Çocuk istismarı çocuk koruma politikalarıyla önlenebilir
Çocukların ihmal ve istismardan korunmasında tüm çocuklara yönelik koruma programlarının geliştirilmesini gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, bu programların tüm çocukların ve ailelerinin içinde bulundukları koşulları iyileştirme, yaşam kalitesini artırma ve risklerin oluşmasını önleme amacını taşıdığını söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmet Galip Yolcuoğlu, çocuk ihmal ve istismarlarının önüne geçilmede insani ve toplumsal görevler olduğuna dikkat çekti. Yolcuoğlu, şunları söyledi:
“Çocuk ihmali, çocuğa bakmakla yükümlü kimsenin, çocuğun gelişimi için gerekli her türlü gereksinimini karşılamaması veya bunları dikkate almamasıdır. Çocukların gereksinimleri, sağlık, eğitim, duygusal gelişim, beslenme, barınma ve güvenli yaşam şartları alanlarda ortaya çıkabilmektedir. Yeterli gözetimin sağlanmaması veya mümkün olduğu halde çocuğun zarar görmekten korunmaması da çocuk ihmalidir.
Çocuk istismarı çocuğun sağlığını, fiziksel gelişimini, psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen bir yetişkin, toplumu veya ülkesi tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan tüm davranışları kapsamaktadır.
Toplumda en sık rastlanan tür olan “duygusal istismar” ise çocuğa gelişimsel olarak uygun, destekleyici bir çevrenin sağlanmaması, genel olarak çocuğa karşı reddedici ve düşmanca tavır, katı biçimde cezalandırma, çocuğun ruhsal sağlığını tehlikeye atacak tarzda ağır sözlü tehditler, alay etme ve küçük düşürücü davranış ve yorumlarda bulunma, aşırı ve sürekli eleştirme, aşağılama, çocuğu her konuda suçlayarak günah keçisi haline getirmektedir.
Fiziksel istismar, çocuğun tıbbi bakımının yapılmaması ya da geciktirilmesi, terk edilmesi, evden kovulması, uzun süre başkalarının yanına bırakılması, bakımından kaçınmak amacıyla sık sık kaldığı yerin değiştirilmesi, uzun süre yalnız başına bırakılması, evdeki tehlikelere karşı korunmaması, beslenme-giyim ve temizliğin yeterince sağlanmaması, güvenliğin sağlanmaması ve tehlikelere maruz bırakılmasıdır.
Kişiler, aileler, kurumlar veya bütünüyle toplum olarak yapılan veya yapılamayan eylem ya da eylemsizlikler sonucunda oluşan koşullar, çocukların eşit hak ve özgürlüklerinden mahrum kalmalarına ve/veya maksimum gelişimleriyle ters düşen bir durumlar olan, ihmal ve istismar eylemleri ortaya çıkarmaktadır.
Ailelerin ve toplumun; çocuğa sevildiğini, değerli olduğunu, istendiğini, güvende olduğunu hissedeceği deneyimler yaşatmak görevi vardır.
Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS)nin maddeleri; çocuk istismarı ve ihmali konusunda düzenleyici olup, “Bu sözleşmeye taraf devletler, çocuğun her türlü bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkar muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar ve çocuğa karşı her türlü cinsel sömürüye ve cinsel suistimale karşı koruma güvencesi verirler” şeklinde düzenlenmiştir.
ÇHS’ne taraf devletler, her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine hakkı olduğunu kabul ederek, çocuğun gelişmesi için gerekli hayat şartlarının sağlanması sorumluluğunu kabul ederler. Bu devletler, ulusal durumlarına göre ve olanakları ölçüsünde, ana-babaya, çocuğun bu hakkının uygulanmasında yardımcı olmak amacıyla gerekli önlemleri alır ve gereksinim olduğu takdirde özellikle beslenme, giyim ve barınma konularında maddi yardım ve destek programları uygularlar.
Çocuk koruma politikaları oluşturulmalı
Çocukların ihmal ve istismardan korunmasında “birincil koruma”, tüm çocuklara yönelik koruma programları geliştirilmesini gerektirir. Bu programlar, tüm çocukların ve ailelerinin içinde bulundukları koşulları iyileştirme, yaşam kalitesini artırma, risklerin oluşmasını önleme amacını taşır.
Etkili ve kapsamlı “çocuk koruma politikalarının” oluşturulması, eğitim düzeyinin yükseltilmesi, kamu sağlığı programlarının geliştirilmesi, işsizlik oranının düşürülmesi ve ulusal gelirin artırılması zorunludur. Çocuklarımızın tümünü kapsayacak “sosyal koruma” çerçevesinin kurulması, geleceğimizi belirlemede yaşamsal bir değer taşımaktadır.”