Dünya Ergoterapi Gününde 4’üncü Kanıta Dayalı Ergoterapi Uygulamaları etkinliği gerçekleştirildi

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.57461

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ergoterapi ve Müzik Terapi Uygulama ve Araştırma Merkezi (MÜTEM) tarafından Dünya Ergoterapi Gününde “4. Kanıta Dayalı Ergoterapi Uygulamaları” bilimsel programı gerçekleşti. Ergoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova önderliğinde gerçekleşen programa alanında uzman ergoterapistler katılım sağladı. 

Çevrimiçi düzenlenen programa Rektör Yardımcısı, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Türker Tekin Ergüzel, Erg. Mustafa Sağlıyan, Erg. Zeynep Özdemir, Erg. Melike Aslan, Erg. Zeynep Ender, Nörofizyolog. Dr. Öğr. Üyesi Aymen Balıkçı, Dr. İsabel Beaudry Bellefeuille, Erg. Menekşe Yüksel, Erg. Leyla Ak, Erg. Şevval Kazan, Erg. Emel Gençtürk ve Erg. Büşra Ağcan katılım sağladı.

Prof. Dr. Türker Tekin Ergüzel: “Ergoterapi topluma katılımı destekleyen önemli bir alan”

Çevrimiçi gerçekleştirilen etkinlikte açılış konuşmasını Rektör Yardımcısı, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Türker Tekin Ergüzel gerçekleştirdi. Ergüzel; “Ergoterapi insanların günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirebilme becerilerini güçlendiren ve topluma katılımını destekleyen çok kıymetli, önemli bir alan. Sağlık ve yaşam kalitesine olan katkılarınızla bu desteğe ihtiyaç duyan hayatlara, ailelere onların yaşam kalitesini arttırmak ve bağımsızlıklarını desteklemek için hepiniz ayrı ayrı özveriyle çalışıyorsunuz.” ifadelerini kullandı.  

Prof. Dr. Sevda Asqarova: “Program periyodik olarak devam edecek”

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova, bu programın ergoterapistlerin araştırmalarını paylaştığı önemli bir program olduğunu vurguladı. Asqarova; “Her yıl olduğu gibi bu yıl da Dünya Ergoterapi Gününün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na denk gelmesi bizler için önemli. Bu özel gün programımızı daha da anlamlı kılıyor. Bugün programımızda birbirinden değerli misafirlerimizle tanışacağız. Ergoterapi öncülerinden Dr. Isabel Boudri Belfoil, Nörofizyolog, ergoterapi alanına büyük katkıları olan Dr. Öğr. Üyesi Aymen Balıkçı hocalarımızın yanı sıra uzman ergoterapistlerimiz, yüksek lisans öğrencilerimiz ve hocalarımız ergoterapiyle ilgili düşüncelerini, özel alanda nadir olan araştırmalarını paylaşacaklar. Bugün dördüncüsünü yapacağımız ‘Kanıta dayalı ergoterapi uygulamaları’ başlığı altında olan program ergoterapistlerin araştırmalarını paylaştığı nadir ve özel konularını sunacağı önemli bir platformdur ve bu program periyodik olarak devam edecektir.” dedi.

Erg. Mustafa Sağlıyan: “Temeline baktığımızda ergoterapinin sihrini kullanıyoruz”

‘7 Dil Bilip Konuşamayan Çocuğa Kanıta Dayalı Testleme ve Hedef Oluşturma Süreci’ adlı sunumunu gerçekleştiren Erg. Mustafa Yalçın; “Kanıta dayalı uygulamaların temeline baktığımızda, ergoterapinin sihrini kullanıyoruz. Çocuğun güçlü ve zayıf yönlerini belirlemeliyiz. Güçlü yönlerini kullanarak çocuğun oyun ve aktivitelerini yönlendirmeli ve hedeflerimize ulaşmasını sağlamalıyız. Yani, çocuğu görmeden önce dahi pek çok fikrimiz oluyor. Bu fikirler doğrultusunda, değerlendirme öncesinde ailenin kaygı duyabileceği veya çocuğun rahatsızlık hissettiği durumları ve tanısını göz önünde bulunduruyoruz; çocuğun gelişimsel hikayesi, becerileri ve çeşitli bilgileri bu süreçte bizim için önemli. Dolayısıyla, oyunun gücünden yararlanarak öncelikle çocuğun güçlü ve zayıf yönlerini belirlemeyi amaçlıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Erg. Zeynep Özdemir: “Müdahale sonucunda şikayetler büyük ölçüde azalıyor”

‘Kanıt Dayalı Ergoterapi Uygulamalarında Selektif Mutizm’ sunumunu gerçekleştiren
Erg. Zeynep Özdemir; “Selektif mutizm tanısı olan bir çocukla yolumuz kesişiyor. Öncelikle aile, psikiyatrist değerlendirmesi alıyor. Psikiyatrist gerekli tanıyı koyduktan sonra çocuk psikoloğa yönlendiriliyor ve oyun terapisi süreci başlıyor. Psikoloğun yönlendirmesiyle oyun terapisi sürecinde çocuğun duyusal motor zorlukları fark ediliyor ve bu durum ergoterapiste yönlendirilmesine neden oluyor. Ergoterapi değerlendirmesi sürecinde aile bize başvuruyor; görüşme yapılıyor, hedefler belirleniyor ve süreç başlatılıyor. Bu süreçte okul ve aile ile iş birliği yaparak ilerliyoruz ve süreç tamamlandığında tüm taraflar memnuniyetle hayatlarına devam ediyor. 11 ay süren ergoterapi desteğinde, somatodispraksi paternine sahip olan selektif mutizm tanılı çocuğun duyusal bütünleme bozuklukları değerlendirilerek uygun bir duyusal bütünleme müdahale programı oluşturuldu. Müdahale sonucunda, ailenin belirttiği şikayetlerin büyük ölçüde azaldığı bildirildi.” şeklinde konuştu.

Erg. Melike Aslan: “Ergoterapi yaşam kalitesini arttırmak amacıyla kapsamlı bir yaşam sunabilmekte”

‘Baş Ağrıların Yönetiminde Ergoterapinin Etkinliği ve Kanıta Dayalı Uygulama Yöntemleri’ başlıklı sunumunu gerçekleştiren Erg. Melike Aslan; “Baş ağrısı hepimizin bildiği üzere aslında hem iş gücü kaybına yol açan hem de yaşam kalitesini düşüren yaygın bir sağlık sorunu. Ergoterapi baş ağrısının yönetimi ve kişinin yaşam kalitesini arttırmak amacıyla kapsamlı bir yaşam sunabilmekte. Ergoterapistlerin özellikle çalışma ortamının düzenlenmesi, stresi yönetebilmesi, zaman yönetimi, planlama yapması, fiziksel aktivite ve egzersiz programları gibi alanlarda çalışanlara destek vermesi çok önemli.” dedi. 

Erg. Zeynep Ender: “Çocukların ve ailelerinin zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olurlar”

‘Korpus Kollosum Agenezisinde Ergoterapinin Rolü’ adlı sunumunu gerçekleştiren Erg. Zeynep Ender; “Korpus Kallozum dediğimiz yapı, bir hemisfere ulaşan bilginin diğer hemisfere iletilmesinde rol oynayan en büyük yol olarak, geçiyor literatürde. Korpus Kallozum Agenezisi terimi ise bu yapının ya hiç olmaması ya da kısmi yokluğunu ifade etmek için kullanılıyor. Yapılan araştırmalar tam ya da kısmi olmasının ya da olmamasının herhangi bir davranışsal ya da tıbbi sonucu değiştirmediğini ya da ciddi bir farklılık ortaya koymadığını gösteriyor. Korpus Kallozum Agenezisi olan çocukların ebeveynleriyle yapılan bazı araştırmalarda günlük yaşamlarını en çok etkileyen problemlerin özellikle sosyal becerilerinin ve kendilerine yönelik içgörülerinin zayıf olması şeklinde tanımlanıyor. Rehabilitasyon sürecinde seçilen müdahale her ne olursa olsun çocuğun rehabilitasyon sürecinin hem kendisinin hem de ailesinin ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi ve bunlar değiştiğinde de revize edilmesi gerekiyor. Ergoterapistler, çocukların ve ailelerinin zorluklarla başa çıkmalarına ve onlar için anlam ifade eden, yani yapmak istedikleri ya da onlardan yapmaları beklenen okupasyonlarda ustalaşmalarına yardımcı olurlar. Eğer çocuklarla ergoterapi uygulamaları yapan bir ergoterapistsek aslında bizim için en temelde anlam yaratan şey çocukluğun kendisi olmalı.” ifadelerini kullandı. 

Dr. Öğr. Üyesi Aymen Balıkçı: “Zenginleştirilmiş çevrenin temel amacı çevresel uyaranların kalite ve yolunu değiştirerek optimum ortam yaratmak”

‘Otizm’de Zenginleştirilmiş Çevre” Gelecek Vaat Eden Bir Yaklaşım’ adlı sunumunu gerçekleştiren Nörofizyolog Dr. Öğr. Üyesi Aymen Balıkçı; “Otizm genel olarak yani temelde iki tane konu var. Birincisi sosyal etkileşim ya da sosyal iletişim bozuklukları. Diğeri de sınırlı ilgiler ve tekrarlayıcı davranışlar şeklinde. İki tane ana konu var ama bununla birlikte buna eşlik eden birçok ek problemler görebiliyoruz. Bilişsel beceriler, dil becerileri, adaptif fonksiyonlar etkilenebiliyor. Özellikle burada bilişsel beceriler, özel eğitim alanı, dil becerileri, dil konuşma terapistlerinin alanı. Burada da adaptif cevaplar ya da adaptif fonksiyonlar dediğimiz alan çok fazla ergoterapinin alanı. Zenginleştirilmiş çevrenin temel amacı çevresel uyaranların kalite ve yolunu değiştirerek optimum ortam yaratmak.” şeklinde konuştu.

Dr. Isabel Beaudry Bellefeuille: “Beslenme ve yeme aktivitenin tipik olarak gerçekleştiği bağlam ve kültür içinde dikkatlice incelenir”

‘Entegre duyusal beslenme: Seçici Beslenme ve Gıda Reddine Bütünsel Bir Yaklaşım’ sunumunu gerçekleştiren Dr. Isabel Beaudry Bellefeuille; “Ergoterapistler, yaşam boyu beslenme, yemek yeme ve yutma güçlüğü çeken insanlarla çalışmak için eğitim, bilgi ve becerilere sahiptir. Ergoterapistler, beslenme, yeme veya yutma sorunu olan danışanları, bu önemli günlük yaşam aktivitelerini destekleyen veya buna müdahale eden fizyolojik psikososyal, kültürel ve çevresel faktörleri dikkate alan benzersiz, bütünsel bir bakış açısıyla değerlendirir. Beslenme ve yeme aktivitenin tipik olarak gerçekleştiği bağlam ve kültür içinde dikkatlice incelenir. Doğrudan belirli beslenme, yeme veya yutma sorununa yönelik bireysel müdahaleye ek olarak, ergoterapistler ayrıca güvenli yeme alışkanlıklarını desteklemek, uyarlanabilir ekipman sağlamak ve aileleri ve toplumdaki diğer kişileri eğitmek için çevreyi uyarlar.” ifadelerini kullandı. 

Erg. Menekşe Yüksel: “Toplum temelli çalışan bir ergoterapist olabiliriz”

‘Kadına Yönelik Şiddet Karşısında Ergoterapist Olarak Durmak’ adlı sunumunu gerçekleştiren Erg. Menekşe Yüksel; “Şiddet yaşayan kişiler şiddet yaşayanların yakınları özellikle bu konularda ergoterapi desteği verebiliriz. Psikososyal terapi ve rehabilitasyon programları oluşturulabilir. Yani toplum temelli çalışan bir ergoterapist olabiliriz. Günlük yaşam becerileri şiddet sonrasında yaşanılan duruma göre kayıp olabiliyor. Bunların geri kazandırılması önemli ve topluma eğitimin verilmesi. İnsan olarak eğitimlere katılabiliriz demiştik. Ergoterapist olarak da bu eğitimleri verebiliriz. Farkındalıklar yaratmaya başlayabiliriz ve destek gruplarını biz oluşturabiliriz. Sosyal bağlantılar oluşturup bunları kullanabiliriz. Ve en önemlisi çok disiplinli bir şekilde bunu yapmalıyız. Hem hukuki haklar ve destek kaynakları hakkında insanları bilgilendirmek bizim bu noktada görevlerimizden bir tanesi. İki aşamamız var ilki önleyici aşamamız. Erken müdahale ve farkındalık eğitimi burada önemli. İkincisi ise iyileştirici aşamamız yani şiddet yaşandı ve bu şiddet sonrasındaki durumu nasıl toparlayabiliriz kısmıdır. Kadınlar ve erkekler eşit haklara ve değerlere sahiptir. Her bireyinde kendi kararını verme ve kendi hayatını yönetme hakkı vardır. Bunun her daim hatırlanması ve iletilmesi gerekiyor. Her danışana çocuk, ergen, yaşlı, yetişkin hiç fark etmeksizin vazgeçmek yok.” şeklinde konuştu.

Erg. Leyla Ak: “Açık iletişim kurmak önemli”

‘Ergenlik Dönemi Ruh Sağlığında Okupasyonel Dengenin Önemi’ adlı sunumunu gerçekleştiren Erg. Leyla Ak; “Okupasyonel denge derken bireyin hayatına amaç ve anlam katan tüm aktiviteler olarak düşünebiliriz ve bunları doğru miktarda dengeli şekilde yaşamına katabilmesi önemli. Okupasyonel denge kavramı için aslında zaman çok önemli bir birleşim. Bu da zaman yönetimi ve zamanı uygun şekilde kullanabilme kapasitesi. Ergenlik dönemi bireylerin kimlik geliştirdiği ve farklı rollere, rollerin sorumluluğunu üstlendiği bir dönem. Burada özellikle okupasyonel katılım çeşitliliği de dediğim gibi stres yönetimi ve psikolojik dayanıklığında önemli bir rol oynuyor. Okupasyonel denge, bireylerin yaşamı boyunca sabit bir süreç izlemiyor. Burada, özellikle ekran kullanımına bağlı olarak uyku verimsizliği de burada okupasyonel dengeyi ve ruh sağlığındaki diğer süreçleri etkileyebiliyor. Benim buradaki en önemsediğim kısım zaman yönetimi oluyor. Açık iletişim kurmak ve rol model dengesi de burada önemli.” ifadelerini kullandı.

Erg. Şevval Kazan: “Motor becerilerini kazanmalarımız en büyük bizim hedeflerimizden bir tanesi”

‘İnme Rehabilitasyonunda Kanıta Dayalı Ergoterapi Müdahaleleri’ adlı sunumunu gerçekleştiren Erg. Şevval Kazan; “İnme geçiren bireylerde görülen yaygın belirtiler arasında vücudun bir tarafında ani güçsüzlük veya felç, konuşma ve anlama güçlüğü, görme kaybı ve denge sorunları bulunabilir. İnme rehabilitasyonunda bireylerin kaybettikleri becerileri geri kazanmalarına yönelik günlük yaşamlarına yeniden katılmalarına yardımcı olmak amacıyla multidisipliner bir yaklaşım gerçekleştiriliyor. Bireyin potansiyelini en üst düzeye çıkarmak ve bağımsızlığını kazandırmak için çeşitli aktiviteler ve teknikler kullanıyoruz. Ergoterapist olarak bireylerin günlük yaşam aktivitelerini yeniden kazanmalarına yardımcı oluyoruz. Motor becerilerini kazanmalarımız en büyük bizim hedeflerimizden bir tanesi." şeklinde konuştu.

Erg. Emel Gençtürk: “Multidisipliner olarak yaklaşımlar bizim için önem arz ediyor.”

‘Çocuklarda Dürtüselliğin Ergoterapinin Bakış Açısıyla İncelenmesi’ adlı sunumunu gerçekleştiren Erg. Emel Gençtürk; “Dürtüsellik, davranışsal ve bilişsel bileşenleri içeren karmaşık bir kavramdan bahsediyoruz. Genellikle istenmeyen sonuçlara yol açan bir dizi uygunsuz veya aşırı riskli, planlanmamış davranışlar olarak ifade edebiliriz. Çocuk zihnini kontrol edemediği için çok hızlı düşündüğü için, anlık hazlar harekete geçtiği için odaklanmakta problemler yaşayıp öğrenme süreçlerini de etkilediğini gözlemleyebiliyoruz. Burada en önemli iş aileye düşüyor. Dürtüsellik üzerine müdahale planını şöyle oluşturuyoruz. Örneğin bir çocuğun hareket hassasiyeti var o yüzden dürtüsellik üzerine müdahale planı yaparken her zamanki gibi bireye özgü olmamız gerekiyor. Yine aynı şekilde dikkatini artırma, odaklanma üzerine, davranış problemleri düzenleme ve az önce bahsettiğim bireysel ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş bir programla beraber terapötik aktivitelerle ilgilenmemiz gerekiyor. Çocuk için daha fazla ne yapabiliriz, dürtülerini nasıl kontrol edebilir, dikkatini nasıl artırabiliriz gibi, ortak hedefler belirleyerek multidisipliner olarak yaklaşımlar bizim için önem arz ediyor.” ifadelerini kullandı.

Erg. Büşra Ağcan: “Az gören bireylerin fonksiyonel olarak kullanma becerilerini arttırmayı amaçlıyoruz”

‘Az Gören Rehabilitasyonunda Kanıta Dayalı Ergoterapi Uygulamaları’ adlı sunumunu gerçekleştiren Erg. Büşra Ağcan; “Az gören ve görme bozukluğu gözlük, kontakt lens kullanımı veya ameliyatla düzeltilemeyen herhangi bir görme kaybını tanımlıyor ve az görme tüm düzeltmelere rağmen iyi görebilen gözün görme keskinliğinin 18'de altıdan az veya görme alanının 20 dereceden az olması şeklinde tanımlanıyor. Az görme günlük yaşamın görsel görevlerini yerine getirme yeteneğini kısıtlayan görme bozukluğu. Bireylerde görme problemleri okul, sosyal hayat ve ev yaşantıları ile yazı yazma, okuma becerileri, merdiven iniş çıkma, kaldırım basamak gibi engelleri geçme gibi aktivitelerde zorlanmalarına sebep oluyor. Görme kaybı çok yaygındır ve yaşam süresinin uzamasıyla da yaygınlığın artması beklenmektedir. Ve görme kaybı olan bireylerde fonksiyonel aktivite becerilerinde, yaşam kalitesi, serbest zaman ve sosyal aktivitelerde katılımda da zorluk yaşamaktalar. Bizler de ergoterapistler olarak az gören bireylerin sahip olduğu, geride kalan görme düzeyini, günlük yaşam, üretkenlik ve serbest zaman aktivitelerinde aslında fonksiyonel olarak kullanma becerilerini artırmayı amaçlıyoruz.” şeklinde konuştu.

Sunumlar kapsamlı bir şekilde değerlendirildi

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde gerçekleştirilen sunumların ardından, Ergoterapi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova, ergoterapistlerle sunumlara dair kapsamlı bir değerlendirme yaptı.
 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)