Cinsel Saldırıda Delil Toplama ve Delil Güvenliği Eğitimi’ne yoğun ilgi…
Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü ile Sağlık Bakanlığı tarafından ortak yürütülen Cinsel Saldırıda Delil Toplama ve Delil Güvenliği Eğitici Eğitimi yoğun talep üzerine ikinci kez düzenlendi. Uygulamalı ve sertifikalı Eğitim, Merkez Yerleşke Ayhan Songar Konferans Salonunda gerçekleşti.
Düzenlenen etkinliğe, Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü Müdürü Sevil Atasoy ve Adli Bilimler Bölüm Başkan Yardımcısı, Adli Bilimler Uzmanı Tuğba Ünsal Sapan ile çok sayıda adli bilimci eğitimci olarak katılım sağladı.
Etkinlikte uzman hekim ve hemşirelere cinsel saldırıda hukuki boyutlar, cezai yaptırımlar, hekimlerin ve hemşirelerin yapması gerekenler ve güvenli delil toplama süreci uluslararası standartlara uygun şekilde anlatıldı.
Prof. Dr. Atasoy: “Adli bilimler konusunda eğitilmiş hemşireler yetiştirmeye çalışıyoruz…”
Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy, cinsel saldırının ciddi bir suç ve dünyayı etkileyen bir sorun olduğundan bahsetti. Atasoy; “Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünya genelinde 3 kadından 1’i cinsel saldırı ile karşılaşıyor. Mağdurların sadece yüzde 14’ü polise gidiyor ve bu şikayetler sonucu saldırganların ancak yüzde 12’si hâkim karşısına çıkıyor. Türkiye’de ilk defa 1995 yılında İstanbul Üniversitesi’nde hemşireleri adli bilimler konusunda eğitmek üzere yüksek lisans daha sonra da doktora yapmak üzere ilgili programlara kattık. Şimdilerde Üsküdar Üniversitesi’nde hem hekimlere doktora hem de hemşire ve ebelere yüksek lisans ve doktora imkânı sağlıyoruz.” dedi.
Prof. Dr. Sevil Atasoy: “Cinsel saldırının cinsiyet ile ilgisi yoktur”
Yapılan dünya istatistiklerinde Türkiye’de her 100 bin kişide 15.6 cinsel saldırı olayı görüyoruz diyen Atasoy, “Burada cinsiyet farkı yok, kadın erkek farkı yok, ikisi birden var ama dünya geneli bunun 100 bin kişide 13.9. Bu listenin içerisinde ilk 10’un içinde hiç beklenmedik şekilde 4. Sırada İsveç’i görmektesiniz. Yani bunun coğrafya, kültür, eğitim ile pek bir ilgisi yok. Bunun nedeni yasalardır. Yasaların neyi cinsel saldırı olarak istatistiklere geçirdiği ile ilgili bir meseledir. Eğer kanunlarınızda çok daha geniş bir perspektifte eylemleri çok daha cinsel saldırı olarak tanımlıyor ve cezalandırıyorsa orada aslında yüksek gibi durabilir. İsveç bu örneklerden bir tanesi.” dedi.
Atasoy: “Bir olayın aydınlatılmasının başarısı olay yeri incelemeden başlar”
Mağduriyetlerin ne kadarının bildirilip ne kadarının kayıtlara geçtiğine bakıldığında Türkiye’deki verilere göre her 100 bin kişide 1 ila 10 arasındaki vakaların bildirildiği görülmektedir diyen Atasoy şu değerlendirmelerde bulundu: “Bir ülkede bu bildirimin karşılaştığı engeller de var. Türkiye’de bildirimin çok üzerinde bir frekans var fakat önünde engeller var. Birçok ülkede cinsel saldırıya uğrayanlar değişik engellerle karşılaşarak; kimi zaman kültürel, kimi zaman toplumsal, kimi zaman ailenin bunu söylemek istememesi veya böyle bir olaya maruz kalanın intihara zorlanması, öldürülmesi gibi birtakım engeller yüzünden polise gitmediğini görüyoruz. Cinsel suçların aydınlatılması çok büyük sorun oluşturuyor. Çünkü bizim derdimiz kim olduğunu bulabilmek. Eylemin niteliği değil eylemi kimin yaptığının peşindeyiz. Bir olayın aydınlatılmasının başarısı olay yeri incelemeden başlar. Cinsel saldırılarda olay yeri mağdurun ve şüphelinin bedeni ve giysilerini de kapsar. Olay yerini iyi incelemediğiniz taktirde kriminal laboratuvarlarınız hiçbir işe yaramazlar.” şeklinde konuştu.
Dr. Tuğba Ünsal Sapan: “Özel hayatın gizliliği dokunulmazdır”
Adli Bilimler Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Ünsal Sapan ise cinsel saldırılarda delil toplama ve delil güvenliğinin hukuki boyutunu ele aldı. Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar Anayasanın 20. maddesinde yer alan maddeyle başlar diyen Sapan, “Özel hayatın gizliliği dokunulmazdır der Anayasanın 20. maddesi. Tam olarak özel hayat cinsel hayatın içerisine giren mevzudur. Çoğunlukla cinsel suçlar bu alanın gasp edilmesi ile ortaya çıkmaktadır. “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” hakkında mevzuat: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda 102 ve 105 maddeleri; Beden Muayenesi ve Vücuttan Örnek Alınması 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m. 75-80 arasında ayrıntılı olarak işlenmiş olup hekimlerin özellikle “Beden Muayenesi ve Vücuttan Örnek Alınması” Hakkında mevzuatı bilmesi gerekmektedir. Bugün burada konuştuğumuz “Türk Ceza Kanunu’nun 102. Maddesi ve sonrasında delil toplanması ile ilgilidir” dedi.
Dr. Tuğba Ünsal Sapan: “Biyolojik deliller nasıl toplanıp paketlenmelidir?”
Örnek tipleri alınırken nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında bilgi veren Sapan; “Cinsel saldırıya uğramış mağdurun üzerindeki DNA içeren izleri, örneğin tükürük, kan, semen gibi örneklerin nasıl toplanması gerektiğini, toplanırken uygun malzemelerin özellikle swablar olduğunu ve bunları muhafaza için kağıt zarflara ağzı bantlı ve imzalı olacak şekilde kolluğa delil teslim zincirini bozmadan teslim edilmesi gerektiği üzerine konuştu.
Dr. Tuğba Ünsal Sapan: “Kişiyi travmatize etmeden olay hakkında bilgi alınmalı”
Eğitimde, cinsel saldırıya maruz kalmış kişinin muayenesi yapılırken nelerin önemli olduğunu anlatan Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Ünsal Sapan; “Kişiyi tekrar travmatize etmeden olay hakkında olayın nasıl gerçekleştiğine dair bilgi alınmalı. Cinsel saldırı muayenesinin sadece genital muayeneden ibaret olmadığı; fiziki muayenenin de şart olup, mağdurun tüm bedeninde muayene yapılıp özellikle boyun, kol, göğüs, bacak bölgelerinde tükürük, semen, darp izi veya savunma yaraları dediğimiz kişinin direnirken mücadele etmesi sonucunda ortaya çıkmış izlere dikkat edilerek, bir değerlendirme yapılıp raporlanmalı.” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)