Bilim ve sanatta Transdisipliner yaklaşıma dikkat çekildi

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.44739

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor (SKS) Daire Başkanlığı, Stratejik Araştırma ve Geliştirme Kulübü (ÜSAK) tarafından 5. Bilimsel Araştırma Zirvesi “Bilim ve Sanatta Transdisipliner Yaklaşım” programı düzenlendi. Farklı alanlarda uzman isimlerin bir araya geldiği zirvede ‘Transdisipliner’ kavramı ele alındı.

Programa Üsküdar Üniversitesi Stratejik Araştırma ve Geliştirme Kulübü Danışmanı Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nejla Polat, Araştırmacı ve Multidisipliner Sanatçı Nihal Konçu Akhuy, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Öğretim Üyesi ve Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Nuri Seçgin, İstanbul Aydın Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hale Torun, Ebru Sanatçısı Hikmet Barutçugil, Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi TRGENMER Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Cihan Taştan, Üsküdar Çocuk Üniversitesi ve Bilsem Öğrencisi Elif Sare Şentürk, İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi, Sanat ve Kültür Yönetimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Reyhan Uludağ, Yayıncı ve Genel Yayın Yönetmeni Vedat Akdamar, Oyuncu-Yönetmen-Yazar Tamer Levent katılım sağladı. 

Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşke Nermin Tarhan Konferans salonunda gerçekleştirilen programın açılış konuşmalarını Üsküdar Üniversitesi Stratejik Araştırma ve Geliştirme Kulübü Danışmanı Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nejla Polat ve Üsküdar Üniversitesi Stratejik Araştırma ve Geliştirme Kulübü Başkanı Ercan Büyüktepe gerçekleştirdi.

Ercan Büyüktepe: “Transdisipliner yaklaşımın araştırma ve geliştirmede önemli bir yeri var”

Transdisipliner kavramı hakkında yaptıkları röportaj sonuçlarına dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Stratejik Araştırma ve Geliştirme Kulübü Başkanı Ercan Büyüktepe; “Günümüzün karmaşık ve bağlantılı sorunlarına çözüm bulabilmek için bilim, sanat, teknoloji ve insani bilimler arasında etkileşim ve iş birliği gereklidir. Bir araştırma kulübü olarak bu zirveyi düzenlememizin temel nedenlerinden biri transdisipliner yaklaşımın günümüzde ve gelecekte araştırma ve geliştirme alanında ne kadar önemli bir yeri olduğunu vurgulamaktır. Artık sadece tek bir disiplinin bilgisine ve yaklaşımına güvenmek yetersizdir. Karşı karşıya kaldığımız zorluklar birden fazla bakış açısını ve uzmanlığı gerektirir. Bu zirvede sanatçılarımız ve bilim insanlarımız kendi disiplinlerinin sınırlarını aşarak, yeni bilgi ve anlayışlar elde etmek için bir araya gelecekler. Onların deneyimleri ve keşifleri, transdisipliner iş birliğinin ne kadar verimli olabileceğini gösteriyor. Kendi deneyimlerimizden ve kulüp olarak yaptığımız çalışmalardan çıkan sonuç şu ki; transdisipliner kavramını genel olarak her 10 kişiden 4 kişinin hiç bilmediğini, 3 kişinin duyduğunu fakat tam olarak ne olduğunu bilmediğini kalan 3 kişinin de tanımını doğru bilidiğini gözlemledik. Araştırmamızın evrenini üniversite öğrencilerinin oluşturduğu göz önünde bulundurulduğunda buradan çıkan sonuca göre günümüzde bilim ve sanatta önemli bir kavram olan transdisipliner yaklaşım ve öneminin yeterince bilinmediğini tespit ettik. Bu nedenle bilinirliği artırmak için daha fazla farkındalık yaratacak programlarla bu kavramın önemi vurgulanmalıdır.” ifadelerini kullandı.

Dr. Öğr. Üyesi Nejla Polat: “Transdisipliner yaklaşıma ihtiyaç duyulmuştur”

Dr. Öğr. Üyesi Nejla Polat, dünya nüfusunun çok büyük bir kısmını etkileyen karmaşık sorunların çözülebilmesi için farklı disiplinlerin bir arada uyum içinde çalışması gerektiğine dikkat çekti. Polat; “Günümüzde küresel ısınma, çevre kirliliği, sürdürülebilirlik, yoksulluk, eşitsizlik gibi dünya nüfusunun çok büyük bir kısmını etkileyen karmaşık sorunları çözebilmek için farklı disiplinlerin bir arada uyum içinde çalışması gerekmektedir. Bu uyumu sağlamak için; birbirinden bağımsız disiplinlerin, karmaşık toplumsal ve çevresel sorunları anlama ve çözmede yetersiz olduğunun fark edilmesiyle transdisipliner yaklaşıma ihtiyaç duyulmuştur. Disiplinler arası çalışmalarda, multidisiplinerlik ve transdisiplinerlik yaklaşımı ilk bakışta birbirine benzer gibi görünse de bazı temel farklılıklara sahiptir. Multidisipliner yaklaşım, ‘Farklı disiplinlerin kendi özgünlükleri içinde bir araya gelip, aynı problem üzerine farklı perspektiflerden yaklaşmalarını’ ifade ederken transdisiplinerlik, ‘Bu disiplinlerin sadece bir araya gelmekle kalmayıp, birbirleriyle etkileşimde bulunarak ortaya yeni, bütünleşmiş ve entegre bir bilgi ve anlayış çıkardığı bir yaklaşım’ olarak ele alınmaktadır. Bilim, teknoloji ve sanatta karmaşık sorunların çözümü için transdisipliner yaklaşım giderek daha önemli hale gelmektedir. Transdisiplinerlik sadece mevcut sorunların çözülmesine yardımcı olmakla kalmaz aynı zamanda geleceği şekillendirecek fikirlerin doğmasına da zemin hazırlar. Sanatın ve bilimin birleştiği alanlarda, sanatçılar ve bilim insanları hem sanatın estetik boyutunu hem de bilimin fonksiyonel boyutunu bir araya getirerek daha gelişmiş fikirler oluşturabilirler.” şeklinde konuştu.

Nihal Konçu Akhuy: “Sanatın farklı disiplinlerde kullanımı bilim ile sanat arasına köprüler kurma çabasıdır”

Günümüzde tüm dünyada Bilim ve Sanat alanındaki çalışmalardaki Transdisipliner Yaklaşımın popüler bir yaklaşım olarak görüldüğünden bahseden araştırmacı ve multidisipliner sanatçı Nihal Konçu Akhuy; “Bilim ve sanat birbirini destekleyen evrensel dillerdir. Her çağda bilim ve teknoloji ile ilgili gelişmeler bireyin dünyayı anlama ve sorgulama biçimini etkilemiştir. Sanat bilimi, bilim ise sanatı etkilemiştir ve etkilemektedir. Bu nedenle sanatın farklı disiplinlerde kullanımı bireyin gelişimi, eğitimi ve yaratıcılığının gelişiminde temel stratejiler ve faydalar sunmaktadır. Disiplinlerarası çalışmak ve sanat ile bilimi entegre etmek, bilim ile sanat arasına duvarlar inşa etmek yerine köprüler kurma çabasıdır. Bugünün teknolojisi ile yapay, sanal ve dijital bir yaratım sürecine ulaşılmıştır. Bu yaratım süreci doğal olarak endüstri ve sanatta çağın araç-gereçlerini ve uygulamalarını etkilemiştir. Teknoloji sanatsal yaratım sürecinde sanatçıya sonsuz yaratıcı tasarım olanakları sunarak teknoloji ve sanatın iş birliği içinde olmasını sağlamıştır. Bugün disiplinlerarası oluşumda teknoloji de diğer disiplinler gibi sanatın kaynağı ve nesnesi olmaya devam etmektedir.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Nuri Seçgin: “Sanata dair merak antik dönemden başlıyor”

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Öğretim Üyesi ve Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Nuri Seçgin, ‘Sanat Tarihinde Transdisipliner Yaklaşım’ konulu sunum gerçekleştirdi. Seçgin; “Ben konuya sanat tarihi perspektifinden bakacağım. Sanata dair merak antik dönemden başlıyor. Orta çağda ilgi yok, olsa bile üstü örtülse de Rönesans döneminde bu ilginin yeniden canlandığını görüyoruz fakat sanat tarihi bilimsel bir disiplin olarak ilk defa 19. yüzyıl ortalarında Almanya’da Berlin Üniversitesinde sanat tarihi kürsüsünün kurulmasıyla başlıyor. Türkiye’deki tarihine baktığımız zaman da yaklaşık bir yüzyıl kadar sonra 20. yüzyılın ortalarına doğru İstanbul Üniversitesinde sanat tarihi kürsüsünün kurulmasıyla başlıyor. Sanat tarihi ile ilgili Türkiye’de ilk çalışmalar tercüme niteliğinde. Belirli bir zaman sonra telif de çalışılıyor ama konu bağlamında baktığımızda bu dönemlerde çalışmalar daha yüzeysel olduğunu görüyoruz. Belki o dönemin şartları bunu gerektiriyordu. Çünkü hemen her bilimsel disiplinde bilim alanında uzmanlık alanlarının gittikçe daha spesifik hale geldiğini görüyoruz.” dedi.

Doç. Dr. Hale Torun: “Şiirini kaybeden toplum kendisini kaybeder”

İstanbul Aydın Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hale Torun, ‘Sanatta Coğrafyanın Rolü’ başlıklı sunum gerçekleştirdi. Torun; “Sanatı tek başına düşünmek yerine insan ve insanın temel hikayesi üzerinden gitmekten yanayım. Benim bugün anlatabileceğim her şey binlerce yıl önce söylendi ve söylenmeye devam ediyor. Mesele halının altına bakmakla ilgilidir. Şiir kutsal olanın yerini alır. Bunu Mahmut Derviş de söylüyordu; ‘Aslolan şiirdir.’ Şiirini kaybetmiş bir toplum asla yerine getirmeyeceği yaralar açar. Şiirini kaybeden toplum kendisini kaybeder. Biz neden bu kadar büyük bir uygarlığın arkasından bugün tarım toplumuyuz derken utanıyoruz. Sanayi toplumu olmak çok önemli bir şey mi? Tarım toplumu olmak çok daha önemli. Kapı bir ülke, bir kalp, bir düşünce, bir yapı. Doğuyu fethedenler önce kapıyı yıkarlar. İlk gelen buradan kapıyı yıkar. Kentler gelişigüzel kurulmaz. Kadim kentler bilerek istenerek merkezler seçilerek kurulur. Doğuyla ilgili çok fazla düşünce yapımız var. Kadın ve insan gibi. Bizde Leyla karakteri var. Biz kadını çok uzun sürelerde şiirle şarkıyla ve müzikle ifade edebilen uygarlığız ve bütün bunlara sadece siz kadınlara şöyle bakıyorsunuz böyle bakıyorsunuz demek bize haksızlık olur. Biz ana tanrıçanın olduğu yerden geldik. Kendimize haksızlık yaparak bu işe baktığımızı düşünüyorum. Coğrafyanın asaleti her şeyden önce gelir.” şeklinde konuştu.

Hikmet Barutçugil: “Hat sanatı da bir Transdisiplinerdir”

Ebru çalışmalarının kitap sanatı olduğundan bahseden ve bu çalışmaların transdisipliner kavramını ele aldığını söyleyen Ebru Sanatçısı Hikmet Barutçugil; “Kâğıdı yapan, hattatı yapan, zevki yapan, çizgisini yapan başkadır. Bir sanat dalı vardır, ‘Cetvel Keş’ sadece cetvel çekiyor bu bir transdisiplinerdir. Hat sanatı bu transdisiplinerin bütüncül kapsamına girmektedir. Baktığımız zaman birbiriyle alakası olmayan birçok şey bir araya geliyor. Gülün dalı, atın kuyruğu, yosun, toprağın kendisi, suyun çıkardığı desenlerler mermerin oluşumu gibi birçok farklı kavramı ele alan hat sanatı da bir transdisiplinerdir.” ifadelerini kullandı. 

Dr. Öğr. Üyesi Cihan Taştan: “Bilim de belki de benim sanat alanım”

Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi TRGENMER Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Cihan Taştan; “Biz bilim içerisinde bir şeyler üretmeye çalışıyoruz. Bilim de belki de benim sanat alanım. Ben bilimi seviyorum. Laboratuvar da benim sürekli merak ettiğim şeylere baktığım bir yer. Bizim transdisipliner dediğimiz alanı biz kendi alanımızda yapmaya çalışıyoruz ve farkındalık sağlamaya çalışıyoruz. Biz sağlıklı yaşayan şanslı nesiliz. Ülkemizde 5 ve 8 milyon insan akraba evliliklerinden dolayı genetik hastalığa sahip. Biz bunlara tedavi arıyoruz. O kadar farklı hastalıklardan muzdarip insanlar kendi evrenindeki kafeslerde yaşıyorlar. Çünkü kimse onlara dokunmuyor, kimse dışarı çıkarmıyor. Biz bu çalışmalar sayesinde o çocukların dışarı çıktığını, ‘Bizi de gördünüz, bizi de tanıdınız, sizi de gördük.’ demek istiyoruz. Çok farklı bir alandan burada bulunmak benim açımdan garip ama çok sevinçliyim.” dedi.

Elif Sare Şentürk: “Yaptığım her resimde hayallerimdeki yolculuğa çıkıyorum” 

Yaptığı resim çalışmalarında o an hayal ettiği ne varsa tuvaline yansıttığından bahseden Üsküdar Çocuk Üniversitesi ve Bilsem Öğrencisi Elif Sare Şentürk; “Resim yaparken kendi hayal dünyamda gerçekleştirmek istediğim şeyleri aslında tuvalime yansıtmaya çalışıyorum. Çalışmalarıma verdiğim bir isim var; ‘Elif’in Penceresinden.’ Burada söylediğim gibi kendi hayalimde, düşüncemde, duygumda ne varsa çalışmalarımı genellikle bu şekilde tuvalimde resmediyorum. Küçüklüğümden itibaren aslında bilim insanlarının kitaplarını okumayı, deney yapmayı, resim yapmayı, piyano çalmayı ve hikâye yazmayı çok seviyorum. Okuduğum kitaplardaki düşüncelerimi resimlerime ekliyorum. Kitap okurken minik hayaller kuruyorum, doğal olarak bu hayaller beni resim yapmaya yöneltiyor. O an aklıma okuduğum hikâyede kurduğum hayaller geliyor ve bende bu şekilde resimlerimde ilham buluyorum” şeklinde konuştu.

Doç. Dr. Reyhan Uludağ: “Yaratıcılık klasik resim anlayışından çıkmalı” 

İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi, Sanat ve Kültür Yönetimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Reyhan Uludağ, resim sanatının hareketli bir görüntüye dönüşmesi ve video art hakkında bir sunum gerçekleştirdi. Uludağ; “Aslında alanım tabi ki resim ama resim sanatının video sanatıyla bağlantısı, fotoğrafla bağlantısı ve bununla birlikte de bunların birbirini nasıl etkilediğini sizlere anlatmaya çalışacağım. Yaratıcılık klasik resim anlayışından çıkmalı. Resim sanatı günümüzde her şeyi etkiliyor ama resim sanatının değişmesi fotoğrafın icadıyla oluştu. Daha soyut bir tarzın başlaması daha entelektüel bir tarzın başlaması aslında fotoğrafla birlikte başladı. Televizyon bizim hayatımızda hem hareketin hem de görsel algının oluştuğu ve videonun en önemli unsurlarından biri haline geldi. Bunun da asıl nedeni televizyonun evlerimize dahil olmasından kaynaklandı. Çünkü hepimizin evinde televizyon vardı ve videoyu direkt oradan izleyebiliyorduk. Sonuç olarak günümüzde hareket çok önemli ama bunun temeli resim desen ve çizim olmadan çok aktif değil. El emeği ve yaratıcılık bir yerde olmalı ve videoyla bir yerde birleşerek o sanatı yakalamalı. Evet dinamik önemli ama yaratıcılık klasik resim anlayışından çıkmalı.” ifadelerini kullandı. 

Vedat Akdamar: “Yaşam bir haktır, yaşama ise yaşamı nasıl sürdüreceğinizle ilgilidir”

Yaşam sanatının temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra zevke ve keyfe göre sürdürülebilecek bir durum olduğuna dikkat çeken Yayıncı ve Genel Yayın Yönetmeni Vedat Akdamar; “Mutluluğu ararken kader dediğimiz şeyin ağlarında debelenen bir piyondan mı ibaretiz yoksa seçimlerimiz sayesinde kendi yaşamlarımızı yaratan sanatçılar mıyız? Yaşama sanatı olarak düzeltilmesi uygun olacak başlık yaşam bir haktır, yaşama ise yaşamı nasıl sürdüreceğinizle ilgilidir. Temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra zevke ve keyfe göre sürdürülebilecek, süreç ve durumdur. Sanat da tam burada başlar. Yaşam sanatı hepimizin mutluluk için çabaladığını mutluluk için bazı seçimler yapıp, bazılarından da vazgeçtiğimizi, yaşamımızı mutluluk üzerine şekillendirdiğimizi, yaşamımıza mutluluğa göre yön verdiğimizi anlatmaktadır. Her ne kadar kimi araçlardan yoksun olsak da böylesi bir toplumda doğru ya da yanlış kendi yeteneklerimizi, kaynaklarımızı kullanmak için hayatımızı bir amaca yöneltmek isteriz. Bireyin kendi öz gücüne dayanarak, hayatını sürdürme çabasına, ‘Yaşam Sanatı’ diyor.” dedi.

Tamer Levent “Konuştuklarımızın bu çağda isimlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum

Sanat yapılan işin değerini ölçme şekli olduğundan bahseden Oyuncu-Yönetmen-Yazar Tamer Levent, “Bugün burada sanki mini bir sanata evet enstitüsü çalışması yapmış olduk. Bütün disiplinlerden bahsettik. Mesela Cihan Taştan hocam, ‘Hangi genetik faktörler bir ürünün kaliteli olmasını sağlıyor?’ dedi. Bir ölçme değerlendirmeden bahsediyor. Aristo da sanatı ölçme ve değerlendirme olarak adlandırıyor. Biz şöyle bir algıya sahibiz bir güzel sanat var, sahne sanatı var. Sanatlar dediğimiz zaman da sanat kelimesi güzel sanatlar alanında, ‘Plastik Sanatları’ diyor. Kıbrıs’ da bir seminer yapacaktık, oradan biri aradı. ‘Tamer Bey burada plastik neye diyorsunuz? Plastik malzemeler mi diyorsunuz?’ diyor. Şimdi plastik sanatlarını da böyle anlayanlar tabi olabilir bu yüzden kızamadım kendisine, kızmaya da hakkımız yok çünkü sanatlar mı sanat mı yani kavramın esası sanatlar mı? Yoksa sanat mı? O zaman yemek pişirme sanatını da yanlış kullanıyoruz. Konuşma sanatını yanlış kullanıyoruz çünkü biz sanatlar kategorisine girmiyoruz. Bu mantıkla baktığımız zaman bunların hiçbiri sanat olamaz ama biz sürekli sanat kelimesini bunların arkasına ekliyoruz. Sanki daha iyi bir şey olduğunu kanıtlamak ister gibi şimdi hangisi doğru hangisi yanlış? Sanatlar mı doğru, sanat mı doğru? İnsanlar bazı aksilikler yaşıyor ve yeni anlayışlar keşfetmesini sağlıyor ama bir süre o aksilikler sanki gerçekmiş gibi belli bir kesim tarafından gerçek olarak algılanmaktadır. Öyle algılanmış olması için bir çatışma yaşanmış olması gerekiyor. 'Sanata Evet!' Enstitüsünün kurulmasını talep ediyorum çünkü bu bütün konuştuklarımızın, bir vizyon olarak isimlendirilmesi bu çağda isimlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.” dedi. 

Oyuncu-Yönetmen-Yazar Tamer Levent, konuşmasından sonra okuyucularının kitaplarını imzaladı.

'Elif'in Penceresinden' adlı sergi dikkat çekti

Üsküdar Çocuk Üniversitesi ve Bilsem Öğrencisi Elif Sare Şentürk, 'Elif'in Penceresinden' adlı sergiyi katılımcıların beğenisine sundu. Elif konulu çalışmasına ilişkin bilgi veren Şentürk; "Burada sarmaşıklar Elif'i sarıyor ama ben bunu en başta güle benzetmeye çalışmıştım sonra değiştirip başka bir şey yapmaya çalıştım. Karanfil çiçeği yaptım çünkü Hz. Ali'nin kokusu olduğu için." ifadeleriyle yaptığı çalışmaları katılımcılara anlattı.

Soruların cevaplandırılmasının ardından katılımcılara plaket takdim edildi.

Zirve, toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)