Dijital Çağda Analogdan Dijitale Sesin Yolculuğu ele alındı…

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü tarafından “Dijital Çağda Radyo Yayıncılığı: Analogdan Dijitale Sesin Yolculuğu” paneli gerçekleştirildi. Panelin Moderatörlüğünü İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü  Dr. Öğr. Üyesi Hale Yaylalı'nın üstlendiği etkinliğe panelist olarak Kafa Radyo Yayın Koordinatörü Bülent Baygül, Yazar ve Kafa Radyo Program Yapımcısı Bedia Ceylan Güzelce ve Kafa Radyo Teknik Müdürü Murat Seymen katılım sağladı.

Üsküdar Üniversitesi Güney Yerleşke Fuat Sezgin Konferans Salonunda İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Dr. Öğr. Üyesi Hale Yaylalı koordinatörlüğünde gerçekleşen programa İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Can Diker, İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Esennur Sirer, İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Yıldız Derya Birincioğlu Vural, İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Gül Esra Atalay, İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş ve İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Arş. Gör. Yezdan Çelebi katılım sağladı.

Prof. Dr. Nazife Güngör: “Deneyim paylaşımı yapmanız bizler için çok onur vericidir”

Etkinliğin açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör gerçekleştirdi. Güngör; “Burada çok değerli konuklarımız var. Gerçekten çok mutluyuz. Geçen yıl da yine bize konuk oldunuz, bizleri çok onurlandırdınız. Sizlerden de bizlerin öğreneceği çok şey var. Deneyim paylaşımı yapmanız bizler için onur vericidir. Kişisel olarak sizlere, Kafa Radyoyu beğenerek takip ediyorum. Sizlerle deneyim paylaşmaları güzel olacak.  Gerçekten özellikle radyo televizyon bölümü öğrencilerimiz sizler de mezun olunca bu sektörde olacaksınız. Şimdiden onlarla tanışmanız, onların deneyimlerini paylaşmanız, onlarla aynı ortamı solumanız çok keyifli olacak. Onun için bu anları değerlendirin arkadaşlar, bu anların keyfini çıkartın. Zaten iletişim okumanın en keyifli yanı da budur. Abiler ve ablalarımız geliyorlar ve bilgilerini bizlerle paylaşıyorlar. Dolayısıyla konuşmalarını yaptıktan sonra onlara sorular sorun, sıkıştırın. Kendinizi gösterin ki sizleri keşfetsinler ve ileride tabii ki aralarına alsınlar. Bunun içinde Kafa Radyoyu siz de kafaya almaya çalışın. Ben tekrar kendilerine çok teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.

Dr. Öğr. Üyesi Hale Yaylalı: “Radyo, insanın tamamen konuşma güdüsüne hitap ediyor”

Katılımın oldukça yoğun olduğu panelin moderatörlüğünü ise Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Dr. Öğr. Üyesi Hale Yaylalı yaptı. İlk olarak yayıncılık hakkında bilgilendirmelerde bulunan Yaylalı; “Bugün biraz daha burada yayıncılık üzerine konuşuyor olacağız. Radyo televizyon yayıncılığı öğrencileri burada çoğunlukta olsa da farklı bölümlerden öğrencilerimiz de var. Radyo, araç olarak baktığımızda çok önemlidir. Aslında ses frekansları ile mesajı taşıma gücüne sahip ve kendinden önce kitle iletişim araçlarına baktığımızda gazete ve sinemaya göre aslında daha anında, daha çabuk ve naklen bir şekilde mesajı verebilme gücüne sahiptir. Aynı zamanda da izleyicilerin üzerinde bir o kadar da etkili olma gücüne sahip. Çünkü sözlü bir iletişim kuruyor ve insanın tamamen konuşma güdüsüne hitap ediyor. Peki, Türkiye’de ilk radyo yayınları nasıl gerçekleştirildi diye baktığımızda, aslında ülkemizdeki ilk denemelerde dünyadaki gibi amatörlerle başlıyor radyo yayınları.  Fakat bu deneysel yayınlardan sonra baktığımızda radyonun o günlerdeki eski ismiyle telsiz telefonun Türkiye’ye resmen girişi telgraf ile birlikte başlıyor. Burada Cumhuriyetin perspektifi devreye giriyor. Çünkü Cumhuriyet aslında kurtuluş savaşı yıllarından bu yana o kadrolar iletişimin farkındalar yani telgrafla birlikte stratejik öneminin farkındalar. Dolayısıyla radyonun bir araç olarak geliştirilmesinde bu kadroların çok büyük etkisi vardır.” ifadelerini kullandı.

Bedia Ceylan Güzelce: “Her kuşak kendi sesini bulana kadar sessiz ve kayıp kuşaktır”

Yazar ve Kafa Radyo Program Yapımcısı Bedia Ceylan Güzelce, okunmayan bir dünyada kendini güçlü bir şekilde ifade edebilmekten söz edilemeyeceğinden bahsetti. Güzelce; “Bence kendi sesinizi bulmalısınız. Ben sizin arkadaşlarınızı sizin kadar iyi bilemem. Her kuşak kendi sesini bulana kadar sessiz ve kayıp kuşaktır. Benim kuşağım içinde en çok söylenen şeylerden biri kayıp kuşak, bunların sesi yok. Bunlar apolitik deniliyordu ama Türkiye’de internet yasaklarına karşı milyonlarca insan ellinin üzerinde ilde bir araya geldiler ve seslerini çıkardılar. Ben size herhangi bir konuda ‘Çıkın sokağa’ demiyorum ama kendi kuşağınızın sesini yakalayabiliyor olmanız gerekiyor. Kendi duyarlılıklarınızı fark edip, bunlarla ilgili içerik ürettikten sonra bunu ister podcastten yayınlayın ister Youtube’dan yapın ama burada önemli olan ne söylediğinizdir. İçerisine ne koyacağınızdır. Radyo Televizyon ve Sinema okumak size harika bir teknik ve tarihsel birikimdir. Bir donanım getirecektir. Makyajdaki baz gibi bunu bir baz olarak alıp üzerine ne renk koyacağımıza kendimizin karar vermesi gerekiyor. Bunun için de her zaman olduğu gibi bol bol dünyayı takip edip bol bol insanlar ne yapmış buna bakın. Kesinlikle hızlı ve akıcı şekilde kendinizi ifade edebilmek istiyorsanız çok okumanız gerekiyor. Okunmayan bir dünyada kendini güçlü bir şekilde ifade edebilmekten söz edemeyiz.” ifadelerini kullandı.

Murat Seymen: “Bu döneme göre çok ilkel ama o döneme göre çok mucizevi bir teknolojiydi”

Kafa Radyo Teknik Müdürü Murat Seymen, analog stüdyolar ile dijital yayıncılık arasındaki avantaj ve dezavantajlar hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Seymen; “Özel radyoya ilk başladığımda Gölcük’te ki yerel radyoda kasetler vardı. Kasetten daha önce makaralı bantlar varmış. Kasetlerle çalışmak çok zordur. Bir otomasyon, bir yazılım, bir bilgisayar olmadan yayıncılık yapmaya çalışıyorduk. İki tane dek; dek dediğimiz o kasetleri çalan playerlar, çift taraflıydı. Yanımızda da kutu, arkamızda bir raf ve olabildiğince kasetti. Kaset sarar, kopar. Onları tekrar başa sarmak gerekir çünkü bir kasetin içerisinde o sanatçının albümünün belki beş altı ve arka yüzüyle birlikte beş altı şarkıda oradan yaklaşık ona yakın şarkısı vardır. Doğru şarkıyı bir nevi hissiyatla, o tecrübeyle bulurdunuz. Kaseti çıkartıp yarım parmak geri alıp, tekrar yerine koyarak yapılırdı. O kasetlerle reklam kuşağı girdiğimiz dönemler bile oluyordu. Şimdi düşündüğümüzde bu döneme göre çok ilkel gelen ama o dönemin çok mucizevi bir teknolojisiydi. Sonrasında CD’ler piyasaya çıkmaya başladı. Sanatçılar albümlerini CD ile yayınlamaya başladılar. CD ile çalmak daha kolaydı. En azından kasetin içerisinden şarkı bulmak nasıl zorsa CD ile tek tuşla birinci track, ikinci track diye bulunuyordu. Sonrasında mini diskler, dub playerlar radyo sektöründe özellikle profesyonel yayıncılığa adapte oldu. Onlar kullanılmaya başlandı. Ben ilk gördüğümde; ‘Bu teknolojide son nokta, bundan sonrası olamaz.’ dedik ki, oluyormuş. Sonrası fazla fazla oldu. Artık bilgisayarlarla, küçücük laptoplarla, basit bir cep telefonuyla bile birçok şeyi yapabilir hale geldik. Dolayısıyla internete erişimin ve küçük bir bilgisayarın olduğu her yerden insanlar kendi yayınlarını çok rahat yapabiliyorlar.” dedi.

 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)