İkili ilişkilerde mutlaka duygusal bir lider gerekiyor!
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, EKOL TV’de Balçiçek İlter’in sunduğu Balçiçek ile Bu Gece programının canlı yayın konuğu oldu. Tarhan, “Kadın ve Erkek İlişkileri” konusuna ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Mutlu evliliğin evliliğe yüklenen anlamla çok yakından ilgili olduğunu belirten Tarhan, evlilikteki beklentilerin öneminin altını çizdi. İkili ilişkilerde duygusal liderliğe de dikkat çeken Tarhan, ilişkilerde mutlaka bir lider olması gerektiğini söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadın ve Erkek İlişkileri” konusuna ilişkin Balçiçek İlter’in canlı yayında sorularını cevapladı.
“Sevgi + İş Birliği = Ömür Boyu Aşk”
Evliliğe yüklenen anlama dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Mutlu evlilik, evliliğe yüklediğimiz anlamla çok yakından ilgili. Beklentiler önemli. Kişi evliliğe sadece aşk evliliği olarak bakıyorsa yanılıyor. Evlilikte aşk var ama evlikteki aşk yatırım gerektiriyor. Yatırım varsa ‘Sevgi + İş Birliği = Ömür Boyu Aşk’ oluyor. İyi iş birliği kurabilen kimse mutlu evlilik yapabiliyor. Genellikle erkekler aşkı erotizm olarak, kadınlar ise romantizm olarak anlıyorlar. Erkek olgunlaşmışsa erotizmle romantizmi sentez edebiliyor. Yani erotizm-romantizm dengesini sağlayabiliyor. Erkek beyni ile kadın beyni bu konuda farklı çalışıyor. Fakat kişiler yıllar içinde olgunlaştıkça erkek erotizme romantizm katıyor. Kadında dengeyi sağlıyor. Bu olgunlaşma süreciyle ilgili. O zaman mutlu evlilik ortaya çıkıyor. Kesinlikle mutlu evliliğin formülü var ama evlikteki fırtınaları, krizleri iyi yönetebilmek gerekiyor. Krizsiz bir evlilik beklemek doğru olmaz.” ifadelerini kullandı.
‘Dur, Düşün, Yap’ paradigması uygulanmalı…
İlişkilerdeki doz ayarının nasıl olması gerektiğini anlatan Tarhan; “Ateşle ilişki gibi. Ateşe çok yaklaşırsanız yakar. Çok uzaklaşırsanız da donarsınız. Çok yakın ilişkilerde, kim olursa olsun yani aile içinde de sosyal ilişkilerde de iş yerinde de aşırı samimiyet olduğu zaman bir müddet sonra bu ilişkiler kabak tadı veriyor, kırılganlıklar başlıyor. İlişkide mesafeyi ayarlayabilen ilişkiyi tutturabilir. ‘Dur, Düşün, Yap’ paradigması var. Bu paradigma uygulanmalı. Genellikle ilişkiyi en çok bozan durum, düşünmeden hareket etmek, akla ilk gelen şeyi yapmak, öfkeyle kalkmaktır. Bu gibi yaşantılar zarar veriyor. Böyle bir yaşantı zaman zaman olabilir ama onu soğukkanlı karşılayabilen kişiler ilişkiyi onarıyorlar. İkili ilişkilerde kimin duygusal lider olduğu önemli. İkili ilişkilerde mutlaka bir lider lazım. Duygusal liderlik gerekiyor. Bazen kadın bazen erkek oluyor duruma göre. Birisinin duyguları mesela öfke yönünde yükseliyor ya da ağlama yönünde yükseliyor. Karşı taraf da aynı şekilde tepki verirse çatışma çıkıyor.” şeklinde konuştu.
“Karşı tarafın niyetini anlamak çok önemli”
İlişkilerde açık, şeffaf ve dürüst iletişimin gerektiğini söyleyen Tarhan; “Kadın erkek ilişkilerinde üç dönem var. Birincisi arkadaşlık dönemi, ikincisi sevgililik dönemi, üçüncüsü ise evlilik dönemi. Arkadaşlık döneminde genellikle grup içerisinde arkadaşlıklar olur. Karşılıklı etkilenmeler olur. Daha sonra ikinci dönem sevgililik dönemi olur. Bu dönem flört dönemi olarak bilinir. Burada karşı tarafın niyetini anlamak çok önemli. Gerçekten evliliğe yönelik uzun bir ilişki mi istiyor yoksa bir gönül ilişkisi mi? Eğer yalan söylüyorsa kesinlikle kaçın. Beyaz yalan bile olsa yalanı onaylamadığınızı, çok rahatsız olduğunuzu belirtmeniz gerekiyor. Zaten size değer veriyorsa sizi kaybedeceğinden korkacağı için kendini düzeltmeye çalışır. Yani burada açık, şeffaf ve dürüst ilişki çok önemli. Eğer böyle bir ilişki varsa sağlıklı oluyor.” dedi.
“Eşini seviyor ama köle efendi ilişkisi istiyor”
Narsist kişilerin evlilikte köle efendi ilişkisi istediklerine dikkat çeken Tarhan; “Narsistlerde kontrol duygusu yüksektir. Eşini seviyor ama köle efendi ilişkisi istiyor. Hatta onu köleleştirmek için devamlı eleştirir, yerin dibine batırır. Ondan sonra da ‘Ben bütün bunları senin iyiliğin için yaptım’ der. Cadı gibi olmayan, öl de ölen, paspas olan bir kişilik ister. Bu ataerkil kültürlerde çok yaygın maalesef, asırlardır böyle gelmiş. Son 100 yıl öncesine kadar fiziksel güç, endüstri devrimine kadar önemli olduğu için fiziksel güçte erkekte olduğu için kadını ezer. Özellikle 1960’tan sonra kadının özgürleşme hareketi başladı. Önce feminizm hareketi, özgürleşme olarak başladı. Sonra radikal feminizme dönüşerek evlilikte kadın erkek savaşlarına neden oldu.” ifadelerini kullandı.
Her fırtına bir şey öğretiyor…
Evlilikte 5S kuralından bahseden Tarhan; “Birincisi sevgidir. Sevgi önemli ama sevgiden daha büyük bir şey var. Onun adı şefkat, karşılıksız sevgi ya da koşulsuz sevgi dediğimiz durum. İkincisi saygı. Saygı da önemli. Saygıdan daha büyük bir kavram var, nezaket. Korkudan da saygı olabiliyor ama nezakette karşıyı incitmek istememe ve empati duygusu var. Üçüncüsü sabır. Yani sabır karşı tarafa katlanmak değil. Sabır meditatif bir eylem. Buradaki aktif sabır, evlikteki bir amaç var. Evlilik iki kişinin yolculuğudur. Aktif sabırda bir hedef olacak, ona yönelecek, onu hatırlayacak, öyle sabredecek. Dördüncüsü sadakat. Sadakat kelimesinin iki anlamı var. Biri sıdk, doğruluk anlamına geliyor, diğeri de bağlılık anlamındaki sadakat. Çünkü ikisi birbirini tamamlıyor. Doğruluk yoksa bağlılık olmuyor. Yani yalanın olduğu yerde bağlılık olmaz çünkü güven olmuyor. Eskiden evliliğe sevgi yuvası derdik şimdi güven yuvası diyoruz. Bunlar olunca güven oluşuyor, güvenli alan oluyor. Güven olmadan yürümüyor. Eve geldiğin zaman rahatlıkla kendini güvende hissetmen lazım. Sığınak gibi olacak ev. Bunu sağlayabilen ilişkilerde ömür boyu aşk olabiliyor. Fırtınalar oluyor ama o fırtınalar yeni bir şeylerin öğrenilmesine vesile oluyor. Beşincisi de samimiyet. İlişkilerde samimiyet, içtenlik çok önemlidir.” şeklinde konuştu.
Evliliğin 3 tipi…
İlişkilerde eşlerin birbirine zaman ayırması gerektiğini söyleyen Tarhan; “İlişkilerde istenilen para değildir, kıyafet değildir, mal mülk değildir, istenilen zamandır. Tarafların birbirine zaman ayırmasıdır. Mesela evliliklerde iki tarafta, ‘Tapuyu aldım’ gibi düşünüyor. Değişmeye başlıyorlar. Erkek kendini işe odaklıyor. Kadın kendini çocuklarına veriyor. İlişkide duygusal mesafe açılıyor. Bu durum evlilik olgunluğu zayıf olan kişilerde oluyor. Genellikle onlar iletişimsiz oluyor. Evlilikte üç tip var. Biri sağlıklı iletişimin olduğu evlilikler. İkincisi çatışmalı iletişimin olduğu evlilikler, orada devamlı gerilim vardır. Üçüncüsü iletişimsizlik en kötüsü de üçüncüsüdür. Çatışmalı olan bile daha iyi çünkü iki tarafta da bir çaba var ama çözüm bulamıyorlar. İletişimsizlik varsa artık o ilişki uzatmayı oynuyordur.” dedi.
“Yalnızlığı gidermede iki beynin rahatlama tekniği de farklıdır”
Kadın ve erkek beyninin çalışma şekillerinden bahseden Tarhan; “Erkek beyni sonuç odaklı çalışıyor. Kadın beyni süreç odaklı çalışıyor. Sol beyin eril beyindir mantık, muhakeme, analiz, konuşma, hesaplama ile ilgili. Sağ beyin dişil beyin duygular, heyecanlar, estetik, müzik, sanat gibi bütüncül beyindir. Sağ beyin emosyonel beyin, sol beyin rasyonel beyindir. Kişi olgunlaştıkça ön beyin ikisi arasında köprü kuruyor ve sentez oluyor. İki taraf da stres altındaysa erkek beyni sonuç odaklı olduğu için zihinsel sığınağına çekilir ve sonucu düşünür. Kadın stresli ise daha çok paylaşarak rahatlatmaya çalışır. Yalnızlığı gidermede iki beynin rahatlama tekniği de farklıdır” ifadelerini kullandı.
“Nişanlılık süresini uzun tutmamak lazım”
Nişanlılık sürecinde yapılması gerekenlerden bahseden Tarhan; “Nişanlılık süreci, bütün kültürlerin oluşturduğu bir dönemdir. Şu anda flört olarak denilen dönem. Orada bir isim koyuluyor ve aileler nazarında iki tarafta ciddi olduğunu vurguluyor. Bu dönemde daha çok birbirlerini tanıma, evlilikle ilgili planlarını konuşma, gelecekle ilgili planlarını konuşma zamanlarıdır, gönül ilişkisi olmadığının beyan edilmesidir. Yani resmi bir anlam katılmış oluyor. Nişanlılık süresini uzun tutmamak lazım. Karar veriliyorsa en kısa zamanda bunu tamamlamak gerekiyor. İki tarafta yüzde 70-80 oranında kanaat getirdiyse iyi ve güzel şeylerde acele etmek daha sağlıklıdır.” şeklinde konuştu.
“Gelişmiş ülkelerin en büyük sorunu yalnızlık”
Türkiye’nin ve dünyanın değişen hane yapısına değinen Tarhan; “Türkiye’de ve dünyada tek kişilik haneler hızla artıyor beş kişilik haneler azalıyor. Şu anda gelişmiş ülkelerin en büyük sorunu yalnızlık. İngiltere ve Japonya Yalnızlık Bakanlığı kurdu. Birleşmiş Milletlerin açıklamasına göre gelecekte dünyayı bekleyen üç tehlikeden söz ediyorlar. Birincisi gelir eşitsizliği, ikincisi iklim değişikliği, üçüncüsü de yalnızlık. Yalnızlığın arka planında narsisizm var. Çünkü hep dünyanın kendi etrafında dönmesini istiyor…” dedi.
“Çocukluktan gelen sorunlar evlilikleri de etkiliyor”
Psikolojik sorunların çocukluk travmalarıyla ilgili olup olmayacağından bahseden Tarhan; “Çocukluk döneminde sorun yaşamayan insan yoktur. Önemli olan o dönemde yaşanan sorunları sanki yeni yaşanmış gibi görmemek önemli. Bir de o sorunları yönetebilmek önemli. Kabullenip, mantıksal bir çerçeveye oturtup, oradan bir ders çıkarıp, bugün faydalanabilmesi önemli. Çocukluktan gelen sorunlar evlilikleri de etkiliyor. Çünkü o dönemdeki sorunlar çözülmemiş travmaysa eğer onlar evlilikte etkili oluyor. Çözülmüş travmaysa hiç zararı yok. Kişi o çocukluk çağı travmasını çözmüşse o konular hatırlatıldığı zaman, ‘Yaşadım, bana bir şey öğretti, sıkıntısı gitti, kazanımı kaldı.’ diye düşünür. Hatırlamadığı şeyler varsa onlar bastırılmıştır. Yani psikolojik sorunların hepsi çocukluk dönemine dayanır diye bir şey yok. Yani çocukluk dönemindeki olayları nasıl karşıladığımızla ilgilidir.” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)