Prof. Dr. Tarhan: “Şimdi, yaşadıklarımıza yeni anlamlar yüklememiz gerekiyor”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, TRT Radyo 1’de yayınlanan İftar Özel yayınına konuk oldu. Adem Karabey’in sunuculuğunu yaptığı programda İslam’da hoşgörü ve COVID pandemisi konularına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tarhan; “Şu anda birçok değer yeniden anlamlanıyor, önem ve öncelikleriniz değişiyor. Kişinin olumsuza odaklanarak yaşamak yerine, olumluya odaklanması gerekiyor. Bir sorunla karşılaştığında ona pozitif yaklaşırsan sorun kendisini sana açıyor. Soruna negatif yaklaşırsan sorun kendini kapatıyor. Şu anda yaşadığımız şeylere yeni anlamlar yüklememiz gerekiyor.” dedi.
“Hoşgörü ve müsamaha farklı anlamlara gelir”
İslam’da hoşgörüden bahsederken, ilk olarak bu kelimeyi etimolojik olarak inceleyen Prof. Dr. Tarhan, hoşgörü yerine bu kavramı tam karşılayan ‘müsamaha’ kelimesinin kullanılmasının daha uygun olacağını ifade etti. Tarhan; “Hoşgörü kelimesi İslamiyet’teki müsamaha kavramını tam karşılamıyor. Hoşgörünün içerisinde samimiyet yok, sadece karşı tarafa katlanmak var. Hoşgörüde karşı tarafı anlama çabası yok. Müsamaha kelimesinde ise samimiyet var, içten gelerek karşı tarafa yumuşak davranma, tolere etme var. Müsamahada yatay ilişki, hoşgörüde dikey ilişki vardır. Samimiyetsiz bile olsa hoşgörü kötü değil güzeldir. Yatay ilişki olursa hoşgörüde de bir sıkıntı yok.” dedi.
“Diğerkâm insanda hak duygusu karşı tarafa da yöneliktir”
“Hoşgörü sadece karşı tarafa iyilik yapmak değil kendimize de iyilik yapmaktır.” diyen Tarhan; “Buna zihinsel esneklik deniliyor. Kişi geçmişteki tecrübelerini alır, gelecekle ilgili plan yapar, onunla ilgili karar verir. Bu kararı verirken karşı tarafın ihtiyaçlarını, hislerini de göz önüne alır. Diğerkâmlık bunun bir parçasıdır. Hodgamlık, kişinin kendisi hakkında kaygı hissidir ve narsist bir özelliktir. Kişinin hak duygusu sadece kendine yöneliktir. Diğerkâm insanda hak duygusu karşı tarafa da yöneliktir. Karşı tarafın hukukunu, ihtiyacını, duygularını düşünür ama kendi duygularını da kaybetmez.” ifadelerini kullandı.
“Bilgisayarla aşırı meşguliyet sorunlu bir kuşak ortaya çıkarmaya başladı”
Pandemi sürecinde sosyalleşemeyen çocuklarda bazı becerilerin gelişmediğini dile getiren Tarhan; “Dijital nesil devamlı bilgisayarın karşısında olduğu ve birçok becerisini kullanmadığı için motor becerileri, sosyal becerileri ve beş duyuyla ilgili becerilerini geliştirmiyor. Buna öğrenilmiş otizm deniliyor. Bilgisayarla aşırı meşguliyet sorunlu bir kuşak ortaya çıkarmaya başladı. Çözümü ise, COVID hızla biterse fiziksel ortamlara çıkmak, sosyal becerileri ve motor becerileri kullanmaktır. Özellikle şu anda evinde huzur olan, sıcak bir atmosfer olan, evi güvenli alan olan çocuklar şanslılar. Evde sohbet ediyorlar ve paylaşıyorlar. Bu süreçte çocuk, anne - babayı daha önce görmediği kadar çok görüyor, bu durum çocuğun birçok beceriyi kazanmasına sebep oluyor. Ancak herkes elinde bilgisayar bir kenara çekiliyorsa o çocuğu kaybetme ihtimalimiz çok yüksek.” diye konuştu.
“Birey kendisine karşı da hoşgörülü olmalı”
“İyi çocuklar yetiştirmek istiyorsak önce kendimizi geliştirmemiz, arzu ve dürtülerimizi yönetmeyi öğrenmemiz gerekiyor.” diyen Tarhan; “Hepimizin içerisinde kötücül ve iyicil duygular var. İlk olarak özeleştiri yapabilmek gerekiyor. Buna öz bilinç deniliyor yani kendini tanıma. İkincisi öz yönetim yani kendini yönetmek. Üçüncüsü ise sosyal bilinç, empati yapma, diğerkamlık, başkalarının hakkıyla kendi hakkın arasında denge sağlama. Bazılarında fedakarlık şeması çoktur, hep verir, karşı taraf da hep almaya alışır, bir gün vermese kötü olurlar. Bu durumda kişi kendine de haksızlık yapmamalı, kendine de hoşgörülü olmak gerekiyor. Bu bir dengedir. Psikolojik sağlamlık denge ve ölçü demektir.” diyerek sözlerini sürdürdü.
“Bir sorunla karşılaştığında ona pozitif yaklaşırsan sorun kendisini sana açıyor”
Varoluşçu felsefenin özgürlük tanımını değiştirdiğini ifade eden Tarhan; “İnsanın içindeki yaratıcı faaliyeti ortaya çıkaran şey bencillik, sınırsız özgürlük ve kişinin bununla ilgili hırs göstermesidir. Böyle bir sistem kapitalist sistemi doğurdu. Dünyada küresel eşitsizlik, adaletsizlik var. Üsküdar Üniversitesi olarak İyi Oluş Manifestosu yayınladık. COVID sürecinde umutsuzluk olmamalı. Postcorona çağda iyi oluş formüllerini derledik. Şu anda birçok değer yeniden anlamlanıyor, önem ve öncelikleriniz değişiyor. Tehlike kelimesi Çincede tehdit ve fırsat sembollerinin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Tehlikenin içinde tehdit ve fırsat boyutu var. Enfeksiyon uzmanlarını dinleyince tehdit odaklı düşünüyoruz, kaygı yükseliyor. Kişinin olumsuza odaklanarak yaşamak yerine, olumluya odaklanması gerekiyor. Bir sorunla karşılaştığında ona pozitif yaklaşırsan sorun kendisini sana açıyor. Soruna negatif yaklaşırsan sorun kendini kapatıyor. Şu anda yaşadığımız şeylere yeni anlamlar yüklememiz gerekiyor.” dedi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)