Küresel Sürdürülebilirlik ve İş Hayatında Kadın ele alındı
Üsküdar Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (USEM) tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde “Küresel Sürdürülebilirlik ve İş hayatında Kadın” konulu etkinlik düzenlendi. Etkinlikte kadının toplumdaki rollerinden bahsedildi. Türk kadınının seçme ve seçilme hakkının diğer ülkelerden çok daha önce verildiğinin vurgulandığı programda, kadınların başarıya giden yolda kararlı ve cesaretli olması gerektiğinin altı çizildi.
Üsküdar Üniversitesi Çarşı Yerleşke Emirnebi Konferans Salonunda gerçekleşen etkinliğe Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr Müge Ensari Özay, Medeniyet Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Fizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emine Can, Demiroğlu Bilim Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Didem Söylemez Sur, Dr. Pelin Balı, Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Doktora Öğrencisi Nafiseh Farajırad, Üsküdar Üniversitesi AR-GE ve Yenilik Politikaları Direktörü Meltem Bayraktar, Üsküdar Üniversitesi Kurumsal İş Geliştirme Danışmanı Ebru Genç ve Uzman Klinik Psikolog Büşra Ay konuşmacı olarak katılım sağladı.
Etkinliğe Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur da katıldı.
Doç Dr. Müge Ensari Özay: “Bir kadının beş karpuz birden taşıması bekleniyor”
Programın açılış konuşmasını ‘İş Hayatında Kadın Çalışanlar’ konusuyla Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Müge Ensari Özay gerçekleştirdi. Özay; “Sözlerime kadın dünyayı güzelleştirir diyerek başlamak istiyorum. Öncelikle ‘Dünya yüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir.’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’e teşekkürlerimi de sunmak istiyorum. Bizim ülkemizde dünyadaki diğer ülkelerden çok önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. Kadın hakları önemli çünkü biraz ataerkil bir toplumda yaşıyoruz. Bizim gelenek ve göreneklerimiz ataerkil. Bazen farkında bile olmuyoruz. İş hayatında da ciddi sıkıntılarımız oluyor. Ekonomik anlamda kadın çalışmadığı zaman ciddi zorluklar yaşayabiliyor. Çalıştığı zaman ise başka zorluklar yaşayabiliyor. Bir kadın çalışmaya başladığı zaman hem işi hem evi yürütmek zorunda kalıyor. Toplumsal olarak bir kadının beş karpuz birden taşıması bekleniyor. Anadolu kadını güçlüdür. Kurtuluş Savaşına ve öncesine baktığımız zaman gerçekten çok güçlü kadınlar olduğumuzu görüyoruz. Maalesef kadın toplumumuzda ikincil planda görülmekte. Kadınların eşit işe eşit ücret hakkına tabi olduğu bir sistemin hâkim olmasını istiyorum.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Emine Can: “Tarihte iz bırakan pek çok kadın var…”
Medeniyet Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Fizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emine Can, ‘Tarih Sürecinde İz Bırakan Kadınlar’ başlıklı sunum gerçekleştirdi. İstanbul Medeniyet Üniversitesinde dekanlık yaptığı sürede en çok rastladığı durumları anlatan Can, araştırma görevlisi kadınların erkeklerden çok daha fazla olduğunu belirtti. Prof. Dr. Emine Can; “Bazı bölümlerde neredeyse erkek akademisyen yok. Bu da hamilelik sürecinde kadınlarda ciddi problemlere yol açıyor. Bir ülkenin ekonomisi ne kadar güçlüyse, siyaseti ne kadar tutarlı ise bize kadınlar olarak çok daha farklı pozisyonlara da gelebiliriz. Çok daha güçlü olabiliriz diye düşünüyorum. Tarihte iz bırakan pek çok kadın var. Ancak 2 tanesi biraz daha öne çıkıyor. Bu isimler hem dünyayı hem toplumumuzu etkilemiş kişiler, birisi Sabiha Gökçen. Sabiha Gökçen’in en önemli özelliği de dünyanın ilk kadın savaş pilotu olmasıdır. Başarıya giden yolda kararlı ve cesaretli olması biz kadınlar için bir rol modeldir. İkincisi ise Marie Curi oldukça zorlu bir yaşantısı olmuş. Biz onu okul hayatımızda radyoaktivite üzerine yapılan çalışmalarla tanıyoruz. En önemli özelliği iki tane zor bilim dalını hem fiziği hem kimyayı çok iyi bilmesi ve bu konuda da ciddi çalışmalar yaparak Nobel ödülünü almasıdır. Dünyada Nobel ödülünü alan hem ilk fizikçi hem kimyacı olan ilk kadınımızdır.” ifadelerini kullandı.
Dr. Öğr. Üyesi Didem Söylemez Sur: “Mimozalar hakkını savunan kadınlara özgü bir çiçektir”
Demiroğlu Bilim Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Didem Söylemez Sur, ‘Sağlık Sektöründe Kadın Olarak Var olmak’ başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Katılımcıların yakasında mimoza çiçeği olmasına dikkat çeken Sur; “Özellikle yakanızdaki mimozalar için sizlere teşekkür etmek istiyorum. Mimozalar eşitlikçi, hakkını savunan kadınlara özgü bir çiçektir. Kadın olarak burada olduğum için çok mutluyum, çok gururluyum, kadın olmanın birçok dezavantajı var ama kadın olmanın birçok avantajı da var. Bunları yok saymayalım. O yüzden ben Türk Cumhuriyeti kadını olarak burada rol almaktan dolayı gururluyum. Mustafa Kemal Atatürk’e şükranlarımı iletiyorum. İyi ki onun evlatlarıyız diyorum. Dünyada ilk kadın hakları ülkemizden doğmuş, 8 Mart’ı daha coşkuyla kutlamak isterdim. İnsanoğlu doğuştan cinsiyetini seçme hakkına sahip değildir. Hiçbirimiz kadın olmayı seçmedik. Erkekler de erkek olmayı seçmedi. Ne biz üstünüz de erkekler üstün. Kadın haklarına verilen değerler ülkelerin gelişmişliklerinin belirlenmesinde çok önemli bir konumda. Kadınlar liderlik de edebilir. Liderlik vasıflarını da taşıyor ama birileri kadınları bu konuda bastırıyor.” dedi.
Dr. Pelin Balı: Kadın mutluysa aile mutlu, dünya mutlu
Kadınların başaramayacağı bir şeyin olmadığını belirten Dr. Pelin Balı, ‘Kadın ve Kadim Güzellik’ konusundan bahsetti. Kadın mutlu olduğunda dünyanın da mutlu olduğunu belirten Balı; “Moskova’da halk sağlığı üzerine biyoenerji eğitimi aldım ve kendi tekniklerimi de kullanma şansım oldu. Bunun da ötesinde birtakım farklı uygulamaları yapma şansım oldu. Bugünkü kazanımlarımla doğal güzelleşmenin mümkün olabildiği teknikler var ve bunun esas kaynağı kadın ve kadın güzelliği. Kadın demek dişil enerji demektir. Hayatın rengiyiz biz. Kadim güzelliğin başlangıç noktası olarak dokunduğumuz, kulağına seslendiğimiz o ninnilerle, sarılmamamızla, çığlığımızla birbirimizi geliştireceğiz. Bu yolda başarılamayacak bir şey yoktur. Kadın mutluysa dünya mutlu. Kadın mutluysa çocuklar mutlu. Kadın mutluysa aile mutlu. Kadın gerçekten mutluysa apartman bile mutlu. Biz zaten kadın olarak varlığımızla yeteriz. Onun için bunu anladığınızda kendinize lütfen vakit ayırın. Sizi iyi hissettiren müzikler dinleyin. Parayı kıyıp aldığınız hediyeyi önce kendinize alın. O çiçeği kendinize almazsanız, başkası almayacak.” şeklinde konuştu.
Nafiseh Farajırad: “Geleceği düşünerek yaşamamız gerekiyor”
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Doktora Öğrencisi Nafiseh Farajırad ‘Çevre Sağlığı ve Sürdürülebilirlikte Kadının Rolü’ başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Çevresel sürdürülebilirliğin önemine değinen Farajırad; “Kadın her şey demektir. Biz toplum olarak her şeyi kolay unutuyoruz. Sürdürülebilir gelişimi Birleşmiş Milletler şu şekilde tanımlamış, bizim geleceği düşünerek yaşamamız gerekiyor. Sürdürülebilir gelişim konusunda dünyada öncelikle su, çevre temizliği gibi konular başlıca konulardır. Çevre deyince aklımıza zor tanımlar geliyor. Çevre bizim yaşadığımız yerdir. Çevre olmazsa biz de yokuz. Çevresel sürdürülebilirlik her insan yaşamak için temiz bir hava, temiz bir suya ihtiyaç duyar bunlar yoksa biz yaşamıyoruz biz çok basit kavramları unutmuşuz. Nüfus artınca biyolojik çeşitliliği kaybediyoruz. Toprak kirliliği yaşıyoruz. Plastik atıklar artık her yerde. Sıcaklık değişikliklerini her gün yaşıyoruz. Aslında bunlar insanın kendi eserleridir. Her birimizin bunlarda payı var. Dünyada yılda 5 yüz milyar poşet toplanıyor. Ne kadar çevreye zarar verdiğimizin bir örneğidir. Birleşmiş Milletler tarafından bu konuda çok büyük amaçlar belirlenmiş. Birinci hedef yoksulluğun olmaması. Biz kadın olarak dünya geneline bakıldığında lüks bir konumdayız.” dedi.
Meltem Bayraktar: “Kadın patent başvuru sayısında 2’nci sıraya geldik”
Kadınının AR-GE ve işgücündeki payının giderek arttığından bahseden Üsküdar Üniversitesi AR-GE ve Yenilik Politikaları Direktörü Meltem Bayraktar, ‘Proje Çalışmalarında Kadın Gücü’ başlıklı sunum gerçekleştirdi. Bayraktar; “Atatürk, ‘Bilimi ve bu yolda yürümeyi asla bırakmayın.’ diyor. Onun dışında Atatürk’ün kadına bakışıyla ilgili 1935 yılında gerçekleşen çok önemli bir kongreden bahsedeceğim. Bu kongrenin adının ‘Kadınlar Birliği Kongresi’ olması ve 1935 yılında İstanbul’da gerçekleşmesi de çok önemli. Bu bizim o zamandan beri kadına ne kadar önem verdiğimizi gösteriyor. Cumhuriyetimizin 100’ üncü yılında biz mühendis kadınlar ve aramızda bulunan diğer akademisyenlerimiz olarak bizler aslında 100’üncü yılın kadınlarıyız. Ben hiçbir zorluk ve sıkıntı yaşamadım. Biz şanslıydık. Kendimizden ve değerlerimizden asla şüphe etmedik. Mesleğimizde en iyi şekilde sonuna kadar büyük bir çaba gösteriyoruz. Cumhuriyet’in bize sunduğu sınırsız olanakların farkındayız. Kadının AR-GE ve işgücündeki payı giderek artıyor. Şu an yüzde 37 seviyesine geldi. Yükseköğrenimde yüzde 50 seviyesine gelen bir artış olduğunu gözlemliyoruz. Uluslararası kadın patent başvuru sayısında da birçok ülkeyi geride bırakarak 2’nci sıraya geldik. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri kadınların yaptıkları patentlerle ilişkili.” şeklinde konuştu.
Ebru Genç: “Başarılı insanlar belirli zorlukların ardından başarılara imza atmışlardır”
Üsküdar Üniversitesi Kurumsal İş Geliştirme Danışmanı Ebru Genç, ‘Kadının Devam Ettirebilme ve Destekleme Yeteneği’ başlıklı sunum gerçekleştirdi. Genç; “Yaklaşık dört ay kadar önce adını telaffuz etmek istemediğim bir hastalık nedeniyle sol bacağım ampute edildi. Ancak ben bu kadar kısa sürede ayağa kalkabilme olanağı bulabildim. Bu kadının toparlayıcı olma özelliğinden kaynaklanmakla birlikte üniversiteden beri çalışma hayatında var olmanın da bugünkü Ebru’ya katkı sağladığını düşünüyorum. 3 yaşında bir oğlum var. Oğlumun bir ödevi sayesinde kitsuki sanatıyla tanıştım ve bana çok ilham verdi. Bugünkü Ebru’nun yapı taşlarından ya da hayat kullanma kılavuzunda bana yön gösteren sanat ve felsefesi oldu. Bu sanat anlayışına göre kırıklar bir hasar olarak değil, yaşanmışlık olarak değerlendiriliyor. Bu felsefe, ‘Kırıklar, izler gizlenmek için değil aksine vurgulanmak içindir.’ der. Başarılı insanların birçoğu zorluklardan sonra büyük başarılara imza atmışlardır ve kişiler genellikle başarısız oldukları anlara, kalplerini kıran insanlara teşekkür etmişlerdir çünkü onlar sayesinde kendini doğru tamir etmeyi öğrenmişlerdir. Aynı zamanda gerçek değerlerini benliklerinde hissedebilmişlerdir.” ifadelerini kullandı.
Uzman Klinik Psikolog Büşra Ay: “Her birimiz ayrı birer rengiz”
Programda Uzman Klinik Psikolog Büşra Ay, ‘Klinik Psikolog Olmak’ başlıklı sunum gerçekleştirdi. Ay; “Yaralarımız değişiklik gösterir, boyutu değişir, anlamı değişir, kiminin yarası daha derindir, kimininki yüzeyseldir ama hepimizin yarası vardır. 7 yıldır Üsküdar Üniversitesindeyim. 2020 yılında İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler bölümünden mezun oldum. Sonrasında psikoloji bölümünde çift anadal yaptım. 2021 yılında psikoloji bölümünden mezun oldum. Devamında klinik psikoloji yüksek lisansını bizim okulda tamamladım. Bu hayatta herkesin bir yaşam mottosu olduğuna inanırım. Kiminin hayat mottosu daha kolay öne çıkar, daha kolay tanır o mottoyu, kimi de daha sonrasında açığa çıkartır. Bense sevdiğiniz işi yaptığınız sürece çalışıyor olmadığınız kanaatindeyim. İnsanı tanımlayan belirli faktörler vardır. Örneğin sosyal alanlarımız. Sosyoloji, psikoloji bunların hepsi sosyal birer alandır. Her birimizin bilişi farklı. Her birimiz ayrı rengiz. Her insan her vaka kadar biriciktir. İnsanı insan yapan bazı faktörler vardır, iş hayatı, okul hayatı bunlardan bir tanesidir. Kesinlikle kadınların okuması kendini geliştirmesi kanaatindeyim.” dedi.
Etkinlik müzik dinletisinin ardından sona erdi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)