İlaç Etken Maddelerinin Çevreye ve İnsana Etkisi Konuşuldu

“İlaç Etken Maddelerinin Kaynakları ve Çevre Kirliliği Üzerine Etkileri” Üsküdar Üniversitesi Eczane Hizmetleri Programının düzenlediği seminerde ele alındı. SHMYO Eczane Hizmetleri Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Sultan Mehtap Büyüker moderatörlüğünde gerçekleştirilen seminere konuşmacı olarak Çevre Sağlığı Programı Başkanı Öğr. Gör. İnci Karakaş katıldı. Karakaş, ilaç etken maddelerin kanalizasyon suyuna karışarak ekosistem üzerinde ciddi tehlike oluşturabildiğine dikkat çekti.

“Antibiyotikler bakterileri öldüren ve koruma sağlayan ilaçlardır ve kesinlikle virüsler üzerinde etki etmediklerini biliyoruz”

Konuşmasına ilacın ne olduğuna değinerek başlayan Öğr. Gör. İnci Karakaş şu ifadeleri kullandı; “Bir hastanın teşhisinde tedavisinde ya da bu hastalıktan korunmayı hedefleyen kimyasal preparatların tamamıdır. Bu ilaçları tıpta kullanıyoruz, biyolojik etken ve etkin eli ile çok fazla olan ve saf kimyasal madde içerebilen ve bu maddelerin bitkisel veya hayvansal kaynaklı olduğunu ve belli bir standart miktarda da aktif madde içeren karışımdır. Antibiyotiklere bakacak olursak eğer biyolojik olarak bakterileri hedef alan, bakterileri öldüren ve koruma sağlayan ilaçlardır ve kesinlikle virüsler üzerinde etki etmediklerini biliyoruz.” şeklinde konuştu.

“Atık su tesisleri, ilaç etken maddeler üzerinde çok etkili olamıyor”

İlaç etken maddelerinin çevrede bulunuşuna dikkat çeken Karakaş, “Hastane servisleri, tıbbi ve cerrahi birimler, laboratuvarlar, farklı ünitelerde birçok ilaç ve kimyasal kullanıyor ve bu tıbbi birimler, cerrahi birimler ve laboratuvarlar, hastane çıkış suları oluşturuyor. Bu hastane çıkış sularının içerisinde mikrobiyal kirleticileri, klinik deşarjlarını, kan ve biyolojik örnekleri, ağır metaller ve evsel atık sularını yine hastane çıkış sularında görebiliyoruz. Hastanelerin çıkış sularına baktığımız zaman evsel atık sularıyla belli bir maddeye kadar benzerlik gösterdiğini söyleyebiliriz. Çünkü hastanelerin içerisinde de hem yemekhaneler hem çamaşırhaneler var. Dolayısıyla karbon, azot, fosfor gibi makro bileşenleri içerir. Ama hastane atık suları, evsel atık sularından, içerisinde bulunan metaller, radyoaktif bileşenler, kan veya biyolojik örnekler bulunması sebebi ile biraz daha farklıdır. Bunlar maalesef doğrudan atık su arıtma tesislerine gidiyor ve atık su arıtma tesislerinde biyoyakıtlar, yüzeysel sulara ya da yer altı sularına ulaşabiliyor. Bizim kullandığımız konvansiyonel atık su arıtma tesisleri maalesef makro kirleticileri giderebilmek üzere düzenlendiği için ilaç etken maddeler üzerinde çok etkili olamadığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla çıkış suyunun atık su artıma tesislerinde arıtıldıktan sonra çıkış sularında yine ilaç etken maddelerin bulunabildiğini, bunların alıcı ortamlara yani deniz, göl gibi yüzeysel sucul ortamlara girmesi sebebi ile sularda ve toprakta, dolaylı yoldan içme sularında, tarım arazilerinde, besin zinciri yoluyla da diğer canlıların bünyesinde bulunabiliyor.” diye konuştu.

“İlaç etken maddeler kanalizasyon suyuna karışarak ekosistem üzerinde ciddi tehlike oluşturabiliyor”

Antibiyotiklerin, çevrede ve kanalizasyon sistemlerinde çok yüksek miktarlarda bulunması sebebi ile atık su arıtma tesislerine girdiğinden bahseden Karakaş; “İlaç etken maddeler mesela balıklara, balıklardan da bize geçebiliyor. Evler açısından baktığımız zaman, bizler evlerde kullanmadığımız veya süresi dolmuş ilaçları doğrudan çöpe atıyoruz veya tuvaletlere dökebiliyoruz. Dolayısıyla kanalizasyon sistemine ulaşmasını sağlayabiliyoruz. İlaç etken maddeler kanalizasyon suyuna karışarak ekosistem üzerinde ciddi bir şekilde tehlike oluşturabiliyor. 100 bin ile 200 bin ton arasında antibiyotiklerin dünya genelinde tüketiminin olduğu tahmin ediliyor ve bu çok korkunç bir rakam. Bu kadar sık kullanımından dolayı konsantrasyonun çevrede giderek arttığını ve burada ki antibiyotiklerin, çevrede ve kanalizasyon sistemlerinde çok yüksek miktarlarda bulunması sebebi ile atık su arıtma tesislerine girdiğini söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı.

“Yer üstü ve yer altı sularının ilaçlarla kirlenmemesi ve bunun engellenmesi bizim temel hedefimiz olmalı” 

Karakaş konuşmasını sonlandırırken şu ifadelere yer verdi; “Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmaya göre 5 bin 700 hastane ve 45 bin bakım evinden yılda 113.5 milyon kilogram ilaç etken madde bulunmuş. Bu maddelerin ambalaj malzemeleri ile birlikte döküldüğü tespit ediliyor ve bu durumdan dolayı 45 milyon insanın su kaynağının olumsuz etkilendiği tespit ediliyor. Yer üstü ve yer altı sularının ilaçlarla kirlenmemesi, ilaç bileşimine giren kimyasallarla kirlenmemesi ve bu kirliliklerin engellenmesi bizim temel hedefimiz olmalı. O yüzden atık ve artık ilaç sorununun ciddi olarak ele alınması gerekiyor. Yer altı ve yüzeysel sularda, toprakta çok ciddi anlamda birikim gösteriyorlar. Dolayısıyla insanlara baktığımız zaman, alerjik reaksiyonlara veya direnç mekanizmasının bozulmasına, cinsiyet değişimine, kansere, psikolojik rahatsızlara yol açtığı çeşitli çalışmalarla ortaya konmuştur. Hastane atık suları üzerinden konuşmak gerekirse, hastane atık sularını acil bir şekilde arıtıp sonrasında atık su arıtma tesislerine iletilmesi gerekiyor. İlaç etken maddeleri hakkında yönetmelikte standartların olması gerekiyor. Küçük miktarda ilaç reçete edilerek gereksiz ilaç stoklarının oluşmasının engellenmesi gerekiyor.” dedi.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)