Prof. Dr. Tarhan: “Sosyal travmalar toplumsal dayanışmayı arttırır”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 10 ili etkilen ve tüm Türkiye’yi yasa boğan deprem afeti hakkında Anadolu Ajansı Arapça servisine özel açıklamalarda bulundu. Deprem gibi afetlerin sosyal travmalar olduğunu vurgulayan Tarhan; “Sosyal travmalar, sosyal dayanışmayı arttırır. Sosyal bağları kuvvetlendirme etkisi vardır. Travmalar toplumun psikolojik olgunlaşmasına vesile oluyor. Travmayı yaşayıp, doğru şekilde geçen toplum daha güçlü ve olgunlaşarak çıkıyor.” dedi. 

“Deprem şoku yaşayanlar güvende hissettiğinde daha kolay atlatıyor”

Tüm Türkiye’yi derinden etkileyen depremlerden sonra, afetten direkt etkilenenlerin ve onların yakınlarının psikolojisi hakkında açıklamalarda bulunan Tarhan, bu kişilerin yaşadıkları şokları destek alarak daha kolay atlatabileceklerine dikkat çekti. Tarhan; “Deprem ciddi bir şok etkisi yaptı. Depremden sonra Türkiye’de deprem ile ilgili bütün algılar alt üst oldu. Yer bilimciler bile yaşanan depremin şiddeti açısından çok nadir rastlanılan bir ihtimal olduğunu ifade ediyor. Bu depremin özellikleri ve şok değeri açısından çok önemli. Sadece Kahramanmaraş’ta 960 tane enkaz haline gelmiş bina var. Depremin şiddet açısından ciddi bir deprem olması, gece meydana gelmesi ve kış mevsiminde olması büyük can kayıpları demek. Hayatını kaybedenlerin bir de yakınları var. 16 – 17 saat eli ile kazarak can kurtaranlar var. Bütün bunlar depremin şok etkisinde bir kişiye ne oluyor, depremdeki kurbanların psikolojisi, kurbanların yakınlarının psikolojisi ve oraya yardıma gidenlerin psikolojisi gibi birçok açıdan ayrı ayrı ele almak gerekiyor. Depremde enkaz altında kalan kişilerde genellikle ilk başta şok etkisi ve ciddi bir korku vardır. Hatta bazen beyin kendini savunmaya alır böyle durumlarda.  O şok etkisinde beyin bloke oluyor. Yani kişi boş boş bakıyor, hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Depremde kurban olanlardan ve yahut da yakınları enkaz altında kalanlarda bunu görüyoruz. Bu gibi durumlarda ‘gamsız adam’ gibi yorumlarda bulunmamak gerekiyor. Onların o hali aslında acının şiddetinden, beynin kendi kendini dağıtmamak için bloke etmesinden kaynaklanıyor. Daha sonra gerçekleri görünce daha çok acı hissetmeye başlıyorlar bu kişiler. O şok durumunda olan kişiler yalnız olmadığını hissederlerse, güven duygusu oluşursa, kendilerine yardım edebilecek kişiler olduğunu hisseder, güvenli bir destek olduğunu hissederlerse acıları hafifliyor.” dedi.

“Deprem bu coğrafyanın bir gerçeğidir, çocuklar bu gerçek ile yüzleşmeli”

Depremin çocuklarda psikolojik sağlamlık eğitimi için bir fırsat olduğunu aktaran Tarhan, depremin bu coğrafyanın bir gerçeği olduğunu vurguladı. Tarhan; “Deprem gibi doğal afetler bu hayatın bir gerçeği. Bu gibi durumlarda ‘aman çocuğun morali bozulmasın, bir şey olmasın’ diye düşünerek televizyonları kapatanlar, çocuklarına seyrettirmeyen, dinletmeyenler var. Bu kişiler yanlış yapıyorlar. Bu bir strestir, travmadır. Bu travma bu coğrafyanın gerçeğidir. Bu gerçek ile yüzleşecek, bununla ilgili çözüm üretecek ve bununla ilgili zihinsel bir strateji geliştirmesi için bir fırsattır. Bunları çocuğun gelişen ruhuna bir fırsat eğitimi olarak düşünmesi gerekiyor. İstenmez, beklenmez ama olursa da buna karşı çocuk böyle durumlarda buna hazırlanmalıdır. Çocuğu fazla korumacı büyüttüğün zaman ileride dayanıklılık eğitimi almamış oluyor. Hayat olaylarında yalnız başına kaldığı zaman, ufak bir olayda kolay depresyona giren bir çocuk oluyor. Yani psikolojik sağlamlığı zayıf oluyor. Yani bu gibi durumlar çocuklarda, psikolojik sağlamlık eğitimi için bir fırsat. Çocuğa; ‘Deprem gerçeği var ve bu kaçınılamayacak bir durum. Böyle bir durumda deprem öncesi yapılacak şeyler var, depremden sonra yapılacak şeyler var. Depremi bizzat yaşamayanlar olarak şanslı durumdayız ama bize düşen bir sorumluluk var, onlara yardım etmek. Onlar için ne yapabiliriz?’ diyerek diye ona paylaşımcılığı öğretmek içinde bir fırsattır deprem.” şeklinde konuştu.

“Sosyal travmalar toplumsal dayanışmayı arttırır ve sosyal bağları kuvvetlendirir”

Deprem gibi doğal afetlerin sosyal travmalar olduğunu aktaran Tarhan, bu travmaların toplumsal dayanışmayı artırarak, toplumun psikolojik olgunlaşmasını sağladığını vurguladı. Tarhan; “Deprem gibi sosyal travmalar yaşayan çocukları deprem bölgesinden uzaklaştırmak doğru yol değil. O çocuklarla güvenli bağ kurmak çok önemli. Güvenli bağ yani anne, baba ve beraber yaşadığı kişiler, onlardan koparmamak gerekiyor şu durumda. Acıyı birlikte yaşasınlar, onu steril bir alana almak çocuğa iyilik değil. O çocuğun annesi ve babası ile ilgili yaşadığı belirsizlik bile travma etkisi yapar. Haber alamamak, ne olduğunu bilememek, burada çocuklara bilgilendirme yaptıkça, çocuklar olaylara annenin, babanın tepkisiyle onların gözünden bakar. Anne – baba soğukkanlıysa, çocuk da soğukkanlı olur. Onlar panikse çocuk da panik yapar. Burada özellikle 10 yaşının altındaki çocuklara bu şekilde davranın. Ergenliğe girenleri ise yardım için eğitmek gerekir. Burada onları, anne babayla birlikte ne yapabileceğimizi oturup konuşalım şeklinde, bir felaket durumunda nasıl davranılacağı ile ilgili bilgi verilmeli. Bunlar sosyal travmalardır. Sosyal travmalar, sosyal dayanışmayı arttırır. Sosyal bağları kuvvetlendirme etkisi vardır. Bu nedenle, bu tarzdaki herkesi ilgilendiren travmaların toplumun aslında psikolojik olgunlaşmasına vesile oluyor. Bu travma sonrası büyüme dediğimiz durum ortaya çıkıyor. Travma sonrası gelişme dediğimiz durum ortaya çıkıyor. Bu travmayı yaşayıp, doğru şekilde geçen toplum daha güçlü ve erk çıkıyor, olgunlaşarak çıkıyor.” dedi.

“Ümitsizlik beyni bloke eder”

Depremden sonra çeşitli travmaların tetiklenebileceğine dikkat çeken Tarhan, şok durumlarında en önemli şeyin ümit duygusunu korumak olduğunu aktardı. Tarhan; “Afet bölgesinde ikincil, üçüncül travmalar oluyor. Meydana gelen depremlerden sonra daha önceki depremleri yaşayanların travması canlandı. Mesela bu şekilde bize başvuranlar var şu anda. Aynı şeyleri tekrar yaşıyorum deyip, iyileşmişken tedavisine tekrar başlayanlar oldu. Bu beklenen bir şey ama daha önceki travmalarını aşan bir kimse bunu da bir şekilde aşar. Ama kayıplarını hatırlıyor her gün, kaçınılmaz bir şekilde bu haberler ile yüzleşiyor. Bu onlar için çözümü olan bir durum. Daha önce ilk travmayı çözen, ikincil travmayı daha kolay çözer. Onun için şok durumlarında en önemli şey ümit duygularını kaybetmemek. Ümitsizliğe düşenler beyindeki stres hormonlarını daha çok salgılıyorlar. Beyinlerini daha çok baskılıyorlar ve beyinlerini küstürüyorlar tabiri caizse. Ümitsizlik beyni bloke eden, beyni bastıran bir şeydir. Ümitsizlik ve karamsarlık iyileştiricilik potansiyelini zayıflatır. Burada, şu anda ümitsizlik, karamsarlık değil, bütün Türkiye seferber oldu. Bu bizim yerel kültürümüzün güzel bir özelliği. Bu paylaşım, yardımlaşma kültürü, kaçmaya çalışmıyor, yardım etmeye çalışıyor. Bu güzel bir şey, bunu teşvik etmek gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

“Doğal afetleri kontrol edemeyiz fakat doğal afet hazırlığı kontrol edebileceğimiz bir gerçek”

Doğal afetleri kontrol etmenin imkânsız olduğunu aktaran Tarhan, insanoğlunun sınırlarını bilmesi gerektiğini vurguladı. Afet bölgesinde görev alanların soğukkanlı olması gerektiğini ifade eden Tarhan; “Afetlerde görev alan kişiler bunun eğitimini aldıkları için böyle durumlarda karşılarına çıkacak sürprizlere karşı dayanıklı olmaları gerekir. Ama onlar da sonuçta bir insan, onlarda etkilenebiliyor. Yardım sesini duyuyor, yardım edemiyor bu doğal beklenen bir şey, bu acıyı yaşayacak ama önemli olan onun elinden gelen her şeyi yapması. Çünkü sonuç bizim kontrol edemeyeceğimiz bir şey. Doğal afetler bizim kontrol edemeyeceğimiz bir şey. Ama doğal afet hazırlığı bizim kontrol edebileceğimiz bir şey. Depremden sonra meydana gelen yıkım ise bizim kontrol edemeyeceğimiz bir şey. İnsan kontrol edemeyeceği bir şeye üzülür ve talep ederse acı çeker. İnsanın kendi gücünün sınırlarını bilmesi gerekiyor. Kurtarıcı olanlar kendisinde sanki ilahi bir güç var gibi bir atıfta bulunmamalı kendisine. Böyle yeryüzü tanrısı gibi davranmamalı, bu tarz bir tavır kişiyi yıkar. Bu sebeple sahadaki kişilerde psikolojik soğukkanlılık olması gerekiyor. Olmayan kişiler, kriz anında daha çok hata yaparlar. Kriz yönetiminde en önemli şey stres altında soğukkanlı kalma becerisidir. Stres altında soğukkanlı kalma becerisi olmayan kişi arama kurtarma alanında faaliyette bulunmamalı. Ağlayan ile oturup beraber ağlıyorsa, o kurtarıcı değildir. Kendisi ruh halini koruyarak, karşı tarafı anlamayı başarmalıdır, empati budur. Empati, oturup ağlayanla ağlamak değil, onun adı sempatidir. Sempati ise kurtarıcı için bir zaaftır.” ifadeleriyle deprem gerçeği ve afet bölgesi hakkında açıklamalarda bulundu.

ANADOLU AJANSI ARAPÇA SERVİSİ HABERİ İÇİN TIKLAYINIZ:

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)