Üsküdar Sosyoloji Staj Seminerlerinin Beşincisi Gerçekleşti

Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen Sosyoloji Staj Seminerlerinin beşincisi “Sivil Toplum Kuruluşlarında Sosyolog Olmak” başlığı altında yapıldı. Türk Kızılay Toplum Merkezinden Sosyolog Zeynep Piroğlu etkinlikte konuşmacı olarak yer aldı. 


“Gönüllü çalışmam işe kabul edilme şansımı artırdı”

Gönüllü olarak bu işe başladığını belirten Piroğlu; “Bir aylık başladığım gönüllük süreci 9 ay sürdü. O sırada okulumun bitmiş olmadı ve vaktimin müsait olmasıyla birlikte kendimi 5 gün boyunca gönüllülük yaparken buldum. Bu şekilde tam mesaili çalışmaya başlayınca bana Kızılay kariyerden bahsettiler. Kızılay’a giriş süreci biraz meşakkatli ve uzun oluyor. 6 aylık bir sürecin ardından mülakata çağrıldım. Daha önce gönüllü çalışmam beni iki adım öne geçirdi. Çünkü sadece CV ile başvuru yapan biri yerine kurum kültürünü bilen, işe hakim biri olmak seçilme ihtimalinizi çok artırıyor. Ben de ilk etapta sosyolog asistanı olarak işe başladım.

“2015’de ilk toplum merkezimizi açtık”

2011’deki Suriye savaşının ardından hazırlıksız yakalanılan kitlesel göç ile birlikte bir proje oluşturulduğunu dile getiren Piroğlu; “2015 yılında Urfa’da ilk toplum merkezimiz açıldı, ardından İstanbul’da faaliyete girdi. Bu merkezde; göçmen grupların kaynaşmasına yönelik etkinlikler, atölye çalışmaları psikososyal destek sağlamak amacıyla bireysel görüşmeler, her türlü sorun konusunda destek sağlayan koruma programları ve şu anda benim sorumlusu olarak görev yaptığım sosyo akademik güçlendirme programı yer alıyor. Sosyoloji eğitimim boyunca daha eksantrik bir yaklaşımdan bakış açısı kazanmamız çalıştığımız gruplara yaklaşımımızı da çok etkiliyor. Sivil toplum kuruluşlarında daha işe başlarken oryantasyon eğitimi veriliyor, çalıştığımız grupların hassasiyeti konusunda bilgilendirme yapıyoruz. Ama bu noktada bizim çok daha temelden bakış açısına sahip olduğumuzu düşünüyorum. Özellikle bu gruplara yönelik eğitim ve etkinlik düzenlerken, şunu yapalım demek yerine bu kişileri danışma meclislerine dahil ederek ne istediklerini sormak ve isteklerini irdelemek gerekiyor. Örnek verecek olursam, Suriyeli mültecilerin dışarıya karşı kapalı bir toplum olduğuna dair bir algımız var. Bunu irdelediğimiz kadınların çok fazla topluma karışmadığını, sosyalleşmediğini görüyoruz. Kadınların neden dışarı çıkması istenmiyor diye baktığımızda ise erkeklerin göçten sonra yabancı bir topluma karşı tedirginlik beslediğini ve bu nedenle kadınların dışarı çıkmasını istemediklerini görüyoruz. Bu konuda kadınlara, ‘Size özel Türkçe kursları açsak gelmek ister misiniz?’ gibi daha irdeleyici sorular soruyoruz. Böylece sorunun altındaki problemleri deşmemiz için bakış açış sağladığımızı düşünüyorum.” diye konuştu. 

“Suriyeli mülteciler dil avantajları ile birçok alanda istihdam edilebilir”

Göçmen gruplara istihdam sağlama konusunda daha çok mavi yakalı iş yerlerine yönlendirmeye yönelik genel bir algı olduğunu ifade eden Piroğlu; “Çalıştığımız grubun daha niteliksiz olduğunu ya da bu tarz işlerde kendileri kabul ettikleri için çalışabileceklermiş gibi bir ön yargı ile yaklaşıyoruz. Aslında baktığımız zaman ülkemizde şuan yaşayan 4 milyon Suriyeli var ve bu aynı zamanda ülkemizde 4 milyon Arapça bilen kişi var anlamına geliyor. Ülkemiz Arap turizm konusunda çok gözde, sağlık ve kültür turizmi açısından bu iki dillilikten faydalanabiliriz. Bu kişiler hem Arapça biliyorlar hem Türkçe öğreniyorlar içlerinde İngilizce bilenler de var. Bu kişilere çağrı merkezi operatörlüğü kursu açtık, e-ticaret siteleri, kamu kurumları birçok kurum Arapça dil desteği sağlıyor. O halde biz neden bu kişilerden faydalanmıyoruz? Bu kişilerin içinde üniversite mezunu olan, kendi mesleğini yapamayanlar var. Tercümanlık konusunda zaten faydalanabileceğimiz bir kitle. Duruma bu açıdan baktığımız zaman farklı iş imkanları da sağlamış olduk. Bu noktada sivil toplum kuruluşlarında kariyer edinmek isteyen kişilerin birçoğunun zaten bu bakış açısına sahip olduğunu düşünüyorum. 4 yıllık eğitim ister istemez bu bakış açısını kazandırıyor. Bizim kendimize katkı sağlamamız gerek. Gönüllük süreçleri bunu beslemek mutlaka ufak da olsa gönüllük süreçlerinde bulunmak lazım. Bu şekilde ilgi duyduğumuz alanları da keşfedebiliriz. Kadınlara yönelik derneklerde, eğitim ile ilgili kuruluşlarda, benimki gibi göçmenlik ilgili konularda çalışabilirsiniz. Kızılay’ın da birçok birimi var. Bu yönlerden kendinizi beslemeniz çok faydalı olur. Bu süreç hem kendinizi keşfetmenize hem de gönüllülük sürecinde bir iş deneyimi kazanmanıza vesile olur. Gönüllülük sürecinde kurum kültürünü, oradaki ofis süreçlerini, dosyalama süreçlerinin nasıl yürüdüğünü görürsünüz. Bu deneyimler iş hayatınıza katkı sağlıyor ve işinizi kolaylaştırıyor. Daha sonra işe başlayacağınız yerlerde o ilk acemilik sürecinden kurtulmuş oluyorsunuz.” ifadelerinde bulundu.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)