“Flow Sitometride Nanopartikül Çalıştayı” düzenlendi
Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü ile TRGENMER tarafından ‘Flow Sitometride Nanopartikül Çalıştayı’ gerçekleştirildi. Eksozomları izole ettikten sonra karakterize edilmesinin çok önemli olduğuna vurgu yapılan çalıştayda uzmanlarca eksozomların ve lipit nanopartiküllerin yeni keşfedilmiş yöntemler olmadığının altı çizildi. Bunun yanında Lipidomik profillerin vezikülleri de oldukça önem taşıdığı vurgulandı. Şimdiye kadar yapılan çalışmaların yarısının kanser üzerine olduğuna dikkat çekildi.
Etkinliğe TREGENMER Müdürü, Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Cihan Taştan, Üsküdar Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sevim Işık, Beckman Coulter Şirketi Kıdemli Geliştirme Uzmanı Gülhis Akar ve Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesinden Dr. Mustafa Öztatlıcı katılım sağladı.
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşke Nermin Tarhan Konferans Salonunda gerçekleşen etkinlikte Eczacılık Bölümü öğrencileri ve Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğrencileri bir araya geldi.
Dr. Öğr. Üyesi Cihan Taştan: “Eksozomların izole ettikten sonra karakterize edilebilmesi çok önemli”
Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Cihan Taştan, ‘Transgenetik Eksozom Ürünlerinin Geliştirilmesi ve Uygulama Alanları’ adlı sunumu katılımcılarla paylaştı. Eksozomları sadece hücre üzerinden toplamanın mümkün olmadığına dikkat çeken Taştan; “Biz çoğunlukla bu hücrelerin genetiğini değiştirerek çalışıyoruz. Eğer hücre çeşitlerinde bir genetik modifikasyon yapabilirseniz, yaptıktan sonra üreteceğiniz geni eksozoma odaklandırdığınız zaman eksozomun sadece yüzeyinde değil, taşıyacağı postayı da değiştirebilirsiniz. Bunu yapabilmek için DNA tasarımınızı gerçekleştirmelisiniz. Hücrenin içerisine bazen kalıcı permalı bazen de normal transfeksiyon yöntemiyle de aktarabilirsiniz. Tabi eksozomları sadece hücre üzerinden toplamak mümkün değil. Burada eksozomların üretiminden ziyade onları izole ettikten sonra karakterize edilebilmesi çok önemli. Çünkü her topladığınız eksozomun içerisinin dolu olup olmadığı, üzerindeki taşıyıcı sistemin bağlanacağı hücrelerdeki ilişkilerin doğru bir şekilde var olup olmadığı gibi karakterizasyon işlemlerini de yapmanız önemli.” dedi.
“Eksozomlar ve lipit nanopartiküller yeni keşfedilmiş yöntemler değil”
Eksozomlar üzerine yapılan makalelerin son yıllarda hızlıca arttığından bahseden Dr. Öğr. Üyesi Cihan Taştan; “Özellikle covid pandemisinden sonra mRNA gibi genetik materyallerin değeri altında, bir immün reaksiyon oluşturabilmesi için yine paketlenebilmesi, stabilitesinin arttırılabilmesi gibi çalışmalarla beraber biz eksozomları son yıllarda daha fazla görmeye başladık. Tabi eksozomlar ve lipit nanopartiküller yeni keşfedilmiş yöntemler değil. Bunun tarihi 1965’li yıllara kadar gidiyor. Bu yıllarda ilk olarak keşfedilen ya da izole edilen eksozomların daha sonra içerisinde antijen taşıyıp taşımadığı ve bu eksozomların aslında sadece bir aktarım ajanı olarak kullanılmadığı gösterildi. Tabi bunların keşfi ve akabinde bunların kanseri öldürmede de kullanabilecek fikri ortaya çıkmasıyla beraber biz artık doğal öldürücü hücrelerden veya diğer immün sistem hücrelerinden eksozomlar izole ederek bunları kanser gibi tedavilerde de kullanabileceğimiz bir yol ortaya çıktı.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Sevim Işık: “Eksozomlar hücrenin karakteristik özelliğini taşıyor”
Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sevim Işık, ‘Eksozom Uygulamaları’ başlıklı sunumuyla katılımcılara bilgilendirmelerde bulundu. Beyin hastalıklarında en büyük problemin hücreleri beyne göndermek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sevim Işık; “Eksozomlara baktığınız zaman sadece doğal ilaç taşıma sistemleri diyoruz. Ondan öncesinde lipozomlar zaten bu işi yapabiliyordu. Taşıma sistemi olarak hedefe yönelik bir şekilde onları yönlendirebiliyorduk ama eksozomların avantajı, sizin elinizdeki hücrenin karakteristik özelliğini taşıyor. Eğer elinizdeki bir kök hücreyse ya da örneğin bir immün sistem hücresiyse onun telepatik özelliğini de katıyor. Siz onu zenginleştiriyorsunuz. Doğal olarak zaten hedefe yönelik bir taşıma sistemi... Mesela biz beyin hastalıklarında en büyük problemi hücreleri beyine gönderirken yaşıyoruz. Beyin bariyerini geçemiyorlar ya da çok sınırlı geçiyorlar. Küçük yapıları dolayısıyla bunlar istediğiniz yöne kurumlu, güdümlü silahlar gibi istediğiniz yöne gönderebiliyorsunuz. Dolayısıyla çok önemli bir alan.” ifadelerini kullandı.
Dr. Mustafa Öztatlıcı: “Lipidomik profillerin vezikülleri de oldukça önem taşıyor”
Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesinden Dr. Mustafa Öztatlıcı, ‘Ekstraselüler Veziküller: Hücreler Arası İletişimde Nano-Haberciler’ adlı sunumunu gerçekleştirildi. Veziküllerin sadece memeli hücrelerden elde edilmediğini vurgulayan Dr. Mustafa Öztatlıcı; “Veziküller sadece memeli hücrelerden elde edilmiyor. Mantardan, alplerden, bitkilerden de elde ediliyor. Dolayısıyla bu alanda çalışan topluluklar adlarını Ekstrasellüler Veziküller olarak koyuyor. 2007 yılında yapılan çalışmayla bunların mikro RNA ve mRNA taşıdıkları tespit edildikten sonra bu alana git gide ilgi artışı söz konusu oluyor. Vücudumuzdaki birçok sıvı içerisinde bu vezikülleri elde edebiliyoruz. Lipidomik profillerin vezikülleri de oldukça önem taşıyor. 2007 yılında yapılan yayın sonrası bu alana ilgi gittikçe artmış durumda.” dedi.
Gülhis Akar: “Şimdiye kadar yapılan çalışmaların yarısı kanser üzerine”
Beckman Coulter Şirketi Kıdemli Geliştirme Uzmanı Gülhis Akar, ‘CytoFLEX ve Ekstraselüler Vezikül Çalışmaları’ adlı sunumunu katılımcılarla paylaştı. IV’nin oldukça önemli olduğunu belirten; “Bu konular bizler ve sizler için ilgi çekici konular. Çünkü bütün hücreler sistemler tarafından üretiyorlar. Fizyoloijiyi ve patolojiyi incelememiz için ara birimleri, proteinleri, mRNA’ları, antijenleri taşıyan kargo elemanları… Boyutları ve kapsamları nedeniyle her türlü araştırmada kullanılabiliyorlar. Bunlar kan beyin bariyerini geçen nadir yapılardır. Genel olarak bakıldığında şimdiye kadar yapılan çalışmaların yarısına denk gelen bütün araştırmalar kanser üzerine daha ağırlıklı yani daha çok kanser üzerine çalışılıyor. Şu an 61 tane klinik araştırma IV içererek devam ediyor. Biz firma olarak IV’lerin nasıl göründüğü ve nasıl kullanıldığı tarafındayız. IV konusu çok önemli ve benim deyimimle trend.” şeklinde konuştu.
Toplu fotoğraf çekiminin ardından etkinlik sona erdi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)