Sağlıklı bir yaşam tarzı için böbrek sağlığı beslenme ve alışkanlıkları

Üsküdar Üniversitesi SHMYO Diyaliz Program Başkanı Öğr. Gör. Meliha Çakmak moderatörlüğünde “Sağlıklı bir yaşam tarzı için böbrek sağlığı beslenme ve hayat tarzı alışkanlıkları” konulu seminer düzenlendi. Diyaliz programı tarafından düzenlenen programın konuğu Türk Böbrek Vakfı Projeler Koordinatörü Ayşe Onat oldu.

Her yaş grubunda ki kitleye ulaşmaya çalışıyoruz”

Türk Böbrek Vakfı hakkında bilgi veren Onat; “Türk Böbrek vakfı 1985 yılında kuruldu. Şu anda ulusal ve uluslararası bir düzeyde sosyal anlamda böbrek sağlığını Türkiye açısından temsil eden en büyük vakıflardan bir tanesiyiz. Vakıf olarak bizim amacımız böbrek hastalığıyla mücadele etmek, önleyici hekimlik çalışmaları yapmak, kronik böbrek yetersizliği olan hastalara nitelikli diyaliz hizmeti vermek ve mümkün olduğu ölçüde kadavradan organ bağışını arttırabilmek için çalışmalar yapmak üzerine kurulu. Eğitim projesiyle 26 ile ulaştık ve daha fazla ile de ulaşmaya çalışacağız. Maalesef salgın bizi durdurdu ama Zoom gibi mecralardan ulaşabildiğimiz kadar çok kişiye ulaştık. Yaptıklarımızı mümkün olduğu kadar çeşitli medya mecraları kullanarak her yaş grubunda ki kitleye ulaşmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda Tıp Fakültesinde öğrenim gören, maddi durumu yetersiz olan öğrencilere destek olmaya çalışıyoruz. Şu an 78 öğrenciye burs veriyoruz, bu da bizim için çok kıymetli. Tabi gelecekten konuşmuşken sağlıklı nesiller yetiştirmek zorundayız, özellikle bu çalışmaları ilkokul düzeyinden hatta bu sene itibari ile anaokul düzeyine indirdik, beş yaşında ki çocuktan başlayıp yaşı kaç olursa olsun herkese böbrek sağlığıyla ilgili bilgiler vermek istiyoruz.” şeklinde konuştu.

İstediğinizi yiyin ama miktarına dikkat edin”

Türkiye’de yaygınlaşan obezite ile ilgili konuşan Onat; “Belki çoğu mecrada çokça duyduğunuz şeyler ama burada biraz daha böbrek sağlığı açısından, biraz daha bilimsel bakış açısından ilerlemek istiyoruz ve hep şunu söylüyoruz, bizim sunumda hiçbir şey yasak değil. İstediğinizi yiyin ama miktarına dikkat edin, aksi takdirde birtakım sorunları beraberinde getiriyor. Pasifik ülkelerinde obezite çok çok yaygın ama onları bir tarafa bırakın, modern dünyaya ait ülkelere baktığımızda Türkiye ilk beşin içinde yer alıyor. Baktığınız zaman haritaya, Türkiye’yi de dâhil ederek yukarıdan İngiltere’ye gidin bütün kıta Avrupa’sını içine alın oradaki en şişman ülke biziz ve gittikçe şişmanlıyoruz. Aksine kadınlarımız gittikçe şişmanlıyor ve maalesef salgın süreci de hepimizin daha fazla kilo almasına neden oldu. Bunu önlemek için mutlaka çalışmalar yapmak gerekiyor.” dedi.

“Ülkemizde kronik böbrek hastalığı riski nüfusumuzun ’ini tehdit ediyor”

Ülkemizde kronik böbrek hastalığının durumdan söz eden Onat; “Obezite ile ilgili 2010 yılında %22 iken tüm Türkiye’de obezite oranı şuan da %34’e çıkmış durumda. Kadınlarda bu oran %39. Bütün bunları engellemek için bizim gibi diğer sivil toplum örgütleri ile çalışıyoruz. Maalesef ülkemizde kronik böbrek hastalığı riski nüfusumuzun ’ini tehdit ediyor ve her yedi yetişkinden biri risk altında. Bizim bu sebeple asıl derdimiz bu oranı dünya ortalamasına çekip nüfusun bu risk oranını biraz olsun düşürebilmek. Böbrek hastalığı beş evreden oluşan bir hastalık ve 3 aydan daha fazla süren böbrek hasarı ya da filtre hızının düşüklüğü işlev bozukluğuyla karakterize bir durum bu. Normal şartlar altında sağlıklı bir bireyin hiçbir sorunu olmadan bitmesi lazım, ama birtakım kalıtımsal sorunlarınız varsa veya düşük doğum halinde doğmuş bir bireyseniz, nefron sayısında ki azlıkta birtakım sorunlara yol açabilir. Çocukken oyuna dalıp idrarınızı tutmuşsanız, yetişkin iken bile çeşitli sebeplerle idrarınızı tutuyorsanız bunlar zaman içerisinde böbrek hasarına yol açan sorunlar olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.

“Damarın etkilendiği her şeyden böbrekler de etkileniyor”

Böbrek sağlığı ve genel sağlık için sağlıklı besleneceğiz, hareket edeceğiz ve sıvı tüketimimize dikkat edeceğiz diyen Onat; “Böbrek üstü bezlerinin salgıladıkları hormonda kemik gelişimi çok yakından etkileniyor, vücudunuzun tansiyon dengesini düzenliyor. Böbrekler damar yumaklarından oluştukları için damarın etkilendiği her şeyden birincil olarak böbreklerde etkileniyor. Kansızlık sorununda da mutlaka böbreklere de bakılması lazım. Çok fazla iş yükleniyor böbrekler ama biz onların yaptıklarının farkında değiliz. Böbreklerin işlevi bozulduğunda yüksek tansiyona, şeker hastalığına, obeziteye her şeyi etkiliyor. Bazı filmlerde görüyorsunuz, evin ortasına diyaliz makinesi koyarlar, hastayı da oraya bağlarlar, ‘işte bizim hasta da diyaliz görüyor’ derler. Toplumda böyle zannediyor ama aslında arkasında çok ciddi bir altyapı, çok ciddi bir bilimsel bilgi gerektiren tedavi yöntemiyle devam etmeye çalışıyoruz. Gönül istiyor ki böbrek nakline gidelim ama maalesef ülkemizde bu böbrek nakli oranları düşük. Şu anda 23 bin civarı hasta bekliyor ama biz maalesef 4 bine yakın nakil yapabiliyorken geçen sene bu pandeminin patlamasıyla birlikte %50 oranında düştü. Takipte olan hastaların takibe gelememesi, planlanan nakillerin yapılamamasıyla birlikte hastaların bir kısmının durumları daha da ağırlaştı, bir kısmını da maalesef kaybettik. Bütün bunlar böbreklerimize çok çok iyi bakmamız gerektiğini bir kere daha ortaya koyuyor.” ifadelerini kullandı.

Mümkün olduğu kadar evde yemek yenmesini öneriyoruz”

Hazır gıda alışkanlıklarına değinen Onat; Aşırı tuz tüketimi maalesef tansiyondan tutun, böbrek hasarları, şişkinlikler, kemiklerde kalsiyum kaybı, baş ağrısı gibi birçok soruna yol açıyor. Aksine dışarıdan yemek söylemeye çok alıştığımız bir dönemden geçiyoruz, artık oturduğumuz yerden bile çok kalorili gıdaları sipariş veriyoruz. Maalesef bunların %77’si en çok tuz aldığımız kaynaklar oluyor. İşlem görmüş ise raf ömrü uzasın diye içinde daha çok tuz oluyor veya monosodyum glutamat gibi tat verici malzemelerin içerikleri de tuz da içerdiğinden vücudumuz için hiç iyi değil. Biz mümkün olduğu kadar evde yemek yenmesini öneriyoruz, mümkün olduğunca tuz dengesinin korunmasını öneriyoruz. Bütün bunlara dikkat edildiğinde hiç değilse tuz tarafından biraz korunabiliriz. Tabi şeker hastalığı var. Şeker doğrudan böbrekleri etkilemiyor ama obeziteden kaynaklanan bir takım metabolik sorunlar yaratıyor. Şeker hastalığını, insülin direncini vesaire biliyoruz ama psikiyatrik olarak sorunlar oluşturabiliyor. Unutkanlığı ciddi anlamda tetikliyor. Cilt hastalıklarına, kemik erimesi gibi, bağışıklık zayıflaması gibi hastalıklara da yol açıyor.” şeklinde konuştu.

Meyve ve sebzeler mevsiminde tüketilmelidir”

Beslenme konusunda tavsiyelerde bulunan Onat; “Meyve ve sebzeler olabildiğince mevsiminde tüketilmelidir. Aralık ayında domates gerçek domates değil, patlıcan gerçek patlıcan değil, yani seralarda, güneş ışığı görmeden üretiliyorlar bundan dolayı mevsiminde tüketmeye dikkat etmek lazım. Her ne kadar eğlenceli olsalar da gofret, çikolata gibi gıdalar yerine, yağda ve tuzda kavrulmamış kuruyemişleri tüketmemiz gerekiyor. Bakliyat iyi bir protein kaynağı, hem yemek olarak, hem garnitür olarak, hem salata olarak yine günlük bir tatlı tabağı olacak şekilde tüketmek oldukça faydalı olacaktır.” sözlerini kullandı.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)