Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İslam dünyasının siyasallaşması İslam’a zarar veriyor”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından ‘Fert ve Toplum Hayatında İman’ başlığıyla çevrimiçi düzenlenen 12. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu’nun açılış konuşmasına katıldı. 26 ülkeden ve 60 üniversiteden 124 ilim insanı, 19 kurum temsilcisinin katılımıyla gerçekleşen sempozyumun moderatörlüğünü Dr. Ahmet Subaşı yaptı. İslamiyet’i anlatış biçiminin, insanlara olan yaklaşımın önemini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bu zamanda da biz bu çağın insanına, batı zihniyetine İslamiyet’i tahakküm metoduyla anlatamayız. Bunu ancak ikna ve inandırma metoduyla yapabiliriz. Medeni insanlar baskı, tehdit, korkutma, sindirmeden değil. İkna ve inandırma, övgü ve güzel sözlerden anlarlar. İşte bu şekilde onların anladığı dili bulmamız, batı dünyasını ikna etmemiz gerekiyor.” şeklinde konuştu. Tarhan, İslam dünyasının bu derece siyasallaşmasının da İslam’a zarar verdiğini kaydetti.
“Batı dünyasında bir İslam devleti henüz ortaya çıkmadı”
İslam dünyasının geleceğini Bediüzzaman’ın bakış açısı ile izah eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İslam dünyasında birinci hastalık nedir diye düşünürsek. İslam ahlakını yaşayamama hastalığı diyebiliriz. Bediüzzaman’ın bununla ilgili kullandığı metot tebliğ metodu değil ‘temsil metodu ’dur. Hatta İhlas Risalesinde bu konunun ısrarla üzerine düşüyor, vurguluyor. Bu yüzden ‘eğer biz doğru İslamiyet’i ve İslamiyet’e layık doğruluğu gösterirsek batı dünyası akın akın İslam’a girecektir’ diyor. Hatta Şeyh Bahit Efendi ile El- Ezher Üniversitesi’nin ilgili bir sohbeti vardır. Sözler Risalesinde de geçiyor. Tarih 1910’lu yıllar… Şeyh Bahit Efendi Ayasofya’da bir sohbet esnasında Bediüzzaman’a soruyor. ‘İslam dünyasının geleceğini nasıl görüyorsunuz?’ diye. O zaman Bediüzzaman çok kısa bir özet ile böyle hap gibi bir cevap veriyor. ‘İslam dünyası bir Avrupa devletine hamiledir. Avrupa’da bir İslam devletine hamiledir.’ diyor. Birinci doğum gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti doğdu. Avrupa’ya benzer modernizmde Avrupa devletini takdir eden birçok devlet ortaya çıktı. Ama batı dünyasında bir İslam devleti henüz ortaya çıkmadı. Şu an bunun sancıları var ama henüz gerçekleşmedi.” ifadelerini kullandı.
“Bu çağın insanına, batı zihniyetine İslamiyet’i tahakküm metoduyla anlatamayız”
Günümüzde İslamiyet’in batı dünyasına nasıl anlatılması gerektiğinden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bediüzzaman istibdadın 3 tane belirtisi var diyor. Birincisi Rey-i Vahidtir. Yani kararın tek kişide toplanması, ona otokrasi de deniyor. Yani son sözün tek kişide olması. Bütün kararları tek kişinin vermesi. Monarşiler de böyledir zaten. İkincisi tahakküm hastalığı diyor Bediüzzaman… Yani tahakküm İslamiyet’te baskıcılığın, zorbalığın Emeviler ile birlikte yaygınlaşmasını sağlamıştır. Şia mezhebini ortaya çıkarması gibi birçok bölünmelerin, kavgaların, iç savaşların ortaya çıkması da tahakküm hastalığına bağlıdır. Bu zamanda da biz bu çağın insanına, batı zihniyetine İslamiyet’i tahakküm metoduyla anlatamayız. Bunu ancak ikna ve inandırma metoduyla yapabiliriz. Medeni insanlar baskı, tehdit, korkutma, sindirmeden değil, ikna ve inandırma, övgü ve güzel sözlerden anlarlar. İşte bu şekilde onların anladığı dili bulmamız, batı dünyasını ikna etmemiz gerekiyor.” dedi.
“İslamiyet meşruiyetini siyasetten değil, ahlaktan alıyor”
Tevhidi imanın öneminden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bu zamanda neden Müslümanlar şekil Müslümanı, gardırop Müslümanı oldular? İslam ahlakı neden yaşanmıyor? Namazını kılan bir insan bakıyorsun kul hakkı yiyor. İşçisinin hakkını yiyerek hayatını sürdürüyor. Ya da ibadetini yapan bir kimse, oruç sırasında yememeye dikkat eden bir kimse rüşveti rahatça yiyebiliyor. Neden böyle bir insan tipi ortaya çıktı? İslamiyet meşruiyetini siyasetten değil, ahlaktan alıyor. Ama siyaset üzerinden İslam’a baktığınız zaman siyaset ön plana çıkıyor ve böyle durumlarda iman ikinci planda kalıyor. Bediüzzaman’ın iman üzerinde durması siyaseti ikinci üçüncü plana atmasının hikmetini bu şekilde daha iyi anlıyoruz diye düşünüyorum. Yani bir insanın iman konusunda şüphesi varsa bir öğrencinin, mesela okulda din dersi hocası diyor ki kâinatı Allah yaratmıştır diyor. Diğer fen bilimlerine bakıyorsunuz biyoloji de dahil. Oradaki hocada kâinat tesadüfen oluşmuştur diyor. Böyle durumlarda öğrencinin kafası karışıyor. Kafası karıştığı içinde öğrenci ne yapıyor? Yanlış yapıyor ve tereddüt meydana geliyor. İslamiyet’e muhabbet duyuyor. Fakat yaşamıyor. Bu yüzden öğrencinin ilk önce imanını her türlü soruya cevap verebilecek şekilde tevhidi bir imana çevirmesi gerekiyor. İman bu yüzden temeldir.” şeklinde konuştu.
“İslam dünyasının bu derece siyasallaşması İslam’a zarar veriyor”
İslamiyet’te siyasetin öncelikli konumda olmaması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İslamiyet’te şahısları kutsallaştırmak yok. Bu durumun en büyük örneği Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hulefa-i Raşidin dönemidir. İşte Bediüzzaman’ın derdi de bu örnekliği bugüne taşımaktır. İslam düşüncesi meşrutiyetini bunun için siyasetten almıyor. Kur’an-ı Kerim ahlaklı ile alıyor. Bu yüzden İslam dünyasının bu derece siyasallaşması İslam’a zarar veriyor. İslam alimlerinin siyasallaşmayı minimalize edip yaşamayı öne çıkarması gerektiğini de ‘şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım’ diyerek dile getiriyor Bediüzzaman… Bu yüzden İhlas Risalesinde takipçilerinin zihinlerini korumalarını tavsiye ediyor. Şirk-i hafi diyor bu duruma riya ve sahte davranışlara yalan söyleyerek belli bir hedeflere ulaşmayı ‘gizli şirk’ olarak tanımlıyor.” dedi.
Muhabir: Meryem Türk
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)