Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Covid – 19’dan Sonra Psikolojik Hastalık Pandemisi Bekleniyor”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Akit TV’de yayınlanan Kırmızı Masa programının konuğu oldu. Gündeme dair çarpıcı değerlendirmelerde bulunan Tarhan, pandemi sürecinin sonuçlarına değindi. Tarhan; “Pandemi sonrası majör depresyon ve anksiyete bozukluğu hastalıklarında ciddi artış gözlemlendi. Küresel bir araştırmanın sonucuna göre bu hastalıklar daha çok kadınlarda ve gençlerde gözlemleniyor. Yine bu dönemde obsesif kompulsif bozukluklar stabilize olmuşken birdenbire hayatlarının değişmesiyle dengeleri bozuldu. Dünya Sağlık Örgütü küresel olarak psikolojik hastalıkların artacağına ilişkin yaptığı açıklamada, post pandemik psikiyatrik hastalık pandemisi yaşanacağını duyurdu.” dedi.

“Pandemi sonrası Alzheimer vakalarında artış yaşandı”

Pandemi sonrası depresyon gibi psikolojik hastalıklarda ciddi artışlar tesbit edildiğini ifade eden Tarhan, Dünya Sağlık Örgütü tarafından ortaya konan post pandemik psikiyatrik hastalıkların artacağına dair öngörüye dikkat çekti. Tarhan; “Pandemi sonrası majör depresyon ve anksiyete bozukluğu hastalıklarında ciddi artış gözlemlendi. Küresel bir araştırmanın sonucuna göre bu hastalıklar daha çok kadın ve genç nüfusta gözlemleniyor. Bizler de hastanemizde bu hastalılarda yaşanan artışın farkındayız. Bütün yaş grupları pandemi sürecinden olumsuz etkilendi. Özellikle ileri yaştaki insanlara uygulanan yasaklar büyük bir travamaya neden oldu. Bu insanlar toplumdan izole edilerek evlere hapsedildiler. Birçok ileri yaştaki insan yaşadığı yeri değiştirerek, kırsal alanlara taşınmak durumunda kaldı. Çünkü bu kişiler toplumda yer alamayacaklarının farkındaydı. Bu yaş grubunda pandemi sonrası özellikle Alzheimer vakalarında büyük bir artış yaşandı. 70 yaşına kadar antidepresan kullanmayan kişilerin bu dönemde kullanmaya başlaması özellikle dikkat çekici bir durum. Yine bu dönemde obsesif kompulsif bozukluklar stabilize olmuşken birdenbire hayatlarının değişmesiyle dengeleri bozuldu. Dünya Sağlık Örgütü küresel olarak psikolojik hastalıkların artacağına ilişkin yaptığı açıklamada, post pandemik psikiyatrik hastalık pandemisi yaşanacağını duyurdu. Bizler de sahada hizmet veren hekimler olarak psikolojik hastalık pandemisi belirtilerinin farkındayız.” dedi.

“Pandemi krizi doğru yönetilemedi”

Pandemi krizinin doğru bir şekilde yönetilemediğini ifade eden Tarhan, süreç boyunca halkı bilgilendirme adı altında korku atmosferi oluşturulduğunu aktardı. Tarhan; “Pandemi sürecinde toplum olarak Covid-19 ile uyuduk Covid-19 ile uyandık. Kriz yönetimi bu şekilde olmaz. Kriz yönetiminde krizi çözme odaklı bir kurul oluşturulur, toplumdaki diğer insanlar ise işlerini yapmaya devam ederler. Fakat pandemi krizi boyunca TV’lerde halkı bilgilendirme adı altında korku ortamı oluşturulduğuna tanık olduk. Kriz durumlarında krizi yönetenler bu sürecin en kısa sürede çözüme kavuşması için çalıştıklarını, durumun kontrol altında olduğunu dillendirerek herkesin rutin işlerine devam etmesini salık vermeliler. Pandemi sürecinde ilk yapılan hatalardan biri de bilim kurulunda psikiyatrist bir uzmanın bulunmamasıydı.” ifadelerini kullandı.

“Aşıya karşı çıkmak matematiğe karşı çıkmaktır” 

Türkiye’nin aşıya ulaşma konusunda dünyadaki şanslı ülkelerden biri olduğunu dile getiren Tarhan, aşıya karşı çıkanların matematiğe karşı çıktığını aktardı. Tarhan; “Dünyadaki birçok ülkeye göre aşıya ulaşma yönünden çok şanslıyız. Devlet halkına ücretsiz bir şekilde aşıyı ulaştırırken aşıya karşı çıkmak matematiğe karşı çıkmak gibi düşünülebilir. Birçok meslektaşımız aşısız olduğu için vefat etti. Aşı olup çeşitli sıkıntılar yaşayanlar da oldu elbette ama oranlara bakıldığı zaman aşı olanların yaşadığı sıkıntılar 1/10 oranında tesbit edilmiş durumda. Bu gibi riskli durumlarda ihtimal hesaplaması yapılır. Mesela evden çıktığın zaman trafik kazası geçirme ihtimalin bulunuyor diye evden çıkmazsan hiçbir şey yapmama hatasına düşersin. Yani aşı olmamak, olmakla ilgili riskten çok daha büyük bir risk barındırıyor. Böyle bir durumda bireyleri insan hakları açısından aşı olmaya zorlayamazsınız. Fakat aşı konusunda şüpheleri olanların hiçbir bilimsel veriden faydalanmadığını görüyoruz. Bu insanların enfeksiyon hastalıkları alanında bilimsel bir bilgileri yok. TV’lerde ahkâm kesenler yalnızca varsayımlarla hareket ediyorlar. Hâlbuki böyle ciddi bir konuda araştırmaları referans alarak, kanıtlı bir şekilde insanları bilgilendirmek gerekiyor.” şeklinde konuştu.

“Risk – fayda oranına göre aşı olmanın faydaları zararlarını geçiyor”

Risk - fayda oranı yapıldığında aşının fayda oranının yüksek çıktığını ifade eden Tarhan, insanların Covid-19 yaşamadan bu durumu anlamadıklarını belirtti. Tarhan; “Bilimsel bakış açısında matematik modelleme ve hesaplama vardır. Hastalıkların da risk – fayda oranları vardır. Hangi seçenekte fayda oranı yüksek çıkarsa o tedavi uygulanır. Aşının risk- fayda oranına bakıldığı zaman fayda ve zarar arasında ciddi bir farkla fayda oranı daha yüksek çıkıyor. Covid – 19 tedavisinde aşı karşıtı olanlara yoğun bakımları ziyaret etmelerini öneriyorum, gerçekler orada çok net ortaya çıkıyor. Şu durumda aşının bulunmasına şükretmemiz gerektiğini düşünüyorum. Mesela bir yakınınız Covid -19’a yakalanmış acılar içerisinde iken, ‘ben bu hastalığa inanmıyorum’ diyerek onu hastaneye götürmez misiniz? Bazı insanlar gözleriyle görmeden, kendi başına gelmeden durumun ciddiyetini kavrayamıyor.” dedi.

“Aşı karşıtlarının çoğu kararsız durumda”

Her toplumda aşı karşıtlarının bulunduğunu ifade eden Tarhan, aşı karşıtlarının çoğunun kararsız olduğunu aktardı. Tarhan; “3 tür aşı karşıtı var: Kararsızlar, korku içinde olanlar ve paranoyaklar. Paranoyak, yüzde 3 ile yüzde 5 oranında toplumun her kesiminde bulunur. Bu kişiler komplo teorilerine inanır, kendi doğrularını tek ve değişmez doğru olarak görürler. Aşı karşıtlığı çok fazla gündemde olduğu için Üsküdar Üniversitesi olarak Türkiye'de aşı karşıtlığını araştırdık. Sosyoloji bölümümüzün yaptığı araştırmaya göre aşı karşıtları yüzde 20 oranında çıktı. Bu araştırma yaklaşık bir yıl önce yapıldı. Bu süre zarfında gözlemlenen vakalar ile bu oranın azaldığını tahmin ediyorum. Aşı karşıtlarının çoğu kararsız durumda. Şu anda ki gidişata göre dünyadaki herkes Covid – 19 hastalığını geçirecek. O halde aşının riskiyle Covid - 19 geçirme riski arasında bir karar vermek gerekiyor.” ifadelerinde bulundu.

“Covid – 19 vücutta hasara neden oluyor” 

Aşı karşıtlığı yapan hekimlerin enfeksiyon hastalıkları uzmanı olmadığını aktaran Tarhan, aşı olmakla karşılaştırıldığında Covid – 19 yaşamanın vücutta daha kötü birçok etki bıraktığını dile getirdi. Tarhan; “Ben aşı olmayanların hastanede tedavi edilmesi konusunda şüpheliyim. Doktorlar kendilerini bu kadar riske atıyorken neden aşıya güvenmeyen ve hasta olanlar için canlarını tehlikeye atsınlar? Tabi ki bunu insanlar tedavi edilmesin diye söylemiyorum, yalnızca aşıyı teşvik etmek için söylüyorum. Burada işin uzmanlarına göre hareket edeceğiz. Aşı karşıtı hekimlerin hiçbiri bu konunun uzmanı değil. Ben bir hekim olarak enfeksiyonla ilgili bir şey söyleyemem, hakkım değil. İlerleyen süreçte daha net ortaya konacaktır ama her sene aşı olmamız gerekebilir. İnfluenza yani grip 1920'lerde ortaya çıktıktan sonra parkinson ve alzheimer hastalıkları arttı. Covid – 19 geçirenlerde çeşitli enfeksiyonlar görülüyor, vücutta birçok hasar bırakıyor ve kronik hastalıklara neden oluyor. Bu açıdan bakıldığında Covid – 19 yaşamanın riski çok daha büyük bir risk. Şu anda eldeki verilere göre faydalı olma ihtimali, faydasız olma ihtimalinden çok daha yüksek bu sebeple aşı tavsiye ediliyor.” dedi.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)