Prof. Dr. Tarhan: “Disiplinlerarası işbirliğinin en büyük düşmanı narsistler”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Dicle Üniversitesi tarafından düzenlenen Uluslararası Disiplinlerarası Sempozyumuma konuşmacı olarak katıldı. 21’inci yüzyıl ile bilimlerin bütünlüğü devrine girildiğini vurgulayan Tarhan, artık disiplinler arası çalışmaların yaygınlaştığını söyledi. Disiplinlerarası işbirliğin en büyük düşmanının narsist kişilikler, buyurgan yaklaşımlar olduğunu kaydeden Tarhan, disiplinler arası çalışma yapmak isteyenlerin takım çalışmasının kurallarına uyması gerektiğini sözlerine ekledi.
“Büyük veriye hakim olan dünyada güç ve hakimiyeti sağlayacak”
Teknolojik gelişmeler ile değişen dünyada insanın da bazı yeni özellikler ile değişmesi gerektiğini ifade eden Tarhan, 21.yüzyıl insanı hakkında değerlendirmelerde bulundu. Tarhan; “Şimdi bu multidisipliner çalışmalarda ben, değişen dünyada insan diyerek 21.yüzyılda takım çalışmalarını, bu takım çalışmasının önemini, disiplinler arası çalışmaların ne gibi bir katkısı olacak insana, bununla ilgili hem gereklilik hem de faydalı ve riskli öneriler ile ilgili uygulama yapmak istiyorum. Biliyorsunuz ki sanayi 1.0, 1700’lerde başladı ve 1800’lerde doruk noktasına çıktı. Sanayi 2.0’da makine üretim döneminde bütün güç para buhar gücünü kullananların eline geçti. 2. Sanayi Devriminde elektrik ortaya çıktı, ani elektrik gücü yardımı ile Sanayi Devrimi oldu. Burada da güç, para, hakimiyet aynı şekilde bunların elinde olanlara geçti. Osmanlı 1. ve 2. Sanayi dönemini kaçırdı. 3. Sanayi Devrimi de 20.yüzyılda oldu. Bizde Cumhuriyet ile birlikte bu 3. Sanayi Devrimine karıştık. Elektronik bulundu. Mesela 10 sene önce bir Fatih projesi yapıldı 2 milyon bilgisayar dağıtıldı. Keşke o zaman 2 milyon bilgisayar yerine, 2 bin tane yazılımcı yetiştirilseydi şu anda kendi dijital platformlarımız kurulurdu. Bu nedenle geleceği görmek, eğilimleri tespit etmek çok önemli. 4. Sanayi Devrimi şimdi 21.yy’da başladı, neden önemli peki? Çünkü 4.0 teknolojiler oldu, otonom robotlar, simülasyonlar, siber internet, siber güvenlik, 3D yazıcılar, arttırılmış gerçeklik, büyük veri yapay zekâ ve Meta verse ortaya çıktı. Şu anda Büyük Veriye hakim olan dünyada güç ve hakimiyet onun elinde olacak, dünyanın gidişatı bu yönde.” dedi.
“Artık sadece Batı’da değil tüm dünyada küresel bir medeniyet krizi yaşanıyor”
Narsisizmin yalnızca Batı’da değil tüm dünyada yayıldığını ifade eden Tarhan, medeniyet krizi hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Tarhan; “Geçen yıl narsisizm ile ilgili bir kitap çıktı, Narsisizm Epidemisinden bahsediyor. Narsisizm, kişinin ben merkezci ve empati yoksunu olması demek. Egoizm bir kişilik özelliği ama narsisizm kişilik yapısıdır. California Sendromu diye geçiyor bu, dünya bir medeniyet krizi yaşıyor şu anda. Dünyanın bu takım çalışmasının önündeki en büyük engel bu sendrom. Bu sendroma yakalanan bir kimse yalnızlaşıyor ve mutsuzlaşıyor. Benim çıkarım herkesin çıkarından öndedir, önceliklidir diyor kişi. Narsisizm, burada da ben önemli, özel ve üstünüm diyor ve böyle durumlarda her şeyi hakkı gibi görüyor, hak duygusu kendine yönelik oluyor ve başkalarına haksızlık, eziyet yapmaktan asla rahatsızlık duymayan bir kişilik tipi ortaya çıkıyor. Narsist kişilerin kaderidir bu, sonucunda yalnızlaşırlar ve yabancılaşırlar, sosyal izolasyon ortaya çıkar. Sonucunda mutsuzluk, depresyon ve intihar ortaya çıkar. Bu sendrom şu anda California’da yoğunlukta olduğu için oranın adını aldı. Ben daha önceden Batı medeniyet krizi diyordum şimdi küresel bir kriz halini almış durumda. Bunların hepsi disiplinler arası çalışmanın, farkında olmadan yaptığımız sosyalleşmenin önemi gösterdi.” dedi.
“Hayat başarısının ve akademik başarının yüzde sekseni insanla iletişim kurmaktır”
Hayat başarısının insanla kurulan doğru iletişim ile elde edileceğini aktaran Tarhan; “Lider, yönetici bunlar farklı şeyler. Burada birinci kural, kendi kendini yönetmek, önce kendi kendimizi yöneteceğiz, başkasından önce. Kendi algı, duygularımızı yöneteceğiz ve içimizdeki iyicil ve kötücül parçayı doğru yöneteceğiz. İyicil parçayı sonra kötücül parçayı tanımlayacağız, öz farkındalık ondan sonra öz bilinç geliştireceğiz. Öz yönetim olacak daha sonra sosyal ilişki geliştireceğiz. Toplumla, insanlarla empati yapıp tanıyacağız ondan sonra ilişkileri yöneteceğiz, duygusal zekâ belirtisi bunlar. Burada ikinci kural da yöneticinin yüzde yirmisi teorik bilim yüzde seksen iletişim yani insanla iletişim kurma aslında başarının yüzde sekseni, hayat başarısının, akademik başarısının yüzde sekseni. Yüzde yirmiyi kitap okuyarak elde edebilirsiniz, videolar seyredebilirsiniz ama teorik bilginin yöneticiliği bilgisi teorik bilginin yüzde sekseni iletişim, duygusal aktarmadır. Ses tonu, algı, vurgular, mimik, mikro mimikler ve jestler bütün bunların hepsi karşı tarafı etkileme özelliğimizdir ve takım çalışmasında en önemli kural üçüncü kuraldır. İnsanları ortak hedef doğrultusunda benzer hareket ve çalışmaya ikna etmek. Yani herkesi değiştirmeye çalışmak yerine ortak hedef koyup, sen olduğun gibi kal, çalış benzer hareket etmeye çalış, bunu başarırsanız interdisipliner çalışma başarılı olur. Yoksa sen benim gibi düşün dediğimiz zaman insanlara, kendini disiplinli gösterirseniz ortaya çıkmaz.” şeklinde konuştu.
“Disiplinler arası çalışmaların en büyük düşmanı narsist kişiliklerdir”
21. yüzyıl becerileri, takım çalışması ve liderlik hakkında açıklamalarda bulunan Tarhan; “21.yüzyılda bilimlerin bütünlüğü devrine girdik. Daha önce her bilim yalnızca kendi alanı ile ilgileniyordu. Disiplinler arası çalışmaların en büyük düşmanı narsist kişiliklerdir. Buyurgan yaklaşımlar disiplinler arası çalışmanın en büyük düşmanı ve öfke, saldırgan davranışlar sonucu tüm ilişki kopar. Bu nedenle disiplinler arası çalışma yapmak isteyen, takım çalışmasının kurallarına uyacak. Bunun için “Johari Penceresi” var. Johari Penceresinde kendimizin bildiği ve bilmediğimiz yönleri, başkalarının bildiğimiz veya bilmediğimiz yönleri. Burası kendimizin ve başkalarının bildiğimiz yönleri, burası başkalarının bildiği, senin ve benim bilmediğim kör noktalarımız var. Hepimizin kişiliğinde kör noktalar var. Bir de bizim bilmediğimiz kendi kişiliğimizle ilgili, kendimizin bildiği başkalarının bilmediği kendi gizli alanımız var ve kendimiz ile başkalarının bilmedikleri bir şeyde var. Hepimizin bilmediğimiz alanları da var, bu pençelerin oranı nasıl olmalı. Bu pencereler eğer bilinmeyen alan çoksa farklı yönetici, gizli alan çoksa farklı kişilik ortaya çıkar. Bu üçü sakıncalı kişilik tipleri, insan ilişkilerini başaramazlar. Bunlar kurallara göre müdür gibi mesafeyi aşamazlar başarısı olması zordur. Bu tür yöneticiler düşüncelerine güveni yoktur, düşüncelerini gizli tutar, başkalarından bilgi arar, bu durumda başarılı olamaz. Karizmatik liderlerde bu vardır, insanların hata yaptığı, hataları üzerinden insanları yönettiği, başarılar kazanır. Fakat daha sonra büyük hata yapmaya başlarlar, bu tip liderlerdendir. Kör noktaları da vardır, kör noktası çok olan kişiler, düşüncelerine önem vermeyen, kendilerine güvenmelerini isteyen otoriter yöneticilerdir bunlar.” dedi.
“İnsan sadece ekonomik, rasyonel bir aktör değil duygular da önemli”
Lider ve yönetilenler arasında en önemli ilişkinin güven ilişkisi olduğunu ifade eden Tarhan; “Güven, iş birliğinden kaynaklanıyor. Önce iş birliği oluşacak daha sonra zamanla güven oluşur. Saf ve şeffaf bir ilişki olur bu kişilerde, açık, saf ve hesap verilebilirlik. Bilgi aktarımı, paylaşmaya önem verir yöneticilik. Burada insan eski model, kapitalizm modeli insan hermohekulus olarak kabul ediliyordu. İnsanlar tamamen rasyonel varlıklar olarak görüyordu. Bu tip kişilik tipi homopsikolojikus kişilik tipi oldu. Burada nörobilime ve biraz önce aktardığım meta bilişsel genlere göre insanların genlerinde göz önüne alınarak, beyini göz önüne alınarak hareket edeceği şeyi ve burada homopsikolojikus, homoekonomikus var ve bu nedenle insan psikolojik bir varlık mıdır? Sadece ekonomik bir varlık değildir, rasyonel akıl değildir, rasyonel aktörde duygular vardır. Sosyal zekâ, duygusal zekâ ön plandadır. Bunun için kurumsal sadakat çalışmalarında insanın çalıştığı işi sevmesi birinci sırada geliyor, varlık etkisi. İkinci sırada kendini güvende hissetmesi, üçüncü sırada algı, ücret geliyor. Aldığı ücretten daha önemli yaptığı işi sevmesi çok önemli.” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)