Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yunus Emre ahlakına ihtiyacımız var”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İstanbul- Pendik İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün düzenlediği çevrimiçi etkinliğin konuğu oldu. “Yunus Emre Okumaları” konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tarhan; “Yunus Emre, dünyaya dalmış, bunalmış, bozulmuş insanların kalbini çözüyor, onları Allah’a bağlıyor. Teselli oluşturuyor. Ticari mantıkla yapmıyor asla, ihlasla yaptığı için de çok kabul görüyor. Yunus Emre, bireysel fayda değil, toplumsal fayda için çalışmıştır. Arka planda şahsi çıkar menfaat olmadığı zaman tesir gücü daha da artıyor.” dedi.
“Yunus Emre herkese dokunmuş biri”
Eğitimcilerin yoğun ilgi gösterdiği programda Yunus Emre şiirlerinin insanların duygularını harekete geçirdiğine dikkat çeken Tarhan, Yunus Emre okumaları yaparak daha iyi kavradığını ve onun yolunun güzelliğine değindi. Tarhan; Yayınevi Yunusla çalışalım dedi, yunusun şiirlerine baktım, ben bundan bir şey çıkaramam dedim. Yunus günümüzde etkili olunca biraz gayret ettim. Yunus’ta Mevlana’dan farklı değil, hayatı hikâyesi derya bir şey müthiş biri. O şiirlerin ortaya çıkış sebebi harika. Onun üzerine Yunus Emre okumaları yaptım. O konuda güzel kaynaklar da var tabi. Benzer bir metodolojiyle Yunus’un şiirleriyle hikâyeler düşünceyi harekete geçirir, şiirde duyguları harekete geçirir. Şiiri kullanarak duyguları harekete geçirmiş. İnsanların hatalı düşünce kalıplarını olumsuz hayat tecrübelerini, deneyimlerini, yaşantılarını öz kabul yaptırıp krizi fırsata dönüştürecek öğretiler veriyor. Dünyaya dalmış insanları alıyor, bunalmış, bozulmuş insanların kalbini çözüyor Allah’a bağlıyor. Teselli oluşturuyor. Ticari mantıkla yapmıyor, asla bir kuruş da almıyor ihlasla yaptığı içinde çok kabul görüyor. İçten, samimi yapıyor… Topluma bireysel fayda değil, toplumsal fayda için çalışmıştır. Arka planda şahsi çıkar, menfaat olmadığı zaman tesir gücü daha da artıyor. Seksen küsur yaşında nasihat risalesini yazıyor. Yunus’un şöyle bir hikâyesi var bir yerde durmuyor. Mevlâna gibi şehir şehir dolaşıyor, her tarafta onun mezarı var zannedilir. Erzincan, Malatya dâhil her yere gitmiştir. Herkese dokunmuştur.” dedi.
“Yunus Emre ahlakına ihtiyacımız var”
Yunus Emre’nin kıymetinin bilinmesine ve özünün alınması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Tarhan; “Yunus’un aynısını yaşamayalım, fikirlerini özünü alalım bugünün kıyafetini giyelim. Şekille kalmayalım. Zarf vardır, içindeki önemlidir. Yunus’u şekilsel olarak yaşamayalım. Yunus Emre ahlakına ihtiyacımız var. Kötü örneklere kızıp da hakikate sırt çevirmeyelim. Gönül kırmamayı bir ibadet olarak görüyor. Nefis terbiyesi yapıyor. Muhittin Arabi gibi düşünüyor ama bir babaanneye anlatır gibi sade bir dille anlatıyor. İnsanların kalbini şiirlerimle hakikate bağlanmayı yapabilmişim deyip şükrediyor. İnsanların hak yoluna gitmesini şiirleriyle sağlıyor. Karşılıksız yapıyor, samimi içten. Yer değişerek insanların hakikati sevmesi için dolaşıp durmuştur. Sermayemiz bunlar bizim. 2006’lar da Yunus Emre statülerini kurmak için ilk tohumu o atmış erasmus nasıl bir faaliyetse orada da kendi ilmimizi anlatıyoruz. Yunus Emre batının elinde olsaydı çok iyi kullanırdı. Kıymetini bilelim.” dedi.
“En büyük keramet istikamettir”
İstikametin doğruluğuna ve Asr-ı Saadet Müslümanlığının nasıl olması gerektiğine değinen Tarhan; “Zihinsel dönüşüm olmadan sosyal dönüşüm olmuyor. Yukardan aşağı olmuyor devrimle değil evrimle oluyor. İklim oluşturmak gerekiyor. Ahi Evran Hacı Bayram tohumlar ekmiş, Osmanlı ete kemiğe bürümüştür. Yunus Emre, Mevlâna o fikri yaşatmıştır. O zamanda bozulan ümit duygusu bozulunca, düzen yıkılınca onlar insanlara ümit olmuşlar. Kötülük kol gezerken insanların göçmemesi için ellerinden geleni yapmışlar. Gelişmelerine yardımcı olmuşlar. Öğrenilmiş çaresizlik içinde bırakmamışlar. Odun metaforunda şöyle düşünmek lazım, kemal ismi Allah’ın ismi mükemmel demektir. Cemal ismi güzelliği sever, kemal mükemmelliği sever, celal ismi de gücü ve adaleti sever. Kemal manasında odunluğun bile eğrisi olmasın diyedir. Doğru olmak önemlidir. Doğrudan aç, eğriden tok görmedim demiş benim rahmetli babam. Yunus’un çileli bir hayatı var evliliği, çocuğu ile ilgili sıkıntıları olmasına rağmen gidiyor geliyor ona rağmen umudu bırakmayıp hakka yaklaşıyor. En büyük keramet istikamettir. Bu zamanda çok zor biliyorum ama önemli olan öyle kalabilmektir. Asrısaadet Müslümanı olabilmek, yaşayabilmek inanın çok zor imtihanımız büyük, kalbimizi düzgün tutalım.” ifadelerini kullandı.
“Anadolu irfanında kötü insan yoktur, kötülüğe karışmış insan vardır”
O dönemde insanlara farkındalık oluşturan Yunus Emre’nin koruyucu ruh sağlığına önem verdiğini ifade eden Tarhan; “Anadolu irfanında düşman ve kötü insan yok, kötülüğe karışmış insan var. İslam budur. Kalbi mühürlenmiş şekilde kötülenmiş şekilde insan azdır. Bataklığa düşmüştür, çamuru yüzüne gözüne sürüyor. Manevi hayatını iki dünyasını mahvedecek şeyler yapıyor şeytan güzel gösteriyor. Yunus Emre insanlarda farkındalık oluşturmuştur, onları şiir diliyle harekete geçirmişti. Koruyucu ruh sağlığı faaliyetidir bunlar. Toplumsal terapi gibi düşünürsek çok verimlidir. Ama günümüzde değişti dinin ticarileşmesini bırakın dünyevileşmesi de sıkıntıdır. Hakikat görülmüyor amaç olmadığını bilmek gerekiyor.”
“Sevgi piramidinde en tepede ilahi sevgi olacak”
Dünya hayatını insanların tam kalbine almasının yanlış olduğunu söyleyen Tarhan, ilahi gücün önemine ve insandaki bağlanma konusunu şu sözlerle aktardı; “Çocuk doğduğu zaman sevgi potansiyeli ile doğar. Sevgi nesli yanlış olursa anne yoksunluğu oluyor. Doğar doğmaz en bencil canlı çocuktur, kendini sever. İlk yaşadığı duygu korkudur annesine sarılır güvenli bağlanma oluşur. Tutarlı bir ilişki kurarsa annesiyle güzel bir hayat kurar. Annelik hormonu 3 yaşına kadar devam eder. İnsanda bağlanma duygusu vardır. Büyüdükçe ilahi güce de bağlanma artar. Dünyayı kalbimize almayalım ama sonuna kadar kullanalım, doğru nesneyi sevelim. Aşk kelimesi Arapçada sarmaşık kelimesinden gelir. Aşk derecesinde bağlanma var. İnsanda soyut olarak vardır. Hayvanlarda değişir böyle değildir. Genetik kodlanma o şekildedir. Bir maymunu insan arasına bin sene koy toplum oluşturamaz. İnsanda anlam arayışı genler olduğu için her anlamda düşünür, sorgular. Sevgi piramidinde en tepede ilahi sevgi olacak. Ondan sonra diğerleri gelmelidir. İlk düğme yanlış iliklenmemeli. Sonra yolunu şaşırıyor.” dedi.
“Önümüzdeki on yılda sürpriz şeyler olacak”
Genç kuşağın popüler kültür altında ilerlediğine ve narsist insanların özelliklerine değinen Tarhan; “Kanser hücresi, büyüktür ve büyümesi durmaz. Bencil insanlar gibidir. Hak duygusu kendinedir. Kanser hücresi özel bir enzim üretir. Vücuda giren glikozu kanser hücresi üretir. Kendi harcar. Kanser hücresi açgözlü, sınırsız ve bencildir. Büyür ve karaciğeri berbat eder. Narsist insanlar da hep böyledir. Böyle insanlara karşı testere gibi olalım. Narsist insanlara hayır demek gerekiyor. Hayır demezseniz o sizi yutar. Kanser hücresini durdurmak için hayır deniyor. Bazı insanlarında başına ne geliyorsa dilinden geliyor. Medya da bile bir söz söylesen linçleniyorsun. Genç kuşak popüler kültür altında ilerliyor. Emperyalizm şu anda rızaya dayalıdır. İnsanın heveslerini harekete geçirip sömürüyorlar. Böyle bir zamandayız şekil değişti. Anadolu irfanını canlandırmamız lazım manayı harekete geçirmemiz lazım. Değerlendiremezsek batı dünyasının zekâ tarlası var onlar çıkarsa yunusu Mevlana’yı bizden daha iyi anlatacak. Hakperest olanlar çıkıp söyleyecek. Bizden daha iyi kullanacaklar. Bütün ok işaretleri tevhidi gösteriyor. Önümüzdeki on yılda sürpriz şeyler olacak. Batı zengin ama huzurlu değil. O huzuru burada bulacaklar.” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)