‘Farklı yönleriyle seçmen davranışı’ ele alındı.
Pozitif Psikoloji Kulübü’nün düzenlemiş olduğu ‘Farklı Yönleriyle Seçmen Davranışı’ adlı panel Güney Yerleşke Sokrates Salonunda gerçekleştirildi. Panele konuşmacı olarak, Rektör Danışmanı, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Psikoloji (İngilizce) Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi ve Psikoloji bölümü Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter katılım sağladı. Panelde toplumların seçmen davranışları, seçmenlerin liderlere bakışı ve toplumsal travma, seçmen davranışının nörobilimsel temelleri ele alındı.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan; “Seçim dönemlerinde sandıklar neredeyse kutsal hale geliyor.”
Seçmenlerin liderlere bakışı ve toplumsal travma hakkında değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan; “Seçim dönemlerinde sandıklar neredeyse kutsal hale geliyor. Bizim gibi toplumlarda sandığa gitmek, hakları koruyabilmek için en önemli koşuldur. Bu seçim demokrasinin ön koşuludur. Demokrasi, halkın iktidarı dediğimiz şey. Fakat demokrasinin sadece tek bir tip olmadığını hepimiz biliyoruz. Eskiden demokrasi deyince kafamızda bir şeyler canlanıyordu. Şimdi liberal demokrasiler ve illiberal demokrasiler olarak en azından ikiye ayırabiliyoruz çünkü liberal demokrasilerde insanların temel haklarından feragat etmelerini gerektirmeyen, toplumsal yaşamın her katmanında demokratik kuralların geçerli olduğu yapılardan söz ediyoruz. İlliberal demokrasilerde ise insanların sandığa giderek, oy vererek bir anlamda krallarını, ölümsüz tanrılarını seçtiği görülüyor. Seçim sandığı devleti teşkil ettirmez, devlet sandıktan çıkmaz yöneticiler sandıktan çıkar, devlet çok daha derin bir mekanizmadır.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Arıboğan: “Neyin içinde doğduysanız ona doğru gidiyorsunuz…”
Oy verme davranışının sosyo ekonomik ve sosyo kültürel faktörlerinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Arıboğan; “Oy verme davranışında sosyo ekonomik faktörler çok önemli. Eğitim düzeyi, modernleşme düzeyi, cinsiyet, meslek… Bunlar belirleyici faktörlerdir. Bir başka önemli faktör sosyo kültürel faktörler yani; inanç, din, mezhep, içinde yer aldığımız o büyük grup ve ona yüklediğimiz anlamlar üzerinden gerçekleşen faktörlerdir. Neyin içinde doğduysanız ona doğru gidiyorsunuz.” dedi.
Dr. Merve Çebi; “Karar vermek sadece rasyonel değil emosyonel de bir süreçtir.”
‘Politik davranış ve beyin: Seçmen davranışının nörobilimsel temelleri’ üzerine konuşan Dr. Öğr. Üyesi Merve Çebi, ülkenin geleceği adına çok kritik bir seçimin bizi beklediğini ve doğal olarak politik psikoloji ve politik nörobilim konusuna olan ilginin daha da arttığını belirtti. Konuşmasında António Damásio’nun ‘Somatik İşaretleyici Hipotezi’ ni özetleyen Çebi; “Siyasetle ilgili seçimler yaparken kişilerin karar verme süreçlerini nörobilimsel bir bakış açısıyla ele alalım. Karar vermek sadece rasyonel bir düşünce değil aynı zamanda emosyonel bir süreçtir. Duyguların karar verme üzerine etkisi ile ilgili her nörobilimcinin hayran olduğu bir hipotez vardır o da António Damásio’nun ‘Somatik İşaretleyici Hipotezi.’ Çalışmaların çoğu genel olarak liberaller ile konservatif grupların karşılaştırılması üzerine olmuştur. Konservatizm, tutuculuk olarak muhafaza etmek anlamında çevriliyor ama onun temsil ettiği grubu biraz daha farklı değerlendiriyoruz, daha çok dindar seçmeni tanımlamak için kullanıyoruz. Hâlbuki daha geniş bir anlama denk geliyor. Liberal grupta daha çok hak, hukuk, hürriyet, adalet üzerinden gidiyor. Genel olarak bu kişilerin karar verme süreçlerini karşılaştırdıklarında muhafazakâr grubun özellikle amigdalanın etkisinde olduğunu gözlemliyorlar. Liberal grup biraz daha esnek, risk almaya yatkın olarak gözlemlenmiş. Ani stres yaratan uyaranlara karşı konservatif kişiler buna karşı çok daha duyarlı, liberallerde bu kadar artış gözlemlenmiyor.” dedi.
Dr. Meltem Narter; “Politik duruş, çok önemli bir sosyal kimlik aracıdır.”
Farklı toplumlarda seçmen davranışı hakkında değerlendirmelerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter: Yurttaşlık meselesi, sosyal kimlik, politik duruş gibi kavramların üzerinde durarak açıklamalarda bulundu. Narter; “Kültürel yapılanma insanın bir ürünüdür. Yasaya bağlı olarak yaşamanın ve adil olmanın gereği üç temel ideolojik yapılanma ile şekilleniyor; güvenlik, özgürlük ve eşitlik. Yurttaşlık meselesi, sosyal psikoloji açısından bir kimlik sorunudur. Kimlik dediğimiz şey insanın sosyal davranışlarda ait olduğu, ait hissettiği birtakım gruplarla ilgili olarak verdiği karardır. Sosyal kimlik sistematiği, genelde bilişsel olarak bizlerin kendimizi ait olduğumuz için olumlu algıladığımız bir yapıya işaret eder. Politik duruş, çok önemli bir sosyal kimlik aracıdır. Sosyal kimlik de bizim uğruna emek verebileceğimiz, ilerde hayatımızı neyle şekillendirmek isteyeceğimize dair vereceğimiz kararların toplum üstü garantisidir. Şu anda seçmenlerin vereceği kararlar, bizim bilim insanı olarak anlamaya gayret ettiğimiz ‘İnsanın politik davranışı nedir? İnsanın seçmen davranışı nedir?’ noktasında bizi çok açıklayıcı bir noktaya götürmüyor. Biz bu kimlik olgusunu oluştururken neleri seçerek bu karara vardık? Sosyal olarak verdiğimiz karar aslında onaylanmaktan başka bir şey değildir. Sizi kendi çevrenizde kimin onaylayacağı esas olarak ortaya çıkar çünkü içinde bulunduğumuz normatif değerler içerisinde karar vermek aslında cesaret ister. Normun dışında kalabilmek ya da onaylanmayacak bir şey için savaşıyor olmak cesareti gerektirir. Dolayısıyla seçmen davranışında neye uyum gösterebileceğimizi seçiyor olmak için size sunulan referans noktalarını çok iyi anlayabiliyor olmanız lazım. Bir insanın nasıl bir dünyada yaşamak istediğine dair bir kararının olup olmadığı bu davranışlarla belli olur.” şeklinde konuştu.
Pozitif Psikoloji Kulübü’nün düzenlemiş olduğu panel katılımcılar tarafından yoğun ilgiyle takip edildi.
Panel, soru – cevap oturumu ile tamamlandı.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)