Prof. Dr. Tarhan: “Hekimlerin, sağlık çalışanlarının sadece ücret için çalıştıkları algısı hekimi rahatsız ediyor.”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen “İstanbul Kamu ve Özel Sağlık Kurumları Sağlık İletişimi Programı”nda Türkiye’de sağlık sektöründe yaşanan problemlere dikkat çekti. Şu anda yalnızca Türkiye’de değil bütün dünyada sağlık çalışanına verilen değer açısından talihsiz bir dönem yaşandığına vurgu yapan Tarhan, “Doktorlara değerli ve önemli olduklarını hissettirmek gerekiyor. Bunun en yüksek seste, en yüksek makam ve ölçüde yapılması gerekiyor. Bunu yapmadıkça hekimler yaşadıkları belirsizlik duygusu ve kaygı sebebiyle kendilerine negatif ayrımcılık yapıldığını düşünüyor. Hekimlerin, sağlık çalışanlarının sadece ücret için çalıştıkları gibi bir algı var. Bu algı nedeni ile hekimler çok rahatsız oluyor.” dedi.

 

Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen ve Üsküdar Üniversitesi’nin de aralarında bulunduğu birçok üniversitenin iş birliğiyle ortaya konan ‘Sağlık İletişimi Programı, Sağlığın Nabzı Gaziosmanpaşa’da Atıyor’ başlığıyla projenin paydaşı olan Gaziosmanpaşa Belediyesi’nde gerçekleştirildi. 

“Sağlık alanında kurulan iletişimin insan psikolojisine büyük etkisi var”

Bir psikiyatr olarak sağlıkta kurulan iletişimin önemine dikkat çeken Tarhan; “Sağlıkta iletişim konusu günümüzde çok önemli bir konu. Bugün bir araya gelip bu konuda çözüm üretmeye çalışan herkese teşekkür ediyorum. Sağlık alanında kurulacak güçlü bir iletişim çok önemli çünkü şu anda sağlıkta bir personel karmaşası ve kaosu var. Hekimler ciddi bir şekilde yurt dışına gitmek istiyor. Hollanda’da, Belçika’da kurslara başlayanlar var. Yurtdışı planları insanların B planı değil, A planı haline geldi. Burada konuşulacak konular, çıkarılacak çözümler çoğu açıdan önemli. Özellikle ben insan psikolojisi ile uğraşan birisi olarak sağlıktaki iletişimin psikolojik boyutuna değinmek istiyorum. Hekime şiddette bir taraf şiddet uygularken diğer taraf doktora yardım etmek istiyor. Burada hasta hekim ilişkisi var yani klinik bir iletişim kuruluyor. Bu olaylarda klinik iletişim açısından analiz edilmesi gereken durumlar var.” dedi. 

“Hasta ve sağlık çalışanları arasında görünmez anlaşma imzalanıyor” 

Bir hastanın hastaneye belli şartlar altında geldiğine dikkat çeken Tarhan, “Birisi acile yahut polikliniğe geldiği zaman bir şekilde karşılıklı gizli anlaşma yaparak geliyor. Bu anlaşmanın beş maddesi var.  Sağlık klinik iletişiminde hasta, hekim, sağlık çalışanı, yardım alan ve yardım isteyen aktörler bulunuyor. Anlaşmanın birinci maddesine göre; ‘Sen benim dinleyicim olursan, bende senin dinleyicin olurum.’ İkincisinde her iki taraf da yani yardım alan ve yardım edecek olan; ‘söyleyeceğiniz her şey beni ilgilendiriyor’ diyor. Daha sonra üçüncü olarak; ‘Anlamaya istekli ve niyetli olmalıyım’ yardım veren de yardım isteyen de bu düşünceye sahip olmalı. Böyle bir ilişkide hekim veya sağlık çalışanında bir bilgi seti var, bu bilgi seti bir sağlık sorununa, yarasına, problemine çözüm üreten bilgi seti vardır. Karşı taraf bu bilgi setini bilmiyor, ona ihtiyaç duyuyor. Daha sonra; karşı tarafı için ‘hayatın ve yaşantıların benim için önemlidir’ duygularını aşılıyorsun. Burada iki tarafta olması gereken ama klinik iletişiminde ilişkiler, tedavisel ittifak, tedavisel iş birliğine ilişkin ilişkinin lideri sağlık çalışanıdır. Bu liderliği kaptırmaması lazım sağlık çalışanının. Yani ‘Sendeki bilgi setine ihtiyacım var ve bunun için senin liderliğini kabul ediyorum’ algısı oluşması lazım. Bu algıyı oluşturamadığımız zaman kriz çıkıyor.” ifadelerini kullandı.

“Hekim tedavinin lideri olduğunu kabul ettirmeli” 

Hastalar muamelede dikkat edilmesi gereken hususlara işret eden Tarhan, hastanın hastaneye her zaman ve şartta korkuyla geldiğini ifade etti. Tarhan; “Hastalar çoğu zaman bir belirsizliğin verdiği korkuyla gelir hastaneye. Böyle durumlarda evcil hayvanlara aşı yapılacağı zaman hayvan aşı yapanı ısırır niye, çünkü korkuyordur o, incinmekten korkuyordur. Bundan korunmak için ya başına maske takar ya sabit tutar ya da zorla bağlarlar, bu şekilde yaparlar. Ama sahibi oradaysa başını okşayarak bir şekilde bunu yapabilir. Ama biz tabi insan insana ilişki olduğu zaman böyle durumlarda o tedavi liderinin hekim veya sağlık çalışanı olduğunu ona hissettirmek gerekir.” şeklinde konuştu. 

“ ‘Klinik İletişim’ ders olarak okutulmalı” 

Dünyada sağlık çalışanlarına yaklaşım konusunda talihsiz bir dönem yaşandığını ifade eden Tarhan, Klinik İletişim adı altında derslerin başlaması gerektiğini aktardı. Tarhan; “Şu anda yalnız Türkiye değil sağlık çalışanı açısından dünyada talihsiz bir dönem yaşanıyor. Kurumsal sadakat çalışmalarında, bir insanın kurumsal bağlılığını düşündüğümüz zaman birincisi, kurumu sevmesi, işini sevmesi. İkincisi, geleceğini orada güvende görmesi. Üçüncüsü, aldığı ücret. Türkiye’de bana göre sağlık politikasını belirleyenlere göre hekimlerin, sağlık çalışanlarının üçüncü maddede sadece ücret için çalıştıkları gibi bir algı var. Bu algı nedeni ile hekimler çok rahatsız oluyor. Karar vericiler bu alanda bir sorunla karşılaştıkları zaman ilk çare olarak ücretlerin arttırılması gibi bir yaklaşım içerisinde oluyorlar. Doktorlara değerli ve önemli olduklarını hissettirmek gerekiyor. Bunun en yüksek seste, en yüksek makam ve ölçüde yapılması gerekiyor. Bunu yapmadıkça hekimlerin yaşadıkları belirsizlik korkusu, kaygı artarak kendilerine negatif ayrımcılık yapıldığını düşünüyorlar ve hissediyorlar. Bu konuların bu toplantıda göz önüne alınmasında fayda var. Bu bilgiler çerçevesinde, buradan çıkan sonuçların muhakkak Tıp Fakültelerinde Klinik İletişim adı altında bir ders veya ders konusunun anlatılması gerektiğini düşünüyorum.” dedi.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)