“İnsanın Gayesine Yolculuk”, Üsküdar Üniversitesi’nde konuşuldu
Tasavvuf Kültürü ve Musikisi Söyleşileri, Üsküdar Üniversitesi’nde gerçekleşmeye devam ediyor. Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Görevlisi, Sanatçı Ahmet Özhan tarafından gerçekleştirilen “İnsanın Gayesine Yolculuk: Seyr ü Sülûk” başlıklı ikinci program, Dr. Öğretim Üyesi Muhammed Bedirhan moderatörlüğünde yapıldı. Sanatçı Ahmet Özhan’ın seslendirdiği ilahiler eşliğinde gerçekleştirilen programa, yoğun ilgi gösterildi.
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü tarafından Kerim Vakfı’nın katkılarıyla düzenlenen Tasavvuf Kültürü ve Musikisi Söyleşileri’nin ikincisi yapıldı. “İnsanın Gayesine Yolculuk: Seyr ü Sülûk” başlığı altında halka açık olarak gerçekleştirilen program, Enstitü adına Öğr. Gör. Ahmet Özhan tarafından yüksek lisans müfredatı tasavvuf musikisi içeriğinin desteklenmesi gayesiyle yapılandırılan bir ders dizisi.
“Din, varlığın yaratılış fıtratına uygun davranış biçimidir”
“Güzeli ve doğruyu düşünmemiz lazım” diyen Ahmet Özhan, “Ne yazıldıysa inanıyoruz, ne söylendiyse inanıyoruz. Falandı filandı derken bu sefer din, insanların kafasında maalesef negatif bir veri tabanı haline dönüşüyor. Evvela bu imajı temizlemek lazım. Evvela bu imajı bir yenilemek lazım. Din, varlığın yaratılış fıtratına uygun davranış biçimidir. Bir tapınma ritüeli değildir. Bir menfaat aracı değildir. Hal böyle olunca, dini doğru anlamak, dini yaşamak, belli zamanlarda belli hareketleri yaparak işte öğleyi kıldık, İkindiyi kıldık, oruç tuttuk, zekâtı da verdik, tamam. Mükellefiyetten kurtulduk mu? Hayır. Çünkü Cenab-ı Hakk’ın böyle şeylere ihtiyacı yok” şeklinde konuştu.
“Sevap’ denilen şey, özüne biraz daha yaklaşabilmendir”
“Allah’ın bize vazife olarak vermiş olduğu şey; yaptığımız ne varsa, kendi arınmamız ve konumuz olan ‘Seyr ü Sülûk’ denilen doğru yolu bulup, doğru yolda ilerleyip, hakikatimize erişmemiz için gerekli olan şeylerdir” diyen Ahmet Özhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Namaz, oruç, zekat, hac, zikir… Bunların hepsi sadece sana lazım. Çünkü sen kendini Ahmet zannediyorsun. Kendini var kabul ederek, yaptırım sahibi olarak dolaşıyorsun âlemde. Bunun böyle olmayıp, bir sistemin varlığı, sistem içerisinde sistemi okumak üzere yaratılmış olan bir varlık olduğunun tekrar farkındalığını elde edebilmek için yapman gereken şeylerdir bunlar. Yoksa onların karşılığında bize bir ücret ödensin diye değil. Sevap yazılsın diye değil. Sevap denilen şey, özüne biraz daha yaklaşabilmendir. Özünün biraz daha farkına varabilmendir.
“Kelimelerin ve sıfatların mutlaka öz manalarını araştırmamız lazım”
Mürşid, irşad… Yani ‘aydınlanma, aydınlatma’ demek. Zamanın lisanı içerisinde kavram kargaşalığına düşürülmüş, maksadı saptırılmış, sapkın anlamlar verilmiş şeylerle yola çıkmayalım. Kelimelerin ve sıfatların mutlaka öz manalarını araştırmamız lazım. Duyduğumuz veya gelişigüzel bir yerde okuduğumuz gibi hele hele bugünün iletişim araçları içerisinde fevkalade deforme edilmiş bilgiler vardır. Çünkü magazin döneminde yaşıyoruz. Magazin doğrultusunda malumat sahibi olduğumuz her şeyi şüphe ile karşılamamız lazımdır. Mutlaka onu da sağlıklı bir kaynaktan araştırmamız lazımdır. Mürşid, irşad; bunların hepsi aydınlanma manası içerir. Yani bu aydınlanma imkânını elde edemezsek, önümüzü göremeyiz.”
“Hiç kimse hakkında acele hüküm vermememiz lazım”
“Neyin ne olduğunu kestiremeyebiliriz. Bu yüzden biz çirkin olarak bakmayalım. ‘Adam beğenmemek, büyük bir hastalık’ diyor büyüklerimiz” diyen Ahmet Özhan,
“İrşad; kaba saba, vurarak kırarak değil, insanın dönüşmesine imkân vererek yavaş yavaş oluşan bir şeydir. Zamana ihtiyacı vardır. Çocuk 9 ay 10 günde oluşuyor anne rahminde. Ondan sonra uzun yıllar büyüme, akil süreci var. ‘İnsan’ denilen eşref-i mahlûkun dahi doğru yöne gidecek ve insan yönlendirebilecek duruma gelmesi için onlarca yıla ihtiyaç var. Onun için hiç kimse hakkında acele hüküm vermememiz lazım. Acele hareket etmememiz lazım, acele davranmamamız lazım. Kim ne için yaratıldıysa, o haline varması, onun pratikteki bir seyr ü sülûkudur. Çünkü herkes aynı şey için yaratılmadı ve Cenab-ı Hak, bir yarattığını bir daha yaratmıyor” dedi.
“Kahrolmadan arınamayız”
Allah’ın sıfatlarına değinen Özhan, “Kahhar” esması hakkında şu bilgileri verdi: “Örneğin; Kahhar esması. ‘Allah bizi kahretsin.’ Ne demek bu? Cenab-ı Hakk’ın muradına ve fıtratına uygun olmayan ne kadar halimiz varsa, onları kahretsin Cenab-ı Hak. Yani kahrolmadan arınamayız. Kahrolmadan tam manasıyla sülûkumuzu kemal seviyesine çıkaramayız. Herkesin herkese karşı belli bir irşad görevi vardır. İlla ki bir mürşid konumunda olmaya gerek yok. Hepimiz kendimiz nispetinde bir irşad-ı memuruz. Ahlak peygamberi bunu gösteriyor. Efendimiz kimseyi terslememiş.”
Program kapanışında, Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Elif Erhan söz alarak, Üniversite adına teşekkür etti.
Halka açık olarak düzenlenen programa yoğun ilgi gösterildi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)