeffaf ve dürüst ilişki kurmanın önemine değindi. Tarhan; “Evliliğin en büyük düşmanı inatçılıktır. Çocuklarla evde açık, şeffaf, dürüst ilişki oluştursunlar. Yalanın prim yapmadığı bir ilişki kursunlar. Bütün kötülükleri bir odaya doldursanız eğer kapısını yalan açıyor. Bütün iyilikleri bir odaya doldursanız kapısını dürüstlük açıyor. Onun için çocuklarımızı dürüstlük üzerine, sözünde durmak, yalan söylememek üzerine yetiştirdiğimiz zaman bu çocuk yanlış yapsa bile içindeki suçlu çocuk duygusuyla bir müddet sonra dayanamayıp hatasını düzeltmeye çalışıyor. Evde güven oluşuyor, ev güvenli alan oluyor. Bunun için sevgi ve dürüstlük varsa güven oluşuyor. Sevgi, tek başına güven oluşturmaz. Sevgi, dürüst olursa adil bir ortam oluşturuyor. Bunun sonucunda güven oluşuyor eğer evin güvenli alan olması için annenin ve babanın iyi örnek olmaları önemli. İyi bir çocuk yetiştirmek, bir fabrika kurmaktan daha önemsiz değildir. Onun için annelik, babalık, eş rolü gibi rollerin birbirine karıştırılmaması gerekiyor. Her rolü ayrı şekilde ifade etsinler. Bunu aile içerisinde özgürce konuşulabilen ortamın olması, aile içi iletişimin olması güzel şeylerin güzel yöntemlerle anlatılabilmesi en büyük zenginliktir. Deprem sonrası aile bağlarını güçlendirebilecek bir şey yapabildiysek ne güzel.” ifadeleriyle aile kavramının önemine dikkat çekti. 
 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)