Halkla İlişkiler Sempozyumu gerçekleştirildi

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünün bünyesinde, moderatörlüğünü, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Özge Uğurlu Akbaş’ın üstlendiği Halkla İlişkiler Sempozyumu gerçekleştirildi. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ersin Diker, Four Seasons Hotel Halkla İlişkiler ve İletişim Direktörü Sibel Benli, Street1227 Ajans Kurucusu Oğuzhan Saruhan, Whalter Kranz Kurucusu Samet Özetci sempozyuma konuk oldu.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde 2016 yılı içerisinde eğitime başlayan halkla ilişkiler ve tanıtım bölümü, gerek mesleğe gereken değerin verilmesini sağlamak, gerekse akademik çalışmalara sektörde var olan faaliyetleri bir arada değerlendirme gayreti taşıyan bölüm olarak bir etkinlik düzenledi.  Bu yıl dördüncüsü düzenlenen etkinlikte halkla ilişkiler alanına akademik çalışmaları ile değer katmış hocalarımız ve sektördeki deneyimlerini bizlerle paylaşacak isimler bir arada oldu.

Dr. Öğr. Üyesi Özge Uğurlu Akbaş; “Halkla ilişkiler başlığı altında yapılacak değerlendirmeler öğrencilere de farklı bakış açıları kazandırmayı amaçlıyor”

Dr. Öğr. Üyesi Özge Uğurlu Akbaş; “Halkla ilişkiler başlığı altında yapılacak değerlendirmeler akademinin sektörle birlikte düşünülmesini ön plana alarak öğrencilere de farklı bakış açıları kazandırmayı amaçlamaktadır. Halkla ilişkiler, imajın, itibarın ve hedef kitleler nezlinde algının doğru yönetilmesi sürecini içeren bir disiplindir. Halkla ilişkiler mesleğini icra etmek isteyen öğrencilerimizin de bilimsel temellere dayalı hem uygulamalar yapabilmesi, hem de aynı zamanda halkla ilişkilerin felsefesinin bilincinde olmaları ve yeni gelişmeleri takip edebilmeleri ile mümkün olacaktır” diye ifade etti.

“Sektörel trendlerde medya dönüşümünün içerisinde”

Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Özge Uğurlu Akbaş, hedef kitle ve pandemi döneminde gelişen dijital medya arasındaki bağdan bahsetti. Akbaş; “Bu süreç içerisinde dijital altyapılarını geliştirebilmiş hedef kitleleriyle öncesinde başlayan ilişkilerini daha sürdürülebilir kılmıştır. Ve onların yanında olduğunu hissettiren kurumların yapmış olduğu çalışmalar insanlar tarafından daha çok takip edildi. Özellikle halkla ilişkiler alanının da pozitif yönünü geliştiren şeyler bunlar. Birlikte olma, umut besleme ve insanların bir aradığını ön plana alarak pandemi döneminde insanların birbirine de destek olmasını sağlayan iletişim çalışmalarıyla karşılaştık. Dolasıyla sektörel trendlere baktığımız da daha çok sosyal medya ve dijital platformlarla üzerinden ilerlediğini kabul edersek ve bu kabulle yola çıkarsak aslında halkla ilişkilerinde dijital içerik üreticiliği, dijital hikaye anlatıcılığı, sosyal medya yönetimi gibi bir takım becerilerinde bu dönüşümün içerisinde olduğunu düşünüyorum. Yönetim süreçlerinden bir tanesi kloaktif önlemler alabilen ve küresel anlam da krizleri doğru yönetebilen kurumların markaların hem hedef kitleleri düzende hissettirebilmeleri, hem de değişen ihtiyaç ve beklentilere isabetli ve hızlı yanıtlar verebilmeleri daha da önemli hale geliyor.”

“Stratejik halkla ilişkilerin temelinde aslında araştırma var”

Dr. Öğr. Özge Uğurlu Akbaş, Halkla İlişkilerde strateji örnekleri verdi. Akbaş; “Nasıl bir masanın 4 ayağı sağlam bir şekilde yere bastığında daha işlevsel ve sağlıklı kullanılabiliyorsa, bir halkla ilişkilerin özellikle kampanyatif süreç açısından baktığımızda bütün ayaklarının doğru bir şekilde yere oturması gerekiyor. Üzerine inşa edeceğimiz yaratıcı fikir, ilgi uyandırmak, dikkat çekmek, bilinir olmak gibi bir takım unsurları da o güçlü temele bir şekilde dayandırmamız gerekiyor. Bu yüzden doğru stratejilerin kurulabilmesi adına özellikle halkla ilişkiler çalışmalarında hedef kitle araştırmalarının, tüketici araştırmalarının, tutum araştırmalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum ve yapılacak bütün stratejik kararlarında bu araştırma sonuçlarına göre alınması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

İletişim Fakültesi Dekanı Nazife Güngör: “Misyonumuz doğrultusunda doğru planlama yapmak lazım”

Akademik camianın, akademik etkinliklerde bir araya gelmesinin büyük önem taşıdığına vurgu yapan Güngör; “Etkinliğimiz 4 yıldır gerçekleştiriliyor. Akademik camianın, akademik etkinliklerde bir araya gelmeleri büyük önem taşıyor. Çünkü bilimsel yaşam dediğiniz şey durmadan ilerliyor. Sürekli kendini geliştirmesi, bir takım katkılarla devam etmesi gerekir. Artık günümüzün dijitalleşmeyle belirlenmiş olan bilimsel çağında bu hareketliliğe doğru yön vermek gerek. Bilim özünde insanlığa yarar getirmesi gereken ve özünde işlevsel bir şey. Ama insanlar da onun gidişatına doğru katkı yapmalı. Aksi takdir de zarar getirir. Bu gibi çalışmalarda biz bir araya gelip olup biteni, olacak olanı, başlayacak olanı tartışmamız gerekiyor. Çünkü bir yandan olup biteni tartışmalıyız. Olup biteni de hareketle olup bitenden çıkaracağımız derslerle gelecekte ne olacağına dair ilişkin tahminlerde bulunup, bu tahminlerden hareketle de doğru planlamalar yapmamız gerekiyor. Misyonumuz doğrultusunda doğru planlama yapmak lazım. Öncelik, öğrenci yetiştirmek bu alana profosyonel yetiştirmek. Dolayısıyla da ne kadar bu alanda ne kadar doğru adımlarla, birlikte paylaşımlarla gidersek yetiştireceğimiz profosyeneller, meslek insanları o kadar nitelikli olur.” dedi.

İletişim Fakültesi Dekanı Nazife Güngör; “Siyasette pazarlanmaya başladı”

İletişim Fakültesi Dekanı Nazife Güngör, halkla ilişkilerin, PR olayının içerisinden çıkıp başlı başına bir alan olmaya başladığından bahsetti. Güngör; “Nitekim sizler biliyorsunuz ki 1960’lı yıllarda 60’ların ortalarından itibaren ABD’den başlamak üzere halkla ilişkiler ve reklamcılık konusunda hizmet veren, uzman, profesyonellik desteği veren hem de insan yetiştirmeye başlayan bu alanda çok fazla ajans kuruldu. Aynı zamanda bu bir algı olayıdır, bu bir imaj maker olayıdır. Mesela siyasette bu işin içine girdi. Bütün siyasilerin imaj yapıcıları olmaya başladı. Siyasette pazarlanmaya başladı. Siyasal reklam ya da siyasal iletişim dediğimiz şeyde bu algı, halkla ilişkiler, PR olayının içerisinden çıkıp başlı başına bir alan olmaya başladı. Dolayısıyla halkla ilişkiler sadece kendi başına bir alan olarak sat küçük bir kolar olarak belirmedi. Büyüdü büyüdü içinden başka bir disiplinler de çıkararak yoluna devam etmeye başladı. Bugün geldiğimiz noktada ise dijitalleşmeyle birlikte bir sosyal medya olayı var ki, artık bu platformlar, sosyal medya mecraları halkla ilişkilerle, PR uzmanlarıyla, PR akademisyenleri ve profesyonelleriyle bir arada çalışmak zorunda. Çünkü hem halkla ilişkilerciler için çok önemli bir etkinlik alanı, hem de kendi başına zaten bir halkla ilişkiler olayı olarak da biçimlenmeye başladı.”

“Halkla ilişkiler ekonominin bir kesiti”

İletişim Fakültesi Dekanı Nazife Güngör; “Ortaya konulan araştırmalardan çıkacak sonuçları bir araya getirip yeni bir takım kavramların, yeni bir takım modellerinde ortaya çıkarılmasına, geliştirilmesine ihtiyaç var. Halkla ilişkiler bir yandan toplumsal bir olay, bir yandan iletişimsel bir olgu ama bir yandan da ekonominin içerisinde çok önemli bir yerde. Ekonominin bir kesiti. Dolayısıyla da bu sürekli ekonomik süreçlerdeki gelişmeler, toplumsal süreçlerdeki değişmeler, iletişimsel süreç ve iletişimin işleyişindeki sürekli yenilenmeler, bizi algı kavramı konusunu yeniden düşünmemizi, algı temelli, algı odaklı halkla ilişkiler kavramı ve olayı konusunda sürekli yenilenme ve düşünmeye yönlendiriyor. Dolayısıyla da yaptık, tamam, bu budur değil. Yapıyoruz, çalışacağız, devam edeceğiz, düşüneceğiz, paylaşacağız. Ancak alan öyle gelişir ve alanın kendini var kılması ve sürekli olarak gelişerek varlığını devam ettirmesi için de yeni gelişmeler, yeni süreçlerin ve yeni ihtiyaçlara göre sürekli olarak yenilenmesi, sürekli olarak yeni katkılarla desteklenmesi gerekiyor. O nedenle de bunu da birlikte yapmamız gerekiyor. Bir yandan akademinin sürekli bir araya gelmesine, görüş alış-verişinde bulunması bir yandan da akademinin meslek insanı yetiştirip göndermekte olduğu sektörle ilişkilerin sürekli devam etmesi lazım” diye konuştu.

Dr. Ersin Diker: “Bir yandan öğretiyoruz, bir yandan öğrenmeye devam ediyoruz”

Dr. Ersin Diker; “Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümünde öğretim üyesiyim. Aynı zaman da dekan yardımcısı olarak görev yapmaktayım. Lisans ve Yüksek lisans ve doktoramı Selçuk üniversitesinde tamamladım. Lisansımı Halkla ilişkiler bölümünde, yüksek lisansımı Reklamcılık Anabilim dalında, doktoramı da Halkla ilişkiler ve Tanıtım Anabilim dalında yaptım. Yaklaşık 10 seneden fazladır da Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesinde çalışmaktayım. Yüksek Lisans yaparken araştırma görevlisi olarak başladım. Ve hala devam etmekteyim. Okumaya, araştırmaya, öğrenmeye devam ediyoruz. Bir yandan öğretiyoruz, bir yandan öğrenmeye devam ediyoruz” dedi.

“Pandemi süreci dönüşümü daha da hızlandırdı”

 Dinamik bir alan sürekli değişen bir alan bizim sürekli güncel olmamız gerekiyor diyen Diker; “Gümüşhane, İstanbul’a uzak bir diyar ve sektöre bizde teknolojiden yararlanıyoruz. O yüzden fiziksel bir uzaklık olsa da dijital bir yakınlıkta var. Pandemi döneminde ki bazı yazarlar, düşünürler devrim gözüyle baktı ama ben dönüşüm olarak bakıyorum. Aslında dönüşümün yaşandığı çağda pandemi süreci bu süreci daha da hızlandırdı. Bizde çok hızlı adapte olduk. Pandemiyle beraber bu durum daha hızlandı ve yayıldı. İçerisinde Türkiye’nin farklı üniversitelerinin ve akademisyenlerinin yer aldığı 14 bölümden oluşan iletişim araştırma kitap eseri ortaya koyduk. Covid 19 süreci bize yeni kavramlar ortaya çıkardı. Bu kitapta birçok araştırmayı biz bir araya topladık. Birçok araştırma, birçok kitap ortaya çıktı. Ne kadar normalleşsek de süreç devam ediyor. Bundan sonra ki yapılacak çalışmalar “Post Covid” adı altında “Neler değişti? Neler dönüştü?” buna özel araştırmalar yapacağız. Bu pandemi süresince sosyal medya kullanımı ve dijital mecra kullanımının arttığını gözlemlemiştik ve bunu bilimsel verilerle ortaya koyduk. Dijital dönüşüm sürecinin ne kadar hızlı olduğunun da bu araştırmalar ortaya koymuş oldu.” Şeklinde konuştu.

“Kurumlar tüketicilerle iletişime geçmek için sosyal medya kullanmaya başladı”

Dr. Ersin Diker, kurumların pandemi sürecinde hedef kitleyle nasıl iletişime geçtiğinden bahsetti; “Sosyal medya kullanım rakamları arttı. Hayatımız da sık kullandığımız sosyal mecralarda arttı ve bunların bir tanesi de Tiktok. Biliyorsunuz ki Tiktok, pandemi döneminde hem Türkiye’de hem dünya da en çok indirilen sosyal medya uygulaması oldu. Artık kurumlar da tüketicilerle iletişim kurmak için Tiktok hesabı açtı ve buradan tüketicilerle iletişim kurmaya başladı. Sosyal medya kurumlarında iletişim süreçlerini değiştirdi. Pandemiyle birlikte, sosyal medya hesabını kullanmayan veya dijital mecraları çok fazla kullanmayan kurumlar tüketicilerle iletişime geçmek, hedef kitleyi dinlemek onların sorunlarına çözüm getirmek için var olmaya başladılar. Pandemi sürecinde, sosyal medya kullanımının süresinin bir hayli arttığını söyleyebilirim. Büyük veri dediğimiz bir veriyi sosyal medyadan toplaması ve çalışmalarını bu verilerle ortaya koyması bu alanda gözlemlediğimiz çalışmaların başında gelmekte. Tüketici bağlamında bakarsak pandemi döneminde hayatında hiç sosyal medya kullanmamış insanların mecburen dijital mecraları kullandığını mobil alışveriş yaptığını mobil bankacılığı kullandığını tespit ettikKurumların özellikle toplumsal birlikteliği devam ettirmek için reklamlarında birlikte kurtulacağız diye vurgular yaptığını ve hayatın devam edeceğini mutlu günleri göreceğimizi düşündüren çalışmaları görmüş olduk.”

SWOT analizi çok kemik bir çalışma!

Dr. Öğr. Ersin Diker, konuşmasında swot analizine de yer verdi. Diker; “Stratejik planlamanın aslında temeli swot analizidir. Nereye varacağımızı ve nasıl varacağımızı biz swot analizindeki verilerle ortaya koyabiliyoruz. Halkla ilişkiler kampanyalarında ne söyleyeceğiz? Nasıl söyleyeceğiz? ve nerede söyleyeceğiz? Bunları aslında swot analizindeki veriler üzerine inşa ediyoruz. Kriz dönemleri çoğu firma için tehdit görülebilirken aslında ben fırsat olarak değerlendirmenin gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü o tehditi fırsata dönüştürdüğümüzde mutlaka kazançlı çıkacağız. Swot analizi bizim bunları nasıl yapacağımızı ortaya koyuyor. Tabi veriyi elde etmek yetmiyor veriyi doğru da yorumlamak gerekiyor. Bunu daha önce işin uzmanları ya da bu eğitimini almış kişiler bu doğru veri bilimini yapacak. Bu anlamda swot analizi ile birlikte ortaya çıkan verinin yorumlanması bir sonraki halkla ilişkiler kampanyalarında neyi nasıl söyleyeceğimizi de ortaya koyacaktır” dedi.

Sibel Benli: “İletişimde her zaman öne çıkarak farklılaşabilirsiniz”

Sibel Benli; “Böyle aslında cafcaflı olmayan bölümünde ilk otelini açarak kurulmuş bir dünya markası Four Seasons baktığımızda çok güzel bir hikayesi var.  60.Yılını kutladı bu sene kurucusu Isadore Sharp hala aramızda bizlerle ne mutlu ki kendisi zamanında babasıyla birlikte inşaat işi yapan bir mimar aslında hiç planlamadığı şekilde kendine bir otel açarken buluyor ve sonrasında zaman içerisinde doğru strateji ve kararlarla günümüzde Four Seasons markasına geliyor. İstanbul da ilk otelimiz 1996 yılında Sultanahmet bölgesinde hayata geçiriyoruz. 2.otelimiz de boğazda bulunuyor. Şuan da 2 otelimizle birlikte hizmet veriyoruz. Four Season kurulum hikayesi çok yalın çok güzel bir niyetle müşteriyi misafir gibi görme arzusuyla yola çıkıyor. Ben 2001 yılında başka bir otelde junior bir pozisyonda başladığım da bu sektörde çalışmaya kullanılan iletişim metodları misafirle hem de basınla çok farklıydı. Bir basın bülteni paylaşılacağı zaman bu basın bülteni paylaşılacak içeriğe göre ulaştırmak istediğiniz kişinin kıdemine göre yeri geldiğinde mektup olarak veya posta yoluyla iletiliyordu. Mesela 2001 yılında bu hala aktif olarak vardı. Tabi ki e-maille de gönderiliyordu ama günümüzde farklı bir dünya var. Temel değerler aslında günümüzde markanın kimliğini gösteren yapı taşları. Teknoloji ne kadar değişse de emeğin yoğun olduğu sektörde değerleri koruyarak ve iletişimde de her zaman öne çıkarak kimliğinizi bu aynılık denizinde farklılaştırabiliyorsunuz” diye ifade etti.

Oğuzhan Saruhan: “Üretmezseniz hayatta kalamazsınız”

Oğuzhan Saruhan; “2018 yılında "Sosyal Medya Canavarı Olmak İster misin" kitabını yazdım. Burada sosyal medyayı genel anlamda kişisel markalaşmayı anlatacak şekilde platform bazlı kısa bilgilerin olduğu blog tadında bir kitap oldu. Kendi alanın da en çok satan kitaplardan biri. Diğerleri ona yetişemedi ama 2020 yılında "Dijital Çağda Hayatta Kalmanın 10 Kuralı" Kitabını yazdım. Ben Youtube'a Yeni Dünyanın Kullanma Kılavuzu diyorum. İçerisinde ne ararsanız var çünkü. Biz markalara artık diyoruz ki içerik üretmezseniz hayatta kalamazsanız. Eskiden top bizim ayağımızda değildi. Artık herkesin ayağında bir top var çünkü bir kavram var. Harari'nin dediği gibi İnternet dünyayı en derinden etkileyen ve değiştiren buluşlardan biriydi. İnternet hayatımızı zehir eden bir araç değil hayatımızı daha demokratik hale getiren bir teknoloji o yüzden anlatılacaksa etkili internet kullanımı anlatılabilir” diye konuştu.

Samet Özetçi: “Ekibimizin genç olması dezavantaj değil”

 Gazete ve derginin hala önemli görülebildiğine değinen Samet Özetçi, “Hem dijitali anlama, hem dijital mecraları kullanma iletişimi analiz etme adına dediğim gibi biraz daha onlara ilham olsun istiyorum. Ekibimiz çok genç ama genç olması bir dezavantaj değil. Gazete dergi hala önemli görülebiliyor. Önemli ama eskisi kadar önemli değil demek daha doğru bir cümle olabilir. Bizim yeni mecraları kullanıyor olmamız arkadaşlarımızın bu mecraların içerisinden geliyor olması aslında bizi biraz daha farklı kıldı. Ekibin içerisinde bilgisayar mühendisleri arkadaşlarımız da var. Onlar veri görselleştirmesi yapıyorlar. Markaların dijital pazarlama tarafına hem diğer aklınıza gelebilecek bütün iletişim departmanlarının kullanabileceği güzel datalar çıkıyor veriler görselleştiriliyor. Bu markalar için öngörü oluşturuyor. Biz bu hizmeti diğer ajanslara da sunuyoruz.” dedi.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)