“Mükemmel Günler” filmi pozitif psikoloji açısından incelendi

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.56508

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Perfect Days” Mükemmel Günler filmini pozitif psikoloji açısından inceledi. Doğan, filmi psikolojik iyi oluş, minimalizm, insan-doğa etkileşimi ve estetik gibi konu başlıklarında inceleyerek değerlendirmelerde bulundu. Doğan; “Film, modern şehir yaşamına ve kapitalizme bir meydan okuma ya da böyle bir yaşam tarzı içerisinde hayatta kalma rehberi gibi değerlendirilebilir.” dedi. 

Kalbinizi ısıtacak nitelikte bir film…

“Mükemmel Günler” filmini pozitif psikoloji açısından irdeleyen Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Doğan, filmde dikkat çeken noktaları ele aldı. 

Doğan; “Film modern şehir yaşamına ve kapitalizme bir meydan okuma ya da böyle bir yaşam tarzı içerisinde hayatta kalma rehberi gibi değerlendirilebilir. Film ister istemez hayatınızı sorgulatıyor. Hızlı şehir yaşamında sürekli bir koşuşturmaca içinde olduğunuzu, yürüme bandındaki bir insan gibi sürekli çabaladığınızı, şikâyet ettiğinizi ama bir yere varamadığınızı fark ediyorsunuz. ‘Ne yapıyorum? Nereye ulaşmaya çalışıyorum? Bu kadar koşuşturmacanın anlamı ne?’ gibi sorgulatıcı rolünün dışında, kalbinizi ısıtacak nitelikte bir film olduğunu söyleyebilirim. Film içerisinde, minimalist yaşama (gönüllü sadelik), doğadan kopuşumuza, bilinçli farkındalığa (mindfulness), yavaşlamaya, rafine zevklere, içinde bulunulan şartlara rağmen başka bir hayatın mümkün olduğuna, mutluluğun tüketimde aranmaması gerektiğine, özenli olmaya, istek-ihtiyaç ayrımına ve rutinlere dikkat çekiliyor.” ifadelerini kullandı.

“Mutluluğun koşullardan çok tutumla ilgili olduğunu gösteriyor”

Filmi mutluluk açısından değerlendiren Prof. Dr. Tayfun Doğan; “Rutinler içerisinde dikkatimizi çeken nokta kahraman Hirayama’nın mutlu, dingin ve huzurlu hali oluyor. Kahramanımız mevcut şartlarda mutlu olmayı becerebiliyor. Tokyo gibi kalabalık ve yoğun bir şehirde, kendisine doğayla etkileşime geçebilecek imkanlar yaratıyor. Isaac Asimov, ‘Mutluluk, başka bir yerde olmanız, başka bir şey yapmanız ya da başka biri olmanız gerektiği duygusuna kapılmamaktır.’ der. Hirayama tam olarak bunu yaşıyor. Mevcut koşulları her neyse, bunlardan şikâyet etmek yerine buradaki mutlulukları derlemeye çalışıyor. Bunun verdiği dinginlik ve şükran duygusunu yaşıyor. Adeta mutluluğun koşullardan çok tutumla ilgili olduğunu gösteriyor. Bu şekilde hayatına anlam ve değer katmaya çalışıyor.” dedi. 

“Hayatımızdaki tüm fazlalıklardan kurtulmak ve sadeliğin verdiği huzuru yaşamak…”

Baş karakterin mutluluğu tüketimde aramadığını söyleyen Doğan, insanların sahip olduklarıyla da mutlu olabileceklerini dile getirdi. Doğan; “Filmde dikkatimi çeken noktalardan birisi de Hirayama’nın minimalist bir yaşamı tercih etmesidir. Minimalizmi gönüllü sadelik olarak nitelendirebiliriz. Hayatımızdaki tüm fazlalıklardan kurtulmak ve sadeliğin verdiği huzuru yaşamak. Pozitif psikoloji alanında, minimalizm ve mutluluk ilişkisine yönelik araştırmalar minimalist yaşamın mutluluğu artırdığına işaret etmektedir. Hirayama, gönüllü sadeliği ve mütevazılığı hayatının her boyutunda yaşamaktadır. Hirayama mutluluğu tüketimde aramamaktadır, sahip olduklarıyla mutluluğu mümkün kılabilmektedir. Hirayama’nın ilişkileri de minimalist görünüyor. Seçilmiş bir yalnızlık yaşıyor. ‘Az insan çok huzur’ anlayışını benimsemiş gibi görünüyor. Sınırlı sayıda kişiyle ilişkisi ve iletişimi var. Ailesiyle de iletişim kurmuyor. Bu yönü ruh sağlığı açısından riskli olarak değerlendirilebilir. Çünkü yalnızlık, pek çok ruh sağlığı sorunun üreyebileceği en uygun ortam olarak nitelendirilmektedir.” ifadelerini kullandı. 

“Doğadan kopmuş olmamız mutsuzluğumuzun ve gerginliğimizin önemli nedenlerindendir”

İnsan ve doğa arasındaki etkileşime vurgu yapan Prof. Dr. Tayfun Doğan, tabiattan uzaklaşan insanların mutsuz ve gergin olduklarını söyledi. Doğan; “Bir başka değinmemiz gereken nokta da doğa insan etkileşimidir. Doğadan kopmuş olmamız mutsuzluğumuzun ve gerginliğimizin önemli nedenlerindendir. Biz doğaya aitiz, ondan uzaklaşarak evimizi, yuvamızı kaybetmiş gibiyiz. Bu anlamda Desmond Morris, modern şehirleri ‘insanat bahçesi’ olarak nitelendirmektedir. Nasıl ki hayvanat bahçelerinde doğal ortamından koparılmış hayvanlar, canlılıklarını ve enerjilerini yitirip pörsüyor ve doğal hallerinden uzaklaşıyorlarsa tabiattan uzaklaşmış insan da bu insanat bahçelerinde nevrotik bir ruh haline bürünmekte, depresif, gergin ve kaygılı olmaktadırlar. Filmde Hirayama, Tokyo gibi dünyanın en kalabalık şehirlerinden birisinde bu duruma çözümler bulmuştur. Parklarda ağaçları gözlemlemekte, onların fotoğraflarını çekmektedir. Onun dışında parkta bulduğu küçük filizleri evine götürmekte ve onları saksıya dikmektedir. Kötü hissettiği, üzgün olduğu durumlarda deniz kıyısında vakit geçirmektedir. Her sabah uyandığında güneşe bakıp gülümsemektedir. Yağmurlu havada bisiklet sürmektedir. Yani olabildiği kadar kendisine doğayla etkileşimde bulunabileceği imkanlar yaratmaktadır.” dedi. 

Estetik ve mükemmelliğin takdiri…

Estetik ve mükemmelliğin takdiri için beynimizin ve gözümüzün o yönde eğitilmesi gerektiğini söyleyen Doğan; “Pozitif psikolojide araştırma konularından ve karakter güçlerinden birisi de ‘estetik ve mükemmelliğin takdiri’ konusudur. Kavram, hayattaki güzellikleri, estetiği, şükran duyulması gereken şeyleri fark etme ve takdir etmeyle ilgilidir. Filmin kahramanı Hirayama bunu başarıyla uygulamaktadır. Güneşe baktığında mutlu olmakta, ağaçların güzelliklerini görüp fotoğraflarını çekmekte, bir çocuğun masumluğundan etkilenip ona yardım etmekte, dinlediği müziklerden keyif alabilmektedir. Estetik ve mükemmelliğin takdiri beynimizin ve gözümüzün bu yönde eğitilmesi ile mümkündür. Bu konuda başarılı olamayan kişilerin en belirgin özellikleri, her şeyde bir kusur bulmaları, sürekli bir şikâyet hali içinde olmaları ve hiçbir şeyden memnun olmamaları durumudur.” ifadelerini kullandı. 

“Stresi hayatından çıkarmış gibi”

Zaman yönetimi konusuna dikkat çeken Doğan, bu konuda başarılı olmak için rutinleri takip etmek gerektiğini söyledi. Doğan; “Filmde dikkat çeken bir başka noktada Hirayama’nın gayet planlı, sistemli ve yavaş bir yaşamının olmasıdır. Hiç acelesi yok, koşuşturma içinde değil. Stresi hayatından çıkarmış gibi. Tüm görevlerini, hoşuna giden şeyleri yerli yerinde ve hakkını vererek yapıyor. Bunu zaman yönetimi konusunda başarılı olmasına ve rutinlerini takip etmesine bağlayabiliriz. Yavaş ve sindirerek yaşıyor. Gündemi kaçırma, her şeye yetişme, her şeyi tüketmek gibi bir çabası yok. ‘Okunmamış her kitap, izlenmemiş her film, dinlenmemiş her müzik yenidir’ anlayışıyla hareket ediyor.” dedi.

Hirayama karakterini kısaca özetleyen Doğan:

“-Gözleri yıldızlardayken ayağının dibindeki çiçekleri unutmuyor.

-Her zaman sahip olduğumuzdan başka bir hayatın mümkün olduğunu gösteriyor.

-İçinde doğduğu dünyada değil, seçtiği dünyada yaşıyor.

-Mutluluğu tüketimde aramıyor, minimalist yaşıyor.

-Hayatındaki küçük mutlulukları topluyor ve biriktiriyor.

-Hayatın sıradanlığı içinde de mutluluğun bulunabileceğini gösteriyor.

-Başka bir yerde olma, başka biri olma, başka bir şey yapma kaygısı içinde olmuyor.” dedi.
 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)