Okurlarıyla söyleşen Tarhan, “En büyük değer aşınması merhamet ve saygı duygusunda”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Yazar Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 5’inci Ümraniye Kitap Fuarında kitap severlerle bir araya geldi. “Psikoloji Sohbetleri” başlığı altında söyleşi gerçekleştiren Tarhan ardından kitaplarını okuyucuları için imzaladı. Parayla mutluluğun satın alınamayacağına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, teşhis yanlış olunca tedavinin de yanlış olduğunu söyledi. Maddeciliğin bu kadar yaygınlaştığı bir ortamda insanlığın anlamını kaybettiğinin de altını çizen Tarhan, küresel krize dikkat çekti. Tarhan, en büyük değer aşınmasının merhamet ve saygı duygusunda olduğunu da kaydetti.
Santral Etkinlik Alanında gerçekleştirilen Ümraniye Kitap Fuarı, bu yıl 5’inci kez ‘Kitap Vakti Geldi’ temasıyla kitapseverlere kapısını açtı. 100’ü aşkın yayınevinin katıldığı fuarda, 9 gün boyunca 200’den fazla yazar okurlarıyla bir araya geldi.
Yazar Prof. Dr. Nevzat Tarhan da bu kapsamda okurlarıyla buluştu. Gazeteci Şaban Özdemir moderatörlüğünde başlayan söyleşide Tarhan “Psikoloji Sohbetleri” başlığında önemli paylaşımlarda bulundu.
“En çok intihar ve bağımlılık artıyor”
Küresel anlamda artan kötülüğe vurgu yapan Tarhan ahlaki normlardaki bozulmalara dikkat çekti. Tarhan; “En çok intihar ve bağımlılık artıyor. Toplumda artışlar var, suç artıyor, şiddet artıyor. Toplumda ahlaki normlarda bozulma var. Kötülük artışı var. Bu durum hem görünür oldu hem de oransal olarak arttı. Bu sadece Türkiye’de değil küresel bir durum. Şu andaki insanlığı bekleyen en büyük tehlike bu. Yani ahlaki normların bozulması, kötülüğün artması. Kötülük artıyor. Kötülüğün artmasıyla birlikte insanlarda huzur kaçıyor. Güven bozuluyor ve intihar artıyor, başarısızlıklar artıyor, şiddet olayları artıyor. Bu şekilde bir küresel kriz var.” ifadelerini kullandı.
“En büyük değer aşınması merhamet duygusunda”
Saygı ve merhamet duygularında aşınmanın yaşandığını da söyleyen Tarhan; “İnsanlar arasındaki merhamet duygusu azaldı. Merhamet duygusunun azaldığı yerde empati yoksunluğu ortaya çıkar. İnsanlar yalnızlaşmaya başlarlar. Yalnızlaşırlar ve güven zayıflaması olur insanların arasında. Aile güven yuvasıdır. Ailede insanlar arasındaki güven ilişkisi bozulduğu zaman orası sığınak özelliğini kaybeder. En büyük değer aşınması merhamet ve saygı duygusunda var. Diğer bir aşınma da saygı duygusunda yaşanıyor. İnsanların birbirine olan saygısı daha hoyrat daha acımasız, başkasının hakkına, hukukuna önem vermeyen insanların sayısı artıyor. Saygı azalması ve merhamet duygusundaki azalma birçok kötülüklerin artmasındaki yıpranan değerlerdir. Bu iki özellik küresel olarak artıyor.” şeklinde konuştu.
“Kibrin olduğu yerde insanların hak duygusu kendine yönelik oluyor”
Vicdani normların zayıflamasıyla kötülük arasında bağlantı olduğunu vurgulayan Tarhan; “Yakın zamana kadar aileyi kültürümüz koruyordu ama şu anda küresel olarak ailenin koruyuculuğu zayıfladı. Yani toplumu koruyan hukuki, sosyal ve vicdani normlar vardır. Hukuki normlar, kanunlar ve kurallardır. İkincisi sosyal normlar, geleneklerdir. Kanunlarda suç değil ama başkasının hakkına da saygı gösterirdi. Şu anda oldukça zayıfladı. Üçüncüsü, ahlaki normlar zayıfladı. Ahlaki normları vicdan belirliyor. Vicdan duygusundaki zayıflama, merhamet zayıflaması, utanma duygusunun zayıflaması bunlara örnek. Bu sosyal toplumda zayıflamaya sebep oluyor. Şu anda görünen ruhsal bunalımların, kötülüklerin artışındaki sebep bunlar, bunların zayıflaması. Bencillik artıyor. Bencilliğin arttığı yerde kibir ortaya çıkıyor. Kibrin olduğu yerde insanların hak duygusu kendine yönelik oluyor.” dedi.
“Virüs belli, hazcılık…”
İnsanların yaşam amacı olarak haz peşinde koşmayı seçtiklerini ifade eden Tarhan; “Ben merkezciliğin artmasıyla empati azalıyor. Empati yoksunluğu çıkıyor, merhamet azalıyor, kötülükler artıyor. Yani insanlarda yardımlaşma duygusu kayboluyor. Bunların artması, birçok hastalığın artmasına sebep oluyor özellikle de depresyon. Şu anda Amerika’da depresyon artışı var. O kadar refah seviyesi yüksek, bu depresyon niye artıyor? Acaba virüs mü var diye araştırıyorlar. Aslında virüs belli, hazcılık virüsü... İnsanlar yaşam sebebi olarak haz peşinde koşmayı seçtiler. Yani ego ideali olarak haz peşinde koşmayı seçtiler. ‘Hoşuma giden iyidir, hoşuma gitmeyen kötüdür. Çıkarım olan iyidir, çıkarım olmayan kötüdür.’ diyen ölçü değişti. Sosyal normlar ve ölçüler değişti. Almanya’da 70 yaşın üzerindeki iki karı koca gazı açıp intihar ediyorlar. İntihar etmeden önce not bırakmışlar. Sebep olarak şu yazıyor, ‘Üç buçuk aydır kapımızı kapıcıdan başka çalan olmadı.’ Şu anda batının en büyük sorunu yalnızlık. Bunların hepsi insanları mutsuzluğa götürüyor. Parayla saadet satın alınamıyor. Parayla mutluluk satın alınamıyor. Onun için teşhis yanlış olunca tedavi de yanlış oluyor. Maddeciliğin bu kadar yaygınlaştığı bir ortamda insanlık anlamını kaybetti.” ifadelerini kullandı.
“Genç kuşak yeniliği daha iyi yakalıyor”
Z kuşağından duyduğu ümidi dile getiren Tarhan; “Şu anda yeni kuşak aileye önem gösteriyor. Yeni nesiller sorguluyor ve gelişmek istiyor. Z kuşağı diye eleştirilen gençlik var ya ben çok ümitliyim o noktada. Onlar biraz konformist biraz fazla kendilerini düşünüyor gibi ama adalet arayışı var, masumiyet arayışı var. Yeniliğe açıklar, sorguluyorlar. Bizi onlar değiştirecek. Kurtarıcı onlar. Bizim nesiller biraz statik. Onun için genç kuşak yeniliği daha iyi yakalıyor.” şeklinde konuştu.
“Karanlıkta fazla kalmak mevsimsel depresyon yapıyor”
Ruh hali için ışığın önemine değinen Tarhan; “Karanlıkta fazla kalmak mevsimsel depresyon yapıyor. Bu durum yatkın olanlarda görülüyor, herkeste yapmıyor. Bazı kişilerde genetik yatkınlık oluyor, depresif oluyorlar onların çözümü ışık tedavisiyle yapılıyor. Beyaz ışık beyni olumsuz etkiliyor. Gece televizyon açık yatılırsa beyin melatonin salgılayamıyor. Derin karanlık olduğu zaman beyin melatonin salgılıyor. Melatonin nöroprotektif deniyor beynin koruyucusudur. Hem uyku veriyor hem beyni onarma faaliyeti yapıyor. Onun için gece uykusu altın standarttır, çok önemli. Şimdiki gençler geç yatıp geç kalkıyor, gece gündüz karıştı artık…” dedi.
“Çocuğa verilecek en büyük hediye ona zaman ayırmak”
Ebeveynlerin çocuklara yeterli vakit ayırmasını ve hayat yolunda yol arkadaşı olmaları tavsiyesini veren Tarhan; “Çocuğa yapılacak verilecek en büyük hediyenin annenin babanın zaman ayırmasıdır. Birlikte zaman geçirmek, sohbet etmek. Hayat yolunda yol arkadaşı olmak. Yani çocuğu karşımıza alıp düzeltmek değil, yanımıza alıp birlikte yürümek. Bunu yaptığımız zaman öyle güzel çocuklar yetiştiririz ki çocuk kendini hem aileye ait hisseder hem de özgür hisseder. Bu çocuk emin ol hayattaki zorluklara dayanan çocuk olur. Benim fikrim budur diyen çocuk olur. Tuttuğunu koparan ama anne babasına saygılı olan çocuk olur. Aile değerlerine saygılı olur. Hiç de zor değil bunu yetiştirmek ama kafa yormak gerekiyor. Bu hap bilgilerin hepsi çok işinize yarar. Kullanın.” ifadelerini kullandı.
“İnatçılığın psikolojideki karşılığı düşünce katılığıdır”
Zihinsel esnekliğe ve stresin üç türlü şekline değinen Tarhan; “İnatçılığın psikolojideki karşılığı düşünce katılığıdır. En inatçı kişiler bencil kişilerdir. Zihinsel esneklik yapamaz. Mesela vücudumuzdaki kaslarımızın iyi olmasının formülü nedir? Kasların esnek, gevşek olması değil mi? Ne kadar kaslarımız, vücudumuz esnekse o derece sağlıklı. Aynı ruhumuzda öyle. Esnekse sağlıklı. Buna psikolojide ‘psychological resilience’ deniyor yani. Türkçedeki karşılığı esnek olmak. Strese karşı üç türlü yaklaşım vardır. Birincisi A tipi kişilik. Bunlar sünger tip kişilerdir. Sünger emer, emer ve çöker. Bu A tipi kişiler hep negatiftir. Hep kusur görürler. Hep şikayetçi ve mutsuzdurlar. İkinci tip kişiler düşünce katılığı olan teflon kişilerdir. Teflon tava biliyorsun esnemez, yapışmaz. Teflonun kendisi yanmaz ama temas edeni yakar. Bu kişiler bencil ve çıkarcıdırlar, hiç esnemezler. Kendileri rahattır ama yakınlarını incitirler, kırarlar. Teflon tava çizildiği zaman çöpe atarsın işe yaramaz. Çünkü esnek değil. Bu kişiler de yalnız kalırlar zaten. Bunlar B tipi kişiler, bencil, çıkarcı, umursamaz, kavgasız. Üçüncü kişiler de kauçuk tip kişilerdir. Bunlar C tipi kişilik olarak biliniyor. C tipi kişide ‘cognitive flexibility’ var. Esneklikleri var. Esniyorlar, bir şeyi öğreniyorlar, tekrar eski haline geliyorlar. Bir strese girdiniz, bir olay yaşadınız. Bu olay bana ne öğretti deyip bir şeyler öğrenip ileriye bakacaksınız. Bunu yaptığınız zaman egzersizle kaslarımızı gevşetir, beden sağlığımızı sağlarsa ruhumuzu da esnek yapıp tekrar bir şey öğrenip tekrar eski haline getirerek psikolojik sağlamlığı oluşturur. Kas sağlamlığı gibi psikolojik sağlamlığı da esnek düşünce oluşturuyor.” şeklinde konuştu.
Okurların sorularını da cevaplayan Prof. Dr. Tarhan, söyleşi sonrasında kitap imza salonunda okurlarına kitaplarını imzaladı.
Tarhan’a okurlarının ilgisi yoğun oldu
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a kitaplarını imzalatan okurlar, Tarhan ile de sohbet etme ve fotoğraf çektirme fırsatı yakaladı.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)