‘Ergoterapi ile Sınırlara Dokun ve Değiş’ Sempozyumunun 2’incisi Gerçekleştirildi

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova öncülüğünde düzenlenen “II. Ergoterapi İle Sınırlara Dokun ve Değiş” sempozyumu 3 oturum şeklinde gerçekleştirildi. Etkinliğe, alanında uzman çok sayıda konuşmacı katıldı. 

“II. Ergoterapi İle Sınırlara Dokun Ve Değiş Sempozyumu artık geleneksel hale geldi”

 Çevrimiçi gerçekleştirilen sempozyumun moderatörlüğünü ve açılış konuşmalarını Üsküdar Üniversitesi Serebral Palsi ve Ergoterapi Kulüp Başkanı Sevilay Tunç ile Başkan Yardımcısı Yağmur Erol üstlendi.

Serebral Palsi ve Ergoterapi Kulübü olarak kulübün kurulduğu günden bu yana birbirinden güzel etkinlikler yaptıklarını dile getiren Tunç, sempozyumun ikincisini hayata geçirmekten duyduğu mutluluğu dile getirdi.


 

Murat Kurt: “Hiçbir gerekçeyle engellilerin eğitim alması engellenemez”

“Özel Gereksinimli Çocukların Eğitim Hakları”na değinen Kurt; “Özel gereksinimli bireylerin eğitim hakları evrenseldir. Anayasadaki engellilere yönelik temel düzenlemeler bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyetindeki her vatandaşın anayasaya uymak zorunda olduğunu vurgulamak isterim. Anayasadaki 50.madde,“Çalışma Şartları ve Dinlenme Hakkından bahsetmek istiyorum. 50. maddeyi “Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.” olarak açıklayabiliriz. Anayasanın 61.maddesi olan “Sosyal Güvenlik Bakımından Özel Olarak Korunması Gerekenler” maddesini “Devlet, korumaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur.” olarak açıklayabiliriz. Bu maddenin engelliler için önemi büyüktür. Engelliler Hakkında Kanun mevzuatının 15.maddesi olan “Hiçbir gerekçeyle engellilerin eğitim alması engellenemez.” maddesi de engellilerin eğitim hakları konusunda dikkat edilmesi gereken bir maddedir. Engelli çocukların özel eğitimleriyle ilgili süreçte %20 engelli sağlık raporu alınmasıyla başlanır. Engelli ailelerinin/bakım verenlerinin ve eğitim alacak kişilerin mutlaka eğitim haklarıyla ilgili bilgilendirilmeleri gerekir.” dedi.

Akif Ülger : “Engellilerde eğitim alanında Ergoterapistlerin yeri ve önemi çok büyük”

Engellilerde eğitim konusuna ilişkin konuşan Ülger; “Engellilerde eğitim denildiğinde akla; hangi tür engellilere nasıl, ne zaman, nerede ve kim tarafından bu eğitim verilecektir? Gibi sorular gelir. Bu sorulara yönelik uygun çalışmalar ile ilerlemek önemlidir. Bizim okulumuzda genellikle hafif ve orta seviyedeki engellilere eğitim veriyoruz. Engellilerde eğitim alanında Ergoterapistlerin yeri ve önemi çok büyük ve kıymetli. Örneğin bir Ergoterapist gözüyle bakıldığında hafif zihinsel engeli olan bir çocukta akademik olarak; orta seviyede zihinsel engelli bir çocuk için giyinme ve öz bakım olarak son olarak da ağır seviyede zihinsel engeli olan bir çocuğun ise temel kavramları için yapılabilecek aktiviteleri ve gelişimsel açıdan değerlendirilmesi gerektiğini ergoterapistlerden öğrenebiliyoruz. Tüm bunlar yapılırken terapistin çocukla sıcak ve insancıl bağların mutlaka kurulması gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Fizyoterapist Ebru Özker: “Onlara uygun ortamı sağlamak bizlerin görevi”

Eğitimsel ortamlarının fiziksel düzenlenmesinin önemine vurgu yapan Fizyoterapist Ebru Özker; “Okul farklı tecrübeler kazandırıyor, her çocuk farklı tecrübeler kazandırıyor. Hepsinin farkı ihtiyaçları olabiliyor. Onlara uygun ortamı sağlamak bizlerin görevi. Çocukların en sosyal ortam olarak bulundukları yer okul. Biz şanslıyız okulumuzda ergoterapist ve fizyoterapisler bulunabiliyor, başka okullarda bu imkânlar maalesef kısıtlı. Biliyorsunuz serebral palsili öğrencilerin birincil sorunları duruş bozuklukları, görme problemleri, uzanma - kavrama, ortopedik ve nörolojik sorunlar olabiliyor. Her çocuğun farklı farklı düzenlemelere ihtiyaçları var. Öğrenme süreci bunlar nedeniyle olumsuz etkilenebiliyor. Öğretmenlerle iş birliği yaparak bütüncül olarak yaklaşmayı bunun yanı sıra öğrenmeyi, yaşam kalitesini, fonksiyonelliği arttırmayı amaçlıyoruz. Öğretmenin farkındalığının artması önemlidir. Bizler çocukların hayat kalitesini arttırama çalışırken aslında onlar bizlerin yaşam kalitesini arttırıyor, bizler onlardan çok şey öğreniyoruz öğrendiklerimiz diğer çocuklara miras olarak devam ediyor. Öğrenilen bilgilerin diğer çocuklara aktarılması bunu görmemiz bizleri çok mutlu edecektir.” dedi.

Uzm. Ody. Ümit Yerli:  “Kendimizi bile olduğumuz farklılıklarımızla kabul edemiyoruz”

“Değişime giden yolda terapi sürecine bireysel farklılıkları dahil etmenin ve erken müdahalenin önemi” konulu sunumunu gerçekleştiren Uzman Odyolog Ümit Yerli; “Benim bu konuyu seçme sebebim, birkaç hafta önce ayak bileğim yırtılmasından sonra koltuk değneği kullanmaya başlayarak bu açıdan hayatı gözlemlemem oldu. Sonrasında şunu düşündüm; Bizler bireysel farklılara öncelik veriyor muyuz yoksa sadece lafta mı? Engelliler adına gerekli bilgiler gerçekten ulaşabilir mi? Bu sorulara vereceğimiz cevapların önemli olduğunu düşünüyorum. Bir çocuğa bakarken, günlük yaşamında yönlendirirken onu olduğu gibi kabul edebiliyor muyuz? Kendimizi bile olduğumuz gibi farklılıklarımızla kabul edemiyoruz. Bireysel farklılıklar bizim terapi programımızda çok önemli. Beyindeki nöralplastiste 0-3 yaştan sonra da devam eden bir süreç, tüm uzmanların bir ekip halinde bir an önce çocuğun hayatına girerek onun bireysel farkındalığını dikkate alarak doğru zamanda müdahale gerçekleştirilmelidir.”

Uzman Fizyoterapist İmran Erkanat Toylan: “Hayvanlar çocuklar için ilişki ve bağ kurabilecekleri canlılardır

“Farklı Gelişen Çocuklarda Hayvan Destekli Terapi İle Sınırları Aşmak” konusuna ilişkin değerlendirmelerini paylaşan Toylan; “ Hayvan destekli terapiler insanlar ile hayvanlar arasında doğal ve iyileştirici bağların kurulması amaçlanan, hem koruyucu hem de terapötik ihtiyaçlara yönelik klinik bir müdahale yöntemi olarak tanımlanıyor. Çocuklar da hayvanlara sezgisel olarak tepki verebiliyorlar. Hayvanlar çocuklar için ilişki ve bağ kurabilecekleri canlılardır. Bir hayvanla terapi yapılırken şunların gelişimi sağlanabiliyor; motor beceriler ve hareketlerin gelişimi, özgüven ve sözlü iletişimin artması vb. çocukların empatik ve besleyici becerileri öğrenmelerine yardımcı olabiliyor.  Zaman zaman terapiye başlayan ailelerde kendileri de evcil hayvan sahiplenebiliyorlar, hayvan destekli terapilerle bireyler daha da özgürleştiklerini ifade edebiliyorlar.  Sosyal yönde etkileşimleri zayıf çocuklarda özellikle hayvanlarla girdikleri etkileşimleri sonucu olumlu sonuçlar elde edebiliyoruz. Gelişim bozukluklarına sahip çocuklarda hayvanların eşliğinden yararlanılmasının çocukların sözel ve sözel olmayan iletişimlerini belirgin bir şekilde arttığını gözlemleyebiliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Sevda Asqarov: “Dünya Engelliler Gününün anlam ve önemi çok büyük”

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova 2. Oturumun Başkanlığını üstlendi. Asgaravo, Dünya Engelliler Gününün anlam ve önemine değinerek teşekkür konuşmasında bulundu. Asgarova; “Ergoterapi bölümü olarak birçok etkinlik düzenlediğimiz gibi bu özel günde de siz değerli konuşmacılarımızla ve kıymetli öğrencilerimle bir arada olmaktan çok mutluyum. Bu anlamlı günde verimli sempozyum düzenlemek için çalışan öncelikle sunucularımız kulüp başkanımız Sevilay Tunç’a ve kulüp başkan yardımcımıza, tüm kıymetli konuşmacılarımıza, öğrencilerimize teşekkür etmek istiyorum.” dedi.

Turgay Karakaş: “Bizlere hayatı öğretenler ergoterapistlere yürekten teşekkür etmek istiyorum”

“Ergoterapiye Serebral Palsi Açısından Bakış” konusuna ilişkin kendi yaşam hikâyesinden bahseden Karakaş;  “SERÇEV Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapmaktayım. Altı yaşıma kadar yürüyemedim,  konuşamadım ve kendi okul dönemimde Serebral Palsili bir birey olarak pek çok zorluk yaşadım. Fakat bunları engel olarak görmek istemedim. Akademik başarılarıma yöneldim, 1994 yılında Türkiye ikincisi oldum ve Ankara Üniversitesi Uzay Bilimleri bölümünü kazandım. Üç alanda yan dal yapan tek kişi olduğumu ve Türkiye’deki ilk uzay mühendisi olduğumu söylemek isterim. Uzaya ilgim dokuz yaşımda ilk ayaklarımın üstünde kendi başıma durmayı başardığımda gökyüzüne baktığımda duyduğum heyecandan kaynaklanıyor. Şimdi ise TÜBİTAK’ta savunma sanayisinde uzay mühendisi olarak çalışmaktayım. Tüm bunları anlatmamın sebebi benim gibi tanılı bireylerin hayata ve kendilerine olan umutlarını yeşerterek ilham kaynağı olabilmeyi istemem. Mustafa Kemal Atatürk’ ün ‘Eğitimde feda edilecek tek bir fert bile yoktur.’ sözü ile konuşmamı sonlandırmak istiyorum.” ifadelerine yer verdi.

Uzman Fizyoterapist Mahmut Çalık: “Engelli bireylere daha çok fırsat verilmeli teşvik edilmeli.”

Engellilerde Sporun önemine ve gerekliliğine dikkat çeken Uzm. Fzt. Mahmut Çalık; “2015 yılından beri engellilerde spor alanında çalışmaktayım. Ekibimle beraber Avrupa şampiyonluğu, Avrupa ikinciliği ve Avrupa üçüncülüğü kazandık. Türkiye genelinde 2.5 milyon engelli birey mevcut. Ancak çok az bir kısmı sosyal katılımı gösteriyor. Büyük bir çoğunluğunun toplum ile ilişkisi zayıf. Engelli bireylere daha çok fırsat verilmesi ve sosyal katılımları için teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Spora ilgisi ve yeteneği olan her engelli için mutlaka uygun bir spor dalı vardır. Engellilere ulaşan meslek gruplarının engelli bireyleri yapabileceği ölçüde spora teşvik etmesi bu noktada çok kıymetli. Türkiye milli engelli takımının başarıları bu konuya ilham kaynağı olabilecek bir örnektir.” dedi.

Ergoterapist İrem Hayta: “Optimal işlevsellik, destekleyici bir aile ve toplumun bağlamında gerçekleşir”

“Özel Gereksinimli Bireylerin Ailelerine Ergoterapist Desteğinin Önemi”ne ilişkin konuşan Ergoterapist İrem Hayta; “Teşhis, günlük yaşam aktiviteleri, yardımcı günlük yaşam aktiviteleri, transfer, fonksiyonel hareketlilik, güvenlik eğitimi, bakıcı vücut mekaniği, duygusal destek ve kaynakları en son olarak takip önerileri ergoterapist desteğinin temel taşlarıdır.İlk teşhisi aldıklarında panik halde olan ailelere durumu sade, yalın ve anlayacakları şekilde anlatmak önemlidir. Bilinçli aileler de olabiliyor. Rehabilitasyon planına ilk olarak günlük yaşam aktivitelerini nasıl yaptığını sorup yanıtlarını aramalıyız. Analizi çıkarttıktan sonra stratejileri ailelere öğretmenin önemi çok büyüktür.”

Ergoterapist Mehmet Küçük: “Suyun duyulara etkileri vardır”

“Özel Gereksinimli Çocuklarda Bir Müdahale Yaklaşımı: Su İçi Etkinlikler” konusuyla ilgili bilgilerini paylaşan Ergoterapist Mehmet Küçük; “Özel gereksinimde etkinliklere katılımın önemi büyük. Otizm spektrum bozukluğu olan bireylerde su içi etkinlikleri ruhsal, bilişsel ve fiziksel yarar sağlar. Otizm spektrum bozukluğu olan bireylerin suya ilgisi varsa yönlendirilmesi gerekir. Bu konuda hem bireyin değerlendirilmesi hem de aileye gerekli bilgilerin verilmesi bu yönlendirmeyi sağlar. Suyun duyulara etkileri vardır. Bu etkileri bireylerin ihtiyaçlarına göre kullanabiliriz. Kas kuvvetini ve aktif katılımı arttıracak aktivitelere kullanılabilir. Su içerisinde motor planlama, bileteral integrasyonun geliştirilebilir.” dedi.

 

Dr. Öğr. Üyesi Vildan Kandemir: “Ülkemizde Ergoterapi istihdam alanının arttırılması gerekiyor”

Okyanus Yaşlı Bakımevi Merkezleri Uluslararası Yaşlı Bakım ve Bakımevi Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Vildan Kandemir 3. Oturumda “Yaşlı ve Engelli Bakımında Sınırları Ergoterapi İle Zorlayalım” adlı sunum gerçekleştirdi. Kandemir; ergoterapinin uluslararasında kabulü olunan bir bölüm olduğunu dile getirdi. Nüfusumuzun %9’unun yaşlı popülasyondan oluştuğunu anlattı ve kronik hastalık yükü SGK’nın finansal sürdürülebilirliğini azalması ve hastanelerde ödenebilir hizmetlerin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Kandemir, “Yaşlı birey hastalığı ile ön plandaysa o bakımı / tedaviyi üstlenecek disiplinler vardır, fakat sosyal hayata katılım ve insan onuruna yakışır yaşamı idare etmesi gerekiyor ise multidisipliner bir bakış açısı ve Ergoterapi önemlidir. Ergoterapinin bilişsel, işlevsel, bakım, fizik alanında kişiye, yaşlıya, engelliye özel kişi odaklı bir yaklaşım sergilemektedir. Ülkemizde Ergoterapi istihdam alanının arttırılması gerekiyor.” dedi.

Dil ve Konuşma Terapisti Hande Güzel: “Ses terapisi, işitme engelli bireyler için terapilerde ergoterapistlerden destek alınabilir”

Dil ve Konuşma Terapisti Hande Güzel sempozyumun 3. Oturumunda “Rehabilitasyon Sahasında Konuşma Terapistleri ve Ergoterapistler” adlı sunumunu gerçekleştirdi. Güzel; “ Bir çocuk eğer başkalarının söylediklerini anlamakta alıcı dil veya ifade edici dilde güçlük yaşıyorsa bu bir dil bozukluğudur. İkincil dil bozukluğu var olan yetersizliğe dil bozukluğunun eşlik etmesi anlamına gelmektedir. Değerlendirme ve terapi multidispliner bir ekip takibinde yapılmaktadır. Ergoterapi ile bu süreci beraber yürütüyoruz, bu süreçte keyif almasını sağlıyoruz.” sözlerini ifade etti.

Uzman Fizyoterapist Onur Aşkar: “Duyusal adaptasyonu en iyi sağlayan meslek dalları ergoterapi ve psikolojidir” 

“Fizyoterapist Gözüyle Ergoterapiye Geçişin Temel Hatları” konusunu değerlendiren Onur Aşkar; “Bizim için bir insanın sağlıklı tanımına uyabilmesi için şu üç noktaya bakmamız lazım davranış, öğrenme, günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlık. Duyusal adaptasyonu en iyi sağlayan meslek dalları ergoterapi ve psikolojidir çünkü merkezi sinir sistemindeki sempatik veya parasempatik sistemler her dönem ihtiyacı olan şey duyusal sistemlerdir. Beynin işlevleri tam ve dengeli olduğunda vücut hareketleri uyarlanabilir öğrenme kolaydır ve iyi davranış bunun doğal sonucudur burada ergoterapistlerin rolü çok değerlidir.’’ sözleriyle sunumunu tamamladı.

Ergoterapist İsa Kör: “Daha dayanıklı olanlar yaşam sorunlarıyla daha iyi başa çıkabilir”

Engelli Bireylerin Aktivite Performansını Nasıl Artırabiliriz? Sorusunu yanıtlayan Ergoterapist İsa Kör 3. Oturumunda şu sözlere yer verdi; “Dayanıklılık bireylere stres altında başa çıkma fırsatları sağlamak için daha büyük sistemler tarafından başlatılan hayatta kalma ve koruyucu süreçleri arttıran bireysel bir süreçtir. Daha dayanıklı olanlar yaşam sorunlarıyla daha iyi başa çıkabilir zorlukların yükünü hafifletebilir ve daha fazla esneklik gösterebilir sonuç olarak daha iyi yaşam kalitesine sahip olacaklardır. Birçok araştırma sonuçları engelli çocuğa sahip ailelerin zaman enerji ekonomik ve psikolojik durumlar nedeniyle engelli birey bulunmayan ailelere göre daha fazla stres altında olduğu belirtilmiştir. Engelli çocuğa sahip olmak annelerin aile ve sosyal yaşamda sorunlar yaşamasıyla karşı karşıya kalmaktadır. Psikolojik ve fiziksel yükler ebeveynlerin kişisel zorluklar ve dengesizlikler yaşamasına depresyon ve aksiyete yaşamasına neden olur bu sebeple müdahale planımızın sistematik ve planlı olması gerekir.” dedi.

Öğr. Gör. Elif Konar Özkan: “Masallar ve metaforlarda duygulara sesleniyor, engelleri aşıp sınırlara dokunuyoruz”

Öğr. Gör. Elif Konar Özkan; “Fizik tedavi servisinde lösemili insülinli görme engelli çocuklarla masal etkinlikleri yapmış birisi olarak sadece gözleriyle mimikleriyle konuşabilen bir hastam ile masal etkinliği yaptık en sonunda harika bir gülümseyişle tepki verdi. Taşlangoz kitabında birlikte bir maceraya çıktık ve duygularını bana aktarmış oldu. Masallarda ve metaforlarda biz aslında duygulara seslenmiş oluyoruz ve birlikte engelleri aşıp sınırlara dokunuyoruz. Hem duygu dünyasında hem zihin dünyasında birçok duygusal değişim gösteriyoruz ve birçok keşif yapıyoruz, hayallerimiz de heybemizde bulunuyor.” şeklinde konuştu.

Sempozyum, Prof. Dr. Sevda Asqarova’nın teşekkür takdimi ve kapanış konuşmalarıyla sona erdi.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)