Türkiye’deki Azerbaycan Müziği: Sanatsal, Tarihsel ve Sosyolojik Bakış Konferansı Gerçekleşti
Üsküdar Üniversitesi tarafından Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Bağımsızlığının 30. Yıldönümü ve 15 Eylül Azerbaycan Milli Musiki Günü kapsamında çevrimiçi konferans gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı’nın üstlendiği etkinlikte Türkiye’deki Azerbaycan müziği, sanatsal, tarihsel ve sosyolojik bakış ile Azerbaycan müziğinin son 50 yıldaki serüveni konuşuldu.
“Bu kutlu dava uğruna canlarını feda etmiş tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz”
Sözlerine program açılışında kullanılan şarkının anlam ve öneminden bahsederek başlayan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı; “Bugün programımıza sözlerini Azerbaycan’ın milli şairi Ahmed Cevad’ın yazdığı, bestesini ise Azerbaycan musikisinin atası olarak nitelendirdiğimiz Üzeyir Hacıbeyov’ un yaptığı Türk dünyasının birliğini ve beraberliğini vurgulayan Çırpınırdı Karadeniz şarkısıyla başladık. Nevcivan Özel Beyinde seslendirmesini gerçekleştirdiği bu şarkının yazılma nedeninin Nuri Paşa komutasındaki Türk ordusunun Azerbaycan’dan, soykırımdan kurtarılma amacına yönelik gönderilmesi olduğunu siz konuklarımıza tekrar hatırlatmak istiyorum. Bu şarkı milletin, düşünselden eylemsele dönüşen şahlanışını, çırpınma fiiliyle bir nevi baş kaldırmasını ve Azerbaycan Türklerinin özlemini ifade etmektedir. Bugün 15 Eylül. Aynı zamanda Bakü’nün Nuri Paşa komutasında, Kafkas Türk ordusu tarafından soykırımdan tanınmasının yıl dönümü. Yani bayram bayrama karışmış. Bu vesileyle Türk topraklarının bağımsızlığı uğruna mücadele eden tüm kahramanlarımızı bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyor, bu kutlu dava uğruna canlarını feda etmiş tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz.” dedi.
“Müzik, bağlarımızın daha da güçlenmesini, perçinlenmesini sağlamıştır”
Müziğin içinde barındırdığı ifadelerle eşsiz bir etki gücüne sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı; “Bu dil ortak geçmiş, kültür ve medeniyetle iki kardeş ülke olarak nitelendirdiğimiz ve birbirimize her seferinde kucak açtığımız Azerbaycan ve Türkiye ilişkileri boyutundan da önemlidir. Nitekim uzun yıllar hasret kaldığımız çeşitli ideolojiler döneminde müzik, aramızdaki o demir perdeyi adeta kaldırmış. Bağlarımızın daha da güçlenmesini, perçinlenmesini sağlamıştır. Birbirimize karşı duyulan özlem duygusunun adeta tercümanı olmuştur. Günümüzde Azerbaycan müziği en çok dinlenen müzikler arasında yer almaktadır. Aynı şey Azerbaycan’da Türk müziğinin sevilmesi içinde söylenebilir.” ifadelerini kullandı.
“Musiki, insanlığın ve medeniyetin yakınlaşmasında önemlidir”
Günün anlam ve önemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Zaur Allahverdizade; “Bu tarih hem Azerbaycan hem Türkiye için önemli bir gündür. 103 yıl önce 30 saat devam eden savaş sonucunda Nuri Paşa komutasındaki Türk Kafkas İslam ordusu Bakü’yü ermeni çetelerinin işgalinden kurtardı. Kafkas İslam ordusu Bakü’nün kurtuluşu için yaptığı mücadelede bin yüz otuz şehit verdi. Bugün Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerinde Kafkas İslam ordusunun uyuduğu bir mezarlık bulunuyor. Azerbaycan halkı her şartta o mezarlığı korudu ve bugünlere ulaşmasını sağladı. Türkiye’nin desteğiyle kazanılmış bu zafer kardeşliğimizin, dostluğumuzun bir örneği oldu. Bugün şanlı Azerbaycan bayrağı, şanlı Türk bayrağı musiki beşiğimiz olan, medeniyetimiz olan Şuşa’ da dalgalanır. Musiki, insanlığın ve medeniyetin yakınlaşmasında önemlidir.” dedi.
“Bu yüzden Azerbaycan’daki Bakü konservatuarı örnek alınmalıdır”
Azerbaycan müziğinin geleneksel çalgılarından biri olan tarın geçmişten bugüne uzanan yolculuğundan bahseden TRT İstanbul Radyo Tar sanatçısı Nevcivan Özel; “Müzik yapanlar müzik yapar, akademisyenler akademik olarak çalışırlar ama bunların bir araya gelip böyle bir ortamda ortak söz söylemeleri nadiren olan bir şeydir bu da sizin emekleriniz doğrultusunda ortaya çıktı. Her iki müzik kökü de ortak. Hatta Türkiye’den Çin’e gittiğiniz zaman Türkiye’deki müzik kökünün ortak bir köke dayandığını göreceksiniz. Bunu makamsal yapıdan tutun da şarkıyı söyleyip, beste yapma tarzlarına kadar hepsi birbirine çok yakındır. Azerbaycan’ın geleneksel çalgısı tarın da Türkiye’de bir tarihi söz konusu. Türkiye’ye girişi ve bu musikideki etkisi için 1914’e gidip bakmamız gerekiyor. 1966’ya kadar tar, tarzen veya herhangi bir icrası söz konusu değil. 1966’da sonradan benim konservatuarda hocam olan Şenel Önal’ın Bakü’ye bir konser vasıtasıyla giderek oradan bir tar alıp Türkiye’ye getirmesiyle başlıyor hikâye. Önce kendisi çalıyor ve iyi seviyede çalıyor. Etrafındakiler bunun sesi çok güzel kullanmamız gerek diyorlar. TRT İstanbul Radyosunda 1966 tarihinde ilk sesi duyuluyor. Sonra 1975’e kadar hoca bu radyodan yayına devam ediyor. Bu yüzden Azerbaycan’daki Bakü konservatuarı örnek alınmalıdır. Üzeyir Hacıbeyov çok zor şartlar altında bu konservatuarı kurmuştur. Eğer bu şekilde konservatuar kurulmasaydı bu musikiyi saklamak, gelecek nesillere aktarmak zor olacaktı. Mesela bana zamanında niye tar seçtiğimi sormuşlardı. Bizim kültürde bağlama daha meşhurdur. Bizde o zamanlar öğrenci olarak sazı nasıl öğreneceğiz diye metot aramak için Beyazıt’ta sahaflar çarşısına gitmiştik. Nota bakarken karşımıza üzerinde tar resmi olan bir kitap çıktı. Tüm paramızı verip o kitabı aldık. Bu şekilde profesör ile konuşup ben tar çalmak istiyorum dedim. Son sınıfa geçmeden öncede TRT İstanbul Radyo sınavını açtı ve tarın sesi duyulmaya başladı. Bende haftanın 3 veya 4 günü tar için televizyona çıkıyordum.” ifadelerini kullandı.
“21. Yüzyıl’da Su Kasidesi müziği sentez bir yapı oldu”
21. Yüzyıl Azerbaycan müziğinin Türkiye sahnesindeki yerine ilişkin değerlendirmelerini aktaran İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü Piyano Ana Sanat Dalı Üyesi Doç. Dr. Tutu Aydınoğlu; “13 senedir Türkiye’deyim ve 13 sene içinde yapabildiğim küçük çalışmalardan bir tanesi ‘Bir Millet İki Devlet’ projesi. Biz hepimiz vatanımızı değiştirmiyoruz. Aslında vatanımızın başka bir kısmına gelmiş gibi oluyoruz ama biz gurbetçi de sayılırız. Gurbette kendi müziğimizi temsil edebilmek, bunu gururla insanlara sunabilmek hepimiz için onur ve gururdur. 21. Yüzyıl’da Su Kasidesi müziği sentez bir yapı oldu. Fuzuli hem Azerbaycan hem Türk edebiyatı için önemli bir şair sayılıyor. Bu asla değişmeyecek.” ifadelerini kullandı.
“Maestro Niyazi, müzikal bir köprü oluşturan dahi bir sanatçıdır”
Azerbaycan’ın ilk çağdaş orkestra şeflerinden biri olan Maestro Niyazi hakkında konuşma yapan Ecem Tuğçe Akbulut; “Maestro Niyazi, müzik dünyasındaki çalışmaları, kültür, sanata ait katkılarıyla çağdaş Azerbaycan müziğinde önemli bir yere sahiptir. Dinlettiği müzikleri ulaştırabilen bu sanatçı, dünyanın birçok yerine orkestra şefi olarak yönlendirilmiştir. Türkiye’de yaptığı çalışmaları Türkiye’nin sosyolojik ve siyasi dönüşümler yaşadığı bir dönemde Sovyetler Türkiye yani Azerbaycan Türkiye arasındaki kötü etkileşimlerin olumlu yönde ilerlemesini sağlamıştır. Maestro Niyazi, müzikal bir köprü oluşturan dahi bir sanatçıdır. Nazım Hikmet ile de 1961 yılında çalışmaları bulunmuştur.” dedi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)