‘Bilim varsa din yok, din varsa bilim yok’ bir şehir efsanesi mi?
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Çapa Fen Lisesinde öğrencilerle bir araya geldi. “İnanç ve Bilim” başlığında söyleşi gerçekleştiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘Bilim varsa din yoktur, din varsa bilim yoktur.’ yaklaşımının tamamen materyalizmin eski bir şehir efsanesi olduğunu söyledi. Bilimin bir durum değil, süreç olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Bilim stabil değildir, yolda olmaktır, süreçtir.” dedi. İnsanı hakikate götüren 4 yoldan biri olan rasyonel inancı en iyi anlatan inancın tevhit inancı olduğunu vurgulayan Tarhan, akıl yürütme yöntemlerini kullanarak hakikati bulmanın kolaylaştığını ifade etti.
Çapa Fen Lisesi konferans salonunda düzenlenen söyleşiye öğrencilerin ilgisi yoğun oldu.
“Olaylara kuş bakışı bakarsan her tarafı görürsün”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, din bilimleri ve fen bilimlerinin birbirinin rakibi değil, tamamlayıcısı olduğunu hatırlattı. Tarhan; “ ‘Bilim varsa din yoktur, din varsa bilim yoktur.’ yaklaşımı tamamen materyalizmin eski bir şehir efsanesidir. Şu anda bunun hiçbir bilimsel karşılığı yoktur. Kuantum fiziği çıktıktan sonra kanıtlandı. Kuantum fiziğinden sonra anlaşıldı ki bilimler bir bütündür. Her bilim bir bütündür. Hatta bilimlerin bütünlüğünün biraz kategorize edilmiş şekli de vardır. Şu anda din bilimleriyle fen bilimlerine üstten bakmazsan anlayamazsın. ‘Askeri helikopterden bakmak’ diye bir söz vardır, olaylara kuş bakışı bakarsan her tarafı görürsün.” ifadelerini kullandı.
“Madde dediğimiz şey yoğunlaşmış bir enerji”
Postmateryalist bilimin başladığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, evrenin enerji tabanlı olduğuna vurgu yaptı. Tarhan; “Materyalizm açıklıyordu ama şu anda evrenin madde tabanlı olmadığı, evrenin enerji tabanlı olduğu anlaşıldı. Şimdi de evrenin aslında dijital tabanlı olduğu konuşuluyor. Madde diye bir şey yok, madde dediğimiz şey yoğunlaşmış bir enerji. Daha önce, ‘Dijital her şeydir.’ deniliyordu şimdi ise ‘Her şey dijital.’ deniyor. Biz de dijitaliz. Sübjektif gözlemciyiz. Madde dediğimiz şey baktığımız zaman var, bakmadığımız zaman yok. Baktığımız zaman parçacık, bakmadığımız zaman dağdır. Biz şu anda baktığımız zaman maddeyiz ama bakmadığımız zaman, şuurumuzun kaybolduğu zaman enerjiyiz. Kuantum böyle diyor. Madde dediğimiz bizim sadece baktığımız pencere. Aslında biz madde dışında bir evrende yaşıyoruz. Dünya dediğimiz, evren dediğimiz şey bir simülasyon.” şeklinde konuştu.
“Bilim durum değil, bir süreçtir”
Bilimin durağan olmadığına dikkat çeken Tarhan, bilimin bir süreç olduğunu vurguladı. Tarhan; “Bilim durum değil, süreçtir. Yeni keşifler oluyor, yeni bilgilere ulaşıyoruz ve o bilgilerle eski bilgileri yeniden inşa ediyoruz. Bilim stabil değildir, yolda olmaktır, süreçtir. Şu an elimizdeki bilgilere göre hakikati öyle söylüyoruz. Mevlana’nın ‘Körlerin Fil Tarifi Alegorisi’ vardır. Orada körleri filin yanına koyuyorlar ve ‘Fili tarif edin’ diyorlar. Birisi; ‘Uzun bir hortum gibidir’, birisi; ‘Kulağını tutmuş yelken gibidir…’ diyor. Hepsi tarif ediyor, aslında hepsinin söylediği doğru. Fakat farklı bakış açısıyla baktığın zaman hakikat o değil. Doğru ama hakikat değil. Çünkü biz küçük aklımızla evreni anlamaya çalışıyoruz. Kuantum fiziğine göre önce madde var, bilgi ona diyalektik olarak çıkmış diyordu. Yani sebep sonuç ilişkisi ortaya çıkmış diyordu ama kuantum fiziğinde önce bilgi, evrensel veri tabanı var. Evrensel veri tabanından sonra matematik ve hesaplama var. Ondan sonra tasarım var, enerji var, fizik var. Sonra madde, kimya, biyoloji var. Yani bilgi olmadan bir proje olmaz. Bilgi olmadan bir bina yapılmaz. Önce bilgi lazım. Şu anda kuantum fiziğine göre bilgi diyoruz. O bilgiyi de şu anda en iyi açıklayan dijital olduğu için öyle söyleniyor.” dedi.
“Tevhit inancı şu anda en rasyonel olan inanç”
İnsanı hakikate götüren dört temel yoldan bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bunlardan birincisinin deney ve gözlem, ikincisinin akıl yürütme yöntemleri, üçüncüsünün rasyonel sezgi ve dördüncüsünün ise rasyonel inanç olduğunu söyledi. Tarhan; “Birincisi deney ve gözlem, laboratuvar. İkincisi akıl yürütme yöntemleri redüksiyon, indüksiyon, kiplik mantığı gibi akıl yürütme yöntemleri var, antipati buluyorsun. Teorik fizik ve teorik biyoloji böyle çıkmış. Yani teorize ediyorsunuz, ondan sonra tanıt diyorsunuz. Üçüncüsü rasyonel sezgi mesela Newton elmasını rasyonel sezgi ile bulmuş. Tarihte insanlığı etkileyen üç tane elma var. Biri Hz. Adem'in elması, diğeri Newton elması üçüncüsü ise Apple’ın elması… Evrendeki sorular ve kararlar zamanın yeni bilgilerine göre değişiyor. Evrendeki hakikati bulabilmek için insanoğlu bir yolculuğa çıkmış, bu kimsede akıl yürütmelidir. Dördüncüsü de rasyonel inanç. 4 bin 300 tane din var. Hepsi; ‘Bir dış güç, üst bilinç lazım.’ diyor. ‘Dış irade, görünmeyen gerçeklik var.’ diyor. Kitaplarımda yazmaya çalıştığım tevhit inancı şu anda en rasyonel olan inanç.” ifadelerini kullandı.
“Bu kainatı yapan bu kainatın cinsinden olmaz”
Tevhidin delili olarak İhlas Suresi’nden bahseden Prof. Dr. Tarhan; “Bu evreni yaratan evrenin cinsinden olamaz, bunu söylüyoruz. Mesela ‘Kek yap.’ diyorsun aşçı. ‘Keki kim yaptı?’ deyince de şu yaptı, bu yaptı. ‘Peki aşçıyı kim yaptı?’ dersen, yani aşçı kekin cinsinden olmaz. Bu kainatı yapan da bu kâinatın cinsinden olmaz, ayrı bir cins. Onun için bunun en güzel tanımı yani eşi ve benzeri olmayan, doğmamış, doğrulmamış, tek ve eşsiz olan, her şey ona muhtaç ama o hiçbir şeye muhtaç değil. Bu İhlas Suresi’nde tanımlamış bir şey. Kur’an-ı Kerim’deki tevhidin delili budur. Tevhit anlatma açısından en önemli sure. Yani biz bu kâinatı anlamak istiyorsak, yaratıcıyı anlamak istiyorsak, yaratıcı hangi vasıfta olmalıdır? Aklımızla anlamak istiyorsak, böyle birisi olursa ancak yaratıcı olur diyoruz.” dedi.
“Akıl yürütme yöntemiyle hakikati bulmak kolaylaşıyor”
Gerçek hakikatin akılla bulunabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan; “Hakikat beş duyuyla bulunmaz, akıl yürütmeyle bulunur. Allah insana akıl vermiş. Sınavı çokmuş, sınavda gökteki yıldızlarda ‘Allah birdir.’ yazsa o sınav olmaz ki. Aklıyla olup olmayan fark edilecek. Bu dünyanın sınav olduğu metaforuna inanan bir kimse, ‘Eğer bu dünya sınavsa kendini aklıyla bulanlarla bulmayanların bir farkı olmalı, biz sonsuzdan geldik ve sonsuza gidiyorsak bu dünya da bir sınavsa iyi şeyler yapanla kötü şeyler yapanı muhakkak bir şekilde ayrılması gerekir.’ diye düşünür. O halde bu çok rasyonel bir bilgi oluyor. Dünyayı sınav gibi görünce kötülükler neden var sorusunu da anlamış oluyorsunuz. Bu nedenle akıl yürütme yöntemiyle hareket ettiğin zaman hakikati bulmak kolaylaşıyor.” ifadelerini kullandı.
“%5’lik fark insanı insan yapıyor…”
Maslow'un psikososyal ihtiyaçlar piramidiyle inanma ihtiyacını açıklayan Prof. Dr. Tarhan; “En tabanında fizyolojik yeme, içme, üreme, barınma gibi ihtiyaçlar var. İkinci seviyede güvenlik ihtiyacı var, sevme, sevilme ihtiyacı. Ondan sonra kendini gerçekleştirmek ihtiyacı diye piramidin tepesine onu koymuştu ama daha sonra piramidin tepesini değiştiriyor, ‘Self-transcendence’ diyor. Yani kendini aşma ihtiyacı diyor. İnsanın en önemli ihtiyacı kendini aşma ihtiyacı. İnsanda 4 tane genden bahsediyor. Metakognisyon genleri. Bu metakognisyon genleri bir tanesi yeniliği arama geni. Bu gen hiperaktif kişilerde vardır. Bir arı, bir örümcek, bir karıncayı düşünün bin sene önce yuvasını nasıl yapıyorsa şimdi de öyle yapıyor ama insan; bir sene önceki eviyle şimdiki evini aynı yapmıyor çünkü insanın yeniliği arama geni var. İkinci gen anlam arayışı geni. İnsan dışında hiçbir canlı anlam aramıyor. Üçüncü gen ise zaman algısı geni. İnsan dışında hiçbir canlı geçmiş ve geleceği algılayamıyor. Mesela kesimhanelere gidin. Hayvan biraz sonra kesilecektir. Otlamaya devam ediyor çünkü zaman kavramı yok. Önce ve sonrası yok. Dördüncü metakognisyon geni de ölüm algılama geni. Yani öleceğini bilen tek varlık insan. Şempanze ile insanın genetik kodlarına bakıldığında yüzde 95 aynı çıkıyor. Şempanze ile insanın arasında yüzde 5 fark var. Bu yüzde 5 fark insanı insan yapıyor. İnsanın felsefe üretmesine sebep oluyor. Sembolik düşünce, kavramsal düşünce, soyut düşünce becerilerini geliştiriyor. İnsanda öyle bir genetik var. Bütün bu insanların anlam arayışına ihtiyacı var. İnsanın bu ihtiyacı diğer canlılarda yok.” şeklinde konuştu.
“İnsan sınırsız ihtiyaçlarının karşılanması için arayışa giriyor”
Dinin insanın psikososyal ihtiyacı olduğuna vurgu yapan Tarhan; “İnsanın gücü, yetenekleri, zekâsı sınırlı fakat ihtiyaçları sınırsız. İnsan bu sınırsız ihtiyaçların karşılanması için arayışa giriyor. Çünkü bir insanda ihtiyaç varsa bu ihtiyaç kişide istek uyandırır. İstek uyandırırsa kendini harekete geçirir. İhtiyaçlar piramidindeki en önemli şey odur. Bir ata su içirmek isterseniz kafasına vura vura içiremezsiniz. Susatırsanız kendiliğinden içer. İnsanın de böyle bir ihtiyacı var. İnsanın anlam arayışı ihtiyacı var.” dedi.
“Kişinin zihinsel bir sığınağına ihtiyacı var”
Üçüncü basamak psikoterapilerden bahseden Tarhan; “Üçüncü basamak psikoterapilerin basamaklarından birisi olarak kişinin zihinsel bir sığınağına ihtiyacı var. Travma tedavisinde kullanıyoruz. Travmaların kontrol edebileceği şey var, edemeyeceği şey var. Gücünün yettiği şey var, yetmediği şeyi var. Kontrol edemediği, gücünün yetmediği şeyde kişi bir anlamın parçası olmak, bir bütünün parçası olma duygusu, bir zihinsel sığınağa sığınma duygusu insanı teselli ediyor. Böyle bir anlamın parçası olma duygusu yoksa insan bunalıma girer. İntihar etme ihtiyacı hissediyor. Onun için insanın anlam arayışı ihtiyacını karşılamak için bir insana din tebliğ edilmese bile kendi dinini oluşturma eğilimindedir.” şeklinde konuştu.
Düzenlenen etkinliğin sonunda Çapa Fen Lisesi Müdürü Fatih Boyracı tarafından Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a plaket takdim edildi.
Haber: Eda Nur Keçeci
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)