Prof. Dr. Reşat Öngören: “Peygamber Efendimize tam vâris olabilmek için onun gibi yaşamalıyız”



Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reşat Öngören, peygamberimiz Hz. Muhammed’in (SAV) Kuran-ı Kerim’i özümsediğini ve içselleştirdiğini belirterek Hz. Peygamber’in yaşantısından örnekler verdi. Sadece Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif’in bilinmesiyle Peygamber Efendimize vâris olunamayacağını belirten Öngören, tam vâris olabilmek için Hz. Peygamber gibi yaşamak ve hâliyle hallenmek gerektiğini ifade etti.

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü tarafından Mevlidi Nebi Haftası kapsamında düzenlenen programda Prof. Dr. Reşat Öngören tarafından “Hz Peygamber: Yaşayan Kuran” başlıklı bir söyleşi düzenlendi. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda düzenlenen programın açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Cemalnur Sargut yaptı.



Cemalnur Sargut: “İslam halinden memnun olma sanatını elde etmektir”

“Çok şanslıyız ki Müslüman olarak bu âleme gelmişiz” diyerek konuşmasına başlayan Cemalnur Sargut, “Çok şanslıyız ki ayrıca peygamberimizi daha iyi tanımak, daha iyi idrak etmek ve onun hakikatinde birlenip birleşmek için bir okulun içinde ders alıyoruz. Bugün 67 yaşına bastım ve öğreniyorum ki hiçbir şey bilmiyorum. Bugün hocamdan öğreneceğim. Bu hocalarımız Allah’ın bize bir lütfu. Bu okul Allah’ın bize bir lütfu. Öğrenmenin sonu yok. Hz Ali’nin buyurduğu gibi ‘Ne bildiysem hiçbir şey bilmediğimi, idrak etmediğimi anladım.’ Bunu koskoca Hz Ali, ilmin kapısı söylüyor. Biz birer hiçiz” dedi. “Bu işin yolu, bu işin idraki şükretmeyi öğrenmektir” diyen Sargut, “İslam halinden memnun olma sanatını elde etmektir. İlim çok önemli. Fakat ilim aşkı kuvvetlendiriyorsa önemli. Zira insanı miraca çıkartan ilminin kuvvetlendirdiği aşktır. O aşkla idraki Allah bize nasip etsin” dedi. Sargut’un konuşmasının ardından “Osmanlı Padişahlarında Padişah Sevgisi” konulu kısa film gösterildi.



Prof. Dr. Reşat Öngören: “Hz. Peygamberimize iman, Kuran-ı Kerim’e imandan önce gelir”

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reşat Öngören, “Hz. Peygamber: Yaşayan Kur’an” başlıklı söyleşisinde peygamberimiz Hz. Muhammed’in (SAV) Kuran-ı Kerim’i özümsediğini, yaşantısında bunun açıkça gözlemlendiğini söyledi. Hz. Peygamberimize imanın Kuran-ı Kerim’e imandan önce geldiğini belirten Prof. Dr. Öngören, “Çünkü Kuran-ı Kerim Peygamber Efendimizin Allah’tan aldığını söylediği sözlerin bir bütünü. Eğer Peygamber Efendimizi peygamber olarak kabul etmezseniz o zaman bu sözlere inanmazsınız. Bu sözlerin hiçbir anlam ve değeri olmaz. O bakımdan önce Peygamber Efendimiz, ona inanıp güvendikten sonra Kuran-ı Kerim” dedi.

Prof. Dr. Reşat Öngören: “Hz Muhammed, hayatının her döneminde güvenilirdi”

Hz. Muhammed’in (SAV) peygamberlik öncesinde de çok güvenilir ve doğruluktan ayrılmayan bir insan olduğunun altını çizen Öngören, şunları söyledi: “Nitekim Peygamber Efendimiz vahyi insanlara duyurmak istediği zaman öncelikle şöyle bir açıklamayla bunu gerçekleştiriyor; ‘Ben size şu dağın arkasında size saldırmak üzere hazırlanan bir düşman ordusunun olduğunu haber versem bana inanır mısınız?’ Şöyle cevap veriyorlar; ‘Elbette inanırız, sen hep doğru sözlü oldun. Güvenilir bir kimsesin.’ Ondan sonra da ‘Madem bana inanıp güveniyorsunuz, o zaman şunu bilin ki Allah beni peygamber olarak görevlendirdi’ diyerek önce kendisinin güvenilir bir kişi olduğunu hatırlatıyor. Daha doğrusu bunun teyidini alıyor. Ondan sonra Kuran-ı Kerim ayetlerini okuyor. O yüzden peygamber efendimizin hayatını doğruluk, dürüstlük ve güvenirlilik bakımından sadece 40 yaşından sonraki döneme değil, doğuştan itibaren dikkate almak durumundayız. Çünkü peygamber olmadan önce de o aslında peygamberlik adayı olarak insanların güvenini kazanmıştı. Hz. Allah onu bu şekilde yaşatmıştı. Onun için peygamberlikten önce-sonra diye ayrım yapmak doğru değildir. Doğuştan itibaren onun çok değerli ve önemli hayat yaşadığını bilmek gerekmektedir.”



Prof. Dr. Reşat Öngören: “Peygamber efendimiz bütün insanlığa gönderildi”

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (SAV) sadece bir topluma, coğrafya ya da kavme gönderilmediğini, bütün insanlığa gönderildiğini kaydeden Öngören, “Kuranı Kerim’de birçok peygamberin hayatı anlatılır. Bunların bir kısmı sadece bir ülkeye, bir kısmı sadece bir ırka, bir topluma gönderilmiştir. Oysa peygamber efendimiz bütün insanlığa gönderildi. Dolayısıyla bütün insanlık hangi dinden olursa olsun hangi ırktan olursa olsun bütün insanlık peygamber efendimizin ümmeti durumundadır. Onu peygamber olarak kabul eden kişiler ümmet olduğunu kabul etmiştir. Henüz inanmamış olanlara gelince; tabiri caizse onlara davetiye gitmiş, bu davete icabetleri beklenmektedir. Bu kıyamete kadar böyledir. Yani bütün insanlık onun ümmeti olmaya potansiyel olarak adaydır” dedi.

Prof. Dr. Reşat Öngören: “Peygamberler model kişilerdir”

Prof. Dr. Öngören, peygamberlerin örnek kişiler olduğunu, söylediklerini aynı zamanda yaşadıklarını da belirterek “Bu noktada peygamberler model kişilerdir. Kuran-ı Kerim’de bütün peygamberleri insanların takip etmesi ve örnek alması istenmektedir. Bazı kimselerin dediği gibi dini sadece Kur’an üzerinden anlamaya çalışmak aslında dini anlamamak demektir. Kuran peygamber tarafından yaşanmıştır. Biz de Peygamber Efendimize bakarak Kuran’ın nasıl yaşandığını öğrenebiliriz” dedi.

Prof. Dr. Reşat Öngören: “Hz. Peygamber gibi yaşamamız gerekir”

Prof. Dr. Reşat Öngören, Hz. Peygamber’in “Âlimler peygamberlerin vârisidirler” hadisini hatırlattıktan sonra, sadece Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler’in bilinmesiyle Peygamber Efendimize vâris olunamayacağını, tam vâris olabilmek için Hz. Peygamber’in hâliyle de hallenmek gerektiğini ifade etti.

Prof. Dr. Reşat Öngören:  “Hz. Peygambere ruhen varis olmak önemli”

Hz. Peygamber’e hal ile varis olabilmenin bazı şartlarının olduğunun altını çizen Öngören, bu şartları mîraç yapma, mûcize gösterme ve vahiy alma olarak sıraladı. Öngören sözlerinin devamında; “Hz. Peygambere ruhen varis olabilecek kişilerin ruhen miraç yapmış, keramet ehli ve ilm-i ledün sahibi olması gerekir. Veraset kıyamete kadar devam edeceği için bu âlim kişiler bizim için örnek teşkil edecekler” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Reşat Öngören:  “Somut şeylerle soyuta ulaşmak aşk ve şevkimizi artırır”

Sözlerinin devamında “teberrük” kavramına değinen Prof. Dr. Reşat Öngören, Hz. Peygamberin sakal-ı şerifine, hırkasına hürmet göstermeyi, onlarla teberrükte bulunmayı, yani mânen nasipdar olmayı bazı kimseler şirk olarak takdim ediyor. Oysa dinin yaşanması Kur’an-ı Kerim’in hayata geçirilmesi, Hz. Peygamberin davranışlarının uygulanması ve ona hürmet edilmesiyle gerçekleşir. Hz. Peygamber Sakal-ı Şerifine hürmet gösterilmesine kendi döneminde de karşı çıkmamıştır. Maddi bir nesneye hürmet etmek neden şirk olsun. Peygamber Efendimizin, aslında bir taş olan Hacerü’l-esved’e elini koyarak ağladığını, sahabe efendilerimizin de ona bakarak böyle yaptıklarının biliyoruz. Sahabeler Hz. Peygamber’e bakarak dini yaşamışlar, biz de Hz. Peygamberle birlikte sahabelere de bakarak yaşayacağız. Dini tamamen soyut unsurlar üzerinden yaşamaya kalkmak, farkında olamadan dinin buharlaşmasına sebebiyet verir. Bizler sırf Allah için yaptığımız ibadetleri, somut bir takım ritüeller, mekanlar ve nesnelerle birlikte gerçekleştiriyoruz. Namazı bir merasim şeklinde eda ederken ayrıca taş ve topraktan yapılmış Kâbe’ye döneriz. Haccı bir kutsal mekanda, Arafat’ta toplanıp durarak (vakfe), Kâbe’nin etrafında dönerek, tavaf ederek gerçekleştiririz, kanı ve etinin Allah’a ulaşmadığı bilerek, O’nun rızası için kurban keseriz. Somut şeylerle soyuta ulaşırız. Bunlar aşk ve şevkimizi artıran, dinin buharlaşarak sadece zihinlerde kalmasını önleyen şeylerdir” dedi.

Üsküdar Üniversitesi televizyonu ÜÜ TV’den canlı olarak yayınlanan program, hatıra fotoğrafı çekilmesiyle sona erdi.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)