Kanıta dayalı ergoterapi uygulamaları etkinliğinin 6’ncısı düzenlendi

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.61362

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ergoterapi Anabilim Dalı ve Müzik Terapi Uygulama ve Araştırma Merkezi (MÜTEM) tarafından 21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü kapsamında “Kanıta Dayalı Ergoterapi Uygulamaları-VI” düzenlendi. Ergoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova önderliğinde gerçekleştirilen etkinlikte Ergoterapinin Down sendromlu bireyler üzerindeki önemi ve etkileri ele alındı. Etkinliğe alanında uzman ergoterapistler ve fizyoterapistler de katıldı. 

Çevrimiçi gerçekleştirilen etkinliğe katılımcıların ilgisi yoğun oldu.

 Programa Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ergoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova, Erg. Emel Gençtürk, Erg. Edanur Yıldız, Fzt. İlkan Mursal, Erg. Özge Özgenç, Erg. Melek Dilara Öztek ve Erg. Barış Uzundağ katıldı. 

Prof. Dr. Sevda Asqarova: “Gerçek başarı, bilginin sahada karşılık bulmasıyla mümkün”  

Program kapsamında konuşmasını gerçekleştiren Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ergoterapi Anabilim Dalı Başkanı, MÜTEM Müdürü Prof. Dr. Sevda Asqarova, ergoterapide interdisipliner müdahalelerin önemine dikkat çekti. Asqarova; “En iyi hizmeti sunabilmek için yalnızca bir yöntem yeterli değil. Kanıtlanmış bilimsel kaynaklara, hastaların tercihlerini göz önünde bulundurmaya ve uzman görüşlerinden faydalanmaya ihtiyaç duyuyoruz. Esas olan bilimsel araştırmalardan elde edilen klinik kanıtları bir araya getirerek en doğru yolu bulmak. Bu noktada kanıta dayalı uygulamaların başarılı olabilmesi için farklı disiplinlerden gelen uzmanların bir arada, koordineli bir şekilde çalışması gerekiyor. Bu bağlamda interdisipliner müdahale modeli şart. Bizim amacımız sadece teori üretmek değil aynı zamanda araştırma sonuçlarını uygulamaya aktarabilmek. Çünkü gerçek başarı, bilginin sahada karşılık bulmasıyla mümkün. Bu yüzden ekip çalışmasının gücüne, disiplinler arası iş birliğine ve elbette bilimsel kanıtlara dayalı bir yaklaşıma her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.” ifadelerini kullandı.

Erg. Emel Gençtürk: “Down sendromlu bireyler hayatımıza büyük bir anlam katıyor”

Erg. Emel Gençtürk, düzenlenen etkinlikte konuşmasını gerçekleştirdi. Gençtürk; “Farklılıkların değer olduğu bilinciyle bireylerin hayata eşit ve bağımsız katılımını desteklemek için buradayız. Down sendromlu bireyler, içtenlikleri ve sevgileriyle hayatımıza büyük bir anlam katıyor. Onlara uygun destek sağlandığında, sadece topluma dahil olmakla kalmaz aynı zamanda topluma değer katar ve değişimin öncüsü olurlar. İşte tam da bu noktada ergoterapi bireylerin güçlü yanlarını keşfetmelerine, yaşam kalitelerini artırmalarına ve toplumla bütünleşmelerine önemli katkılar sunmaktadır. Hepimizin ortak sorumluluğu fırsat eşitliği sağlamak ve bağımsızlıklarını desteklemektir.” şeklinde konuştu.

Erg. Edanur Yıldız: “Bu beceriler doğumdan itibaren gelişmeye başlar”

Etkinlik kapsamında Erg. Edanur Yıldız, “Çocuklarda Yürütücü İşlev Becerileri ve Gelişimi” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Yıldız; “Yürütücü işlevler: Dikkat, planlama, problem çözme, bilişsel esneklik, fikir üretme, öz kontrol ve çalışma belleği gibi karmaşık bilişsel becerileri kapsar ve bireyin günlük yaşamda, sosyal ilişkilerde ve akademik başarıda önemli rol oynar. Bu beceriler doğumdan itibaren gelişmeye başlar, 3-7 yaş arası en hızlı gelişim dönemidir ve erken yetişkinliğe kadar devam eder. Prefrontal korteksin geç olgunlaşması bu süreci etkilerken, miyelinizasyon, sinaptogenez ve nöroplastisite gibi biyolojik süreçler gelişimi destekler. Yürütücü işlevlerle yakından ilişkili olan Zihin Kuramı ise bireyin başkalarının zihinsel durumlarını anlayabilme yetisini ifade eder ve sosyal etkileşim açısından kritiktir. Güncel araştırmalar, yürütücü işlevlerle Zihin Kuramı arasında anlamlı bağlantılar bulunduğunu ve bu becerilerin hem bireysel hem sosyal bilişsel gelişimle iç içe olduğunu göstermektedir.” ifadelerini kullandı. 

Fzt. İlkan Mursal: “Erken müdahale programları, Down sendromlu bireylerin yaşam kalitelerini artırır”

Fzt. İlkan Mursal, “Down Sendromunda Erken Müdahalenin Fiziksel, Sosyal-Duygusal ve Mental Gelişime Etkileri” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Mursal; “Erken müdahale programları, Down sendromlu bireylerin yaşam kalitelerini artırır. Fizyoterapi ve motor beceri eğitimleri hareket kabiliyetini geliştirirken özel eğitim programları iletişim ve öğrenmeyi kolaylaştırır. Sosyal etkileşim ve özgüvenin artmasına katkı sağlayan bu yaklaşımlar aynı zamanda ailelerin çocuklarını daha iyi anlamasını ve desteklemesini mümkün kılar. Erken dönemde başlayan bireyselleştirilmiş eğitimler ise zihinsel potansiyelin en üst düzeye çıkmasına yardımcı olur ve bireylerin topluma aktif katılımını teşvik eder.” dedi. 

Erg. Özge Özgenç: “Beslenme terapisinde multidisipliner bir yaklaşım benimsenir”

Erg. Özge Özgenç, “Beslenme Terapisinde Ergoterapinin Rolü: Beslenme Bozukluklarında Bütüncül Yaklaşımlar” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Özgenç; “Beslenme terapisi, bireylerin sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıkları kazanmasını amaçlayan bir süreçtir. Ergoterapistler, beslenme bozuklukları yaşayan bireylerin duyusal, motor ve davranışsal becerilerini destekleyerek beslenme sürecini iyileştirmeye çalışırlar. Kendi kendine beslenme becerilerinin kazandırılması, duyusal bütünleme terapisi ve aile eğitimi gibi yöntemler kullanarak bireyin beslenme sürecine uyum sağlamasına yardımcı olurlar. Araştırmalar, ergoterapi müdahalelerinin çocukların bağımsız beslenme becerilerinin geliştirdiğini göstermektedir. Beslenme terapisinde multidisipliner bir yaklaşım benimsenir; ergoterapistler, diyetisyenler, dil ve konuşma terapistleri, nörologlar ve gastroenterologlarla iş birliği içinde çalışarak bireyin beslenme sürecini kapsamlı bir şekilde ele alırlar.” ifadelerini kullandı. 

Erg. Melek Dilara Öztek: “Yaratıcı müzik terapi aileyi bütünleştiren bir terapi yaklaşımıdır”

Erg. Melek Dilara Öztek, “Prematüre Bebeklere Yaratıcı Müzik Terapi Uygulamaları” başlıklı sunumunu katılımcılarla paylaştı. Öztek; “Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde kalan prematüre bebekte, stres ve ağrı gibi uyaranlar nöroendokrin sistemi aktive ederek gelişimi olumsuz etkiler. Aynı zamanda gürültülü ve fazla ışık uyaranlı bu çevrede anne-baba temasından da uzak prematüre bebeğin kırılgan fiziksel durumu ve olgunlaşmamış organ sistemlerini olumsuz yönde etkiler. Yaratıcı müzik terapisinin erken doğmuş bebeklere sağlayabileceği gerçek faydalara ilişkin araştırılmalarda olumlu sonuçlar yer almaktadır. Yaratıcı müzik terapistleri, ninni tarzında uğultu ve şarkı söyleyerek müzikal bir tepki oluşturmak için bebeğin nefes alma düzenlerini, yüz ifadelerini ve jestlerini değerlendirir. Dahası, yaratıcı müzik terapi aileyi bütünleştiren bir terapi yaklaşımıdır. Terapi esnasında sezgisel bir ebeveyn-bebek etkileşimini destekler ve böylece bağları güçlendirmek için ten tene temas sırasında müzik terapisi sağlayıp ebeveyn terapötik sürece bireysel olarak dahil edilir.” şeklinde konuştu. 

Erg. Barış Uzundağ: “Bu yaklaşım sağlık ve rehabilitasyon alanında önemli bir yer edinmiştir”

Erg. Barış Uzundağ, “Hayvan Destekli Ergoterapi Uygulamaları” başlıklı sunumunu yaptı. Uzundağ, “Bireylerin günlük yaşamda bağımsızlıklarını ve yaşam kalitelerini artırmak amacıyla uygulanan yöntemlerden biri olan Hayvan Destekli Terapi, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişimi desteklemek üzere hayvanların terapötik sürece bilinçli ve yapılandırılmış şekilde dahil edilmesini kapsar. Günümüzde özellikle çocuklar, yaşlılar ve özel gereksinimli bireylerde; motivasyonu artırma, stres düzeyini azaltma ve iletişimi güçlendirme gibi çok yönlü faydalar sağlayan bu yaklaşım, sağlık ve rehabilitasyon alanında önemli bir yer edinmiştir. Terapötik müdahalelerde köpek, at ve kedi gibi hayvanlar, bireyin kendini güvende hissetmesini, bağ kurmasını ve sürece daha aktif katılım göstermesini kolaylaştırır. Özellikle köpeklerle yürütülen terapilerde, köpeğin davranışlarını, sınırlarını ve iletişim dilini doğru anlamak; duygu durumunu gözlemlemek ve stresini yönetmek, terapötik sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi açısından büyük önem taşır.” dedi. 

Uzm. Fzt. Esra Cömert: “Praksisin erken gelişimi Down sendromunda oldukça önemlidir”

Uzm. Fzt. Esra Cömert, “Down Sendromu ve Praksis” başlıklı sunumunu katılımcılarla paylaştı. Cömert; “Praksis, çocuklar için özbakım becerilerini gerçekleştirebilme, yaşıtlarıyla oyun oynama, tahtada gördüğü yazıyı defterine geçirebilme gibi günlük yaşama katılım gerektiren birçok deneyimde gereklidir. Motor planlama ve praksis problemi yaşayan çocuklar sıklıkla, ebeveynleri tarafından inatçı ve zor çocuklar olarak nitelendirilebilirler. Oysaki çocuklar kendilerinden yapmaları beklenen talepleri belli bir sıraya koyup gerçekleştirmekte zorluk yaşadıkları için eylemden kaçınmaktadırlar. Praksist Down sendromunda günlük yaşam becerileri ve sosyal katılımı iyileştirmek için özel ilgi duyulan bir alandır. Bir nesneye planlı ulaşma gibi erken praksis becerileri, tipik olarak gelişen çocuklarda yaşamın ilk birkaç yılında gelişir. Diş fırçalama ve kendi kendine yemek yeme gibi günlük yaşam aktivitelerinde çok fazla praksis becerisi yer alır. Bu beceriler yetişkinlikte daha sonraki bağımsızlık için çok önemli olduğundan, praksisin erken gelişimi Down sendromunda oldukça önemlidir.” şeklinde konuştu. 

Program sonunda Prof. Dr. Sevda Asqarova tüm sunumları değerlendirerek katılımcılara teşekkürlerini iletti. 
 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)