Asrın hastalığı ‘Evlilik Korkusu’

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.57708

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Müstakil Talebe Platformu tarafından düzenlenen ‘Aile ve Çocuk’ temalı 14’üncü Silsile Eğitiminde öğrencilere seslendi. “Erkek ve Kadının Ailedeki Görev ve Hakları” başlığında önemli değerlendirmelerde bulunan Tarhan, evlilikle ilgili eski sorulara yeni cevapların verilmesi gerektiğini hatırlattı. Evlilikten korkmak yerine evliliğe yanlış anlam yüklemekten korkmak gerektiğine dikkat çeken Tarhan; “Evlilikten korkmak bu asrın hastalığı. Evlilik denkliği olan kişiler evlendiği zaman problemleri daha kolay çözebiliyor. Daha sağlıklı evlat yetiştiriyorlar.” dedi. 

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Müstakil Talebe Platformu tarafından düzenlenen Aile ve Çocuk temalı 14’üncü Silsile Eğitiminde öğrencilere seslendi. Çevrimiçi düzenlenen eğitime katılımcıların ilgisi yoğun oldu. 

Zihinlerimiz topraklarımızdan daha çok işgal altında…

Evlilikle ilgili eski sorulara yeni cevapların verilmesi gerektiğini söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Evlilik ve evlilik öncesi ile ilgili birçok kavram değişti. Şu anda evlilikle ilgili sorulara eski cevaplar karşılık vermiyor. O halde eski sorulara yeni cevaplar vermek gerekiyor. Yeni doğrularla yaklaşmak gerekiyor. Her zamanın bir hükmü, bir şartı var. Mecellenin temel kurallarından birisidir. Hükümler şartlara göre değişir. Yani değişmeyecek ana çerçeve kalır ama bazı hükümler şartlara göre tahavvül eder diyor. Bu bizim inanç sistemimizde, dinimizde, kültürümüzde zaten kabul edilebilen bir şeydir. Bu nedenle Anadolu coğrafyası özellikle bizim yaşadığımız Kuzey Kuşağı İslam coğrafyasında, çok ciddi travmaların yaşandığı bir kuşak. Çünkü devamlı cephede olmuşuz. Diğer Güney Kuşağı İslam hep iç çatışmalarla mücadele etmiş ama Kuzey Kuşağı, hep dış cephede olmuş ve dışarıyla mücadele etmiş. Böyle olunca dışarıdan gelen tehlikelere birebir temas etmiş. Dışarıdan gelen tehlikeler hep silahlı tehlikelerdi. Biz kültürümüzü bu tehlikelerden koruyabilmeyi başarabilmişiz. O zamanlar topraklarımız işgal edilmeye çalışıyordu ama şu anda zihinlerimiz işgal edilmeye çalışılıyor. Özellikle yüz, iki yüz senedir zihinlerimiz topraklarımızdan daha çok işgal altında. Hatta rivayetler var. Ahir zamanda Mekke ve Medine hariç deccaliyet bütün İslam coğrafyasına girecek diyor. Deccaliyetten kastedilen de kötülüktür…” şeklinde konuştu. 

Aileyi, toplumu ve gençleri tehdit eden iki önemli tehlike var!

Narsisizmin salgın halinde geldiğine dikkat çeken Tarhan; “Bu zamanda aileyi, toplumu ve gençleri tehdit eden iki önemli tehlike var. Birincisi enaniyetin, egoizmin, narsizmin salgın halinde yükselmesi. ABD’de Narsizm Epidemisi diye kitap yayınlandı. Epidemi pandeminin lokal olanına deniyor. Şu anda narsizm epidemisinden artık pandemiye dönüştü, küreselleşti. İkincisi de sekülerizm. Bu sekülerizm siyasi anlamda değil, dünyacılık anlamındaki sekülerizm. Yani dünyacılık ve ben merkezcilik, zihinlerimizi, ailemizi ve kültürümüzü işgal ediyor. Daha önce kültürümüzü ailemiz, sokak, toplum koruyordu ama şu anda bu iletişim teknolojisinin yaygınlaşması, küreselleşmenin yaygınlaşması, emperyalizmin kültürel emperyalizme dönüşmesi, savaşların kültür savaşlarına, psikolojik savaşlara dönüşmesiyle kültürümüzü koruyamıyoruz. İnsanlar silahlı savaşları, maddi savaştan çok manevi savaşa döndürdüler. Bu da psikolojik savaş olarak sürüyor. Bunun da en etkili, en kolay ve netice alıcı yöntemi zihinleri işgal etmekle, düşünceleri değiştirmekle, kalpleri ruhları kirletmekle oluyor.” dedi. 

Dindar oldukları halde korkuyorlar… 

Ahir zamanla ilgili bir örnek veren Tarhan; “Hz. Peygamber (a.s.), ‘Öyle bir zaman olacak ki ümmetim derenin üzerindeki çer çöpler gibi olacaklar, savrulacaklar.’ diyor. ‘Yani az olduklarından mı?’ diye soruyorlar. O da ‘Hayır, tam tersi çok olacaklar. Fakat sudaki çer çöp gibi akıntıya karışacaklar ve gidemeyecekler…’ diyor. Hz. Peygamber bunu iki sebebe bağlıyor. Birincisi ‘Vehn hastalığı’. Yani dünya muhabbetinin kalplerinde yer etmesi demek, dünyacılık. İkincisi ölümü istememeleri, ölümden korkmaları diyor. Dünya muhabbeti öyle artmış, egolar öyle yükselmiş, kibirler öyle yükselmiş ki artık hesap vermeyi ve ölümü istemiyorlar, dindar oldukları halde korkuyorlar…” ifadelerini kullandı. 

Evlilik; aşk ve mantığın dengelendiği bir süreçtir…

Modernizmin getirdiği zorluklar çerçevesinde aile için dikkat edilmesi gerekenleri söyleyen Tarhan; “Aileyle ilgili beklentilerimizi gerçekçi sınırlara çekmemiz gerekiyor. Aileyle ilgili Evlilik Olgunluk Ölçeğinden sık sık bahsetmeye çalışıyorum. Evlilik Olgunluk Ölçeğine uymadan evliliğe adım atmayın. Bu Evlilik Olgunluk Ölçeği, bizim kültürümüze uygun bir ölçek. Burada denklik anlamında öncelikle kişinin yaşam felsefesindeki denklik önemli. Olaylara, hayata, dünyaya bakış açısındaki denklik önemli. Yani şekilsel olarak dindar olmak yetmiyor. Ahlâksal olarak da dindar olmak gerekiyor. Bu yaşam felsefesindeki denklik. Şöhret düşkünü, kendini sergileyen, hayatta uğrunda emek verilecek, yorulacak, çile çekilecek yüksek bir ideali olmayan kişilerle evlilik yolculuğuna çıkmak çok tehlikeli. Evlilik bir yolculuktur. Evlilik bir aşk evliliği değildir, aşk ve mantığın dengelendiği bir evliliktir. Sadece mantık evliliği de evliliği tatsız tuzsuz yapar. Sadece aşk evliliği de bir müddet sonra saman alevi gibi uçup gider. İkisinin dengesini kurmak önemli. Yani bu nedenle burada hayata bakış açıları, problemleri ele alış tarzları, öncelikleri çok önemli. Bu da yaşam felsefesiyle ilgili. İkincisi ekonomik olarak denklik. Ne kadar iyi olursa problemler o kadar az çıkar, daha kolay çözülür. Sosyal statü olarak denklik. Yakın olursa problemler daha kolay çözülür. Bir diğer biyolojik denklik olmak yani cinsellik açısından, fiziksel görünüm açısından ne kadar denklik, yakınlık olursa evlilik o kadar sağlıklı olur. Mesleki olarak birbirlerini anlayan kişilerin olması da bir denkliktir.” şeklinde konuştu. 

“Evlilik birlikte hayat yolculuğuna çıkmaktır”

Evliliğe yüklenen anlamlardan bahseden Tarhan; “Evlilik, birbirinin gözlerinin içine baktığı bir ilişki değildir. Evlilik birlikte hayat yolculuğuna çıkmaktır. Bizim kültürümüzde evliliğe refik, refika denilmiş. Refik, erkek yol arkadaşı, refika kadın yol arkadaşı demektir. Yol arkadaşlığının öncelikle bir hedefi vardır. Nereye gideceğiniz bellidir. Daha sonra yolculukla ilgili bir planınız vardır. Orada karşılaştığınız zorlukları birlikte çözmeye çalışırsınız. Bir zorluk çıkar birlikte çözersiniz. Yani yolculuğun iyiliği için iki tarafta zihinlerindeki öncelik yolculuğun iyiliği için gerekeni yapmaktır. ‘Benim çıkarım nerede?’ diye düşünüldüğü zaman o evlilik yürümez, mümkün değil. ‘Benim çıkarım nerede?’ diye düşünmek yerine, ‘Evliliğin çıkarı nerede?’ diye düşünecek. Ondan sonra benim çıkarım, eşimin çıkarı, çocuğumun çıkarı diye düşünecek. Evlilik gemisinin çıkarı, kaptanının çıkarından daha önemlidir. Yani onun için ortak hareket edilmeli.” ifadelerini kullandı.

“Evliliklerdeki en büyük problem adaletsizlik problemi”

İlahi rızayı gaye-i maksat yapmak gerektiğine vurgu yapan Tarhan; “Evlilik yolculuğuna çıkan kişi ölüm ve hesap verebilirliği düşünmek zorunda. Düşünmediği zaman güçlü olan zayıfı eziyor. Ailede güçlü olan, ekonomik gücü olan taraf diğer tarafı eziyor. Bunun sonucunda da evlilikler yürümüyor. Evliliklerdeki en büyük problem adaletsizlik problemi. Karı koca arasındaki adaletsizlik, çocuklar arasındaki adaletsizlik. Mesela biz Hz. Yusuf kıssasını hep Hz. Yusuf açısından okuyoruz. Asıl okumamız gereken bir taraf var, o da aile açısından okumak.  Aile açısından baktığımızda, Hz. Yakup Hz. Yusuf’u çok seviyor fakat onun sevgisi onu sevgi adaletinden uzaklaştırıyor. Hz. Yusuf’u çok sevdiği için kardeşleri onu kıskanıyor ve kuyuya atıyorlar. Burada Hz. Yakup’un imtihanı başlıyor. Hz. Yusuf’un, kardeşlerin, herkesin sınavı başlıyor. Büyük bir imtihandan sonra hepsi bu sınavdan bir şeyler öğrenerek insanlığa bir ders bırakıyorlar. Kur’an-ı Kerim’de de en çok vurgulanan kıssa haline gelmiş. Çünkü çıkarılacak ders var. Bakıyorsunuz hep ilahi rızayı gaye-i maksat yapmışlar. Hz. Yusuf’un hedefi, Hz. Yakup’un hedefi hep Allah’ın rızası olmuş. Bu hedefler olduğunda Allah’ın yardımı geliyor. O halde bizim evlilik olgunluğunda da en önemli şey ilahi rızayı hedef yapmada ihmal etmememiz gerekiyor. Bunu yaptıktan sonra evlilik yolculuğunda zorlukları aşmak çok kolaylaşıyor.” dedi. 

Evlilikten korkmak bu asrın hastalığı…

Evliliğe yanlış anlam yüklenmemesi gerektiğini belirten Tarhan; “Evlilikten korkmak bu asrın hastalığı. Ben şu anda evlilikten korkmak yerine evliliğe yanlış anlam yüklemekten korkmanın gerektiğini düşünüyorum. Bu evlilik denkliği olan kişiler evlendiği zaman çok daha rahat bir şekilde problemlerini çözebiliyor. Daha sağlıklı evlat yetiştiriyorlar. Bir insan düşünün iyi bir iş adamı olabilirsin, iyi bir makamda olabilirsin ama iyi anne olmak, iyi baba olmak, iyi insan olmaktan daha mı önemsiz? Şu an önceliklerimiz değişti. Önce kariyer diyorlar. Kariyer önemli ama önce kariyerin bir ayağı da annelik, babalık rolüdür, iyi evlat yetiştirme kariyeridir. Annelik de bir kariyerdir. Onun için ben ev hanımlığı tabiri yerine ev emekçiliği diyorum. Ev emekçiliği de bir kariyerdir. Devletin bunu kariyer olarak tanımlaması gerekiyor. Ev emekçiliğini kariyer yapıp, sigortalamalı. İyi çocuk yetiştirmek istiyorsak, aileyi korumak istiyorsak ev emekçiliğini teşvik etmemiz gerek. Kültürel emperyalizmin oluşturduğu bir etiket var, ev hanımlığı etiketi. Hayır, ev emekçisi dememiz lazım. İyi evlat yetiştirme en zor hizmettir. Hem anne rolündesin hem iş insanı rolündesin hem de eş rolündesin. Erkek sadece iş insanı rolünü seçiyor ama kadın üç rolü de benimsiyor ve erken yıpranıyor, bu adil değil.” şeklinde konuştu. 

Evliliğin birinci görevi stres anında stresi yönetebilmek!

Stresi yönetebilmenin evliliğin birinci kuralı olduğunu söyleyen Tarhan; “Evlilikteki en büyük problem stres anında ego savaşlarının olmasıdır. Hatta buna psikolojide ‘Kırık Kurabiye Etkisi’ deniyor. İki tarafta stresliyse tartışma, kavga oluyor. Patlamaya hazır gibiler, ortada kırık kurabiye var. Erkek ‘Bu kurabiye neden kırık?’ diye sorar. Yahut da ‘Bu domatesi neden iri doğradın?’ der. Geriye doğru gidip arabaya pat diye çarpan adamın bir sözü vardır, ‘Bu direği buraya kim koydu?’ diye. İnsanoğlu o anda bahane arar. Mantıksız bir şey yapar. Kırık kurabiye buradaki sonuçtur. Kavga için bahane olmuştur. Onun için burada kırık kurabiye etkisi olmaması için muhakkak bizim yapacağımız şey denge kurmak. Kayıkta gidiyorsunuz iki taraf da küreği çekiyor. Biri kayığı devirmeye çalışırsa diğeri de devirirse alabora olursunuz. O halde biri kayığı dengelemeye çalışır. Öfkesi geçtikten sonra kayığın hedefine varması için konuşmaya başlarlar. Onun için akıllı kişiler öfkesini kontrol etmeyi başaran kişilerdir. Stres anında stresi yönetebilmek evliliğin birinci görevdir.” dedi. 

“Sevgiye iyi yatırım yapılırsa, ömür boyu aşka dönüşüyor”

Evliliğin güvenli alan haline getirilmesi gerektiğine vurgulayan Tarhan; “Kişi hırslarına, aç gözlülüğüne odaklanırsa o zaman nefis devreye girer. Bunun için evlilikte niyetimizi bozmayalım. Bunun için niyet, sihirli bir kelimedir. Bizim dinimizde de niyet kutsaldır. Ameller niyetlere göredir. Onun için yapılan amelin iyi olması değil, niyetin iyi olması önemlidir. İyi niyetle güzel amel birleşirse, nur üstüne nur olur. Bunun için evlilik niyetimizi bozmayalım. Evliliğin, ailenin, çocukların geleceği için evliliği güvenli alan haline getirelim. Sevgi alanı değil, sevgi yetmez. ‘Sevgi + İş Birliği = Güven’ oluşuyor. Bu güven uzun süreli ise aşka dönüşüyor. Bunun için aşk evlilikte sebep değil, sonuçtur. Aşk, dünyevî bir şehir efsanesidir. Sevgiye iyi yatırım yapılırsa, ömür boyu aşka dönüşüyor.” şeklinde konuştu. 

“Evlilikte 5S kuralını uygulayın”

Evlilikte 5S kuralından bahseden Tarhan; “Birincisi evlilikteki sevgidir. Sevgi olmazsa olmaz. Sevgiden daha büyük bir şey var, şartsız sevgi. Bu da şefkattir. Kur’an-ı Kerim’de de 114 surenin 113’ü “Rahman ve Rahim” diye başlıyor.  Rahmet, şefkat orada vardır. Karşılıksız sevgidir bu. İçinde empati olan sevgidir. İkinci S, saygıdır. Saygı ama içinde empati olan saygı, korku olan saygı değil. Bunun adı da nezakettir. Üçüncüsü sabırdır. Sabır katlanmak değil, aktif sabırdır. Bir hedefi bir amacı vardır. Amaca giderken doğanın hız ve ritmine uymaktır, meditatif bir eylemdir. Dayanıklılıktır sabır, hedefe odaklıdır. Hedefe odaklı beklediğiniz zaman ulaşıyorsunuz. Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır. Dördüncüsü, sadakat. Sıdk kökünden geliyor, doğruluk. Yalanın olduğu yerde sadakat olmuyor. Beşincisi de samimiyettir. Bunun için de niyet önemlidir. Samimi olmaya niyet edeceksin. Samimiyet dürüstlük gerektirir. Samimiyet içsel dürüstlük, sadakat dışsal dürüstlüktür. Bizim dinimizde, ihlas diye geçer. Bu kolay bir şey değil ama biz niyetimizi muhafaza edersek hedefine kolayca ulaşanlardan oluruz. Evlilikte bu 5S kuralını uygulayın, emin olun problemler büyümeden çözülür.” ifadelerini kullandı.
 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)