Sosyal çürüyoruz…
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kanal 7’de yayınlanan “Dr. Feridun Kunak’la Evlerinize Sağlık” programının konuğu oldu. Tarhan, “Sosyal Çürüme” konusuna ilişkin dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. İnsanın ilişkisel bir varlık olduğunu vurgulayan Tarhan, sosyal çürümenin en çok baskı kültürünün hâkim olduğu yerlerde görülebileceğini söyledi. Sosyal çürümeyi engellemek için yapılması gerekenlerden bahseden Tarhan; “Öncelikle yalanın kalkması lazım. Yalanın olduğu yerde güven azalıyor. Güvenin azaldığı yerde korku artıyor. Korkunun arttığı yerde de huzur olmuyor.” dedi. Tarhan, sosyal çürümenin en büyük belirtisinin yalnızlık olduğunun da altını çizdi.
İnsan ilişkisel bir varlık olarak yaratılmış
İnsanın ilişkisel bir varlık olduğuna dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu ilişkilerin insanı insan yapan şey olduğunu söyledi. Tarhan; “Sosyal çürümeyi insan ilişkilerindeki çürüme diye tanımlayabiliriz. Yani insanın kendisiyle ilişkisi vardır, ailesiyle ilişkisi vardır, toplumsal hayatla ilişkisi vardır. Bu ilişkiler insanı insan yapan ilişkilerdir. İnsan yaratılıştan ilişkisel bir varlık olarak yaratılmış. Yani insan tek başına yaşamaya göre yaratılmamış. Tek başına yaşadığı zaman bir insanı hücre hapsine koyduğunuzda uyaransız bir şekilde 15 günden fazla tuttuğun zaman bu işkence sayılıyor. Çünkü insan uyaransız kaldığı zaman şizofrenik tepki veriyor. Bu hayvanlarda da denenmiş.” ifadelerini kullandı.
Sosyal çürümenin en büyük belirtisi yalnızlık…
Sosyal çürümenin en çok baskı kültürünün hâkim olduğu yerlerde görülebileceğine vurgu yapan Tarhan; “Bağımlılığın arka planında yalnızlık var. Sosyal çürümenin en büyük belirtisi yalnızlık. Kişide ‘Toplum güvenli alan değil’ duygusu oluyor. Kişi bu durumda devamlı korku içinde yaşar. Yüksek güvenlikli toplumlar var düşük güvenlikli toplumlar var. Düşük güvenlikli toplumlar sosyal çürümenin olduğu toplumlar. En çok sosyal çürüme korku kültürlerinde var. Korkunun olduğu hep baskı, korku, tehditin yoğun olduğu yerlerde var. Mesela aile ortamında baba geldiğinde herkes kaçacak yer arıyorsa orada sosyal çürüme vardır. Orada yetişen çocuk ilerde anne babaya karşı olur, anne babanın değerlerine karşı olur. Dünya Ekonomik Forumu Davos'ta yapılan bir açıklama var. İnsanlığı bekleyen üç tehditi söylüyor. Birincisi küresel gelir eşitsizliği, ikincisi iklim değişikliği, üçüncüsü de yalnızlık diyor. Sosyal bağların zayıflamasının, sosyal ilişkilerin bozulmasının, aile ilişkilerinin bozulmasının en önemli belirteçlerinden biri de empati yoksunluğudur.” şeklinde konuştu.
‘Ya bu ne ki, herkes bunu yapıyor’ demeyin!
Sosyal çürümeyi engellemek için yapılması gerekenlerden bahseden Tarhan; “Öncelikle yalanın kalkması lazım. Yalanın olduğu yerde güven azalıyor. Güvenin azaldığı yerde korku artıyor. Korkunun arttığı yerde de huzur olmuyor. Onun için bütün kötülükleri bir odaya doldursanız kapısını yalan açar. Yalan vardır ama marjinaldir. Toplumun yüzde 5'idir, 10'udur ama bu toplumun yüzde 50'sinden fazlası yalanı normalleştiriyorsa bu kötülüğün sıradanlaşmasıdır. Kötülük sıradanlaştığı zaman herkes ‘Ya bu ne ki, herkes bunu yapıyor’ der. Hırsızlar bir şeyi çaldıktan sonra bir parçasını eşine dostuna dağıtırlarmış vicdanını rahatlatmak için bu da öyle bir şey. İnsanlar bir kötülük yaptığı zaman başkaları da kötülük yaptığı zaman kendinin egosu rahatlatıyor, kendisini tatmin ediyor. Kötülükleri umursamazsanız normalleşir, sıradanlaşır, devam eder. Ondan sonra kalbi kötüleştirir, kalbi körleştirir.” dedi.
Batılı tasvir, saf zihinleri saptırır…
Sosyal çürümeyi artıran en önemli şeylerden birinin televizyon programları olduğuna vurgu yapan Tarhan; “Bizim kültürümüzde, ‘Başkasının kusurunu örtmekte toprak gibi ol.’ denir. Hz. Mevlâna’nın sözü. Şimdi bakıyoruz niye böyle programları işletiyorsunuz dediğimiz zaman, toplumda farkındalık oluşturmak istiyoruz diyorlar. Farkındalık derken bu hırsızlık hakkında farkındalık oluşturmak için hırsızlık tekniklerini çıkıp anlatmak gibi. Uyuşturucu hakkında farkındalık oluşturmak için uyuşturucu kullanmayı anlatmak gibi. İzdivaç programlarında kim kimi aldatıyor, nasıl aldatıyor? Nasıl olmuş? Bunları oturup konuşuyorlar. Sanki farkındalık oluşsun da insanlar farkında olsun diye. Tam şeytanın kandırma yöntemlerinden birisini aslında uyguluyorlar farkında değiller. Bir kural vardır, ‘Batılı tasvir, saf zihinleri saptırır.’ diye geçiyor. Güzel, saf, masum zihinleri kötü düşünmeyen, iyi niyetli insanları bozar…” ifadelerini kullandı.
Sosyal çürümede medyanın büyük sorumluluğu var…
Sosyal çürümede medyanın rolüne değinen Tarhan; “Şu anda toplumda sosyal çürüme varsa, ahlaki yozlaşma varsa, insanların birbirlerine olan güveni zayıflamışsa burada medyanın çok büyük sorumluluğu var. Kur’an ahlakında ameller niyetlere göredir. Alimlerde ve yöneticilerde ameller niyete göre değil, neticeye göredir... Çünkü bir şirketi yönetiyorsun, bir gemiyi yönetiyorsun. Sen, ben iyi niyetliyim deyip gemiyi karalara oturtursan iyi niyetle, tedbir almadığın için orada kaybeden insanlardan sorumlusun vebal sende. Çünkü yönetici insan, alim insan tedbir almak ve sonucu neticeyi öngörüp düşünmek sorumluluğundadır.” şeklinde konuştu.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)