Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Zaman dünyadan kaçarak kendimizi kurtarma zamanı değil… ”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından her ayın ikinci cumartesi günü İİKV konferans salonunda gerçekleştirilen “Kur’an ve Sünnetle Yaşamak Seminerleri 4” başlıklı programın konuğu oldu. “Değişen dünya, gençlik, aile ‘Bizi Neler Bekliyor?’ ” başlığında değerlendirmelerde bulunan Tarhan; “Her şey çok hızlı değişiyor. Eğer gençleri inanç sistemi içerisinde tutmak istiyorsak, o gençlere nasihat vermek yerine iyi örnek olmamız gerekiyor. Onlara emir vermek yerine, seçenek sunmamız gerekiyor. Ailede bunlara ‘fırsat eğitimi’ deniyor. Her olayı fırsata dönüştürüp oturup çocuğun eğitimine kafa yoracağız.” dedi. Adımız Müslüman ama yaşayışımız değil, kültürel olarak Müslümanız ama zihinsel olarak değiliz diyen Tarhan, bu zamanın dünyadan kaçarak kendimizi kurtarma zamanı olmadığını sözlerine ekledi. 

“Kültürel olarak Müslümanız ama zihinsel olarak değiliz.”

İlginin yoğun olduğu, hibrit gerçekleştirilen programda tanrı tasavvurunun öneminden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Dünyada 4 bin 300 tane din varmış. Bütün dinler de kendilerinin doğru olduğunu söylüyor. Buna karar verecek olan akıl yürütme yöntemleridir. Tanrı tasavvuru önemlidir. Nasıl bir Allah tasavvuru olursa doğrudur, hangisi olursa doğrudur diye bütün dinlerin içerisinden onu buluruz. Bütün oklar bilimi tevhide götürüyor. Tevhide baktığımızda Kuran’ın yüzde 55’i tevhittir. Tevhide götürüyor ve tevhitte de eğer bir tanrı olması gerekiyorsa ki şu anda ki akıl yürütme yöntemleriyle dış gerçekliğin olması lazım. Böyle bir durumda nasıl bir tanrı olmalı ki yaratabilen olsun. Bu evrenin bir parçası olmamalı ve evrenin cinsinden olmamalı. İhlas Suresi; “Allah kimseye muhtaç olmayacak, herkes ona muhtaç olacak. Her şeyi kontrol edebilecek, her şeye şah damarından daha yakın olabilecek.” diyor. Böyle bir Allah tasavvuru ancak doğrudur. Onun için Bediüzzaman Hazretleri ısrarla Esmaül-Hüsna, ısrarla Tevhit üzerinde durmuş. Şu an da Türkiye’deki insanların çoğu hatta yüzde %80’i batı zihinlidir. Adı Müslümandır. Biz kültürel olarak Müslümanız ama zihinsel olarak Müslüman değiliz. Şu an ki eğitim sistemimizin hiçbir şekilde duyarlı, hassasiyetli bir insan yetiştirme derdi yok. Aklını kullanarak Allah’ı bulsun diye insan yetiştirmek diye bir şey yok. Geleneksel eğitimin sadece aktörleri değişmiş. Tamamen çürümüş bir eğitim sistemimiz var. Şu an öyle bir durumda yetişen gençlerin, Hollanda’da yetişen bir gençten farkı yok.” şeklinde konuştu.

“Dünya materyalizmin çöküşünü gördü”

Dünyanın yeni bir arayış içerisinde olmasından ve bu arayışı bizim sunmamız gerektiğinden bahseden Tarhan; “Şu anda ABD’de okullara mahkeme kararıyla akıllı tasarım dersi koyuldu çünkü evrim her şeyi açıklamıyor. 2014’te Kolombiya ve Arizona Üniversitesi birlikte post materyalist bilim manifestosu yayımlandı. Materyalizm her şeyi açıklamıyor. Materyalizm sonrası bilim gerekli diye manifesto yayımlandılar. Onlarla irtibat halindeyiz. Beraber bir toplantı yapmak istiyoruz. Bu ne demektir? Aslında dünya materyalizmin çöküşünü gördü. Yeni bir arayış içerisinde ve bizim bu arayışı ona sunmamız lazım. Bu arayışta akıl yürütme yöntemlerini kullanarak hakikatleri onlara anlatırsak, hakikati arama meyanı çalınmalı. Onun için ön yargılar dağılmış durumdadır. Hakikatler neyse herkes kabul edecek. Böyle durumlarda hakikati anlatmamamız vebaldir ama hakikati doğru şekilde anlatacağız. Mesela bir ilaç bulmuşsun hastaya bu ilacı damardan vermen gerekiyor ağızdan verirsen hiçbir şeye yaramaz. Damardan verirsen hastayı iyileştirir. Onun için doğru ilacı, doğru şekilde, doğru zamanda vermen gerekiyor. Bunun gibi bu hakikatleri bizim doğru şekilde sunmamız gerekiyor. Biraz ezberimizi değiştirelim. Şehirdeki hizmet tabi ki önemli devam etsin. Bunun dışında batı zihnine batı gibi düşünen insanlara bu hakikati nasıl anlatırız diye kafa yormak gerekiyor. Bunu yapan kişilerin de önünü açmak gerekiyor. Böyle durumlarda onu hemen ufak bir şeyde eleştirip de motivasyonunu kırmamak gerekiyor.” dedi.

“Artık aile hayatı yok, birlikte yaşam var”

Dünyada ve Türkiye’deki hane kırılganlığı hakkında söylemlerde bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Şu anda bütün karar vericiler bütün dünyada kısa vadeli hareket edip, kısa vadeli düşünüyorlar, uzun vadeli düşünmüyorlar. Onun için bunun da bir bedeli oluyor tabii ama ABD’de CIA her sene küresel eğilimler anketi yapıyor. O ankete göre dünya nereye gidiyor bakıyor, ona göre pozisyon alıyor. Stratejisini ona göre yazıyor ya da güncelliyor. Bizde öyle küresel eğilim falan yok. Bugünü nasıl kurtarırım tarzında gidersek biz daha çok bedel ödeyeceğiz. İnşallah ağır bedel ödemeyiz. Kuzey Avrupa ülkelerinde hane kırılganlığı çalışmaları var. 1 kişilik, 2 kişilik, 5 kişilik haneler örnek gösteriliyor. Türkiye’de de baktım hane kırılganlığına. Son beş senede hane kırılganlığı bizde hızla artıyor. Yani 5 kişi haneli evler azalıyor, 1 kişilikler artıyor. Şu anda hane kırılganlığında İsveç, Norveç gibi yerler insanların çoğu tek kişilik aileler. Öyle 2-3 kişilik aile yok. Evlilik dışı doğan oranı Fransa’da %59, İzlanda’da %69, İsveç ve Norveç’te de %56. Bunlar evlilik dışı doğuyorlar. Norveç’te bebek kutuları var, ısıtıcılı. Bebek doğduğu zaman oraya bırakıyorlar ölmesin diye. Devlet bebek kutuları koymuş öyle. Çünkü artık aile hayatı yok, birlikte yaşam var. Bunun sonucu olarak da yetişen çocuklar annesiz, babasız… Hatta Fransa’da artık anne, baba diye yazdırmıyorlar nüfusta, ebeveyn1 ve ebeveyn2 diye yazdırıyorlar. İsveç, Norveç’te anne kelimesi yerine bakım verici diye öğretiyorlarmış çocuklara. Çünkü anne deyince şefkatle saran, kucaklayan, seven bir anne arıyor çocuk. Biz burada devletin koruma altına aldığı çocuklarla çalışıyoruz. O çocukların hepsi bize anne, baba diye sarılıyorlardı. Çünkü bir anne ve baba sığınacak liman arayışı var. Bunu oralar sağlayamıyor ki. Kişisel bakımı çok iyi ama ruhsal bakımı yapamaz.” ifadelerini kullandı.

“Bu zaman dünyadan kaçarak, kendimizi kurtarma zamanı değil”

İnsanlığa batı ayetlerinin çözüm olmadığını anlatmamız gerektiğine değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Allah için riske gireceğiz. Sosyal hayatta bulunacağız, hakikatleri anlatacağız. İnternette aynı şekildedir. İnternet ortamında yediğin yemeği, kendini sergilersen egon şişer bu çok tehlikeli. Amerika Psikoloji Derneği şu anda sosyal medyada günde üçten fazla kendini anlatan bir paylaşım yapmayı “narsisizm” olarak değerlendiriyor. Kendinizi değil de davanızı, idealinizi, iyi ve güzel şeyleri anlatırsanız burada bile hizmet etmiş oluyorsunuz. Geçen birisi mail attı; ‘15 yaşında yeğenim var. Çocuk değerler eğitimine önem veren ilkokul ve ortaokulda okudu. Şu anda çocuk 15 yaşında alkole başladı, eve gelmiyor ve çocuk ateist oldum diyor. Ne yapalım?’ diye sormuş. Araştırdığın zaman bunun o kadar çok arka planı var ki. Çocuğa demek ki güzel şeyleri sevdirememişiz. Sevdiremezsek ona yaptıramayız ki. Mehmet Akif’in çok güzel bir sözü var; ‘Batı insanını ikna etmek için önce batı ayetlerini bileceksin. Batı ayetlerinin yanlışlarını gösterip, Kur’an ayetlerini anlatacaksın’ diyor. Müthiş bir tespittir. Batı’nın şu anda ayet gibi kabul ettiği değerler var. Bizim de buna karşı, Kur’an ayetleri var. İnsanlığa batı ayetlerinin çözüm olmadığını anlatacağız. Daha sonra bunun çözümü budur diyeceğiz. Bu da yaşayarak olur, kaçınarak olmaz. Bu zaman dünyadan kaçarak kendimizi kurtarma zamanı değil…” şeklinde konuştu.

“Adımız Müslüman ama yaşayışımız Müslüman gibi değil”

Metaverse’nin eğer tutarsa dünyada yeni bir dönem başlatacağından bahseden Tarhan; “Metaverse diye bir şey çıktı. Bakıyoruz klasik görüşler bunlar deccal oyunudur, deccal işidir falan filan diyor. Hâlbuki metaverse teknolojidir. Teknolojinin kendisi tarafsızdır. Bunu iyi yönde kullanırsan iyiye, kötü yönde kullanırsan kötüye hizmet eder. Burada senin niyetine göre değişir. Metaverse öyle ki gerçekten yani eğer tutarsa dünyada yeni bir dönem başlatır. Çünkü herkesin bir avatarı olacak, o avatarla oraya gidecek, orada gezecek, tozacak, alışveriş yapacak, bitcoinler kullanacak. Kendi adına sabit bir hesap açacak ondan sonra mesela orada İstanbul boğazındaki birçok yerler satılmış. Parayla satmışlar hem de ucuzmuş. Eğer tutarsa hayatı kolaylaştıracak. Şu anda biz istesek de istemesek de batı hakikati arama yeri olduğu için Kur’an’ı gelip bulacak. Ya kıyamet kopacak ya bulacak. Biz onun için hiç olmazsa bakın var diye bir çözüm üretelim. Bizim yapacağımız tek şey budur. Bizim şu anda adımız Müslüman ama yaşayışımız Müslüman gibi değil. Özellikle Türkiye için düşünelim. Bize bu sağlık krizinden dolayı çok hasta geliyor. Bakıyorum, şu anda şekilsel olarak gardırop Müslümanlığı hâkimdir.” dedi.

“Bu dünya aslında ahiretin Metaverse’si

Akıllı insanın ölümden sonrası için yatırım yapacağından bahseden Tarhan; “Baktığımız zaman ahiret hayatı, gerçek hayat, bu dünyada avatarlarımızı giyip gelmişiz. Dünya bittiği zaman avatarlarımızdan çıkacağız, gerçek hayata geçeceğiz. Dünya illüzyon, yanılgı ve yanılsamadır. Burada her şey şu anda bizim madde dediğimiz, yaptığımız şeyler hepsi beraber Metaverse gibi sahte bir şeydir. Bizi gerçek hayat bekliyor. Akıllı insan ne yapar, ölümden sonrasına yatırım yapar. Ölümden sonrasına yatırım yapmayan insan demek aklını kullanmıyor demektir, bununda bedelini öder. Onun için en önemli ticaret manevi ticarettir. Ama bu da tek niyetle değişiyor. Yaptığın harama, helale dikkat edeceksin, farzlara, dini vazifelerini yapacaksın, ondan sonra yaptığın günlük sabah kalkıp gittiğin iş, öğretmenlik yapıyorsan orada ki halin, tavrın her şeyin sadaka hükmüne geçiyor. Böyle müthiş bir fırsat var, manevi ticaret. Onu da Allah’a borç vermiş gibi olduğu için Allah borcu istediği kuluna kaç misli ile iade edebilir.” şeklinde konuştu.

“Adalet mahkemede değil, evde başlar”

Sevgi ifadesinin adil olması gerektiğinden bahseden Tarhan; “Özellikle Kuzey Avrupa ülkeleri iş ahlakı, sözünde durma, yalan söylememek konusunda çok daha ileri. Bizde daha kötüdür. Bizim 200 sene önce atalarımız öyle değildi. İyi ahlak örneği oluyorlardı. Bu neden bozuldu? Ahlakı bozan şey adaletsizliktir. Ailede adaletsizlik varsa, çocuklarını kayırıyorsa adaletsizlik olur ve diğer çocuk yalan söylemeye başlar. Entrikalara yöneliyor. Bunu huy haline getiriyor ve ahlakı bozuluyor. Çocuğumuzu ahlaklı yetiştirmek istiyorsak, adalet mahkemede değil evde başlar. Mesela Yusuf suresini hep Hz. Yusuf açısından okuruz. Bir de Hz. Yakup açısından okuyalım. Hz. Yakup, Hz. Yusuf’u çok seviyor. Öyle seviyor ki, onu kaybetmemek için üzerine çok düşüyor. Diğer 11 kardeşi onu kıskanmaya başlıyor ve gidiyor o da kuyuya atıyor ve Hz. Yakup’un aşırı sevgisi onun sınavı oluyor. Resulullah öyle yapmamış mesela. Bir sahabenin evine gidiyor. Sıra sıra çocukları geliyor. Bir çocuğa bakıyor soğuk davranıyor. Diğer çocuklara daha ilgi gösteriyor.  Resulullah diyor ki; ‘Seni çocuklarının eşit sevmesini ister misin?’. O da ‘İsterim.’ diyor. Öyle dediği zaman; ‘O zaman sende çocukları eşit sev.’ diyor. Sevgi ifadesinin adil olması gereklidir. Birini daha çok sevebilirsin ama sevgi ifadeni adil yapman lazım.” ifadelerini kullandı.

Tarhan, kitaplarını da imzaladı…

Prof. Dr. Nevzat Tarhan programın ardından katılımcıların sorularını cevapladı. Katılım ve paylaşımlarından ötürü Tarhan’a hediye taktim edilirken Tarhan’ın ‘Çağın Vicdanı’ kitabı da katılımcılara dağıtıldı.

Yoğun bir ilgi gören Tarhan, kitabını okurları için imzaladı. Hatıra fotoğraflarının çekilmesinin ardından ise seminer sona erdi.

 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)