İklim Değişikliği ve Afetler konuşuldu…
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu tarafından “İklim Değişikliği ve Afetler” konulu çevrimiçi bir etkinlik gerçekleştirildi. Üniversite Kültürü dersi kapsamında yapılan etkinliğe Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Acil Durum ve Afet Yönetimi Program Başkanı Öğr. Gör. Tuğçe Yılmaz Karan konuşmacı olarak katılım sağladı.
“İklim değişikliği antropojenik kaynaklıdır”
İklim değişikliği ve afetler hakkında değerlendirmelerde bulunan Öğr. Gör Tuğçe Yılmaz Karan; “İklim değişiklikleri dünya var olduğundan beri doğal döngü etrafında farklı şekillerde, farklı dönemlerde, her dönemde gerçekleşti ve gerçekleşmeye devam edecektir. Yaklaşık olarak 4,5 milyar yıllık dünya tarihine baktığımızda, iklim sisteminde farklı yıllarda, farklı zaman aralıklarında, farklı ölçeklerde hem doğal etmenler hem de doğal süreçlerle değişiklikler meydana gelmiştir. Dünya yüzeyinde ve atmosferde sıcakların uzun bir dönem boyunca düşmesi, buzul çağının yaşanması ve deniz seviyesindeki değişiklikler fazlasıyla yaşanmıştır. Yine buzul çağının yaşanması ve deniz seviyesindeki değişiklikler nedeniyle hem gezegenin coğrafyası hem de ekolojik açıdan maalesef ki kalıcı değişiklikler yaşanmıştır. Doğal olan bu süreç aslında kalıcı değişiklikler, günümüzde de bahsedilen iklim değişikliklerinden aslında farklı bir durumdur. Şu anda günümüzde bahsettiğimiz bu iklim değişikliği bakıldığında oldukça antropojenik kaynaklıdır. İnsan faaliyetlerinin özellikle olduğu faaliyetler maalesef ki sera etkisi yaratmaktadır. Gaz salınımları oluşturmakta ve bunlara bağlı olarak da şu an günümüzde fazlasıyla yaşadığımız iklim değişiklerine sebebiyet vermektedir.” şeklinde konuştu.
"İklim değişikliği artık kalıcı olarak karşımıza çıkmaktadır”
Ozon tabakasının incelmesinin de iklim değişikliğine etki ettiğinden bahseden Karan; “İklim değişikliği artık kalıcı olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle karbondioksit, azot oksit, metan, su buharı gibi sera gazı olarak nitelendirdiğimiz bu gazlar sayesinde atmosfere yeryüzünden yansıyan güneş ışınlarının bir kısmını tekrar yeryüzüne göndermekte ve bu durumda yeryüzündeki ortalama sıcaklıkların, yeryüzünde yaşayan canlıların yaşamlarını devam ettirebilecek sıcaklıkta bir ısı düzeyine sahip olmasını sağlamaktadır. Ozon tabakası vardır. O da oldukça önemli iklim değişikliğinin içindedir. Ozon tabakası dünya yüzeyinden yaklaşık 20-30 km yükseklikte, stratosferin üst kısmında yer alan kalın bölgeden bölgeye ve zamanla değişen güneşten gelen özellikle ultraviyole ışınlardan süzülerek canlıların radyasyondan olumsuz etkilenmemelerini sağlayan hayati öneme sahip bir tabakadır. Karbondioksit, metan, nitrojen oksit özellikle bunların salınımları doğal yüzeylerin aşınması sonucunda güneşin zararlı ışınlarının dünyaya daha çok ulaşmasına sebebiyet veriyor. Yani ozon tabakasının incelmesine sebebiyet veriyor. Bunların neticesinde yine iklim değişikliği yaşanmaktadır.” ifadelerini kullandı.
“İklim değişikliği artık küresel bir sorun haline gelmiştir”
Tuğçe Yılmaz Karan, 20’inci yüzyılın son zamanları itibariyle ozon tabakasının incelmesinin büyük bir sorun haline gelmesi konusuna değindi. Karan; “İklim değişikliği özellikle sanayi devriminden beri fazlasıyla iklim değişikliği yani atmosfere salınımlar çok daha fazla şekilde olduğu için daha fazla toplum tarafından çok fazla tüketim yapıldığı için maalesef ki iklim değişikliği özellikle son yıllarda çok daha fazla şekilde etkisini göstermektedir. Ozon tabakasının incelmesinin başlangıcı olarak bakıldığında da sanayi devrimi söylenir ama aslında sorun haline gelmesi sanayi devrimi değil de 20. Yüzyılın son zamanları itibariyle daha çok karşımıza çıkmıştır. Küresel iklim değişikliği artık küresel bir sorun haline gelmiştir. Bununla ilgili olarak uluslararası girişimler yapıldı. Özellikle 1960’larda ozon tabakasının incelmesiyle alakalı konular çok fazla gündeme geldi ve iklim değişikliği uluslararası bir sorun olduktan sonra 1992 yılında bir çevre bildirgesi, çevre zirvesi yapıldı. Rio dünya çevre zirvesinde birleşmiş milletler iklim değişikliği çerçeve antlaşması yapıldı.” dedi.
“İklim değişikliğine uygun uyum stratejisi mevcuttur”
İklim değişikliğinin zararlı etkilerinin önlenebilmesi adına gerekli tedbirlerin alınması gerektiğinden bahseden Karan; “Bu konuda da ülke şartlarının da gözden geçirerek iç ve dış politikaların belirlenmesi gerekiyor. Bizde de Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığının yaptığı iklim değişikliğine uygun uyum stratejisi ve eylem planları da yine mevcuttur. Bir de küresel bir sorun olduğu için özellikle hükümetler arası iklim değişikliği panelleri gerçekleştirilmektedir. Bu paneller her yıl değil, belirli yıllarda belirli aralıklarla yapılmaktadır. Bu panelin raporlarına göre 2016 verilerine göre sanayi devriminin başlangıcından günümüze kadar yapılan araştırmalarda ısı artışının yaklaşık 0.9 santigrat derece arttığı gözlemlenmektedir. Atmosferdeki karbon salınımı azaltılmadığı sürece üretim tüketim sistemi bu şekilde devam ettiği sürece de önümüzdeki her on yıl için yaklaşık olarak 0.3 santigrat derecelik bir ısınmanın söz konusu olduğu söylenilmektedir.” şeklinde konuştu.
“Afetler sonucunda çok fazla ekonomik kayıp yaşanmaktadır”
Dünyada en çok meydana gelen afetlerden ve bu afet türlerinden bahseden Karan; “İklim değişiklikleri neticesinde birçok etmen karşımıza çıkıyor. Özellikle sel, fırtına, kuraklık, çölleşme gibi doğal yaşamda meydana gelen doğal kaynaklı afetler birçok afet iklim göçü, iklim mülteciliği gibi sorunlarda bunun beraberinde gelmektedir. Yapılan araştırmalarda dünyada en çok meydana gelmiş afetler nelerdir, bu afet türleri nelerdir, bunlar ve bunların dağılımını sizlere göstermeye çalışıyorum. En fazla sel, fırtına, deprem gibi olaylar afetler dünya genelinde çok fazla şekilde meydana gelen afetler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra dünya genelinde meydana gelen afetlerin afet türlerine göre neden oldukları ekonomik kayıplar da fazlasıyla yaşanmaktadır. Bu ekonomik kayıplara baktığımızda da yine en fazla fırtına, deprem ve selden dolayı yaşanan bu doğal afetlerden dolayı yüksek oranda ekonomik kayıplar meydana geldiğini gözlemliyoruz. Özellikle dünya genelinde kasırga, deprem, sel gibi durumlar maalesef ki çok fazla yaşanıyor ve bunlar sonucunda da yüksek oranlı ekonomik kayıplar meydana geliyor.” ifadelerini kullandı.
“Bir kişinin bile bıraktığı karbon ayak izi çok fazladır”
Tuğçe Yılmaz Karan, karbon ayak izi ve hesaplaması konusuna değindi. Karan; “Karbon izi genel olarak önemli bir kavramdır. Bütün bireylerin, toplumların, devletlerin, firmaların genel olarak yani herkesin dâhil edildiği bütün unsurların küresel kısmındaki payını, etki derecesini gösteren bir ölçümdür. Karbondioksit cinsinden ölçülen, üretilen sera gazı açısından faaliyetlerin çevreye verdiği zararın ölçüsüdür. Karbon ayak izi hesaplandığında aslında çevreye ne kadar zarar verdi bunu ölçmüş oluyoruz. Bir insanın yaşamı boyunca tükettiği bütün gıdalar, ısınma, ulaşım için kullanılan bütün kaynaklar, dayanıklı dayanıksız bütün tüketim malları ve bunların oluşturduğu atıklar genel olarak düşünüldüğünde dünyaya bir kişinin bıraktığı iz aslında gerçekten oldukça fazladır. Azımsanamayacak bir orandadır. Karbon ayak izi hesaplaması bir kişinin bir yıl içerisinde doğaya saldığı toplam karbondioksit miktarı ölçülüyor ve ona göre bir hesap ortaya çıkarılıyor. Bütün ürünlerin üretiminden bizim satın aldığımız tüketime kadar zaman içerisinde ne kadar karbondioksit meydana getirdiğine baktığımızda çok yüksek oranlarda karbondioksit salınımı meydana geliyor.” dedi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)