Aşılar, “Aşı Karşıtlığına Farklı Perspektifler ve Aşı Sempozyumu” nda ele alındı.

Aşı Karşıtlığına Farklı Perspektifler ve Aşı Sempozyumunda aşı ve etkileri multidisipliner bağlamda konuşuldu. Bireylerin aşıya yaklaşımının ele alındığı sempozyumda aşı kararsızlığı oranına dikkat çekildi. Aşının bağışıklık sistemine verilen bir eğitim vurgusunun yapıldığı programda aşı sürecinin sosyal medya yönetiminin de nasıl olması gerektiği ele alındı. 

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın açılış konuşmasını gerçekleştirdiği “Aşı Karşıtlığına Farklı Perspektifler ve Aşı Sempozyumu” na Sağlık Editörü Çağla Üren, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi (CTP)  Halk Sağlığı Ana Bilim Dalından Dr. Ayşenur Özdil, Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ayhan Özşahin, ÜSÇÖZÜM Müdürü Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal konuşmacı olarak katıldı.

Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi İbn-i Sina Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programa tıp fakültesi öğrencileri yoğun ilgi gösterdi.  

Çağla Üren; “Aşının nörolojik problemlere yol açtığı iddia edildi”

Konuşmacılar arasında yer alan Sağlık Editörü Çağla Üren ‘Geçmişten bugüne aşı karşıtlığı mitleri’ konusunu ele aldı. Üren, “Aşı karşıtı hareketin aslında aşının icadından beri var olduğundan ve zaman içinde çeşitli söylemlere büründüğünden bahsettik. Britanya'nın Osmanlı İmparatorluğu'ndaki elçisi Edward Montagu'nun eşi Lady Mary, 18. yüzyılda ilk aşı uygulamasını İstanbul'da görüp Batı'ya taşıdı. Bununla birlikte aşı karşıtı hareket kültürel önyargılar ve dinsel gerekçelerle şekillendi. Bundan kısa süre sonra Edward Jenner, modern aşıyı keşfetti. Aşının sığır çiçeğinden yapılması, aşı olanların giderek sığıra dönüşeceğine dair tuhaf iddiaları da beraberinde getirdi. 19. yüzyılda kurumsallaşan aşı karşıtlığı "hak ve özgürlükler" söylemine büründü. Zorunlu aşıya karşı şekillenen hareket 20. yüzyılda modern söylemlere büründü ve aşının nörolojik problemlere yol açtığı iddiası ortaya atıldı. Zaman içinde hareketin önderlerinden birçoğunun lisansları iptal edildi. Ancak buna rağmen 20. ve 21. yüzyıllarda söz konusu iddialar boğmaca ve kızamık salgınlarıyla sonuçlandı. O dönemde ün kazanan, aralarında Robert F. Kennedy Jr.'ın da bulunduğu birçok isim, Kovid-19 aşılarına karşı dezenformasyonla da ilişkilendirildi.” dedi.

Dr. Ayşenur Özdil; “COVID-19 aşısı olmak istemeyenlerin oranı yüzde 8, kararsız olanların ise yüzde 10"

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalından Dr. Ayşenur Özdil, günümüzde aşı karşıtlığı ve kararsızlık konusundan bahsetti; “DSÖ tanımına göre aşı kararsızlığı, aşı hizmetlerinin varlığına rağmen aşıların kabulünde gecikme veya reddetme olmasıdır. Tüm aşıları reddetme durumu varsa aşı karşıtlığı olarak adlandırılır. Günümüzde internet kullanıcılarının yaklaşık % 80’i sağlık bilgilerini çevrimiçi olarak aramaktadır. Bağışıklama ile ilgili Youtube videolarına ait bir analizde, videoların %32’sinin aşılamaya karşı olduğunu ve bunların aşı yanlısı videolardan daha fazla izlenmeye ve ratinge sahip olduğu bulundu. Bir başka internet araştırmasında web sitelerini görüntüleyerek elde edilen aşı karşıtı duyguların beş ay sonra hala devam ettiğini ve bu kişilerin çocuklarına önerilenden daha az aşı yaptırmalarına neden olduğunu buldu. COVID-19 aşılarının büyük bir hızla ve çok yakın zamanda geliştirilmiş olması, yan etkilerine ilişkin yeterince bilgi toplama olanağının bulunmaması kimilerini aşıların güvenliği konusunda şüpheye düşürmüştür. Türkiye ve çeşitli ülkeleri kapsayan bir çalışmada Türkiye’de COVID-19 aşısı olmak istemeyenlerin oranı yaklaşık  yüzde 8, kararsız olanların ise yaklaşık yüzde 10'u bulunmuştur (Haziran 2021, Ourworldindata, IPSOS). Aşı karşıtlığının önüne geçebilmek için kişilerle bireysel düzeyde iyi iletişim, ulusal düzeyde damgalayıcı olmayan, çok yönlü yaklaşım, sağlık çalışanlarının konu hakkında eğitilmesi ve TV, radyo, reklam panoları ve internet ile bilgilendirmeye ihtiyacımız var.” diye konuştu.

Dr. Öğretim Üyesi Ayhan Özşahin; “Aşı aslında, bağışıklık sistemimize verilen bir eğitimdir”

Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Ayhan Özşahin ise dünya nüfusunun hızla artmasının nedenlerinden ve aşı ile olan ilgisinden bahsetti. Özşahin; “Tarih boyunca dünyada insan nüfusu düşük bir hızla artmış ve ilk kez 1850 yıllarında 1 milyara ulaşmıştır. Sonra sadece 150 yıl gibi bir sürede 8,5 milyarı geçmiştir. Nüfusun son dönemde böyle büyük bir hızla artmasının nedenleri arasında aşıların geliştirilmesi ve yaygın kullanılmasının payı büyüktür. Ülkemizde 1975 yılında binde 112 olan bebek ölüm hızı, günümüzde binde 9 seviyesindedir. Bu mucizevi gelişmede, 1985 yılında başlatılan genişletilmiş aşı kampanyasının etkisi yadsınamaz. Görülüyor ki, aşıların bulunup yaygın kullanıma girmesi insanlığın kaderini değiştirmiştir. Ölümcül hastalıklardan bizi koruyan aşı, bir tedavi yöntemi değildir. Aşı aslında, bağışıklık sistemimize verilen bir eğitimdir. Mikropla kontrollü şekilde karşılaştırılan bağışıklık sistemi, mücadele yöntemini öğrenmekte ve hafızasına almaktadır. Bu şekilde birçok hastalıktan etkin şekilde korunmak mümkün olmuştur. Günümüzde aşılama hizmeti 2 farklı yaklaşımla sunulmaktadır. Doğumdan itibaren çocukluk dönemi boyunca standart bir takvime göre uygulanan aşılar ve özellikle erişkin dönemde, farklılaşan gereksinime göre uygulanan aşılar bulunmaktadır. Aşı üretim yöntemleri de gelişen bilim ve teknolojinin etkisiyle çeşitlenmiştir. Canlı, ölü, toksoid, vektörel ve aileye yeni katılan m-RNA aşıları günümüzdeki başarıya katkı sağlamıştır. İnsanlığın yeni karşılaştığı COVID.19 hastalığına karşı da yüksek tempolu çalışmalarla, üç farklı yöntemde aşılar geliştirilmiştir. Bu kez de tıp dünyası aynı hastalığa karşı farklı teknikle geliştirilmiş aşıların etkilerini ve tekrarlayan aşılamalarda da birbirleriyle etkileşimini gözlemek olanağını bulmuştur. Ülkemizin de bilim dünyasındaki bu yarışta geri kalmadığını görmek bizleri mutlu etmiştir.” ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal; “Kamusal iletişimin yerini dijital iletişim aldı”

‘Aşıyı Sevdirme Stratejileri ve Sosyal Medya Yönetimi’ konulu sunumu ile katılan Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, sosyal medya yönetiminin önemine vurgu yaptı. Ünal, “Geniş halk kitlelerine mesaj verme gereksinimi duyan kişilerin kullandığı bir iletişim türü olan kamusal iletişimin yerini dijital iletişim aldı. Dünyayı saran korona virüs pandemisi, 20. Yüzyılda olsaydı, yüz yüze mitingler ya da televizyon karşısından halka seslenme konuşmaları ile sınırlı etkileşim sayesinde halka seslenilecek, bilgilendirme daha çok tek yönlü yapılacaktı. 21. Yüzyıl yeni medya çağı olarak etkileşimli ortamları sağladı. Artık sosyal medya ile kamusal iletişim yerini dijital iletişime bıraktı. Dijital ortamlarda; internet bağlantısı olan cep telefonu gibi bir araç kullanılarak, yazılım arayüzü aracılığıyla, yazılı, sözlü, görüntülü olarak mesaj geniş kitlelere iletilebilmekte olduğundan, etkili iletişim tekniklerinin sosyal medyada kullanımı ile aşı konusunda stratejiler geliştirilmesine ihtiyaç vardır.” dedi.

“Aşıyı sevdirmeye yönelik içerikler, eğlenirken öğrenen gençliğe hitap edilebilir”

Sosyal medyada etkili iletişimin sağlanabilmesi için sosyal medya okuryazarlığı becerilerinin bilinmesi ve iyi kullanılması gerekir diyen Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Aşıyı sevdirme stratejileri, sosyal medya okuryazarlığı becerileri ile birleştirildiğinde iyi sonuç verme oranı yüksek olacaktır. Artık her tür karara katılmak isteyen, görüşlerinin dikkate alınmasını önemseyen bir gençlik var. Gençlerin sosyal medya kullanımının diğer kuşaklara göre daha etkin olduğunun farkına varılması ve aşıyı sevdirmeye yönelik çalışmalara gençlerin katılımlarının sağlanması önemlidir. Bu yönde çalışmalara ipucu sağlayacak çok sayıda sosyal medya kullanımı araştırması vardır. Buna göre, verimli bir hedef kitle analizi ile hangi yaş grubunun hangi sosyal medya mecrasında bulunduğu ve ne tür içerikleri tercih ettiği anlaşıldığında, bu bilgiler aşı konusunda yapılacak çalışmalara yol gösterebilir. Örneğin; instagram kullanan gruba aşıyı sevdirmeye yönelik içerik, kısa videolar ile kamu spotları ve takipçi sayısı yüksek fenomenlerin paylaşımlarıyla sağlanabilir. Hikâye özelliği ile 14 saniyelik kısa içeriklere bakıp geçme alışkanlığı olan gruba aşıyı sevdirmeye yönelik içerikler arttırılabilir. Eğer eğlence amaçlı ortamlara aşıyı sevdirmeye yönelik içerikler dahil olursa, eğlenirken öğrenen gençliğe hitap edilebilir. Bahsedilen bu ortamlara eğitimde, İngilizce eğlence ve eğitim kelimelerinin birleşiminden oluşan ‘edutainment’ adı veriliyor.” diye ekledi.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)