Genetiğiniz Kaderiniz Olmayacak!
Üsküdar Üniversitesi Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü Müdür Yardımcısı ve Adli Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kaan Yılancıoğlu tarafından “CRISPR-CAS Genetiğiniz Kaderiniz Olmayacak” başlıklı seminer gerçekleştirildi. Yılancıoğlu, genetik ve biyoendüstri alanlarına dair önemli açıklamalarda bulundu.
“Artık genlerimiz kaderimiz değil diyebiliyoruz”
CRISPR-CAS Nobel Kimya ödüllü genetik düzenleme sisteminin geliştirilmesiyle artık rahatça genetiğin, insanların kaderi olmadığını dile getirebildiklerini söyleyen Yılancıoğlu; “Biliyorsunuz CRISPR-CAS doku sistemi Nobel ödülü aldı. Bu sistemin gelişmesiyle birlikte açık bir şekilde, genetiğin kaderimiz olmayacağını dile getirebiliyoruz. Eskiden genlerimiz kaderimizdi diyorduk artık genlerimiz kaderimiz değil diyebileceğimiz bir noktaya gelmeye başladı.” Şeklinde konuştu.
“Her ne kadar yeni olduğu zannedilse de, çok da yeni bir sistem değil”
CRISPR-CAS sisteminin oldukça yeni bir sistem olarak bilindiğini ifade eden Yılancıoğlu; “Açıkçası birçok insan bu sistemi yeni duydu. Nobelle duyanlar da var fakat bizim alanımızda çalışan insanların uzun süredir takip ettiği bir sistem. Öncelikle her ne kadar yeni olduğu söylense de çok da yeni bir sistem değil. Çünkü 1993 yılında CRISPR sistemi aslında bir bakteriyel adaptif bir immün sistem, adaptif bir bağışıklık sistemi olarak ortaya çıktığını biliyoruz. Alicante isimli bir üniversitede bu durumun varlığından şüphelenen bir bilim insanı 1993 yılında bakterilerin böyle bir immün sisteminin, bağışıklık sisteminin olup olmadığını merak ediyor. Ve böyle bir sistemin aslında varlığını ilk keşfeden ve ilk ortaya atan kişi oluyor. 2003 yılında bundan 10 sene sonra yine kendisi tarafından bakterilerin böyle bir bağışıklık sisteminin olduğu ve bunun adaptif bir bağışıklık sistemi olduğunu buluyor ve bunu makale olarak ortaya koyuyor. Bu noktadan sonra o zamanlar CRISPR sisteminin bu noktaya gelmesi gibi bir durum söz konusu değil. O zaman sadece bakterilerde bir mekanizma olarak düşünülüyor. 2006 yılında yavaş yavaş bu iş diğer bilim insanları tarafından da Avrupa’nın ortalarına doğru yayılıyor ve burada kanıtlar ortaya çıkmaya başlıyor. 2008’de ilk defa CRISPR sistemi programlanarak çalıştırılıyor ve aynı yıl yine CRISPR’ın DNA’yı hedefleyebildiği görülüyor.” İfadelerini kullandı.
“Gelecekte çok farklı bitki türleri ve genetiği değiştirilmiş canlılar ortaya çıkacak”
Zamanla biyoendüstri denilen dev bir endüstrinin ortaya çıktığını ifade eden Yılancıoğlu; “Bugünden itibaren bunu daha çok duyacağız. Özellikle koronavirüs zamanında aşıyı sürekli duyuyoruz. İşte bu biyoendüstrinin artık bir noktada çok büyük bir hal alacağının habercisi. Burada insan sağlığı, tarım, biyokaynak, hayvan ve besin gibi aklınıza gelebilecek canlıyı ilgilendiren tüm teknolojiler üzerinde CRISPR yöntemi kullanılacak. Tarımda bitkilerin ilaçlara karşı dirençli kılınması, bitkilerin bir şekilde kuraklığa, tuzlu topraklara, rüzgâra aklınıza gelebilecek her türlü biyotik ve abiyotik stres koşullarına karşı direncin sağlanması için birçok çalışma yürütülüyor. Birçok firma tarafında patent hâlihazırda alınmış durumda. Bu firmalar elinde çokça patent bulunduruyor. Gelecekte üretilecek birçok tarım ürününün de bu patentlerden ortaya çıkacağını söyleyebiliriz. Bunu söylemek kehanet, kâhinlik olamayacak. Gelecekte çok farklı bitki türleri, genetik olarak değiştirilmiş bitkiler ortaya çıkacak. Daha önceden de yapıyorduk evet fakat bir bitkinin birden fazla genini aynı anda değiştirmek çok zordu, çok zaman gerektiriyordu, yıllar sürüyordu. Şuan CRISPR sistemi ile genetik modifikasyonları yapmamız mümkün. Hem de aklınıza gelebilecek sayıda on tane, yirmi tane genetik modifikasyonu aynı anda yapabileceğimiz bir yöntemden bahsediyoruz. Yani eskiden bir mutasyonu yapmak bitkide yıllar alacaktı ama şuanda aylar içerisinde bir bitkiye onlarca mutasyonu yani onlarca farklı özelliği kazandırmak mümkün.” Dedi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)