Travmayı Anlamak

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın 7-8 Mart 2020 tarihleri arasında Üsküdar Üniversitesinin düzenlediği Travma Psikolojisi Kongresinde yapmış olduğu açılış konuşmasının tam metnidir:

Öncelikle travma psikolojisi konusunu kongre olarak tartışma konusu haline getirdiğiniz için fikir sahiplerine teşekkür ederim. Gerçekten önemli bir konu. Konunun en iyi şekilde analiz edilmesi ve tedavisiyle ilgili yeni yöntemler geliştirilmesinin en güzel yeri kongrelerdir. Kongreler bilimin ilerlediği, düşüncenin geliştiği alanlardır. Bu kongrede bunun başlangıcı olsun. Her sene bu kongreyi yapmakta fayda var. Travmalar siyaseti etkileyecek noktada olan çok önemli bir alan.

Travmalar stratejik, politik kararları bile etkiliyor. ABD’nin Irak’tan çekilmiş olmasının nedeni Amerikan askerlerinde çok fazla travma sonrası stres bozukluğuna rastlanmış olmasıdır.

ABD’de emekli askerler için özel hastaneler var. Birçok asker travmaya bağlı alkol bağımlılığı geliştiriyor. Hasta travma sonrası stres bozukluğu ile baş edemiyor. Belirtileri alkolle yatıştırmaya çalışıyor. Bu da travma sonrası stres bozukluğunun devamı olarak farklı bir patolojiye dönüşüyor. Bu gibi durumlar arttığı için artık kamuoyunda bununla ilgili bir direnç, tepki var. Hatta ABD askerleri de savaşmak istemiyor. Gittiği yerde konfor olmazsa, huzursuz oluyorlar, çalışmak istemiyorlar. Bu durum ABD’nin stratejik, politik kararlarına etki ediyor. Bu nedenle travma ile ilgili çalışmalar özellikle psikiyatride önemli bir alan haline geldi.

 Travma alanını birçok meslektaşın yeterince önemsemediğini görüyorum. Biz artık bir hastalığı analiz ettiğimizde çocukluk çağı travmaları ölçeğini klinikte rutin olarak uyguluyoruz. Çünkü mesela obsesif kompülsif hastalığı veya anksiyete belirtileriyle gelen bir hastada bile cinsel istismar, fiziksel istismar, şiddet ya da duygusal ihmal gibi birçok alanda travma puanı yüksek çıkabiliyor. Bu kişilerde travma sonrası stres bozukluğu belirtileri görülebiliyor.

Bir hastamdan örnek vereyim. Hastam 130 kiloydu. Maddi manevi tüm imkânları vardı. Kilo vermek istiyordu ama başarılı olamıyordu. Çocukluk çağı ile ilgili analiz yaptığımızda çocukken enseste maruz kaldığını öğrendik. Bilinçdışında tekrar bunu yaşamamak için; “Ben çirkin olmalıyım, güzel olmamalıyım” düşüncesine sahipti. Bunu da davranışsal olarak aşırı yemek yiyerek bilinçsizce sağlıyordu. Bilinçli olarak zayıflamak isterken bilinçdışında zayıflamak istemiyordu. Yemek yemek onun için bir kaçınma yolu haline gelmiş, patolojik bir savunmaydı. Travmalar bu sebeple zihinsel, fiziksel hastalıkların ortaya çıkmasında çok önemli bir hastalık etkenidir.

Ayrıca çocukluk çağında gizli travmalar da vardır. Çocukluk çağındaki ihmaller bu gruba girer. Mesela, duygusal ihmaller. Çocukluk çağındaki ihmal nasıl travma oluyor diyebilirsiniz. Özellikle “mesafesiz terk ediş” çok bilinmiyor. Çocukluk döneminde anne baba çok meşgul olabiliyor. Aynı evdeler ama anne kendini temizliğe, başka işlere vermiş. Baba bütün enerjisini, dikkatini işe vermiş. Böyle olunca çocuğun bütün temel ihtiyaçları karşılanmış olsa da mesafesiz olarak terk edilmiş oluyor. Böyle olduğu zaman çocuk kimsenin kendisini sevmediğini zannediyor. Aslında sorun sevilmemesi değil anne babanın zaman ayırmaması, sevgi ifadesi olmaması. Çocuk böyle durumlarda dışlanmış gibi hissediyor. Çatışmalı bir ilişki bile iletişimsizlikten daha iyidir. Bağırırsın çağırırsın ama çocuk kendisinin insan yerine konulduğunu düşünür. Diğer türlü evde sanki o hiç yok gibi “nasılsın” bile demezseniz, hiç ilgilenmezseniz çocukla, göz teması kurmazsanız çocuk duygusal ihmal yaşar. Duygusal ihmal yaşayan çocuklar da travmaya maruz kalıyor demektir. Böyle bir durumda, kimse beni sevmiyor, der. Özgüveni düşer. İnsanlardan kaçınmaya başlar ve travmatik bir sarsılma örselenme yaşar.

Travmaları çözmek, tedavi etmek çok zor ve zaman alıcı bir şey ama çok etkili tedavilerde var. Mesela EMDR gibi tedaviler. Bu yöntemin faydalarını pratik uygulamamızda çok gördük. Bazı terapistler EMDR’ye karşıdır ama ben hekim olarak terapist olarak hiç öyle düşünmüyorum. Travmalarda kişi beyninde yaşayan canlı travmayı unutmuş oluyor fakat bilinçdışında sönmüş volkan gibi duruyor. Arada ortaya çıkıyor arada tekrar sönüyor ve o kişinin günlük yaşantısını olumsuz etkiliyor, stresini yükseltiyor. EMDR tekniğini uygularken kişinin unuttuğu travmalar örtülü bellekten açık belleğe geliyor ve çözümleyebiliyoruz.

Yirmi sene boyunca süren bir baş ağrısı vakası görmüştüm. Ağrı kesiciler vs. fayda etmiyordu. Psikolog arkadaşlarımız o kişiye EMDR yaptığında yirmi sene süren baş ağrısı kısa sürede geçti. Yirmi sene önce travma yaşadığı ve baş ağrısını artırdığı anlaşıldı.

Yine başka bir vakada karşılaşmıştım, Erzincan’da görevliydim. Dokuz yıllık evli bir erkek hasta gelmişti. Eşiyle cinsel beraberliği yoktu. Erkek cinselliği ifade edemiyor, yaşayamıyordu. O zaman EMDR yoktu. Narkohipnoz gibi bir tedavi yöntemi vardı. Damardan kişiye hipnotik ilaç veriyorduk ve kişi uyku uyanıklık arasına giriyordu. Kişiye narkohipnoz yaptık. 10 seans planlamıştık ancak aşağı yukarı 5-6 seans sonra kişi ben düzeldim dedi. Nasıl düzeldiğini sorduğumuzda evlenirken babasının hayatta olmadığını ama baba yerine koyduğu ağabeyinin olduğunu söyledi. Ağabey ilişkiyi onaylamadığı için düğününe gelmemiş. Düğününe gelmeyince hasta o derece sorumluluk hissetmiş ki travma etkisi oluşturmuş. Ağabeyimin gelmediği onaylamadığı bir şeyi ben nasıl yaptım diye eşiyle cinsel ilişki esnasında birdenbire depresif oluyor ve cinsel beraberlik yaşayamıyor. Normalde “Ne olacak!” dersiniz ama o kişi için önemli.

Mesela kedisi öldüğü için travmatize olan kişiler var. Kedi onun için sevgi nesnesidir. Sevgisini yatırdığı önemli bir değerdir. Sevgisini yatırdığı bir alan olduğu için onu küçük görmemek lazım. Kaybı ile travma yaşanabilir.

Travmada çok fazla yapılan hata var. Bazı insanlar sevdiği vefat ettiğinde travmayı mumyalaştırırlar. Ona karşı bir sorumluluk taşırlar. Odasını değiştirmezler, olduğu gibi yaşatırlar. Travma mumyalaşınca ikincil, üçüncül travmalar ortaya çıkabiliyor ve kişiyi işlevsiz, depresif hale getirebiliyor. Travmayı yok saymak da patolojiye neden olabiliyor. Kişi bastırdığı için başka alanlarda sorunlar çıkıyor. Örneğin fizyolojik, psikolojik ve sosyal alanlarda çıkabiliyor. Travma unutulmaz ama bugüne de olduğu gibi getirilmez. On yıl önce olmuş bir travmayı bugüne aynı canlılıkla getiriyorsanız siz patolojik bir savunma geliştirmişsiniz demektir. Ufak bir hatırasını yaşatarak hem sevgi nesnesini canlı tutmak hem de suçluluğu yaşamamak da mümkün.

Travmayla çalışabilmek özel çaba ve beceri istiyor. Genel psikoterapi uygulamalarında travmalar gözden kaçabiliyor. Vakalara o gözle bakabilmek çok önemli. Bu sebeple bu konuyu gündeme getirdiğiniz için kongre düzenleme ekibine teşekkür ediyorum.

Sorular

Travmalarda duyguların ifade edilmesi travmaları çözer mi?

Prof. Dr. Nevzat Tarhan:

Duygunun ifadesinin terapötik etkisi ile ilgili çalışmalarda duygu ifade etmenin travma çözücü etkisi olduğu tespit edilmiş. Ancak duyguyu regüle etmek, travmayı daha iyi tedavi ediyor. Kişi sadece duygusunu ifade ettiği zaman geçici bir rahatlama oluyor. Fakat daha sonraki tepkilerinde duyguyu dengeleyemezse daha sorunlu ikincil travmalara ortaya çıkıyor. Bu yüzden şu an daha çok emosyon regülasyon çalışmaları, duyguyu birebir yönetme çalışmaları, sadece duygu ifadesinden daha rasyonel görülür. Kişiye duygu regülasyonun öğretilmesi kişinin çevresi ile olan ilişkisini daha iyi yönetmesini sağlıyor.

 Emosyonel regülasyon yapınca anterior singulat korteks çalışıyor. Yüksek lisans öğrencilerimizle 2014 yılında yayınlanan bir sufi meditasyon çalışması yapmıştık. Sufi meditasyonda da, Budist meditasyonda da singulat korteks regüle oluyor ve çalışıyor. Singulat kortekse beynin vites kutusu ya da ruminasyon kutusu da deniyor. Kişi duygularını regüle edemezse sürekli tekrarlar yaşıyor. Çözümlemeden o duyguyla yüzleştirirseniz kişi suçluluk yaşayabiliyor. Sadece duyguyu ortaya çıkartır ve onunla yüzleştirirseniz bu yarayı açık bırakmak olur. Bu kişi için tehlikeli bir durum. Duyguyu açığı çıkartmak iyi niyetle yapılabilir ama sonuçları kötü olabilir. Kişi annesine, babasına ya da geçmişte problem yaşadığı her kimse ona düşman olabilir. Bana neden bunu yaptığınız diyerek kavga edebiliyor. Bunlar da yeni travmalara yol açıyor. Travma tedavisinde o geçmiş travmayı bugüne getirip çözüp tekrar eski rafına kaldırmak gerekiyor. Duygunun, bilişin ve davranışın regülasyonu yapılmalı. Bu regülasyon sürecinde de yine kişinin IQ düzeyine göre hareket ediliyor. Eğer düşük bir IQ düzeyi varsa bilişsel olarak çalışılmaz. Direkt olarak davranışla çalışılmalı. Bunlara dikkat edilmeli.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)