Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Her gün, bize verilmiş 24 altındır”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Uludağ Üniversitesi Akademik Gelişim Topluluğu tarafından düzenlenen “Zaman Yönetiminde Bilinçli Genç Olmak” isimli etkinlikte konuşmacı olarak yer aldı. Prof. Dr. Tarhan zamanın kıymeti ve zaman yönetimi hakkında dikkat çeken değerlendirme ve tavsiyelerde bulundu. “Bize her gün verilmiş 24 altındır” diyen Tarhan, hayatın bize verilen bir sermaye olduğunu değinerek her günün 24 altın değerinde kıymetli olduğunu aktardı ve planlı hayat sürmenin önemini vurguladı.  

“Arama motorlarının tek rakibi insanın uykuda geçirdiği süre”

Zaman kavramının birçok değerden hatta paradan bile daha değerli olduğunu ifade eden Tarhan, arama motorlarının tek rakibinin insanının uykuda geçirdiği süre olduğuna dikkat çekti. Tarhan; “Zaman yönetiminde kaynak yönetiminin temel kuralları geçerli. Kaynak yönetiminde iki kavram vardır. Bunlar; önem ve öncelik kavramları. Önem ve öncelik kavramına göre zaman piramidi oluşturacaksınız. Zaman yönetimi de aynı şekilde yani kaynaktan önce insan bir kaynak biriktirirken, bu parasal kaynak olabilir, zaman kaynağı olabilir, psikolojik kaynak olabilir, sosyal sermaye olabilir. Bunların hepsi birer kaynaktır ve hepsi amplitude modülasyon yöntemi ile yönetiliyor. İnsan para kaybederse geri kazanabilir ama zamanını kaybettiği zaman geri gelmiyor onun için zaman daha önemli. Vakit, nakitten daha önemli. Arama motorları reklamları ikna laboratuvarlar kurmuşlar, burada en büyük rakibimiz uyku diyorlar. Yani insanların uykusunu alarak işimizi yapacağız. Bunu nasıl yaparız diye ikna laboratuvarları kurmuşlar ve burada iki alanı kullanıyorlar. Birincisi, bu kişilerin önceliklerini değiştirelim, bu kolay. Mesela bu kişinin ilgi alanı nedir, buna bakıyorlar. Bu kişinin ilgi alanı mizah mesela, bu kişinin ilgi alanı biyoloji, bu kişinin ilgi alanı psikoloji. Onunla ilgili görseller gönderiyorlar, anahtar kelimeler gönderiyorlar ve size kişiye özel yapay zekâlı program yazıyorlar, kişiye özel. Otomatik yapıyor bunu biz farkında değiliz. Ondan sonra biz, önümüze hep aynı konular çıkıyor, ne güzel hazır geliyor diyoruz ama önceliklerimizi değiştiriyorlar.” dedi.

“Bu çağ insanoğlunun kontrol duygusunu bozdu”

İnsanda kontrol duygusunun beynin ön bölgesindeki frontal lob olduğunu ifade eden Tarhan, bu çağın kontrol mekanizmasını bozduğuna dikkat çekti. Tarhan;      “Önceliklerimizi usul olarak belirlememiz lazım ilk başta, daha sonra önem sırası oluşturacağız zaman yönetiminde. Önem sırasını oluşturacağımız zaman, bu benim için çok önemlidir diyorsanız, stratejik hedefinizde olan bir konuysa bu konuya daha çok zaman ayıracaksınız, daha ayrıntıya gireceksiniz. Amacınız yoksa amacınızda uygun olmayan bir ayrıntıya girerseniz zamanınız harcanır gider. Bu sefer siz farkında olmadan zaman sermayenizi boşa harcamış olursunuz. İnsanın bir hedefi var, oraya giderken bir yere takılıyor saatleri geçiyor orada, hedefini kaçırıyor. Bu nedenle bunların hepsi kişinin bir nevi kontrol duygusu ile ilgili. Bu çağ insanın, insanoğlunun kontrol duygusunu bozdu. Kontrol duygusu beynimizin ön bölgesindeki frontal lobtur. Frontal lob kaptan köşküdür beynimizin. Kaptan köşkünü bozdu bu çağ. Teknolojiler ile bu derece iç içe girdiğimiz için, kendi hayatımızın kontrolünü yapamıyoruz, başkaları bizi yönetiyor. Onun için dünya, dijital bir diktatörlüğe doğru gidiyor. Eğer biz, kendi önem ve önceliklerimizi belirlemezsek, biz teknoloji kullanan mı olacağız yoksa teknoloji tarafından kullanılan mı olacağız buna karar vermek lazım.” ifadelerini kaydetti.

“Modernizm insanı kısa vadeli düşünmeye itti”

Modernizmin insanı kısa vadeli düşünmeye sevk ettiğini vurgulayan Tarhan, insanın gelişmişlik düzeyinin artması ile uzun vadeli düşünmeye başlayacağına dikkat çekti. Tarhan; “Bu çağ insanı kısa vadeli düşünmeye itti. Çocuklar kısa vadeli düşünürler. Beyin olgunlaştıkça orta- uzun vadeli düşünür. Bu gelişmişlik düzeyiyle ilgili bir durum. İnsan gelişmişlik düzeyine bağlı olarak uzun vadeli düşünebiliyor. Şimdi uzun vadeli düşünmeyi unuttuğun zaman hayatının en büyük hatasını yaparsın. Bir insan hayat yolculuğuna çıkmış ve istisnası olmayan tek bir gerçek var: Ölüm gerçeği. Bu dünyada amel var hesap yok ama öldükten sonra hesap var amel yok. O halde akıllı insan ne yapar? Birikimlerini arttırmaya çalışır. Kişiye özel en önemli öncelik, önem budur. Ama ondan sonra beraber yaşadığı kişileri sağlıklı bir şekilde hedefe ulaşması için çalışır, çabalar burada. Büyük fotoğrafı düşünen, makro düşünen kişiler aklını bu şekilde kullanır. Ama kısa vadeli düşünen kişiler ‘bugün geçsin de ne olursa olsun’ derler. Bunun için biz tamamen özgür irademizle kendimiz belirliyoruz bunu ve bunun sorumluluğunu da taşımamız gerekiyor.

“Erkek ve kadın beyni zaman yönetimini farklı uygular”

Kadın ve erkek beyninin zaman yönetimini farklı şekilde uyguladığını ifade eden Tarhan; “Zaman yönetiminde kadın ve erkek arasındaki fark şöyle. Kadın sol beyin eril beyindir. Erkek sağ beyin dişil beyindir. Ön beyinde ikisinin arasında dengeyi sağlar. Şimdi sağ beyin dişil beyin neyi şey yapar bütüncül düşünür, duygusaldır, estetik vardır. Müzik, sanat, estetik sağ beyin ağırlıklı empati sağ beyin ağırlıklı fonksiyonlardır. Sol beyin ağırlıklı fonksiyonlarda matematiksel düşünme böyle mantık, muhakeme, analiz, konuşma gibi şeyler vardır, bölümler vardır. Hatta bu bilgisayarlar ilk çıktığı zaman, bilgisayarlar erkek mi dişi mi diye tartışma çıkıyor. Bilgisayarlar erkektir diyenlerin iddiasını savunanlar diyorlar ki bilgisayarlar evet erkektir çünkü sık sık error verir diyorlar. Peki bilgisayarlar dişidir diyenler için ne diyorlar. Doğru bilgisayarlar dişidir çünkü aksesuarları kendinden pahalıdır diyorlar. Yani bunların hepsi kadın erkek davranışının farklı olduğunu biyolojik olarak kadın erkek eşit değil ama hak ve fırsatlarda eşit olmalı zaten ama biyolojik olarak eşit değil böyle yaratılmış. Zaman yönetiminde mesela evlendikten sonra bir kadın zaman yönetiminde önceliği çocuğu olur, çocuğuna verir bütün odaklarını, duygularını. Eşi ile duygusal mesafe olur sonrasında, eşi uzaklaşır. Erkekte çocuğu olduktan sonra kendini işine verir. İşine verdikten sonra da evden uzaklaşır o duygusal uzaklaşmanın sonucunda da tartışma çıkar çoğu zaman. Eğer iki tarafta akıllıysa böyle durumlarda birlikte aynı gemideyiz diyerek hedeflerini düşünerek hareket ederlerse bu minimalize oluyor. En aza iniyor. Hatta bizim atalarımız evliliğe eş dememişler çift dememişler. Çift tabiri Batının tabiri. Biz refik refika demişiz. Refik refika ne demek hayat arkadaşı demek, yol arkadaşı demek. Hayatta yola çıkmışsınız beraber bir hedefe giderken yol arkadaşlığı yapıyorsunuz birbirinize. Yani evliliği bundan güzel özetleyen bir bakış açısı var mı? Evlilikle ilgili vizyonumuzu değiştirdi modernizm. Onun için biz modernizmin çok bedelini ödüyoruz.” şeklinde konuştu.

“Serbest zamanı ayrıca planlamak gerekiyor”

Serbest zamanı planlamanın önemine değinen Tarhan; “Boş zaman yerine serbest zaman demeyi tercih ediyoruz. Serbest zaman demek şu açıdan önemli kişi rutin yaptığı, yapılandırılmış bir işi var, onun dışında farklı bir zaman dilimi kendisine verilmiş, bu zaman dilimini yeniden planlayacak. Ne olacak, kendini rahatlamaya, eğlenceye, seyahate verebilir. Müzik ile ilgilenebilir, bunun gibi şeyler yapabilecek kişi bu durumda. Bu aslında kişinin bunu ayrıca planlaması gerekir. Hatta bununla ilgili böyle özellikle yenilikçilik, girişimcilikte kuralı vardır. Bir insanın 10 saati varsa 1.5 saatini yaptığı iş hakkında düşünmeye ayırsın, düşüncesi hakkında düşünmeye ayrısın diyoruz. Böyle durumlarda yaptığı işe farklı açıdan baktığı için yeni şeyler keşfediyor, kuralı yapıyor ve kimsenin göremediğini görebiliyor, bu bir serbest zaman değerlendirme metodudur ama bazı kişiler bu serbest zamanda mesela ailesi ile geçirebilir, seyahati tercih edebilir. Gün içerisinde insanın o kuralı gibi bir serbest zaman kuralını kendine tanıması güzel bir şey. Bu beynimizin çalışma modeline de çok uygun.” dedi.

“Hayat bir sermayedir”

Zamanın kıymeti hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulunan Tarhan, yaşadığımız çağda akıllı kararlar alarak doğru yolda ilerlemeyi akıntıda yüzmeye benzetti. Tarhan; “Bir günde 24 altınımız var. Bu altınının sermayesini herkes iyi kullansın. Sermayedir hayat. Bize her gün verilmiş 24 altındır. Şu an onu çarçur edebilirsin, akıllıca da kullanabilirsin. Bu bir nevi zaman sermayesini bize verilen ömür sermayesini, size verilen birçok böyle nimetleri iyi yönetebilmek ile ilgili. Burada da bu zaman önceliklerimizin değiştirdiği için bizi yoldan çıkarıyor çok ama uyanık olacaksın. Böyle durumlarda kişi daha dikkatli seçimler yapmalı. Normalde herkes derki asıl önemli olan fırtınada da yüzebilmek. Fırtınalı bir çağdayız, bu zamanda yüzmeyi biliyorsan, boğulmadan yüzebiliyorsan, sen o zaman usta yüzücüsün, gölde herkes yüzer. Bu çağ fırtınalı denizde, akıntıda yüzmeye benziyor. Onun için yüzmeyi böyle öğreneceğiz bu çağda, ayakta kalmayı böyle öğrenceyiz, zora talip olacağız. Hedefimizi belirleyeceğiz sonra talip olacağız ve bir hadisi kutsi var, “İyi niyetle güzel gayretiniz varsa tamamlayıcısı benim.” diyor, Cenabı Hak. Söz veriyor, Allah. Böyle bir fırsat kaçırılır mı? Aklını kullanan kazanacak. Allah, akıl gibi karar terazisi vermiş bize. Bunu doğru şekilde kullanırsak hedefimize gideriz. Kullanamazsak yarı yolda kalırız. Kendini geliştirmeye açık olabilen kişiler, bencil olmayan kişiler sorarak hakikati buluyorlar. Burada en büyük düşman ben merkezcilik, kişiye hata yaptırıyor, realite körlüğü yaptırıyor. Gerçekleri görmüyorsun, görmediğin için de hatalı kararlar veriyorsunuz ve duvara çarpıyorsunuz. Onun için kişinin dünyayı değiştirmeye önce kendisinden başlamasını tavsiye ediyoruz.” ifadeleriyle konuşmasını sonlandırdı.

 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)