Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Sosyal ve ahlaki normların bozulması gençleri bağımlılığa mı itiyor?”

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.57100

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, TGRT Haber’de yayınlanan Gülden Kalecik ile Gündem Özel programının canlı yayın konuğu oldu. Tarhan, “Sosyal Çürüme, Toplumsal Çürüme ve Son Yaşanan Olaylar” konularına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sosyal ve ahlaki normların bozulmasıyla aile bağlarının zayıfladığını belirten Tarhan, bunun sonucunda gençlerin bağımlılığa sürüklendiğine dikkat çekti. Bağımlılıkla ilgili politikaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Tarhan; “Gençlerin yaşam kalitesini arttırmaya odaklanmalıyız. Gençler stres azaltma tekniği olarak maddeye yöneliyorlar.” dedi.

“Aile bağlarının zayıflamasıyla bağımlılık ortaya çıkıyor”

Sosyal ve ahlaki normların bozulmasıyla aile bağlarının zayıfladığını belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bunun sonucunda gençlerin bağımlılığa sürüklendiğine dikkat çekti. Tarhan; “Bu tür sorunların neden ortaya çıktığını analiz etmeden doğru çözümler üretemeyiz. Burada iki tane ana önemli alan var. Biri aile diğeri bağımlılık, madde kullanımı. Aile bağlarının zayıflaması, anne baba rollerinin belirsizleşmesi, toplumdaki sosyal kalıpların aileyi koruyamaması, aile normlarının ve ahlaki normların da aileyi ve gençleri koruyamaması önemli bir sebep. Burada sosyal ve ahlaki normların dağılmasının çok önemli rolü var. Ailede anne ve babanın çocuklar üzerindeki bu yeni ve değişen dünyada nasıl davranacaklarını bilememelerinin çok önemli rolü var. Diğer olumsuz etki de ise aile bağlarının zayıflamasıyla ortaya çıkan bağımlılık. Şu anda bağımlılık politikalarının yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Şu anda bağımlılık konusunda çalışmalar yapılıyor.” ifadelerini kullandı. 

“Gençlerin yaşam kalitesini arttırmaya odaklanmalıyız”

Bağımlılıkla ilgili politikaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Tarhan; “Gençlerin yaşam kalitesini arttırmaya odaklanmalıyız. Gençler stres azaltma tekniği olarak maddeye yöneliyorlar. Yüzde 70-80’i stres azaltma tekniği olarak yüzde 20-30’u ise heyecan arayışıyla yöneliyor. Bu nedenle madde kullanımında sebebi düzeltmedikçe sadece yasaklarla, korkutmalarla, orta çağdan kalan yöntemlerle mücadele etmeye kalkarsak sonuç vermez. Bunun için yöntem değişmesi gerekiyor. Bağımlılıkla mücadelede negatifle mücadele etmek yerine pozitifi güçlendirme metodu kullanılmalı. Türkiye’de bağımlılıkla ilgili bu uygulanmıyor. Bu biraz yavaş sonuç verir ama kalıcı sonuç verir. Bu bağımlılık politikalarımızın yeniden gözden geçirilmesi, eski sorulara yeni cevaplar verilmesi gerekiyor.” şeklinde konuşuldu.

“En önemlisi evin sıcak bir alan olması”

Ebeveynlerin gençlere karşı olan tutumlarındaki hatalara dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan; “‘İncel’ adlı bir akım var. Bu incel akımında kadın karşıtlığı üretiliyor. Yani zorunlu bekarlık gibi bir durum yaşayan gençler, karşı cinse cinselliklerini ifade edemeyince, onu öldürme eğilimleriyle ilgili sosyal medya platformları oluşturmuşlar. Burada anne babanın tutum hataları çok fazla. Yani çocuğa ya fazla baskı yapıyorlar yahut da her şeye izin veren annelik babalık tarzını yapıyorlar. Bu nedenle anne babalar 50 sene önce çocuğa yarım saat ayırıyorsa şimdi bir saat ayıracak. Onlara evi güvenli ortam yapacağız. En önemlisi evin sıcak bir alan olması. Çocuk eve geldiği zaman bir sığınağa, güvenli alana gelmiş gibi hissedecek. Eve korkarak geliyorsa, evde devamlı baskı, tehdit, azar varsa çocuk ya sosyal medyaya sığınıyor yahut da yanlış arkadaşlara yöneliyor. Bu nedenle çözüm zor değil. Aileyi güçlendirdiğimiz zaman ve bağımlılık politikalarını yeniden masaya yatırdığımız zaman olumsuz gidiş olumluya doğru evrilir.” dedi. 

“Depresyon nasihatle düzelecek bir hastalık değildir”

Depresyonun nasihatle düzelebilecek bir hastalık olmadığını söyleyen Tarhan, doğru ilaç tedavisinin uygulanması gerektiğini söyledi. Tarhan; “Gençlerin ruhsal durumunun bir nevi psikolojik olarak anatomisi çıkarıldığı zaman en çok görülen durum depresyon. Depresyon nasihatle düzelecek bir hastalık değildir. ‘Takma kafana, gez toz geçer, kendi kendinin doktoru ol, iradeni kullan’ diyorlar. Bu böyle bir hastalık değil, beynin kimyasal iletileri bozuluyor. Serotonin dopamin seviyesi düşüyor. Bunlara uygun şekilde ilaç tedavisi vermek gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

‘Sev, Değer Ver, Paylaş’ kuralı çocukların aidiyet duygusunu geliştiriyor…

Çocuklarla iletişimde monolog değil diyalog şeklinde konuşulması gerektiğine vurgu yapan Tarhan, bu şekilde iletişim kurabilen ailelerde sorunların daha kolay çözüldüğüne dikkat çekti. Tarhan; “Ebeveynler ‘Sev, Değer Ver, Paylaş’ kuralını çocuklarına uygulamalı. O çocukların aidiyet duygusu geliştirir. Yani eve geldiği zaman büyük ihtimal ya anne ya baba konferans veriyor, vaaz veriyor. Bu çocukları değersiz hissettiriyor. Burada bizim kültürümüzden gelen zayıf bir taraf var. Kültürümüzde eleştirinin dozu çok yüksek. Yani eleştirerek çocuğu düzeltmeye çalışırken çocuğun kendine güvenini zedeliyoruz ve çocuğun kendine güveni düşük olduğu için ‘Benim fikrim bu’ diyemiyor. Akran zorbalığına karşı ‘hayır’ diyemiyor ve bu çetelerin etkisine giriyor. Ergenlik çağı da çeteleşme yaşıdır. Gençler kendi kimliğini arayıp bulma dönemi içerisinde bozuluyorlar. Burada ev sağlıklı, sıcak bir iletişim olan ortam olursa çocuk bir iki hata yapsa da tekrar eve dönüyor. Bu nedenle çocuklara monolog gibi değil, diyalog gibi konuşabilen ailelerde bu sorun daha kolay çözülüyor.” şeklinde konuştu. 

Gençler sosyal medyada sahte övgüden besleniyor…

Aile ortamında ortak bir dil kullanılarak sınırların çizilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Tarhan; “Aile ortamında tatlı bir disiplin gerekiyor. Evin kurallı ortam olması gerekiyor. Mesela anne farklı, baba farklı söylüyor. Ortak dil kullanamıyorlar. Böyle durumlarda çocuklar neyin doğru neyin yanlış olduğunu dengeleyemiyorlar. Mesela sosyal medya kullanımda da İsveç bir karar aldı, iki yaşına kadar çocuğa kesinlikle verilmeyecek diyor. Ondan sonra da on beş yaşına kadar da iki saat en fazla üç saat akıllı telefon veya televizyon gösterilecek diye karar aldı. Orası özgürlüklerin en çok olduğu yerlerden birisi. Çünkü kötü sonuçlarını çok fazla görüyoruz bunun. Yani bu kötü sonuçlar elde etmemek için medya okuryazarlığı edinmek gerekiyor. Sosyal medyada günde üç kereden fazla kendini sergileyen bir kimse narsist kabul ediliyor. Bu gençler arasında salgın halinde. Yani kendi öz güvenleri düşük ve mutlu değiller, burada sahte övgülerle besleniyorlar. Gençlik döneminde akıldan çok hisler baskındır. Onun için çevrede iyi örnek olmayınca çocuk duygularıyla hareket ediyor. Hisleriyle dürtülerle hareket ediyor. Onların aklını devreye sokacak yardımcı şeyler, rol model insanlar gerekiyor. Toplumdaki genel gerginliğin de buna etkisi var. Yani toplumda genel olarak huzurlu ve sakin bir ortam olduğu zaman insanlar kendilerini adalet içinde hissederse güvende hissediyorlar.” dedi. 

Video İçin:

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)