Aile huzuru için pozitife odaklanan eş seçimi önemli…

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Antalyalılar’la bir araya geldi. Antalya Valiliği, Kepez Belediyesi ve Sağlıklı Yaşam Derneği’nin düzenlediği “Aile İçi İletişim” programının konuğu olan Tarhan, ailede sürdürülebilir sağlıklı iletişime dair önemine paylaşımlarda bulundu. Bir zamanlar sevgi yuvası olan ailenin şimdi güven yuvasına döndüğüne dikkat çeken Tarhan, aile içi iletişimde pozitif iletişimin önemine vurgu yaptı. Sorunların tehdit yönlü değil, nasıl fırsata dönüştürüleceğini düşünerek çözmeye çalışmanın gerekliliğini kaydeden Tarhan, aile huzuru için negatifle uğraşan değil de pozitiflerle uğraşan eş rol seçiminin önemli olduğunu söyledi. Tarhan, aile içi iletişimin sihirli kavramının ise pozitif iletişim olduğunu sözlerine ekledi.


Aile huzuru için pozitifle uğraşan eş seçimi önemli…

Antalya Valiliği, Kepez Belediyesi, Antalya Sağlıklı Yaşam Derneği(SAYAD) ve Üsküdar Üniversitesi iş birliğinde yürütülen "Dört Mevsim Güzel İnsan Olmak" sosyal inovasyon model projesi kapsamında Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Antalyalılarla bir araya geldi.

Kepez Mimar Sinan Kongre Merkezi'nde gazeteci Şaban Özdemir moderatörlüğünde gerçekleştirilen "Aile İçi İletişim" konulu söyleşiye Antalyalıların ilgisi yoğun oldu.

Günümüzde aile içi iletişimin sağlıklı yürütülmesinin önündeki engellerin kapsamlı bir şekilde ele alındığı programda Prof. Dr. Nevzat Tarhan bir çok başlığın altını çizdi.

Yalan, sorun çözme yöntemi olarak görülmemeli…

Yalanın ailede güveni zedelediğine dikkat çeken Tarhan, bir zamanlar sevgi yuvası olarak ifade ettiğimiz ailenin günümüzde güven yuvasına döndüğünü kaydetti. Günümüzde dürüstlüğün artık bir meziyet olarak algılandığını belirten Tarhan, yalanla birlikte en çok adalet duygusunun zedelendiğini söyledi. İlişkide adaleti bozan her şeyin yalana neden olabildiğini belirten Tarhan, küçük bir yalanın dahi domino taşı etkisi yaptığını sözlerine ekledi. Aile bireylerinin yalandan kaçınarak, yalanı bir sorun çözme yöntemi olarak belirlememesi gerektiğinin önemini vurgulayan Tarhan, “Yalan söyleyen kişinin eğer vicdanı sızlamıyorsa o kişi kötücüldür. Bütün kötülükleri bir odaya toplayın inanın kapısını yalan açar.” dedi.

Narsisizm egoizmin kişilik haline gelmiş şeklidir

Katılımcılardan gelen soruların cevaplandığı programda Prof. Dr. Tarhan, narsizme de vurgu yaptı. Çağımızın hastalığı olarak bilinen narsisizmin gençler arasında yaygınlaştığını belirten Tarhan, “Özellikle sosyal medyanın etkisi ile insanlar kendi narsistik eğilimlerini kontrol etmeye ihtiyaç hissetmiyorlar. Narsisizm egoizmin kişilik haline gelmiş şeklidir. Yani herkesin içerisinde doğuştan bir narsisistik çekirdek vardır. Narsistik kişilik özelliklerinde kendini özel, önemli ve üstün görmesi vardır. Kendisine hayranlık derecesinde bir duygu hisseder ve eleştiriye kapalıdır.” diye konuştu.

Narsist kişinin en büyük organı egosudur…

Narsistik kişilerin eleştiriye kapalı olması nedeniyle bütün kusuru dış nedene bağladığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, narsizmin bir yönetici hastalığı olduğunu da söyledi. Tarhan, “Narsisizme  yöneticilerde çok rastlanır. Yönetici eleştiriye kapalıysa sorun kendi içerisinde büyür büyür, sonunda hatalı kararlar verilir. En büyük hatalar narsistik etkilerle verilmiş kararlarda ortaya çıkıyor çünkü narsistik körlük oluşuyor. Narsistik kişinin en büyük organı egosudur. Narsistik körlükte aynı şekilde kişi sevdiklerini kırar. Bu kırıcılık nedeniyle bir müddet sonra bu kişiler yalnız kalırlar. O nedenle narsisizmin en büyük sonucu yalnızlıktır. Güç ellerindeyken yanlarında sahte dostlar vardır yalnız değillerdir. Ama güçlerini kaybettikleri zaman etrafındaki dostları azalır.” diye konuştu.

Narsistlerin evlilikleri yürümüyor…

Narsist kişiler sadece kendisini özel ve önemli gördüğünü belirten Tarhan, “İş yerinde kimseyi beğenmiyor, eve gidiyor eşini beğenmiyor. Kimseyi beğenmiyor ve sürekli eleştiriyor. Bir müddet sonra bu kişiler dışlanıyorlar ve yalnızlaşıyorlar. Narsist kişilerle evliliklerin zor yürüdüğünü görüyoruz. Hatta evlilikleri yürümüyor, boşanıyorlar. Çoğu böyle, evliliği sürdüremiyor. Bunun arka planında bu yanlış zihinsel kodların verilmesi var.” ifadelerini kullandı.

Kendisi yanmaz, temas eden her şeyi yakar…

Narsisizmin insana hata yaptıran bir kişilik türü olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu kişiler empati yoksunudur. Bu kişilerde empati körlüğü, duygusal körlük ve sağırlık vardır. Başkalarının duygularını, isteklerini, ihtiyaçlarını okuyamaz, anlayamazlar. Karşısındaki bir insan ağlar neden ağladığını anlayamaz. Narsistik kişilere teflon adam deniliyor. Teflon kendisi yanmaz ama kendine temas eden her şeyi yakar. Teflon adam da kendisi rahatsız olmaz. Acımasız ve merhametsizdir. Bu kişiler ileri yaşta yalnız kalıyor ve intihar çok oluyor. Bu hastalık bir kişilik bozukluğudur.” dedi.

Çocuk anne ve babasını rol model alıyor

Çocuğun kişisel gelişiminde anne ve baba tutumlarının önemli olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuğun narsistik tarafının gelişmemesi için bazı noktalara dikkat edilmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Narsisizmde ilk eğitim çocukluk dönemlerinde başlar. Çocuğun kişiliğini överek büyütürsen ‘Sen aslansın, kaplansın, sen bir tanesin, senin gibi çocuk yok’ deyip kişiliğini översek o çocuk narsistik oluyor. Narsistik kişilerin bir özelliği de vardır; sıradan olmaktan korkarlar. Başarılı olmalıyım, en önde olmalıyım, üstün olmalıyım motivasyonuyla en ufak bir başarısızlıkta depresyona girerler ya da intihar ederler. Narsistik yaralanma dediğimiz durumu yaşarlar. Çok ufak bir durumda kırılırlar. Bazı kişiler narsisizmini bedenine yatırmıştır. Bedenimde sıfır hata olmalıdır derler. Ufak bir kusurla paniğe kapılır. Mükemmeliyetçilik hissi de eşlik eder. Bu da narsisizmin bir türüdür. Çocuğumuzun narsistik olmaması için nasıl yetiştirelim? Öncelikle empati becerisi geliştirilmelidir. Hiç kimsenin küçük görülmemesi gerektiğini ve her insanın değerli olduğunu anlatmak gerekir. Asıl değerli olmanın kişinin kendi çabasıyla bir şeyler yapması olduğunun okullarda öğretilmesi gerekiyor. Anne babanın kişiliği nasılsa çocuklar onları rol model seçer ve onlardan öğrenir. Onun için anne babanın kendi narsistik yönlerini düzeltmesi gerekiyor.”

Aile huzuru için negatifle uğraşan değil de pozitiflerle uğraşan bir eş rolü seçilmeli…  

Konuşmasında Amerika’da Nebraska Üniversitesi’nin yaptığı bir çalışmadan bahseden Tarhan, “Orta Amerika’daki bir bölgede mutlu evliliklerin üç ortak özelliği tespit edilmiş. Birincisi birlikte zaman geçirme fazla. İkincisi takdir ve onay gibi pozitif sözcüklerin çok kullanıldığı tespit edilmiş. Üçüncüsü ise çiftlerin birlikte kiliseye gitmeleri. Bu üç önemli nokta aslında insanın evliliğini mutlu hale getirmesi için yaşam felsefesi haline getirmesi gereken pozitif yaklaşım. Pozitif iletişim önemli. Örneğin aile içerisinde bir sorun ortaya çıktı. O sorunu çözerken pozitif yaklaşım göstermek, tehdit yönlü değil de o durumun nasıl fırsata dönüştürüleceğini düşünerek çözmeye çalışmak çok önemli. Bunu taraflardan biri yaptığında diğer taraf olumlu şekilde etkileniyor. Ailenin huzurlu olmasını istiyorsak negatifle uğraşan değil de pozitiflerle uğraşan bir eş rolünü seçmemiz önemli. Aile içi iletişimin sihirli kavramı pozitif iletişim diyebiliriz.” diye konuştu.

Sevgi olunca korku azalır…

Ebeveyn çocuk ilişkisine de dikkat çeken Tarhan, yatay ilişkinin öneminden bahsetti. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ''Buyurganlık yerine birliktelik önemli. Günümüzde genç kuşağa buyurgan yaklaşmak onu kaybetmek demektir. Yanınıza alıp birlikte yürümeniz gerekiyor. Çocuk böylece değer verildiğini hisseder. Güven de bir ailede çok önemlidir. Eskiden aileye sevgi yuvası derdik şimdi güven yuvası diyoruz. Güvenin olması için sevgi olması lazım, sevgi olunca da korku azalır.” dedi.

Evde duygu yatırımı nereye yapılıyor?

Evde duygu yatırımı neye yapılıyorsa kişinin amacı ve kutsalı odur diyen Tarhan, “Kalbimizde en tepede ne varsa aslında amacımız odur. Bir ailede evde en çok neye önem veriliyorsa para mı, şöhret mi, makam mı, servet mi neyse evin kutsalı odur. Ona tapılıyordur, amaç odur. Onun için evde duygusal yatırımımızı en çok neye yaptıysak bizim amacımız, kutsalımız odur. Buna dikkat edilmesi gerekiyor.” dedi.

Kadın ve erkek beyni farklı çalışıyor

2 yıllık bir çalışmanın ardından 2005 yılında okuyucusuyla buluşan Kadın Psikolojisi kitabında kadın ve erkeğin biyolojik farlılıklarını, benzerliklerini, kimlik açısından da farklılık ve benzerliklerini analiz etmeye çalıştığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, nörobilim ile kadın-erkek benzerliklerini ve farklılıklarını anlattı.

Bilimsel referanslara dikkat çeken Tarhan, “Vücudumuzun patronu beyindir. Stres altında kadının beyni paylaşarak rahatlamaya çalışır. Erkek beyni zihinsel sığınağına çekilir öyle rahatlamaya çalışır. Biri fazla konuşuyor, diğeri de susuyor zannediliyor. İletişim kopuyor, birbirlerini anlamamak var. Empati yoksunluğu var bunları o kitapta ele almaya çalışmıştım. Ayrıntılar kitapta referansları ile bulunabilir.” ifadelerini kullandı.

Modernizmin en büyük kurbanı aile oldu…

Son zamanlarda tartışılan cinsiyet eşitliği doktrinine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, küresel sermayenin dünya nüfusunu azaltma projesi kapsamında cinsiyetsizlik projesini savunduğunu söyledi. Hane kırılganlığı değerlendirildiğinde son zamanlarda 5 kişilik ailelerin azaldığı, 1 kişilik ailelerin oranında artışlar yaşandığını belirten Tarhan, insanların yalnızlaştığını dile getirdi. Modernizmin en büyük kurbanının aile olduğunu vurgulayan Tarhan, eşleşmenin genetik, evliliğin kültürel bir aktarım olduğunu ifade etti. Kadın özgürleşme hareketinde kadın-erkek ilişkilerini, rekabetçi ilişkiye indirgemenin aile hayatında olumsuz etkiler oluşturabileceğine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadın-erkek ilişkileri kabullenici ilişkiler olmalıdır. Kabul et, yönet tarzındaki ilişkiler olmalıdır. Önce kabul edeceğiz, daha sonra tamamlayacağız. Aksi halde ‘Senin dediğin, benim dediğim, senin annen, benim annem, senin hakkın, benim hakkım…vs.’ şeklinde ego savaşlarına dönüşüyor. Aile hayatı da sosyal hayat da. Cinsiyetçi ayrımları ancak diyalog ile çözebiliriz. En büyük düşmanımız önyargı, en büyük ihtiyacımız diyalog. Bu kadın-erkek ilişkilerinde de iyi ilişki kurmak demektir. Kadın ile erkek ilişkisi demek, sağlıklı iş birliği kurma becerilerini geliştirmek demektir.” diye konuştu.

 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)