Üsküdar’da Özel Öğrenme Güçlüğüne Multidisipliner Yaklaşım tartışıldı




Üsküdar Üniversitesi Özel Öğrenme Güçlüğüne Multidisipliner Yaklaşım Sempozyumunun bu yıl üçüncüsü gerçekleşti. Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova ve öğrencileri ile Sağlık Kültür ve Spor direktörlüğü iş birliğince düzenlenen sempozyum da üç oturum yapıldı.

Üsküdar Üniversitesi Güney Yerleşke Fuat Sezgin konferans salonunda gerçekleşen sempozyumun açılış konuşmasını Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şefik Dursun yaptı.



Prof. Dr. Şefik Dursun: “Ergoterapi, multidisipliner bir bilim dalıdır”

Ergoterapinin multidisipliner bir bilim dalı olduğunu belirten Dursun: “Ergoterapi Türkiye’de önemli bir alan olarak toplumun geleceğiyle, sağlığıyla alakalı birçok bilim dalını bir araya getirme becerisi gösteren insanların yürütebileceği bir bölümdür. Bunu başarabilmekte kolay değil” dedi.

Prof. Dr. Şefik Dursun: “İşinizi güzel yapın”

Prof. Dr. Şefik Dursun sempozyuma katılan öğrencilere tavsiyelerde bulundu. Dursun: “İşinizi güzel yapın. Türkiye’nin geleceği ve kalkınması sizin elinizde, herkes işini güzel yaparsa Türkiye’nin önünde duran hiçbir güç duramaz” dedi.

Açılış konuşması ardından Ergoterapi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova, Prof. Dr. Şefik Dursun’a katılımlarından dolayı teşekkür belgesi verdi.

Denge sisteminde öğrenme etkisi tartışıldı

Sempozyumun birinci oturum konukları Uzm. Fzt. Üyesi Onur Aşkar ve Klinik Psikolog Leyla Arslan Özcanlı oldu. Aşkar, “Denge Sisteminin Öğrenme Etkisi” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi.



Aşkar, “Disleksili bir çocuk da ilk baktığımız şey öz bakım ve günlük yaşam becerileri”

Denge sisteminin anatomi ve fizyolojisini, ana fonksiyonel yapısını öğrenme üzerindeki etkisini anlatan Aşkar, denge merkezinin baş ve boynun pozisyonel olarak çevreyle ilişki kurabilen bir sistem olduğunu belirtti. Aşkar, disleksili bir çocuğu değerlendirirken ilk baktıkları şeyin öz bakım ve günlük yaşam becerileri olduğunu söyledi.

Aşkar: “Çocuğun yapamadığı şeyler üzerine gitmeyin”

Disleksinin tedavi yollarından bahseden Aşkar, kalem tutamayan bir çocuğun tedavisinde kalem tutma üzerine bir yöntem çalıştıklarını ancak bunun çok da mantıklı olmadığını dile getirdi.  Aşkar, “Çocuğun yapamadığı bir şeyin üzerine gitmeyelim. Ama yapılan şey bu. Bir yerde yanlış var. O yanlışı tespit etmenin yolu onu refleks düzeyinde değerlendirmek ve motor becerilerinin geçişlerine bakmak” şeklinde konuştu.

Aşkar: “Babanın 3 yaşında konuşmuşsa çocukta 3 yaşında konuşmak zorunda değil”

Aşkar, çocuğun geç konuşmaya başlamasında genetiğin suçlandığını şu sözlerle açıkladı; “Motor gelişim sinir sisteminin olgunlaşmasına bireysel genetik koda çevresel deneyimlere bağlıdır ve onun tarafından yönetilir. Genetiği babası da böyleydi diyerek çok suçluyoruz. Fakat genetik artık çevreyle gerçekten geliştirilip dönüştürülebilir bir şeye dönüştü. Bir baba 3 yaşında konuştuğu için çocuğu 3 yaşında konuşmak zorunda değil. Çünkü 30 yıl önceki çevresel koşullarıyla güncel çevresel koşullarımız farklı” şeklinde konuştu.

Klinik Psikolog Leyla Arslan Özcanlı: “Yapmanız gereken şey çocuklarınızı emekletmek”

NPİSTANBUL Beyin Hastanesinden Klinik Psikolog Leyla Arslan Özcanlı da ‘Bebeklikten Gençliğe Disleksi’ sunumunu gerçekleştirdi. Özcanlı, 1982’den beri her 3 çocuğun tanısını koyduğunu ve onunla çalışan bir uzman olarak daima temeli fiziksel gelişimi ve dengeyi koyduğunu belirterek, çocuğu nörolojik gelişiminin çok önemli olduğuna vurgu yaptı.

Emeklemeden yürüyen çocuklarda ÖÖG riski var

Özcanlı araştırmaların emeklemeden ve konuşmaya başlamadan önce yürümeye başlayan çocuklarda Örgül Öğrenme Güçlüğü riskini ortaya koyduğunu belirtti. Özcanlı, “İyi planlamayla Özgül Öğrenme Güçlüğü denen şeyin tamamı 8 ay sürer. Bütün eksiklikler tamamlanmak üzere düzenli olarak haftada 2 kere eğitim alırsa 8 ayda bu güçlüğü yenebilir” dedi.



Sempozyumun 2. Oturum Moderetöru Uzm. Ped. Adil Maviş ‘Öğrenirken Kirlenmek Güzeldir Peki Kendi Bilinçaltımızı Nasıl Temizleriz ’adlı sunumunu, Üsküdar Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi bölümü Dr. Öğr. Üyesi Şaziye Şeçkin Yılmaz ‘ Dil ve Konuşma Terapisi Perspektifinden Öğrenme Güçlükleri’ adlı sunumunu gerçekleştirdi.Sempozyumun son oturumunda; Üsküdar Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi Müdürü Öz. Eğt. Uzmanı Ömer Yiğit ‘Yerel Yönetim Disleksi ve Öğrenme Güçlüğü Üzerine Çalışmaları’, Mimar Sinan Üniversitesi Öğr. Gör. Ecem Tuğçe Akbulut ‘Öğrenme Güçlüğü Yaşayan Çocuklarda Müzik Eğitiminin Olumlu Etkileri’, Üsküdar Üniversitesi Ergoterapi Mezunu ve İstanbul Ergoterapi Merkezi Kurucusu Erg. Emre Savaş ‘Otizimli Çocuklarda Öğrenme Güçlüğü’ ve Üsküdar Üniversitesi Ergoterapi Bölümü mezunu, Paradikma Kişisel Gelişim Merkezi Kurucusu Erg. İsa Kör ‘Özgül Öğrenme Güçlüğünü Tanımak’ adlı sunumunu gerçekleştirdi.



Disleksi olan çocuklarda aile desteği çok önemli!

Kör, oyunun çocuklar için ne kadar önemli olduğunu ve her duygusal duygunun gelişmesinin oyun sayesinde olabildiğini vurguladı. Bu çocuklara okulda kapasitelerine göre ödev verilmemesinden yakınan Kör, “Oyunun Özgül Öğrenme Güçlüğünde olan çocukların okuma yazma ve matematik alanında zorlandıkları için onlara kapasitelerine göre ödev verilmesi gerekiyor. Aynı zamanda bu çocukların anne ve babadan yardım alıp ilişkilerinin çok kuvvetli olması gerekiyor” dedi.  Kör, sempozyuma katılan katılımcılara “Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk” kitabını önerdi.



Sempozyum sonunda Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova, sempozyuma katılan konuşmacılara teşekkür belgesi ve hediye kupa taktim etti.

Fotoğraf çekimi ardından sempozyum sona erdi.

Öte yandan Disleksi ve Ergoterapi Kulübü öğrencileri, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a sempozyumun anısına kupa hediye etti.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)