“Varlığın Gayesi İnsan”, Üsküdar Üniversitesi’nde konuşuldu
Tasavvuf Kültürü ve Musikisi Söyleşileri, Üsküdar Üniversitesi’nde gerçekleşti. Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Görevlisi, Sanatçı Ahmet Özhan tarafından gerçekleştirilen “Varlığın Gayesi İnsan” başlıklı ilk program, Dr. Öğretim Üyesi Muhammed Bedirhan moderatörlüğünde sunuldu. Sanatçı Ahmet Özhan’ın seslendirdiği ilahiler eşliğinde gerçekleştirilen programa, yoğun ilgi gösterildi.
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü tarafından Kerim Vakfı’nın katkılarıyla düzenlenen Tasavvuf Kültürü ve Musikisi Söyleşileri’nin ilki yapıldı. “Varlığın Gayesi İnsan” başlığı altında halka açık olarak gerçekleştirilen program, Enstitü adına Öğr. Gör. Ahmet Özhan tarafından yüksek lisans müfredatı tasavvuf musikisi içeriğinin desteklenmesi gayesiyle yapılandırılan ders dizisi kapsamında yer alıyor.
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Elif Erhan’ın yaptığı açılış konuşmalarının ardından, Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi Muhammed Bedirhan, “İnsan problemi, İslam’ın en temel problemleri arasında yer alır” diyerek, “İslam geleneklerinin içerisinde bulunan Tasavvuf da insanla ilgili çok ciddi bir insan anlayışı geliştirmiştir ve diğerleri ile kıyasladığımızda çok ince teferruatları olan son derece sistematik ve merkezi bir anlayış olduğunu görürüz. O kadar ki insanı her şeyin merkezine alır ve bununla etrafındaki her şeyi şekillendirir. Dolayısı ile tasavvufun girdiği her alanla ilgili olarak insan meselesi de o alanlara dâhil olmaktadır” şeklinde konuştu.
Ahmet Özhan’a yönlendirilen sorular çerçevesinde gerçekleştirilen programda, seslendirilen ilahilerin anlamları da açıklandı.
“Birbirimizi sevmemiz, saymamız konu edildiğinde; birbirimizi tanımamız lazım”
“Bugünkü iletişim çağı içerisinde türlü yayınlar söz konusu, televizyonlar… Bugün kesintisiz diyebileceğimiz bir şekilde büyük bir yayın bombardımanı var” diyen Ahmet Özhan,
“Çok özel donanımlı insanlar, fevkalade konuşmalar yapıyorlar. Ancak bunca gayret, bunca akademik kariyerle birlikte insanlara yöneliş, toplumumuzda sosyal ortak paydaya baktığımız zaman, sanki yeteri kadar istifade edilmiyor.
Hâlbuki gönül, o konuşmalarda zikredilen hassasiyetlerin bir an önce ahlakımızı yönlendirmesi ve bir an önce bunun ilişkilerimizde net bir şekilde ortaya çıkmasını arzu ediyor. Birbirimizi sevmemiz, saymamız konu edildiğinde; birbirimizi tanımamız lazım. Herhangi bir kişi olarak birbirimize baktığımız zaman hatta bağışlarsanız, bir mahlûk olarak birbirimize baktığımız zamanki müşahedemizle, olması gereken gibi baktığımız zamandaki müşahedemizin aynı olması mümkün değildir” dedi.
“İnsanı şeklen tanımak kâfi değil”
İnsanı şeklen tanımanın yeterli olmadığını belirten Ahmet Özhan, “Hakikatine varabilmek için, o gereken nezaketi, muhabbeti; hatta nazenin bir ilişkiyi gerçekleştirebilmek için o kişinin adını, mesleğini bilmem kâfi değil” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Niyâzî-i Mısrî Hazretleri diyor ki, ‘Bir şeye mahlûk gözüyle bakarsan, mahlûk olur. Halik gözüyle bakarsan, Halik olur. O zaman bizim nazarımız çok önemli. Nazarımızın anlamlı bir şekilde görev görebilmesi için de bizim evvela kendimize herhangi bir mahlûkmuş gibi bakmamızdan vazgeçmemiz lazım. Bütün bunlar, ‘Nefsini bilen, Rabbini bildi’ hadisinden kaynaklanarak, ‘nefis’ denilen hakikatimizi, özümüzü bilmeyi becerebilmemiz lazım.
Maalesef ki dini anlayışındaki yetersizliğe neden olan “Allah büyük, Allah bilir, Allah halleder”… Bundan kimsenin şüphesi yok. Allah nasıl bilir, nasıl halleder? Bunu düşünmemiz lazım. ‘Sünnetullâh’ diye bir şeyi kavramamız lazım. Bu sistemi algılamamız lazım. Bu sisteme entegre olarak, uygun bir şekilde, sistemin bir dişlisi olduğumuzun farkındalığı içerisinde yaşantımızı bu şekilde ayarlamamız lazım; ilim ile irfan ile estetik ile…”
“Varlık âlemindeki bütün mahlûkat için endişe taşımamız lazım”
“Bizim şimdi evvela derdimiz, bir yara var kanıyor. ‘Kim yaptı, neden yaptı, yapmamalıydı…’ deyip vakit geçirirken, kan kaybından hasta gidecek. Bütün mesele evvela canı kurtarmak” diyen Ahmet Özhan, “Şu anda bizim hakikaten bireysel ve toplumsal olarak canımızı kurtarmakla alakalı ciddi bir problemimiz var. Bunu dert edinmemiz lazım. Çünkü Efendimiz ‘Ümmetî’ dedi doğdu, ‘Ümmetî’ dedi yaşadı, ‘Ümmetî’ dedi göçtü. Biz de birbirimiz için bu şekilde olmak durumundayız. Sadece buradaki insanlar değil, sadece ülkemizdeki insanlar değil. Varlık alemindeki bütün mahlukat için bu endişeleri taşımamız lazım. Sadece insan için de değil” diye konuştu.
“Hayvanları korumak insanın vazifesidir”
Hayvanları korumanın önemine değinen Ahmet Özhan, “Hayvanların üredikleri dönemlerde küçük küçük bebecikler, bakımsız, ortalığa savruluyor, saçılıyor, üstünden araba geçiyor vb. şeyler oluyor. İşte ‘Hayvan bilmiyor ki yola çıkıyor…’ Madem ki hayvanın yaşadığı bir ortamdır ve yola çıkma tehlikesi vardır, bunu önlemek insanın vazifesidir. Bunu önleyemediğiniz zaman, o hayvanın telefatından siz sorumlusunuz. ‘Allah kurdu da kuzu ile besliyor’ falan… Onu kast etmiyorum. Tedbirden bahsediyoruz, düzenden bahsediyoruz, sistemden bahsediyoruz. Onun için Hz. Pir’in dediği gibi biz her şeye mahlûk gözüyle değil, Halik gözüyle bakmalıyız” şeklinde konuştu.
Program kapanışında, Üsküdar Üniversitesi Rektör danışmanı Cemalnur Sargut söz alarak, Üniversite adına teşekkür etti ve burada konuşulan konuların üstesinden bir ve beraber olarak gelinebileceğini vurguladı. “Öteki diye bir şey yoktur, insan olarak ancak ötedeki tekimizden bahsedebiliriz” dedi.
Halka açık olarak düzenlenen programa yoğun ilgi gösterildi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)