Hatay Akademi Orkestrası Şefi: “Antakya ayağı çıplak, evsiz bir çocuk gibi”

ÜÜTV’ nin bu hafta deprem bölgesinden önemli bir konuğu vardı. Hatay Akademi Orkestrasının kurucu şefi Ali Uğur ‘Satırların Ötesinde’ programının canlı yayın konuğu oldu. Antakya’yı ayağı çıplak, evsiz kalmış bir çocuk gibi tanımlayan Uğur, gözyaşı henüz yere değmeden insanların kendini başka bir diyarda bulduğunu söyledi. Ali Uğur, en büyük acının da bu, yaslarını yaşayamadan, sevdiklerinin çığlıkları devam ederken, gitmek zorunda kalmaları olduğunu belirtti.  

Üsküdar Üniversitesi Televizyonu (ÜÜTV) de canlı yayınlanan ‘Satırların Ötesinde’ programına deprem bölgesinden Hatay Akademi Orkestrasının kurucu şefi Ali Uğur konuk oldu. Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Feride Zeynep Güder sunduğu programda Ali Uğur, Kahramanmaraş merkezli depremin, Antakya’ya ve bölgede icra edilen sanata etkilerini anlattı.

Antakya ayağı çıplak bir çocuk gibi…

Antakya’da yaşamın yeniden kurulmasına tanıklık eden ve yer aldığı orkestra içerisinde 4 arkadaşını depremde kaybeden, Ali Uğur duygu ve düşüncelerini canlı yayında anlattı. Uğur: “Şu an Antakya ayağı çıplak, evsiz bir çocuk gibi. Ona ayakkabı olmaya çalışıyoruz. Evi yıkıldı, ev olmaya çalışıyoruz. Yasımızı çok yoğun bir şekilde yaşıyoruz, son 3 provamız bizim için çok ağır geçti, duygusal açıdan. İlk defa arkadaşlarımız olmadan müzik yaptık, seslerimizi ilk defa çıkardık. Onlarla birlikte çaldığımız eserleri bu sefer onlarsız çaldık ya da onların anısına aldığımız eserleri çaldık. Mesela bizim için her şey çok duygusal geçiyor ama hiç yılmadık. Yıkım oldu evet. Biz bu yıkımdan yeni yaşamı nasıl örebiliriz? Fiziki olarak yok olan bir şehirden bahsediyoruz ama ruhu hala canlı. O yüzden umudumuz hala taptaze hatta daha çok umutlandık, daha çok büyüdük, çok güzel insanlar tanıdık bu süreçte. Bunlar acının sonucunda oldu belki ama acıdan da güzel şeyler olabiliyor.” şeklinde konuştu.

İki medeniyetten izler taşıyan Hatay’ın künefe ve gastronomiye indirgenmesi haksızlık… 

Antakya’nın yemek kültürünün yanında tarihi ve manevi kültürlerinin de güçlü olduğundan bahseden sanatçı Ali Uğur, Antakya’nın kadim bir memleket olduğunu ifade etti. Uğur; “Künefe, gastronomi konusu, depremden önce de rahatsız olduğum bir konuydu. Sadece benim değil bütün Antakyalı entelektüellerin de rahatsız bir olduğu konuydu. Dışardakileri yargılamıyorum çünkü dışardakilere öyle gösteriliyor, Hatay’ın yöneticileri de dışarıya öyle gösteriyor, asıl problem burada. Antakyalı entelektüellerin hepsi bu konudan mustarip, üzgün çünkü biz kadim bir memleketten bahsediyoruz. Dünyanın sayılı kadim şehirlerinden. Hititlerin, Romalıların böyle büyük kültür katmanlarını olduğu, bütün dünyayı kültürleriyle etkileyen iki medeniyetten bahsediyoruz. İkisinin de merkezi olduğu bir şehir. Bu kadar etnisitenin bir arada yaşadığı, biz bu kadar kültürü künefeye, gastronomiye indirgiyoruz. Yemekler ve künefe kültür yaratmaz. Kültürler yemeği yaratır. Hatay’ın bunu görecek bir vizyona ihtiyacı var. Evet yemeklerimiz çok lezzetli, künefemiz çok güzel ama bunu yaratan çok katmanlı kültür. Asıl kültüre, tarihe kadim, felsefesine değinmek lazım. Yani hep verdiğim bir örnek, ısrarla da vereceğim bu örneği, 4.YY.’da Antakya’da yaşamış bir filozof Libanios. 4.YY’da Antakya Akademisini kurmuş, Antakya’da ve o dönemde doğunun eğitim merkezi haline dönmüş ve dünyanın birçok yerinden entelektüeller gelip eğitim almışlar. Şimdi o noktada Antakya’nın depremden önce kültürel anlamda, sanatsal anlamda geldiği noktadan daha aşağıdaydı. Gastronomi kenti değil Antakya. Gastronomisi onun sadece bir başlığı ama devasa bir kadim memleketten bahsediyoruz. Dinlerden, dillerden, sanattan, felsefenden, kültürden, mimariden. Romanın en büyük 2. kentiymiş o dönem. Yani böyle bir kentten sadece gastronomiyi çıkarmak, o kente haksızlık olur. Eğer sadece yası yılgınlık olarak alırsak, yeni şehri kültürü oluşturamayız ki, o zaman ölürüz işte.” şeklinde konuştu.

Gözyaşı yeri değmeden insanlar kendini başka yerde buldu…

Antakya’da nitelikli insan göçü olduğundan bahseden Uğur; “Antakya’da bizim için bir liman, bir yuvaydı. Fırtınada, okyanusta bir gemi bütün fırtınalara savaşır, savaşır ama bir deniz feneri vardır ve bir liman vardır sığınacağı. Antakya bizim için böyleydi. Yıkıldı asıl problem burada, bir yuva dediğimiz, liman dediğimiz, yer yıkıldı. Bir afet olur eviniz yıkılır ya da mesela bir sevdiğiniz ölür, yine kendi şehrinde acını yaşarsın, gidersin bir arkadaşına sığınırsın. Anne babana sığınırsın, her zaman takıldığın bir mekâna gider ağlarsın. Acını kendi şehrinde yaşarsın. Biz onu yapamadık, şehrimiz yıkıldı, en sevdiklerimiz, yakınlarımız, dostlarımız, anılarımız hepsi yıkıldı ve acımızı orada yaşayamadık, bütün insanlar gitmek zorunda kaldı. Gözyaşı yere değmeden, insanlar kendini başka bir diyarda buldu ya da sevdiklerinin çığlıkları devam ederken, gitmek zorunda kaldılar, yardım edemediler, gözleri arkada gittiler, asıl acı buydu. Acımı gidip paylaşacağım bir arkadaşım yoktu. Antakya bu depremden sonra ciddi anlamda nitelikli bir insan göçü verdi, öğretmenler, sanatçılar, bilim inşaları, akademisyenler, doktorlar, hepsi gitti ve gittikleri yerlerde kök salma olasılıkları var. Bu insanlar gittiği yerlerde kök salarlarsa Antakya’ya dönemeyecekler. Biz mimari açıdan birçok güzel bir kent inşa etsek diyelim. Peki bu mimari açıdan çok güzel estetik binalara anlamı verecek olan kültür aktörleri değil mi? Yani bir bina kültür yaratmaz. Mesela bu depremde hiçbirimiz alışveriş merkezimiz yıkıldı diye üzülmedik. Apartmanlar yıkıldı, apartmanlara değil içinde ölen dostlarımıza üzüldük. Biz şehri fiziki anlamda ayağı kaldırırken, Hatay’daki, yereldeki bu kültür aktörlerini nasıl tekrar geri getireceğiz. Oraya bir sebep lazım, bir motivasyon lazım. Antakya’yı sürdürecek olan oranın yereli. Yaşam devam ediyor. Şehrimiz yıkıldı ama yaşayanlar var, çocuklar var, yeni doğanlar, bu travmada doğanlar var.” ifadelerini kullandı.

Hatay Yeniden Ayakta Platformu

Kendisinin kurucu üyelerinden biri olduğu platformdan bahseden Uğur; “ Hatay Yeniden Ayakta Platformu (HAYAP). İçinde arkeologlar, tarihçiler, araştırmacılar, tarihçiler, bilim insanları var. Orada arkeolog dostlarımız var. Çalışma alanları Antakya, Roma Antakya’sı, Antakya Tarihi.  Aslında Roma’dan beri yaşadığı 35’inci yıkım. Tarih bize bunu göstermiş, bize denk geldi. Bu tekerrür eder bir şeymiş gibi ama burada bir kırılma yaşaması lazım. Tabi bunun gibi başka platformlarda var benim dahil olduğum. Hatay Ortak Meselemiz gibi. HAYAP’ın kurucu üyesiyim, birlikte kurduk, akademisyenler, sanatçılar, arkeologlar, üniversite temsilcileri, bilim insanları, dernekler var. İnternet sitemiz hayap.org ya da Instagram’dan bizi takip edebilirsiniz, bildirimizi de yayınladık.” diyerek sözlerine son verdi.

Muhabir Tarkan Küçükgüzel 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)