Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bir insanın kendi arzu ve dürtülerini yönetebilmesi de bir liderliktir.”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Türk Kızılay Genç İstanbul Topluluğunun gerçekleştirdiği 2020-2021 Genç Kızılay İstanbul Liderlik Psikolojisi Eğitiminin konuğu oldu. “Liderlik Psikolojisi” başlıklı programın moderatörlüğünü Ayşe Aslıhan Kültür gerçekleştirdi.
“Bir annenin evde yaptığı liderliktir”
Liderlik kavramının içeriğinden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Liderlik psikolojisi derken tabi liderlik kavramından ne anladığımız çok önemli. Lider ve liderlik kavramı üzerinde son yıllarda çok önemli çalışmalar yapıldı. 2000 yıllarından itibaren bu konuda yapılan iki çalışma var, iki davranış iktisatçısı Nobel iktisat ödülü aldı. Bunlar “satın alma davranışında insan nasıl karar veriyor?” konusunu araştırırken karar verme mekanizmalarıyla ilgili çalışmalar… İnsanın beynindeki zihnindeki bu konudaki çalışmalar çok ilgi çekti, dikkat çekti. Kişinin sağlıklı karar vermesini sağlamak için hem de satın alma davranışı olsun, seçmen davranışı olsun, bir annenin mesela evde yaptığı bir liderliktir. Babanın evde, iş yerinde yaptığı bir liderliktir. Bir insanın aslında kendi arzu ve dürtülerini yönetebilmesi de bir liderliktir.” dedi.
“Liderlik aslında bir nevi insanın özgür iradesi sonucu ‘sağlıklı nasıl karar verilir’ araştırmasıdır.”
İnsanın hayatında liderlik nasıl olursa o şekilde doğru kararlar vererek ilerlenebileceğinden bahseden Tarhan; “Yani liderlik aslında bir nevi insanın özgür iradesi sonucu ‘sağlıklı nasıl karar verilir’ araştırmasıdır. Bu konuda karar verme modelleri çok sefer araştırıldı. Mesela bu kapital sistem bize karar verme modeli olarak şunu sunuyor. İnsan homoekonomikustur diyor. Yani insan ekonomik bir varlıktır. İnsanlar tamamen rasyonel aktörlerdir. Sadece akılla karar verirler. Mükemmel bilgiye sahiptirler. İnsanlar mikroiktisattan türemiştir. Yani insan iktisatın mikrosudur diyor bu araştırmalar. Makro iktisat devlet, siyaset, küresel yönetimdir. Mikro iktisatta kişinin kendi yönetimidir. İnsan da buradan üretilmiştir. Aktör karar verici yani lider, subjektif faydayı maksimize eder diyor bu araştırmalar. Yani o kişi fayda, zarar hesabı yapar. Kar, zarar analizi yapar ve buna göre karar verir diyor. Fakat yollar içerisinde bakılıyor ki insanlar çok saçma kararlar alıyor. Servetini harcıyor. Bir tablo için kaç bin dolar veriyor. Yani insan homoekonomikus ise temel ihtiyaçlara göre kâr zararlara göre karar vermesi lazım. Bu kararları vermiyorlar. Neden böyle oluyor? Homoekonomikus modelinde subjektif faydayı maksimize ederek hareket ediyor insan. Aktör, birey ise çeşitli eylemlerde ki faydaları tartıp maliyete nispeten en büyük faydayı sunar. Bu opsiyonu seçer. Maliyete göre en büyük faydayı. Karı maksimize ediyor. Buna optimal tercih diyor.” şeklinde konuştu.
“İnsan; homoekonomikus değil homopsikolojikustur.”
Yapılan araştırmalarda farklı bir yaklaşıma daha değinen Tarhan; “Bu tür araştırmalarda bir şey daha fark edildi. İnsan homoekonomikus değil, homopsikolojikustur dendi. Bu ne demektir? Mesela insan bir karar verirken sadece aklı ile değil duyguları ile de karar veriyor. Böylece şu ortaya çıkıyor. Karar verme mekanizmaları çalışırken mükemmel bilgiye sahip bir insan diye düşünüyordu. Kapital sistem ve kapitalizm bunun üzerine doğdu. İnsan mükemmel bilgiye sahiptir. Her şeyi isabetli yapar ve toplumda bireylerden oluşur. Birey çıkar peşinde koşar. Toplum da bireylerden oluştuğuna göre toplumda çıkar peşinde koşmalıdır. Devletlerde bireylerden oluşur o zaman devletlerde çıkar peşinde koşmalıdır diyerek bunun arkasında küresel ve acımasız bir rekabet ortay çıktı. Böylelikle bireyler ve insanlar arasında barışçıl olmayan bir rekabet meydana geldi.” dedi.
“Fayda, kar, zarar hesabı yapan asıl faydalı olan değil.”
Prof. Dr. Tarhan; “İnsan karar verirken faydaya göre değil iyi olana göre karar verir. Bence bu daha iyi diğerinden. Yani fayda, kar, zarar hesabı yapan asıl faydalı olan değil. Bu tür insan kişisel çıkarı peşinden koşan varlıktır. Kimisine göre iyi, doğru kavramları değişebiliyor. Yani kişi böyle durumlarda iyilik kavramı için çeşitli sosyal baskılar, inanışlar ve değerler bütün bunların hepsi devreye giriyor ve kişi böyle durumlarda ‘bu bana göre iyi’ diyor. Mesela bütün bir servetini bağışlayıveriyor âşık olduğu için. O halde şundan bahsediyoruz insan rasyonel bir varlık değildir, insan güvende hissettiği zaman yatırım yapabiliyor. Kendini güvende hissederse riske girebiliyor, büyüyebiliyor, çalışabiliyor. Bunun sonucu da kişinin iyi, doğru ve güzel kavramlarını nasıl belirleyeceğine bağlanıyor.” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)