Kadınların Karşılaştığı Sorunlar Doğru Rol Paylaşımıyla Çözülebilir!
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Memur-Sen Kadınlar Komisyonu tarafından düzenlenen “Sendikalılıktan Sendikacılığa Sertifikalı Eğitim Programı” kapsamında sendika üye ve yöneticileriyle bir araya geldi. Modern çalışma hayatı ve ruh sağlığı başlığı altında önemli değerlendirmelerde bulunan Tarhan, ailede rol paylaşımı doğru yapılırsa kadınların sosyal hayatlarında ve iş yaşamlarında karşılarına çıkan problemlerin azalacağını vurguladı. Tarhan; “Kadının sosyal rollerinin düzenlenmesi, sosyal hayata dâhil olması bununla ilgili iyi örneklik sağlaması çok önemli. Eğitimli bir annenin çocuğunu eğitmesiyle eğitimsiz bir annenin çocuğunu eğitmesi günümüzde çok fark ediyor. Bu sebeple aile içerisinde rol paylaşımı sağlıklı bir şekilde yapılırsa kadının çalışmasının getireceği riskler azalıyor, minimalize oluyor.” dedi.
“Modernizm ile kadının omuzlarındaki yük arttı”
Modern yaşamda kadının rolüne ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tarhan, kadın hakları ve eşitlik söylemlerinin kadını gerçekten özgürleştirdiği hakkındaki anlayışın gerçek mi yoksa bir yanılsama mı olduğunu sorgulamak gerektiğini vurguladı. Tarhan, “Modern yaşam ile büyük bir dönüşüm meydana geldi. Endüstri Devrimi ile fiziksel güç yerine zihinsel güç önem kazandı. Kadın ve erkeğin hak ve fırsatlar açısından eşit olması küresel bir olgu haline geldi. 1960’larda feminizm hareketiyle beraber kadının özgürleşmesi ve evlilik karşıtı söylemler hız kazandı. Nikâhsız birlikteliklerde kazanan taraf gerçekten kadınlar mı oldu bunun sorgulanması gerekiyor. Ailede bulunan roller açısından bakıldığında modern zaman erkeğe iş adamı, eş ve baba rollerini biçerken kadına; eş, annelik, iş insanı ve dördüncü olarak da ev işlerinden sorumlu olma rolünü yüklüyor. Böyle bir sistemde kadının üzerindeki yük artıyor. Bir de modernizmle beraber artan sadakatsiz ilişki anlayışı kadının omuzlarına yükleniyor. Feministlere göre kadının konforu sadakatli bir ilişki yaşamak olarak görülürken, böyle bir durumda ilişkiler kadın -erkek savaşlarına dönüşüyor. Küresel sistem bu savaşları körükleyerek daha da yerleşmesini sağlıyor.” dedi.
“Modernizm annelik rolünü ihmal etti”
Modernizmin annelik rolünü ihmal ettiğini ifade eden Tarhan, kadınlık ve annelik arasındaki dengenin sağlanamadığını vurguladı. Tarhan; “1960’lı yıllarda ABD’de açık evlilik modeli uygulanmaya başlandı. Evli olan taraflar evlilikleri boyunca başka kişilerle sevgililik hayatı yaşadılar fakat bunun sonucu seneler sonra ortaya çıktı. Çünkü böyle ailelerde yetişen çocuklar bu evliliğin kurbanı durumuna geldiler. Şimdi ise yeni akım nikâhsız beraberlikler sonucu çocuk dünyaya getirmek. Modernizm, aile hayatında büyük bir sarsılma meydana getirdi. Özellikle Avrupa ülkelerinde nikâhsız doğan çocuk oranları yüzde 60- 70 oranlarını buldu. Bu çocukların çoğu devlet tarafından aile ortamını görmeden büyüyorlar. Nüfus kâğıtlarında anne baba isimleri değil, ebeveyn 1 ve ebeveyn 2 şeklinde yazıyorlar. Bakım evinde yetişen çocuklar hayatlarında “anne” kelimesini duymadan büyüyorlar, onlara hizmet veren kişilere ‘bakım veren’ şeklinde hitap ediyorlar. Böyle bir ortamda büyüyen çocuklar benmerkezci ve acımasız oluyorlar, empati duyguları gelişmiyor, sınırları bilmiyorlar. Ergenliğe geldikleri zaman birçoğu bağımlılığa yöneliyor. Modernizm annelik rolünü ihmal etti ve burada kadınlık rolü ile annelik rolü arasındaki dengeyi koruyamadı. Anne olan çalışan kadınlara, kadın ve erkek eşit denilerek çocuğunu bakma izni dahi verilmiyor çoğu yerde.” ifadelerini kullandı.
“Ailede doğru rol paylaşımıyla kadınların yaşadığı sorunlar azaltılabilir”
Aile içerisinde rol paylaşımının doğru bir şekilde sağlanmasıyla kadının iş hayatı ve sosyal yaşamında karmaşanın önleneceğini ifade eden Tarhan, eğitimli annelerin iyi çocuklar yetiştirdiğini aktardı. Tarhan; “Kadının sosyal rollerinin düzenlenmesi, sosyal hayata dâhil olması bununla ilgili iyi örneklik sağlaması çok önemli. Eğitimli bir annenin çocuğunu eğitmesiyle eğitimsiz bir annenin çocuğunu eğitmesi günümüzde çok fark ediyor. Bu sebeple aile içerisinde rol paylaşımı sağlıklı bir şekilde yapılırsa kadının çalışmasının getireceği riskler azalıyor, minimalize oluyor. Bizim kültürümüzde eş ve çift kavramları yok. Yol arkadaşı anlamına gelen refik ve refika kelimeleri kullanılıyor. Yani evlilik uzun bir yolculuk olarak görülüyor. Bu yolculukta beraber yürüyenler hayat arkadaşı oluyor. Aslında bu refik, refika sözü kadın erkek eşitliğinin, hak ve fırsat eşitliğinin sözüdür. Yani bir yolculuğa çıktığında bir insan ne düşünür? Önce gideceği hedefi düşünür. Hedefe giderken orada birbirinin gözünün içine bakan çiftler değil aynı hedefe bakan çiftler doğru ilerleyebiliyorlar ama devamlı karşı taraftan bir şeyler bekleyen çiftler kendilerini ego ve güç savaşları içinde buluyorlar. Evlilikte bu tarz ilişkilerin ortaya çıkmaması için ailenin ortak hedeflerinin, ortak ideallerinin olması gerekiyor.” dedi.
“Kadının çalışıp çalışmaması iyi bir evlat yetiştirmede bağlayıcı bir özellik olamaz”
Kadının çalışmasının veya çalışmamasının iyi bir evlat yetiştirmede her zaman bağlayıcı bir özellik olmadığını aktaran Tarhan; “Aile içerisinde mesafesiz terk ediş dediğimiz bir kavram vardır. Anne çalışmıyordur, evdedir çocuğu yedirir, içirir, giydirir ondan sonra kendini işe verir, temizliğe verir. Çocukla aynı evdedir fakat mesafesiz terk ediş dediğimiz durum vardır. Yani o çocukla oynamaz, sevmez, konuşmaz, koklamaz onu, sıcak ilişki kurmaz. Böyle durumlarda çocukta duygusal ihmal dediğimiz durum ortaya çıkıyor. Çocuk kendine hayat güvenli değil diyor. Kendini güvende hissetmiyor devamlı kaygı ve korku oluyor çocukta. Anne çalışmamış ama çocuğa da zaman ayırmamış. Böyle durumlarda çocukta ruh çağı travması oluşuyor. Diğer bir travma da anne çalıştığı zaman çocuğuna karşı aşırı bir suçluluk hissediyor ve bir müddet sonra her akşam eli dolu geliyor. Çocuğa hediyeler getiriyor mutlu etmek için. Onunla abartılı ilgileniyor, her dediğini yapıyor. Çocuk da bunu çok güzel anlıyor. Çünkü çocuk psiko-fizyolojik olarak en bencil varlıktır. Kendisini dünyanın merkezinde zanneder. Sevgi yatırımını ilk kendine yapar. Ondan sonra bakım verene yapar anne veya anne yerine geçen kişiye. Ondan sonra kardeşlerine, oyuncaklarına. Büyüdükçe çevresine, ailesinin diğer üyelerine, vatana, millete ve yaratılışa, yaratıcıya sevgi yatırımını yapar. Bu yatırım büyüdükçe, olgunlaştıkça gelişir. Şimdi çocukta küçük yaşta böyle bir anneyle sıcak ilişki yoksa sevgi yatırımını nasıl yapacağını da öğrenemiyor. Yani bunun için bir çocuğun birinci öğretmeni annesidir.” şeklinde konuştu.
“Kadının iş hayatında olmasına karşı olanlar haksızlık yapıyor”
Çalışan ve çocuğuyla tutarlı bir ilişki kuran annelere haksızlık yapıldığını ifade eden Tarhan, ailede rollerin doğru paylaşılmasının sorunları aşacağını aktardı. Tarhan; “Anne çalışıyor ama çocuğunu tutarlı davranıyorsa eve geldiği zaman onun için çok değerli olduğunu hissettiriyor, onunla zaman geçiriyor, ondan sonra ev işi yapıyorsa çocuk duygusal olarak bir boşluk hissetmez. Çocuk eğitiminde en önemli şey çocuk anne babanın söylediklerine değil yaptıklarına bakar. İşten geldikten sonra çocuğuyla kaliteli zaman geçiriyorsa bir anne, annenin çalışması o çocuk üzerinde travma etkisi yapmaz. Bunun için çalışan annelerde çocuk eğitiminde ve eşle ilgili ilişkilerde rol paylaşımını akıldan çıkarmaması gerekir. Eve geldiği zaman ben şu anda evde anne rolündeyim deyip çocukla ilgilenir, eşiyle beraberken eş rolünü üstlenirse o rolleri doğru şekilde yaşarsa karıştırmazsa hiçbir sorun yaşanmaz. Yani kadının iş hayatında bulunmasına karşı olanlar bence burada haksızlık yapıyorlar. Biraz önce bahsettiğim gibi mesafesiz terk edişler ile evde olduğu halde çocuğa zaman ayırmayanlar da olabiliyor. Birçok çalışan anne var çocuğunu çok güzel büyütebiliyor çünkü rol paylaşımını iyi yapabiliyor.” dedi.
“Anne baba olmak çocuğun hayat gemisini onun yerine kullanmak değildir”
Anne babalığın çocuğu her daim mutlu etmek olmadığını belirten Tarhan, ebeveynlerin asıl görevinin çocuğu hayata hazırlamak olduğunu ifade etti. Tarhan; “Çocuğa kendi gemisinin kaptanı olmayı öğretmemiz lazım. Yani burada anne veya baba olmak aslında çocuğun hayat gemisini onun yerine kullanmak değil, kılavuz kaptan olmak lazım. İki türlü kaptan var; biri gemiyi kullanan dümendeki kaptan diğeri de kılavuz kaptan. Kılavuz kaptan dümene geçmez ama yaşam tecrübesini aktarır. Bunun için anne baba kılavuzluk yapacak çocuğun yapması gerekeni yapmayacak onun yerine geçmeyecek. Burada fedakârlık şemasıyla anneler çocuğun kendi başına yapması gereken birçok şeyi üstleniyor. Çocuk okula gidecek yaşa geliyor mesela ayakkabı bağlamayı veyahut düğmesini iliklemeyi bilmiyor. Bu durumlarda çocuk bireyselleşemiyor. Onun için burada çocuğa kılavuz olmak hayatı öğretmek esas olan. Anne babalık demek çocuğu mutlu etmek demek değil çocuğu hayata hazırlamak demektir. Bazı zorluklara katlanmasını, tahammül etmesini öğretmek gerekir. İyi insan yetiştirdiğimizde topluma, aileye, kendine faydalı olabilecek bir çocuk yetiştiriyoruz. Bir çocuk annenin ve babanın eseridir. Anne baba çocuğunu başarılı, topluma ve insanlığa katkı sağlamış hem de böyle başı dik dolaşan onurlu iyi bir çocuk yetiştirmenin verdiği haz, orta-uzun vadeli en büyük yatırımdır. Onun için bu yatırımı ihmal etmeden dengeli bir ilişki kurulursa çok rahatlıkla yapılır.” dedi.
Muhabir: Esmanur Tuna
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)