Sosyal dayanışma iyileştiriyor…
Deprem gibi afetler sonrasında toplumsal olarak iyileşmenin ancak sosyal bağların güçlendirilmesiyle mümkün olabileceğini kaydeden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sosyal dayanışmanın iyileştirici gücüne dikkat çekiyor. “Depremin bize öğrettiği bir şey var o da iyiliğin kazanıyor olmasıdır” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ortaya çıkan birliktelik ruhunun tüm toplum üzerinde oluşturduğu olumlu etkilere değindi. “İyiliğe ihtiyacımız var” diyen Tarhan, özellikle depremden etkilenen çocukların ve gençlerin yaralarının sarılmasında bir arada olmaları gerektiğini söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gazeteci Didem Seymen ile ınstagram canlı yayınında deprem gibi kriz durumlarında sosyal dayanışmanın önemine işaret ederek özellikle gençlerin ve çocukların normale dönmelerinin sağlanması gerektiğini söyledi.
Depremden sonra yardım seferberliği yaşandı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kahramanmaraş depremlerinden hemen sonra ülkemizde ve dünyada yardım seferberliği yaşandığını belirterek “Depremin ilk günlerinde toplum genelinde deprem bölgesine yardımların gittiğini, ülke genelinde bir yardım seferberliğine şahit olduk. Yollar yardımlar dolayısıyla tır kuyruklarıyla kapanmış bir durumdaydı. Azerbaycan, Kazakistan, İsrail, Çin’den dünyanın her bir tarafından yardımlar yapıldığını, özellikle arama kurtarma çalışmalarına dünyanın pek çok ülkesinden ekiplerin geldiğini gördük.” dedi.
Deprem iyiliğin kazandığını öğretti
“Depremin bize öğrettiği bir şey var o da iyiliğin kazanıyor olmasıdır” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ortaya çıkan birliktelik ruhunun tüm toplum üzerinde oluşturduğu olumlu etkilere değindi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İyiliğe ihtiyacımız var. Birbirimizle kavga etme zamanı değil. İnsanlığın çoğu iyicil tepki verdi. Kötücül tepki verenler de var ama onlar da istisna. Onlara takılıp kalmamak lazım. Radikal tipler her zaman vardır. Onları muhatap alıp konuşmaya lüzum yok. Dünyanın büyük çoğunluğu iyicil bir davranış gösterdi. Dünyanın daha iyiye gitmesi için bir fırsattır bu. Deprem öncesinde öyle bir gerilim olmuştu ki Türkiye’yi savaşa sokacaklardı neredeyse. Kuran’ı Kerim-i yakmalar, Suriye’ye karşı sanki bir hareket yapılacak gibi. Sanki Yunanistan’a bir hareket yapılacak gibi... Bunlar bir anda gündemden düştü.” dedi.
Öncelik temel ihtiyaçların karşılanması olmalı
Deprem felaketinin depremin etkili olduğu 10 ilde çok büyük kayıplara ve büyük acılara neden olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu çok büyük bir acı ve çok büyük bir şok. Şu anda bir şok dönemi yaşanıyor. Bu şok dönemi geçecek. Belli bir soğuma olacak. Deprem bölgelerinde ilk amacımız ve önceliğimiz oradaki insanların ihtiyaçlarını karşılamak olmalı. Kurtulanların temel ihtiyaçları karşılanmak zorundadır. Şu anda devletin gayreti oradadır. Yalnız bırakılmamaya çalışılıyor.” dedi.
Hızla normale dönmek gerekiyor
Yas ve matem tepkisinin çözülmemiş travma tepkisine dönüşmemesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yasın komplike yas haline gelmesi demek, yası çözememek demektir. Beynin bir tarafı yası unutuyor. Bir tarafı da unutmuyor. Kişi o yası sürdürüyor. Böyle olunca normalize olamıyor. Onun için bu travmanın çözülmüş travma haline dönüşmesi gerekiyor. Tamamlanmamış yas olmaması için muhakkak hızla normale dönmek gerekiyor.” tavsiyesinde bulundu.
Yas minyatürize edilmeli
Kahramanmaraş depremleriyle ilgili olayların minyatürize edilmesini ve mumyalaştırmamak gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yasın mutlaka yaşanması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi:
“Mumyalaştırdığımız zaman acı aynen devam eder. Mumyalaştırdığımız zaman yas bitmez. Yası devam ettirir. Kişi bir yakını vefat ettiği zaman olduğu gibi korur. Bu mumyalaştırmak oluyor. O zaman yas devam eder. Normal hayata dönemez. Yası minyatürize edip bir hatırasını oluşturup saklayıp ona bir köşe yapıp normal hayata dönmek gerekiyor. Bunu yapamazsak yas, komplike bir yas haline döner. Yasın içerisine depresyon karışır. Yasın başlangıç döneminde acıyı kabullenmek gerekiyor. İnkar edip yok saymak, acıyı daha çok devam ettirir. Komplike yas haline getirir. O ölmemiştir diye inanır. Her gün bekler. Her kapı çaldığında o geliyor zanneder. Yas döneminde kişiyi aman üzülmesin diye cenazeye götürmezsek yası tamamlayamaz. Onun için yasın acısını hepimizin üzülerek ağlayarak çekmemiz lazım. Anaokulundaki çocuklara bile akvaryumdaki balığın öleceği öğretilir. Bunu öğretmediğimiz zaman çocuk hayatın gerçeklerini öğrenemez. Sera çiçeği gibi büyütülen bir çocuk ilk fırtınada kırılır. Hayat acı ve tatlı şeylerin karışımıdır.”
Sosyal destek, yas döneminden çabuk çıkmayı sağlıyor
Böyle durumlarda sosyal desteğin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Güvenli bir alan oluşturmak ve kişinin temel ihtiyaçlarını karşılayarak ‘Güvendesiniz’ duygusunu oluşturmak çok önemli. Kişiye ‘Eşim, dostum, akrabalarım, kurumlar benim yanımda’ duygusunu verebilmek önemli. Bu duyguyu verebildiğimiz zaman kişi yas döneminden çabuk çıkar. Acıyı kabullenir. Yeniden bir hayat kurar ancak hiçbir zaman eskisi gibi olmaz. O bölgede yaşayan insanların eski kişiler olmasını beklemek çok gerçekçi değildir.” dedi.
Depremzede çocuklar güvendikleri kişilerin yanında olmalı
Deprem bölgesindeki çocuklara doğru yaklaşım konusunda da uyarılarda bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuklar gerçeklik duygusunu tam olarak öğrenemedikleri için aşırı ilgiyi de yanlış anlayabilirler. Depremzede çocuklar için önemli olan alıştıkları ve güvendikleri kişilerle beraber olmalarıdır. Çocukları mümkün olduğunca kameralardan uzak tutmayı tavsiye ediyoruz. ” dedi.
Sosyal bağlar çok önemlidir
Çocuk için en önemli şeyin sevilmek ve oynamak olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuklar için oyun en ciddi iştir. Çocuğun bu dönemde güvenli bir şekilde oynaması önemlidir. En güzel oyun anne ve babasıyla daha çok vakit geçirebilmesidir. Anne babayla zaman geçirmek için oyun bir fırsattır. Çocuğun anne babayla bağını geliştirmesi için bir fırsattır. Çocuk ve bebek için en mutlu an annesine sarıldığı andır. Böyle durumlarda insan bir manevi güce, ya da annesine, babasına sığındığı zaman rahatlar. İnsanlar bağlantısal varlıklardır. Tek başına yaşamaya göre yaratılmamışlar. Böyle durumlarda sosyal bağlar çok önemli, sosyal destek çok önemli. Biz şu anda insanlara sosyal destek verelim yeter. En önemli ihtiyaç odur.” diye konuştu.
Hızla eğitime ve normalleşmeye dönülmeli
Üniversiteli gençler için de sosyalleşmenin önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Üniversitede sosyal temas olunca en büyük kazanım, üniversite kültürüdür. Sosyal medya deniyor oysa o sosyal değil sanal medyadır. Asıl sosyallik aynı ortamda oturup göz teması kurarak konuşabilmektir, dokunabilmektir, birlikte oturup çay içebilmektir, sohbet edebilmektir. Bunu gencin elinden almak ikinci travmadır. Bunu gençlerin elinden almayalım. Biz şu anda pandemi döneminin yaralarını yeni yeni sarmaya başlamıştık. Özellikle ergenlerde ve çocuklarda o kadar çok klinik vakaya rastladık ki hayatımda görmediğim kadar ergen hastaneye yatacak şekilde psikolojik dağılma yaşadı bu dönemde. Sürekli evde ve devamlı sosyal medyaya maruz kalmak nedeniyle travma yaşandı. Aynı şeye tekrar dönmek bilimsel doğrulara uymuyor. Onun için hızla eğitime ve normalleşmeye dönülmeli. Bilimsel öngörüler bu yönde. Bunun yolunu bulmak gerekiyor. Başka çözümler bulmak gerekiyor. Toplumu normalize edecek çözümler bulmak gerekiyor.” diye konuştu.
Travma sonrası büyüme ortaya çıkabiliyor
Deprem gibi afet, kriz ve travma durumlarında kişilerin dersler de çıkarabileceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Buna travma sonrası büyüme diyoruz. Travma sonrası büyüme ölçeği var. Bu ölçeğin uygulandığı kişiler benzer durumlar karşısında ‘Çocuklarıma daha çok zaman ayırıyorum’, ‘Aileme daha çok zaman ayırıyorum’, ‘İnsanlara daha çok yardım etme ihtiyacı hissediyorum’, ‘Manevi değerlere daha çok önem vermeye başladım’ şeklinde geri dönüşler bildiriyor. Böylesi olaylardan ders çıkarılması gerekiyor. İnsanların dünyayı nasıl daha iyi hale getirmek için düşünmesi ve üzerine düşen görevleri yerine getirmesi lazım. Rahibe Teresa’ya soruyorlar: ‘Dünya daha iyi yaşanılır nasıl olunur?’ diye. ‘Birebir iyilik yapmakla olur’ yanıtını veriyor.”dedi.
Bilime uymazsan bedelini ödersin!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, deprem felaketinden herkesin üzerine düşen dersi alması gerektiğini kaydederek “Doğaya hakim değiliz. Evrenin sırlarını beş duyuyla çözemiyoruz. İnsanın kontrol edebileceği şey var, edemeyeceği şey vardır. Gücünün yettiği ve yetmediği şeyler vardır. Bu olay bizim gücümüzün yetmediği bir şeydir. Kontrol edebileceğimiz şeyler öncesinde vardı. Bilim insanlarını dinlemedik. Bilim insanlarının uyarılarını 1999 Gölcük depreminde de bugün de dinleyen belediyeler vardır. Onların binaları yıkılmadı. Çünkü onlar bilime uygun yapıldı. Bilime uymazsan bedelini ödersin. Bilimsel sağlamlıkla hareket etmek gerekiyor.”dedi.
Empati ve yardımlaşmayı sürdürmemiz gerekiyor
Deprem bölgesinde daha uzun süre yapılacak pek çok şeyin olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Öncelikle depremin hemen sonrasında gösterdiğimiz bu empati ve yardımlaşmayı aynen devam ettirmek. Kötü örneklere bakıp genelleme yapıp motivasyonumuzu kırmayalım. İyi davranışlara devam edelim ve kesinlikle ümitsizliğe düşmeyelim. Bu toplum ne büyük badireler atlatmıştır bunu da atlatır. Bu nedenle en önemli şey, şu anda geleceğimiz ile ilgili gelecek kaygısı yaşamamak. Ümit duygusu önemli, sosyal destek servislerinde olmak önemli. Muhakkak şu anda dezavantajlı insanlar isyan etmeyerek, tahammül ederek, dayanarak bu süreci atlatmaya çalışıyorsa deprem bölgesinde olmayan insanlar da onlara yardım ederek bu sınavdan geçmelidir. Biz de insanlık sınavından geçiyoruz. Onlara yardım etme, elimizdekini paylaşabilme bizim sınavımız. Biz de bu gözle bakalım. ‘Çok şükür biz orda değildik’ demek yerine ’Benim sınavım da onlara yardım etmek, bu konuda bana ne düşüyor’ diyebilmek. Böyle hareket edilirse Türkiye daha iyi olur, dünya daha yaşanılır olur.” dedi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)