Tıbbi Genetik Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Erçelen'den Önemli Çalışma Long Covid İçin İlaç Geliştirecek

Pandeminin ilk döneminde ekibiyle birlikte Covid-19'u kök hücre ile tedavi eden ve bu konuda yaptığı bilimsel çalışmaları dünyadaki ilk 10 çalışma arasına giren Tıbbi Genetik Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Erçelen, bu defa Covid virüsünün uzamış etkilerinin tedavisi ile yine dünyada bir ilke imza atmaya hazırlanıyor.

Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nesrin Erçelen, Covid-19'a ve benzeri virüs enfeksiyonlarına karşı kök hücreleri kullanarak koruyucu biyolojik ilaç geliştirmek için büyük bir bilimsel çalışma başlattı. Erçelen ve ekibi, Covid tedavisinde başarılı sonuçlar veren insan kök hücrelerinin, virüsün yan etkilerinden korunmada kullanılıp kullanılmayacağını araştıracak.

Bitmeyen pandemi long covid 

Covid-19 pandemisi önceki yıllara oranla hız keserken, bütün dünyada "sessiz bir pandemi" varlığını hâlâ sürdürüyor: Long Covid ya da Uzamış Covid... Aradan geçen 3 yılın ardından artık hastalığın sadece bir grip olmadığını, grip gibi gelip geçmediğini bazı şikâyetlerin aylarca devam ettiğini gördük. Covid sonrasında birçok kişide ani kalp krizleri, kalp hastalığı, kalıcı akciğer enfeksiyonları, öksürükler, böbrek hastalığı, eklem ve romatizma hastalıkları, döküntüler, deri lezyonlan ama bunun yanında da çok ciddi sinir hasarı görüyoruz. Görülme sıklığı artan felçler, epilepsiler, daha önce hiç olmayan nörolojik bulgular, vücutta geçmeyen yaygın ya da lokal ağrılar, kişilik bozuklukları, psikiyatrik vakalar, geçici halüsinasyonlar, işitme ve görme kayıpları, devam eden tad ve koku bozuklukları yaşanıyor. Yani bu hastalık bizlerde kalıcı hasar bırakabiliyor.

Covid genleri bozan bir hastalık 

Covid-19'un sadece bir virüs hastalığı değil, aynı zamanda genleri bozan kalıcı bir enfeksiyon olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erçelen, "Virüs genetik yapısını vücudumuza bağlayabiliyor, genomlarıyla özellikle bağışıklık sisteminin kontrolünü bozarak, hem kendimize karşı bir hastalığın ortaya çıkmasını sağlıyor, hem de tutuğu bütün sistemleri etkiliyor. Bu yüzden Covid geçse de yan etkileri Uzamış Covid olarak devam ediyor" dedi.

Covid enfeksiyonu sırasında kendi bağışıklık hücrelerinin insan vücuduna karşı kontrolden çıktığını ifade eden Prof. Dr. Erçelen, "Bugüne kadarki tecrübelerimizde Covid'in eski sistem ilaçlarla tedavi edilemeyeceğini öğrendik. Çünkü sistemin bozulmasına sebep olan bir virüsü sadece sistemin tümünü kontrol altına alabilecek başka bir ilaçla tedavi edebiliyoruz ki, bunlar da biyolojik ilaçlar. Enfeksiyonun yoğun olduğu dönemde, hastalığı kök hücre ile tedavi ettik. Tedavide mezenkimal kök hücre denilen, bütün dolaşımda, vücudun içine yayılmış kök hücreleri kullandık. Bunlar vücuda zarar verecek durum oluştuğunda hemen harekete geçen ve iyileşmeyi sağlayan hücreler. Mezenkimal kök hücre vücuda girdiğinde tıpkı bir internet gibi çalışıyor. Virüse karşı vücuda zarar verecek kadar çok üretilen, kontrolden çıkmış bağışıklık hücrelerinin salgıladığı molekülleri tanıyor ve oraya gidiyor. Kendi kök hücre şifresiyle bağışıklık sistemi kök hücresi arasında sinyal bağı kuruyor ve bağışıklık sisteminin kontrolden çıkmış genomik yapısını düzeltiyor. Ancak bazı durumlarda dozları yetmiyor, hemen harekete geçemeyebiliyorlar. Biz ve başka gruplar, bu hücreleri ilaç hâline getirip hastalara verdik ve görülen yüksek iyileşme oranları, dünyadaki başka grupların çalışmalarıyla birlikte kök hücre tedavisi Covid'de bir ilaç seçeneği hâline geldi" açıklamasını yaptı. Dünyada çok sayıda kişinin Covid enfeksiyonundan sonra felç kaldığını, kalp krizi sebebiyle hayatını kaybettiğini ve hayat kalitesini bozan geçmeyen hastalıklar yaşadığını belirten Prof. Erçelen "Long Covid dünyanın başındaki yeni sorun hâline geldi. Bu yüzden kök hücreleri tedavide ilaç olarak kullanıp başarı elde ettikten sonra acaba koruyucu olarak kullanabilir miyiz diye düşünüp çalışmalara başladık. Bakanlıktan gerekli izinleri aldık. Kök hücre ile tedavi ettiğimiz hasta grubu ile kök hücre vermeden tedavi edilen hasta grubunu karşılaştırıyoruz. Hangi grupta yan etkiler daha fazla, hangilerinde kaybolmuş, bunlara bakacağız. 6 ay-1 yıl sürecek bir çalışma bu. Büyük bir çalışma, Covid'in etkilerini tedavi eden birçok bilim dalından hocanın bir arada çalışacağı, genetik çalışmaların bir kısmı Üsküdar Üniversitesi Farmakogenetik Laboratuvarında yapılacak.

Aşı yerine kullanılacak yeni bir hücre tedavisi umudu doğuyor 

Aşıların virüslere karşı etkili olduğunu ancak sürekli değiştiği için virüse etkin aşıların bazen yetersiz kaldığını anlatan Prof. Dr. Erçelen, "Bu durumda bütün virüslere karşı savaşan, bundan sonraki hastalıklara karşı da savaşma imkânı verecek yeni koruyucu hücre tedavisi planlaması yapabilir miyiz diye yola çıktık. Bunu bilimsel olarak kanıtlamamız gerekiyor. Türkiye'nin altyapısı da, kanuni düzenlemeleri de bunun için çok uygun. Biz şanslı bir ülkeyiz? Bu sonuçların hemen ardından da başlamak üzere şu anda AR-GE laboratuvarımızda, farmakogenetik laboratuvarımızda çalışmalarımızı sürdüreceğiz" diye konuştu.

Mayo Clinic’ ten ortak çalışma teklifi 

Bu çalışmaların dünyada bir ilk olduğuna işaret eden Prof. Dr. Erçelen, "O yüzden bizimle iş birliği yapmak isteyen çok ciddi klinikler var. Artık isim verebiliyoruz. Mayo Clinic de bunlardan biri" dedi.

Dünyanın ilk 10'unda kök hücre tedavilerine yön veriyor

Dünyada kök hücre tedavisinin Covid'de ilaç ve tedavi seçenekleri arasına girmesini sağlayan kök hücre tedavilerini yapan gruplardan biri de Prof. Dr. Nesrin Erçelen ve ekibi. Dünyada yapılmış 1200 çalışma içinden ilk 10'a giren Erçelen grubunun çalışması sitokin fırtınası sırasında verilen tedavide yüzde 80'in üzerinde başarı sağlandığını, entübe olmuş hastalarda ise yüzde 40 başarı sağlandığını gösteriyor. Türkiye'de kök hücre tedavisi yapılan yüzlerce hasta olduğuna işaret eden Prof. Dr. Erçelen, "Biz bunların 210 tanesini tedavisi öncesi ve sonrasında takip ettik. Dünyada böyle takip edilen kontrollü yapılmış, yararlı ve zararı olmadığı gösterilmiş, 10 çalışma var biri bizim. Bu şekilde belli dozlarda standart tedavi edilmiş ve takibi yapılmış 734 hasta var 210'u bizim. Yani dünyada standart kök hücre tedavisi alıp fayda gören hastaların üçte birini biz tedavi etmişiz" diye konuştu.

Koruyucu tıp işbaşında 140 sene kadar yaşayabiliriz

İçinde bulunduğumuz 21’nci yüzyılın bir biyoteknoloji ve genetik çağı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nesrin Erçelen, "İnsan genom projesinde kişinin bütün DNA şifresi çözüldü ve 2000 yılında tıp kişiselleşti. Biz buna bakarak dünyadaki 8 milyarda bir insanı diğerlerinden ayırt edebiliyoruz. Ona özel sağlık hizmeti planlayabiliyoruz, ona özel ilaçların dozlarını ve hangileri olduğunu seçebiliyoruz ve yapabiliyorsak da bu kişinin doğuştan getirdiği risklerini ölçüp daha hastalık ortaya çıkmadan önce tedavi etme imkânımız artık var. Bu nedenledir ki, eğer bu önleyici tedavileri kullanabilirsek insan ömrünün tıbben 140 yaş ve daha kaliteli olabileceğini artık söyleyebiliyoruz. Genetik yapımız hastalıkların ortaya çıkışında yüzde 40 etkili. Hâlbuki epigenetik dediğimiz genetik yapımıza etki eden çevre faktörlerine, yediğimiz içtiğimiz, anne karnındaki hormonlar dâhil olmak üzere hava kirliliği kullandığımız ilaçlar alışkanlıklarımız DNA'mızı yüzde 60 etkiliyor. Bu nedenle eğer biz kendi risklerimizi bilip buna göre hem önleyici tedavi hem de kendimize göre sağlıklı şartları belirleyebilirsek, ömrümüzü, yaşlanmamızı azaltabiliyoruz, sağlıklı hayatımızı artırabiliyoruz. Buna da önleyici tıp, prevantif tıp diyoruz" dedi.

Sağlık ve genomik tıp bir devlet stratejisidir 

Prof. Dr. Erçelen: "Covid gibi büyük pandemiler gördük ki, ekonomiyi, savunmayı, sosyal hayatı ve geleceğimizi etkiliyor. Genomik bilim sadece insanlarla değil tüm canlılarla, bitki türleriyle, iklimle, gelecekteki kuraklıkla ilgili. O yüzden bizim mümkün olduğu kadar bu konuya ve biraz daha nem devletimizin hem akademimizin hem de özel kuruluşlarımızın daha yoğun şekilde sahip çıkması gerekiyor. Dünyanın en zengin 5 insanı iki sene önce biyoteknoloji şirketi kurdular ve bugüne kadar kurulmuş en büyük bütçeli şirket... Hem gelir getirici hem de stratejik."

Türkiye Gazetesi